> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Kuran-ı Kerim > Sizden Gelenler( Kuran-ı Kerim) > Kuran ın surelerindeki eşsiz ahenk
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kuran ın surelerindeki eşsiz ahenk  (Okunma Sayısı 1025 defa)
04 Ekim 2010, 17:27:46
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 04 Ekim 2010, 17:27:46 »



Kur'an'ın Surelerindeki Eşsiz Ahenk


Kur’ânı Kerim’in bu dünyadan olmadığının alâmetlerinden biri de, onun te’lif tarzıdır. O, nazil olduğu sırada mevcut olan nazım, nesir, seci vb. edebî türlerden hiçbirine dahil edilemediği gibi, İslâm edebiyat ve medeniyetinin gelişmesinden sonra ortaya çıkan kitaplara da benzememektedir. Zira herhangi bir bilim dalında eser yazan âlimler, eserlerini, konu bütünlüğüne göre plânlanan bölüm, fasıl, alt bölüm, mebhas ve paragraflara bölünmüş olarak telif ederler. Nitekim Kur’ân’dan kaynaklanarak kurulan akaid, fıkıh, usûli fıkıh, usûli tefsir, ahlâk, tasavvuf vb. ilimlere dair kitaplar da, bu esasa uygun olarak yazılmışlardır.

Fakat Kur’ân, konu esasına göre gitmeyip, çeşitli alanlara ait meseleleri, kendisine has bir metotla bir arada ele almıştır. Az sonra da değineceğimiz üzere bu, plânsızlık zannedilecek bir dağınıklık olmayıp, beşer mantığını aşan hârika bir münasebetler dokusu sergileyen ilâhî bir te'lif tarzıdır. Bilindiği gibi, Kur’ân, tümüyle bir kitap hâlinde toptan inmemiş, yirmi üç yıla yayılan vahiy müddeti boyunca necimler hâlinde gönderilmiştir. Bu gerçeği ifade için kullanılan necm (çoğulu: nücûm) kelimesinin hem taksit, hem de gökyüzündeki yıldız anlamına gelmesi ne güzel bir tevafuktur! Kur’ânı Hakim’in muhkem semasını bina eden bu necimler, parça parça, ceste ceste tulû’ etmişlerdir. Her biri gelip Levhi Mahfuz’daki yerlerine yerleşirken, zahiren çeşitli hâdiseler ve vesilelerle gönderilmiştir. Meselâ, en uzun sûre olan Bakara Sûresi, on senelik zamana yayılan seksen kadar necim hâlinde tamamlanmıştır. Vahiy emini olan Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve selem) Efendimiz de peşpeşe gelen âyetlerin hangi sûrenin neresine gireceğini bilmiyordu. Vahyi getiren Cebrail (a.s.)’ın işaretiyle öğreniyor, vahiy kâtibine de o kısma yerleştirmesini naklediyordu. Meselâ, bir parça iner inmez, falan sûrenin sonuna konulması emrediliyor, ondan sonraki vahiy, aynı sûrenin ortalarındaki falan âyetin arkasına konuyordu. Falan parça, belki senelerce önce inmiş bir sûrenin gösterilen yerine yerleştiriliyordu. Âyetlerin, münferit vesilelerle özel nüzûl sebepleri ortamında inmeleriyle onların, nüzûl sırasına uyması şart olmayan münasip siyaklarına yerleştirilmeleri arasında herhangi bir aykırılık söz konusu değildir. Böylece, bir taraftan zaman unsuru, yani tarihî ortam, diğer taraftan mekân unsuru ve edebî siyak göz önünde bulundurulmuş olmaktadır. Yine belirtelim ki, Hz. Peygamber’in de bu hususta en ufak bir dahli olmuyordu. O, bu sürecin nasıl tamamlanacağı konusunda hiçbir fikir sahibi değildi. Kendisini tamamen vahyin akışına teslim etmişti. Fakat, falan sûrenin artık tamama erdiğine dair bir işaret alınca bunu kâtiplere bildiriyor, onlar da o sûrenin âyet gruplarının yazılmış olduğu ayrı ayrı malzemeleri bir araya getirerek, sûreye nihaî şeklini veriyorlardı. Bu, en önemli vahiy kâtibi sayılan Zeyd ibn Sabit (r.a.)’ın bildirdiği üzere, Hz. Peygamber’in nezaretinde yapılan birinci metin cem’i olup1, artık nihaî şeklini almış sûreleri iki kapak arasında Mushaf hâlinde toplama işi olan ikinci cem Hz. Ebû Bekir (r.a.), daha ziyade imla ıslahı ve nüsha çoğaltmadan ibaret olan üçüncü cem ise Hz. Osman (r.a.) devirlerinde gerçekleştirilecektir.

Hz. Peygamber (a.s.m.) Efendimizin vahyi kayd ettirme hususunda Kur’ân karşısındaki konumunu şöyle bir misal ile anlatmaya çalışabiliriz: Bir adam tasavvur edelim: Hiçbir yerleşim merkezinin, hiçbir yapının bulunmadığı ıssız bir vadide bulunduğu sırada, o civardaki bir dağın tepesinde bir patlama gerçekleşmiş olsun. Tepeden vadiye doğru taşlar, mermer parçaları, demir, bakır, gümüş gibi maden parçaları, tomruklar yuvarlansın. Bu şahıs, bunlardan bir şehir kurmayı hiç aklından geçirebilir mi? Zira nereden bilebilir: bu maddeler gelmeye devam edeceği gibi, etmeyebilir de? Bu vaziyette değil bir şehir, basit bir ev inşa etmeye bile teşebbüs edemez. Farz edelim ki, böyle bir maceraya girişti. Peki şimdi ne yapacak: Gelen maddeler herhangi bir sıra takip etmemektedir. Bazen temele konulacak büyük taşlar gelmeden, meselâ balkona konulacak bir mermer, mutfağa yerleştirilecek bir parça gelmekte, maddeler mısır patlağı gibi belirsiz, irili ufaklı, rast gele renklerden çıkmaktadır. Bunları akıl ve tecrübesine göre yerleştirdiği takdirde, sonradan defalarca değişiklik yapma ihtiyacı ile karşı karşıya kalacaktır. Ölçme, biçme, kırma, yontma, doldurma, destek koyma, bozup tekrar düzenleme, yeniden sıvama, bu kaba işleri tamamladıktan sonra, dolap takımları, cila ve boya işlemleri gibi ince işlerle hayli zaman ve emek harcayarak meşgul olması gerekecektir. Bu süreç tamamlanmadan bu yapıların teslim edilebileceğini iddia eden bir tek insan bile çıkacağı düşünülebilir mi? Fakat o ne? Adam, en sona kalan bir iki parçayı yerleştirip perdeyi açınca, hârika bir şekilde muntazam bir şehrin arz–ı endam ettiğini görüyoruz. Öyle bir intizam ve sanatla yapılmış ki, tam yerli yerine konulmamış tek tuğla, tek parça bile görünmüyor. Bu işten anlayan mimar, mühendis, sanat ustaları tek eksik bulamıyorlar! İşte Kur’ân’ın te’lifi bu misale benzer.

Bir saraya benzeyen Kur’ân’ın bölmeleri arasındaki uyumu, armoniyi ortaya koyan uzmanlık alanı “tenasübü’l–âyât” ilmidir. Tek tek her bir âyetin cüzleri arasında, keza sûre içinde bir takım teşkil eden âyet grupları arasında, daha büyük halkaların birbiri arasında, sûrenin baş tarafı ile bu bölümleri, keza baş tarafı ile sonu, hatta sûrelerin birbiri arasında mevcut münasebetleri, bu bilim dalı gösterir. Bu ilmî disiplinin kurulması İslâm medeniyetinin ilk döneminde olmayıp, daha sonraki asırlara kalmıştır. Bu hususu inceleme konusu yapan ilk ismin kim olduğunu bilmiyorum. Hicrî dördüncü asırda Bağdad’da Ebû Bekr en“Neysaburî isimli zatın (ö.324/935) bu özellik üzerinde durduğu bildirilmektedir. O, kendisine bir âyet okunduğunda “Niçin bu âyet, falan âyetin yanına konuldu? Bu sûreden sonra falan sûrenin getirilmesinin hikmeti ne olabilir?” diye sorar, bu konu üzerinde durmayan Bağdad âlimlerini ayıplardı.2 Altıncı asır ortalarında vefat eden Ebû Bekr İbnu’l“Arabî de (ö.543/1148) bu işe ilgi duymuş, fakat insanların fazla rağbet göstermemeleri sebebiyle bu konuda özel mahiyette çalışma yapmadığını kendisi söylemiştir. O, Sirâcu’l–Müridîn adlı kitabında şöyle yazar: “Âyetlerin, mânâları uyumlu, lafızları yerli yerinde bir tek kelime gibi irtibatlı olduğunu bilmek, mühim bir ilimdir. Fakat bunu daha önce inceleyen bir âlimden başka kimse bilmiyorum. O da, sadece Bakara Sûresi’ni bu yönden ele almıştı. Sonra Allah Teâlâ bu kapıyı bana açtı. Ama meraklı olan kimseleri göremeyince, biz de bu kapıyı kapattık, Allah ile bizim aramızda sır olarak sakladık. Sonra da O’na geri verdik.”3

Bu mahareti sistematik olarak ilk defa, ondan az sonra gelen ve “Kur’ân’ın ifade güzelliklerin ekserisi, tertip ve münasebetlere tevdi edilmiştir.” diyen Fahreddin Razî (ö. 606/1209) olmuştur. Âyetler arasındaki münasebetleri bilmenin faydası, kelâmın parçaları arasındaki irtibatı meydana çıkararak onların, taşları birbirine kenetlenmiş muhkem ve sağlam bir bina gibi olduğunu göstermektir. Kur’ânı Hakim’in bu özelliği, Endülüs’ün en büyük müfessiri İbn Atiye (ö. 546/ 1150) gibi büyük bir müfessire şöyle dedirtmiştir: “Kur’ân’da herhangi bir kelimeyi bulunduğu yerden çıkarsanız, sonra Arapların kelâmının tamamını elden geçirseniz o kelimenin yerini tutacak bir söz bulamazsınız.” Münasebet konusuna muasır müfessirlerin, dikkate değer derecede ihtimam gösterdikleri açıkça görülmektedir. M. İzzet Derveze, Merağî, M. Hamdi Yazır, Seyyid Kutub, el“Vahdetu’l“Mevduiyye fi’l“Kur’âni’l“Kerim (Kur’ânda Konu Bütünlüğü) yazarı Muhammed Mahmud Hicazî, Tefhimu’lKur’ân sahibi el“Mevdudi, Safvetu’t“Tefasir sahibi M. Ali esSabunî, Said Havva, bunlardan sadece bazılarıdır. Fakat konu ile özellikle ilgilenen müellifler Abdulmüteal esSaidî (en“Nazmu’l“Fenniyyu fi’l“Kur’ân adlı eseri ile), Muhammed Draz (en“Nebeu’l“Azim eseri ile), Ahmed Ebû Zeyd (et“Tenasubu’l“Beyanî fi’l“Kur’ân) ve Mustafa Müslim (Menahicu’t“Tefsiri’l“Mevdu’i kitabı ile) zikre değer.

Fakat içtihadî her konuda olduğu gibi, tenasüp konusunda da farklı görüş beyan eden âlimler olagelmiştir. Tenasüp konusunda doktora tezi hazırlayıp konuyu ayrıntılı bir şekilde işleyen4 Dr. F. Tuncer, onlara da yer verip mütalâalarını özetlemiştir. Onlara göre, Kur’ân–ı Kerim’in âyetleri arasında tenasüp aramak, tekellüf yani zorlanmadır. Bir yerde ve bir defada söylenen kelâmın cüzleri arasında irtibatın aranması normaldir. Fakat Kur’ân böyle olmayıp çeşitli zamanlarda, farklı yerlerde, muhtelif hâdiseler vesilesiyle gönderildiği için yekpare bir kelâm sayılmaz, dolayısıyla âyetleri arasında tenasüp de aranmaz. İzzuddin ibn Abdisselâm (ö.660/1262), Fethu’l“Kadir sahibi Şevkanî (ö.1250/1833), Muhammed Abdullah el“Gaznevî (ö. 1296/1878), az sayıda olan bu gruptaki âlimlerdendirler.5 Fakat Veliyyüddin Mahmud elMelevî’nin (ö.774/1342) şu sözü, ümmetin genel kabulünü aksettirmektedir: “Âyetler, zaman ve hâdiseler itibariyle parça parça olarak indirilmiş de (tenzil) olsa, hikmeti ilâhiye onların Mushaf’taki tertib üzere olmasını dilemiş ve Mushafı Şerif, Levhi Mahfuz’daki asla muvafık olmuştur.” Binaenaleyh, âyetler arasında tenasüp vardır ve birçok müfessirin gösterdikleri tarzda bunları anlamaya çalışmak da yapılması gereken bir iştir.


Prof. Dr. Suat Yıldırım

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kuran ın surelerindeki eşsiz ahenk
« Posted on: 26 Nisan 2024, 02:49:39 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kuran ın surelerindeki eşsiz ahenk rüya tabiri,Kuran ın surelerindeki eşsiz ahenk mekke canlı, Kuran ın surelerindeki eşsiz ahenk kabe canlı yayın, Kuran ın surelerindeki eşsiz ahenk Üç boyutlu kuran oku Kuran ın surelerindeki eşsiz ahenk kuran ı kerim, Kuran ın surelerindeki eşsiz ahenk peygamber kıssaları,Kuran ın surelerindeki eşsiz ahenk ilitam ders soruları, Kuran ın surelerindeki eşsiz ahenkönlisans arapça,
Logged
20 Ocak 2017, 21:08:03
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 20 Ocak 2017, 21:08:03 »

Esselamu aleykum.Rabbim kur ani kerimi okuyan ve kendine rehber edindiren kullardan eylesin inşallah...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes