> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Kuran-ı Kerim > Sizden Gelenler( Kuran-ı Kerim) > İcazul Kurân ilmi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İcazul Kurân ilmi  (Okunma Sayısı 3491 defa)
02 Ekim 2010, 16:02:02
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 02 Ekim 2010, 16:02:02 »



İ'cazul-Kur'ân İlmi

İ’caz, za'f mânâsına gelen a'cz kökünden if’âl vezninde bir masdardır. Bir kimsenin aczini ortaya çıkarmak, birini aciz kılmak veya aciz bulmak demektir (Ragıp, ACZ md.; Zebidî, ACZ md.). Kur’ân–ı Kerim’de, bu anlamda acz kökünün fiil ve isim şekli kullanılmıştır. Meselâ:“Ne göklerde, ne de yerde Allah’ı âciz bırakacak hiçbir şey yoktur.” (Fâtır/35: 44) veya “siz Allah’ı âciz kılacak değilsiniz” (En’âm/6: 134) âyetlerinde böyledir.

Fakat bu kökün İslâm’da çok önemli iki dinî terim teşkil edecek olan i’caz masdarı ile onun ism–i faili olan mûcize kelimeleri Kur’ân’da geçmez. İ’cazın, “Hz. Muhammed'in (s.a.s.) nübüvvet iddiasını doğrulamak üzere, onun meydan okuması ile birlikte olarak, Kur’ân’ın benzerini getirmekten beşeriyeti âciz bırakma” şeklindeki ıstılah mânâsının (Suyutî, 2:116) ortaya çıktığı zamanı belirlemek zordur (Hımsî, 7). 4/10. asırdan itibaren yapılan müteaddid tarifler, kayda değer farklılık arzetmez. İ’caz kelimesi 3/9. asrın ikinci yarısından itibaren yayılmaya başlamış ve bu asrın sonlarında “belâgatça erişilmesi imkânsız” mânâsını ifade eder olmuştur (Encyclopedie de l’Islam, 3:1044). Üçüncü asrın başlarından kalan konu ile ilgili kitaplarda (Ali İbn Rabben et–Taberî’nin ed–Dîn ve’d–Devle fî İsbati’n–Nübüvve kitabı gibi) bu terime rastlanmaması, lâfzın yokluğunu değilse de, yaygın bir terim olmadığını gösterir. 4/10. asrın başlarında peygamberlerin nübüvvetini te’yid etmek üzere gösterdikleri ve benzerini yapmaktan beşeri âciz kılan harika şeyler hakkında mûcize terimi yaygınlaşıp eş anlamlısı olan âyet, burhan, sultan kelimelerinin kullanılışı hayli sınırlanmıştır (Hımsî, 8). Bazı araştırmacılar beşerin Kur’ân’ın benzerini getirememesi hakkında önce a’ceze fiilinin, sonra masdar şekli i’caz’ın kullanıldığını, kelimenin bilâhare, peygamberlerin gösterdikleri olağanüstü icraat yani mûcize mânâsını kazandığını söylerler (Hindî, 219).

Şunu hatırlatmakta fayda vardır: Kur’ân’ın meydan okumasında muarızlarından istediği nazire, Kur’ân’a aynen benzer bir kelâm değildir. Zaten bir edip tarafından söylenen söze tamamen benzer söz söylemenin imkânsızlığı ortadadır. İstenen bu olsaydı her çıkan diyebilirdi ki; “İşte ben de bir söz söylüyorum. Benzerini söyleyin bakalım!” Kur’ân’ın muarızından istediği şudur: “Tarzı ve usûlü ne olursa olsun, mizacı ne olursa olsun, sahibinin güzel bulup söyleyeceği bir kelâm.” Öyle ki, beyan üstünlüğünün kriterleri ile ölçüldüğünde Kur’ân’la at başı yürüyen veya ona yaklaşan bir kelâm olsun. Yani Kur’ân’ın beklediği yaklaşma, edebiyat yarışmalarında aranan yaklaşmadır (Draz, 115–116).

İ’caz hususunda hatıra gelen sorulardan biri de şudur: “Kur’ân’ın Allah kelâmı ve Hz. Muhammed’in (s.a.s.) O’nun elçisi olduğuna inanıyoruz, fakat bunların doğru olması için Kur’ân’ın mu’ciz olması şart mıdır?” Bu konuyu incelerken önce şu iki gerçeği göz önünde bulundurmak gerekir:

1– İ’caz–ı Kur’ân, Hûd, 13–14, İsrâ, 88 gibi tehaddî âyetleri denilen, meydan okuyucu âyetlerin bildirdiği üzere, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) Allah’ın resûlü ve Kur’ân’ın da O’nun kelâmı olduğunun delilidir. Bu âyetler, Kur’ân’ın lâfzı, nazmı ve beyanı ile tehaddî etmekte, yani meydan okumaktadır.

2– Bir sözün Allah kelâmı olması, zarurî olarak mu’ciz olmasını gerektirmez. Nitekim Tevrat, İncil, Zebur da Allah kelâmı oldukları hâlde, i’caz vasıfları zikredilmemiştir (Suyuti, 2:118). Araplar ifade sanatında maharet kazandıklarındandır ki, Kur’ân’ın hakkaniyetini, sırf onu dinlemekle bilmeleri istenmiştir. Şu hâlde mu’ciz Kur’ân, nübüvvetin kesin delilidir; fakat nübüvvetin sıhhati Kur’ân’ın i’cazının delili değildir. Kur’ân’ın i’cazını incelemede gerek teoride gerek uygulamada, bu iki hususu birbirine karıştırmak, birbirinden ayırt etmemek, mazide ve hâlde şiddetli karışıklığa yol açmıştır. Hatta “İ’caz–ı Kur’ân ilmi”nin ve “Belâgat ilmi”nin ulaşmaları gereken noktanın gerisinde kalmalarına sebep olmuştur (Şakir, 17–18).

Demek ki Kur’ân, kendi ifadesi içinde, beşer kelâmı olmadığına dair yeterli delil taşımaktadır. Yoksa sırf Kur’ân’ı okuma sebebiyle Arap müşriklerinin bu gerçeği ikrar etmelerini istemenin mânâsı olmazdı.


İ’caz’ın esas sebebi



Kur’ân beşerin ifade vasıtası olan dili kullanıp, o dilde mevcut kelimelerin dışında bir vasıtası bulunmadığı hâlde bu i’cazın esas sebebi ne olabilir? Bu soruya şöyle bir cevap düşünülebilir:

Sözdeki belâgatın esasını, lâfzın mânâya mutabık olması teşkil eder. Bu da, o sözün sahibinin zihnine, dilde mevcut konu ile ilgili bütün kelimelerin bir anda gelmesine bağlıdır ki, kasdettiği mânâya en uygununu seçebilsin. İşte ifadenin belâgat, güzellik ve etki nisbeti, lâfzı meydana getirme, yani ifade tarzındaki maharetin yanısıra, o mânâ ile lâfzın arasındaki uygunluk derecesinde olur. Ne var ki insan, şu iki sebepten ötürü bu uyumu kemal derecesinde gerçekleştiremez:

1– Mânâlar ifade kalıplarından daha zengindir. Lâfızlar mânâları, duyguları, tasavvurları ifade etmekte fakir kalır.

2– Dillerde, özellikle Arapça’da eş anlamlı kelimeler, nüansları ifade eden lâfızlar pek çoktur. İnsan, bunların hepsini bir anda zihninde toplayamaz.

Bu noksanlarla malûl olmayan hiçbir edip ve şair yoktur. Kur’ân’ın sahibi, beşer değil, beşerin Rabbi olup, o da bu iki noksandan uzak olduğundandır ki i’caz vasfını haiz olmuştur. Demek ki, sarfe iddiası batıl olup, Kur’ân zatında mu’cizdir (Butî, 135–139).

İ’caz, Kur’ân’ın bizatihi beyanında bulunup, gerek Arap dilinde olan edebî nevilerden ve gerekse diğer dillerdeki ifade tarzlarından farklı olmasındadır.

Kur’ân’ın meydan okuduğu ilk muhataplar beşer kelâmı ile, beşer kelâmına ait olmayanı ayırd edecek kapasitede idiler.

Öyle ki, muhataplara biraz daha mühlet vermek için, istenen nazirenin Kur’ân gibi hakikatler, güzel fikirler, doğrular ihtiva etmesi de şart koşulmamış, insanları etkilemede Kur’ân’ınkine benzer bir tesir icra etmesi şartıyla rastgele fikirlerle, uydurmalarla dolu olmasına bile müsamaha gösterilmiştir (Hûd/11: 13).1

Arap ediplerinden en kolaylarına gelen şey istendi. Onlar bundan âciz kaldıklarından, kendileri için en zor, en tehlikeli yolu seçtiler, yani dünyada beceriksizlik, akılsızlık, savaş, mağlûbiyet, âhirette ise ebedî azap tarafını tercih etmeye mecbur kaldılar. Bu i’cazdan maksat “tehaddîye konu teşkil eden i’caz”dır. Kur’ân’ın beyan tarzının beşerin beyan tarzından farklı olduğunu anlayıp, böylece Allah’ın kelâmı olduğuna hükmetmelerini sağlayan i’cazdır (Şakir, 22). Yoksa Kur’ân’ın bundan başka: gaibden haber verme, fennî keşiflere işaret etme, mükemmel teşrî sahalarından olan i’cazı da (gaybî i’caz, fennî i’caz, teşrîî i’caz) vardır.

Kur’ân, müşrik Arap ediplerini, gururlarına dokunup kızdırarak meydana çağırmış, gitgide kolaya doğru, muhtelif safha ve şekillerde bu teklifini tekrarlamıştı: Kur’ân öylesine kızdırıyordu ki, bu tahrik en gayretsiz bir şahsın bile öfkesini alevlendirmeye yeterdi. Bilindiği üzere kızgınlık ve heyecan beliğ, etkili ifadenin başlıca vesilelerinden biridir. Şöyle ki, evvelâ; 1– Tamamının benzerini;2 2– Sonra on sûrenin benzerini;3 3– Müteakiben bir sûresinin benzerini;4 4– Daha sonra da bir sûresinin, her hangi bir yönden benzeri olabilecek bir naziresini yapmaya çağırmış5 ve her defasında diledikleri herkesten yardım alabileceklerini söylemiştir. Bu son mertebeye işaret etme şerefi M. Draz’a aittir. Onun dediği gibi, daha önceki Mekkî döneme ait aşamalarda mislehû diye benzeri teklif ediliyordu. Nüzul sırası bakımından da, konu ile ilgili en son âyet Bakara 23 âyetinde teb’iz ifade eden min mislihî buyurulmuş, böylece tahdîdî bir nazire değil, takrîbî bir nazire de olabileceği bildirilmiştir. Yani “Sizden tam bir nazire istemiyorum, bilâkis herhangi bir cihetle kayıtlı olmaksızın, herhangi bir şekilde benzer söz getirmeniz bile yeter” denilmiştir (Draz, 101). Kur’ân’ın mu’ciz olan, yani i’cazının ortaya çıktığı miktarı, kısa da olsa bir sûredir. Zira en sonki tehaddî âyeti (Bakara/2: 23) bir sûre istemiştir. Yoksa ne Mu’tezile’nin dediği gibi Kur’ân’ın tamamı, ne de bazılarının dediği gibi, sûreden az da olsa Kur’ân denilebilecek mikdardır (Zerkanî, 2:334).

Kur’ân’a nazire getirilemeyişini, Müslümanların cumhuru bizatihi i’caz olarak izah ederken, bazıları, sonradan sarfe nazariyesi denilen bir tarzda açıklamışlardır. Şunu unutmamak gerekir ki, tehaddînin konusu, Allah’ın kadîm sıfatı değil, kadîm sıfata delâlet eden lâfızlardır (Suyuti, 2:118).

Sarfe nazariyesi


Sarf, menetme mânâsına gelip, ıstılah olarak, “Aslında, Kur’ân’a nazire yapmaya muktedir olan nüzul asrındaki Arap ediplerinin Allah tarafından bir müdahale ile engellenmeleri” demektir. Bu fikri asıl geliştirip bir teori hâline getiren Ebû İshak en–Nazzam (ö. 220/834)dan sonra ise de, bazıları Ca’d b. Dirhem, Benan b. Sem’an vasıtasıyla, Kur’ân’ın mahlûk olduğunu iddia eden Lebîd İbnu’l–A’sam adlı bir Yahudiye çıkarırlar (Rafiî, 143–144). Bazılarına göre ise sarfe fikri Hint menşelidir (Müslim, 52). Sarfe fikri, Kur’ân’ın bizzat kendisinde mevcut olan i’caz vasfını red mânâsını ihtiva ettiğinden, Sünnî âlimler bu nazariyeyi şiddetle reddetmişlerdir. Hatta sarfe iddiası, Mu’tezile arasında yayılmasına rağmen, Mu’tezile’den de bazıları bu iddiayı çürütme işini üzerlerine almışlardır.

İbn Hazm i’cazı, biraz farklı şekilde anlar. O’na göre i’caz hem Kur’ân’ın nazmında, hem de gaybdan...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İcazul Kurân ilmi
« Posted on: 26 Nisan 2024, 23:32:51 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İcazul Kurân ilmi rüya tabiri,İcazul Kurân ilmi mekke canlı, İcazul Kurân ilmi kabe canlı yayın, İcazul Kurân ilmi Üç boyutlu kuran oku İcazul Kurân ilmi kuran ı kerim, İcazul Kurân ilmi peygamber kıssaları,İcazul Kurân ilmi ilitam ders soruları, İcazul Kurân ilmi önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes