๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler( Güncel Meseleler ) => Konuyu başlatan: merziye üzerinde 21 Kasım 2009, 02:01:40



Konu Başlığı: TUTSAK YUREKLERIN GAFLETI
Gönderen: merziye üzerinde 21 Kasım 2009, 02:01:40
                                   
    Beyaz, büyük bir o kadar gösterişli kanat takıyorum sol bağrıma. Hissizlik bağından nasibimi almaya gidiyorum İstanbul’ un yüreğinin dip köşesine. Bu kanatlar, yılların hasretini, ahları, vahları beraberinde sürükler. Unutulmuş incileri, naftalin kokan sandıklardan çıkarıp hakikat güneşinin varlığında durup düşünmeye davet ediyor.
  Bırakıyorum kendimi yavaşça yedi tepenin zirvesinden. Sesler beni Beyazıt meydanında toplanan büyük bir kalabalığa götürüyor. Bir Cuma vakti, insanların mutluluğu yüzlerine aksetmiş. Beyazıt camisinin zarafetinden ve de ihtişamından gözlerimi alamıyorum. Sesler içinde bir gür seda “Her kim, ömründe ikindi ve yatsı namazlarının ilk sünnetini hiç terk etmemiş ise, şu mübarek vakitte o imam olsun”.Konuşan Fatihin oğlu 2. Beyazıt Han idi. Beyazıt camii ibadete açılıyordu. Cihan imparatorunun yüreğindeki tevazuya takılıp kalıyor bi çare nefsim. Bu büyük insan deryasının bir anda lal oluyor dili. Sessizlik: yok mu içinizde bir baba yiğit? Dercesine etrafı kaplıyordu.
 Beyazıt Han :”Elhamdülillah! Savaşta ve barışta biz bu sünnetleri hiç terk etmedik!”…dedi ve tekbir nidaları ile cemaate imam olmak için başa geçti.
     Bunca dünya meşakkati altında hiç mi? dedi yüreğimin dip köşesi. Kanatlarım sol yanıma ağır gelmeye başladı. Sözde Osmanlı torunu olacaktık. Ecdadımız gibi Hakikat yolunun sadık yolcuları olacaktık. Yaşanılan hayata bir nefes, bir tutamda iz bırakacaktık.
  3. Ahmet çeşmesinden yutkunmakta zorlandığım bir yudum su içiyorum. Denizin yosun kokusu, tenime değen tuz beni kendime getiriyor. İstanbul kara sürmesini gözlerine çekmekte Gülhane  parkından  nal sesleri yükselmekte semaya .Bu gelen kızgın  Sina çölünde aslan,Mısıra girişte mütevazı,gözü yaşlı ,başı önde bir mü’min .Yavuz Sultan Selim Handır .İstanbul halkının ,kendisine büyük bir  tezahürat yapacağını haber aldığından lalası Hasan Can’a :”Hava kararsın,herkes evlerine dönsün,sokaklar boşalsın,ben ondan sonra İstanbul’a gireyim.Fanilerin alkışları,zafer taklaları ve iltifatları ,bizi nefsimize mağrur edip yere sermesin!...” Tevazuda Hak karşısında hiçliğinin idrakine varmış, nefsini yüreğinin dip köşesine gömmüş ibretlik bir kul. Küçük dağları ben yarattım edası yakışmıyor bu neslin torunlarına. Yapılan her işimizde Rabbimizin rızasını sormaz olduk. Kalplerimiz yalancı dünyaya mesken olurken ukba gerçeğini gözlerimizin perdesine hapsettik.
   Kanatlarımın ağırlığını taşıyamaz oldu bu yürek, yıldızlar uçuşurken, her yanı hakikat kokan bu şehir uzanır sarar beni yar sıcaklığı ile
   Yüreğime bir inilti takılıyor. Kapıların en büyüğünden giriyorum. Sarayın orta yerinde elleri başında kenetli, bin pişmanlık ve kızgınlıkla 3. Murat, kan döküyor yüreğinin dip köşesine

   Bu dünya fanidir sakın aldanma.
  Mağrur olup tac-u tahta dayanma.
  Yedi iklim benim deyu güvenme.
  Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
  Uyan uykusu çok gözlerim uyan

  Benim, Murad kulun, suçumu affet.
  Suçum bağışlayub günahım ref’ et.
  Rasûl’ün sancağı dibinde haşret.
  Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
  Uyan uykusu çok gözlerim uyan” 

    Yüreğim sızlıyor, acıyorum haline. Neden yüreğini böyle kor ateşle dağlayıp, feryad eder bu can? Nefsin hesaba çekilişiydi bu. Kaçırılan sabah namazının bin pişmanlık duasıydı Ölümlü bedene hesap gününün hatırlatılması, gam içinde vurgun yiyen nefsine bir ikazdı. Kaçırdığımız hangi vakit için lekeli ağzımızı açma gereği duydu bu nesil evlatları? Bu benlikleri saran duyarsızlık ne zaman gaflet uykusundan uyanacak. Ne zaman sızlamayan kalplerimiz secdede huzur bulacak? Sözlerimiz, yazılarımız ve yaptıklarımız arasına derin uçurumlar koyduk, samimiyetimizi uçurumların dip köşesine gömdük. Zamanı öksüz kıldık ne merhemiydik yaşanılan anın nede meleğiydik anlatılan masalların. Görmezden geliyorduk, acıyan başka yüreklerin rutubetini. Neydi bizi böylesine bin parçaya bölen? SORARIM YÜREĞİNİZİN DİP KÖŞESİNE
 
                                                                                       
 


Konu Başlığı: Ynt: TUTSAK YUREKLERIN GAFLETI
Gönderen: Ekvan üzerinde 21 Kasım 2009, 02:20:52
yuregimin dip kosesi neresi bilmiorum ama aciyinca fark etmior alti ustu  guzel bir paylasim cnm yuregine saglik Selam ve Dua ile...