> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Güncel Meseleler > Sizden Gelenler( Güncel Meseleler ) > Tahrîb Edilen Tabiat
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tahrîb Edilen Tabiat  (Okunma Sayısı 443 defa)
25 Mayıs 2012, 18:35:47
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 25 Mayıs 2012, 18:35:47 »



Tahrîb Edilen Tabiat

Tabiat başdan başa bir hârikalar meşheridir ama, biz ona "meşher" demekdense, bir kitap demeyi daha uygun buluruz. Zira, onu bir kitap gibi duyar, bir kitap gibi okur ve bir kitabın rengârenk canlı, yaldızlı nakışlarını temaşa ediyor gibi hayran hayran seyrederiz. Onu, her sabah yeniden boyanmış, süslenmiş o göz kamaştırıcı endamıyla, bir ruh, bir hayat kaynağı olarak karşımıza dikilmiş görür ve kendimizden geçeriz.
Ve hele bir zamanlar bu meşher ve bu kitap, rüyalara sığmayacak kadar baş döndürücü, hülyaları avlamak için kurulmuş tıpkı bir tuzak... Yelkenlerini aşk ve muhabbet iklimine açmış muhteşem bir gemi ve ışıktan parmaklarıyla öteleri gösteren binbir kandilli bir âvize gibiydi. Zümrütten tepeleri, üfül üfül vâdileri, içinde binler-yüzbinler canlının oynaştığı, kaynaştığı ormanları, cennet bahçelerini hatırlatan bağları, bostanları; cıvıl cıvıl kuşları, çığlık çığlık böcekleri, gökden akıp gelen rahmet ve bereketi, bu rahmet ve berekete karşı, yeryüzünde, temiz sinelerden fışkırıp semalara doğru yükselen hamd-ü senâlarıyla uhrevî âlemin bir kıyısını teşkil ediyordu...
Evet, tabiatı bu şekilde duyan, hisseden gönüller, kudret elinin onun bağrından fışkırttığı ses, nağme, tad, koku ve güzelliklerin tiryakisi gibi, onları görmeden, tatmadan, onlarla söyleşip konuşmadan edemezlerdi. Edemezlerdi, zira onlarla öyle hemhal olmuşlardı ki; nasıl nefîs bir yiyecek ve içecek karşısında tükrük bezlerimiz harekete geçer; nasıl ney'i görünce, gayr-i ihtiyari bir şeyler mırıldanırız... Öyle de, onun mütâlaasıyla sermest bu temiz ruhlar, ona her bakışta, ötelere ait farklı şeyler hisseder, farklı şeyler duyar ve hep ürperirlerdi.
Nasıl ki, bir köşk, bir yalının mimârisi, mimârisindeki incelik ve zarafeti, köşkün ve yalının ötesinde, bizlere başka şeyler fısıldar; öyle de bu sanat hârikası tabiat meşheri de, varlığının ötesinde, bir varedip günyüzüne çıkaran, bir tanzim edip ortaya koyan; ortaya koyduğu her eseriyle kendisini hissettiren, fakat azametiyle bir türlü sezilmeyen, insan idrak ve ihâtasının üstünde bütün nizam ve güzelliklerin hakiki kaynağını onların vicdanlarına duyurur ve mesteder.
Tabiatda mimârî, semalarla içice gibidir. Dağlar, o mehîb edalarıyla başlarını semanın eteklerine dayamış gibi görünmeleri, göklerin, bu şiddetli vuslat arzusuna karşı kendilerini salıvermeleri, evet bu mimari bütünüyle ne tatlı bir remzdir! İnsan hayâli, çiçeklere konup-kalkan arılar gibi, onun güzelliğinin akislerine kona-kalka ufka kadar ilerler.. Oraya ulaşınca da, yeniden başlayacak bir seferle, yolların gökler ötesi sonsuza doğru uzayıp gittiğini sanır. Sanır da, ruhunun derinliklerinde ötelere ait nağmeler duymaya başlar. Hülyalarıyla bu âlemde, uzun süre kalmayı başaranlar; sevdasıyla yanıp tutuştukları, hasretini vicdanlarında duydukları hakiki sevgilinin vuslatına erer ve bu tatlı rüyadan uyanmak istemezler...
Kalb, ruh ve vicdanlara binbir haz ve lezzetin akıp-durduğu bu irfan kuşağında seyahate azmetmişler için tabiat, gönüllere inşirah salan manzaraları; rengârenk tepeleri, hülyalı dağları; baygın bahçeleri, ürperten koruları; çağıltılarla akıp giden çayları "vahdet vahdet!" diye denizlerle bütünleşen ırmakları... Evet, bütün bunlarla bilhassa, bahar ve yaz mevsiminde tabiat meşheri, bir keyif, bir neşe, bir huzur, bir hayâl diyarıdır âdeta.
Bu kitap ve meşherin, her yanının ayrı bir ihtişamı, ayrı bir şiiri, ayrı bir füsûnu vardır. Onun bu ayrı ayrı güzellikleri; güzelliklere birer buud teşkil eden renkleri, şekilleri, biçimleri ve 'olandan daha muhteşemini bulmak mümkün değil" dedirtecek kadar tasavvurlar üstü endamlarıyla, güzellik müsabakasına arz edilmiş gibidirler. Bu güzellikler galerisine uyanan ruhlar, varlığı daha bir derin görmeye başlar ve herşeyde tasavvur üstü bir güzellik musikisi dinlerler... Bu sermest gönüller nazarında ağaçlar "hû" der semaa kalkar; güller çiçekler, kendilerine mahsus dillerle Yüce Yaratıcı'yı ilân eder ve müşahedesine doyum olmayan renkleriyle zambaklar, menekşeler, leylaklar; bayıltan râyihalarıyla güller, karanfiller, yaseminler; büyüleyici edalarıyla kamelyalar, orkideler, manolyalar bizlere hep o gizli güzellikden birşeyler fısıldarlar. Burada zaman öyle derince duyulur ki, insan âdeta soyunun yaşadığı bütün devirlerdeki güzellikleri birden görür, duyar ve yaşar...
Hele, bazı yerler, hiç değişmeyen mevsimleri ve hazan bilmeyen iklimleriyle o kadar derin, o kadar göz kamaştırıcıdır ki. insanlar, buralarda güzelliklerin son kıyılarına yaklaşır gibi olur; yaklaşınca da burayla öteleri içiçe ve birarada görmeye başlar: Buranın yamaçlarında cennetleri heceler; buradaki nehirlerde cennet ırmaklarının çağıltılarını duyar; buradaki ağaçların salınmasında firdevs bahçelerinin esintisini hisseder... Hasılı, buradaki bütün güzelliklerin çehresinde sonsuz güzellikleri duyar, müşahede eder ve insan ömrünün bu zevklen bütünüyle yaşamaya yetmiyeceğini düşünerek ebediyet arzusuyla gerilir. sonra da bu hayati arzuyu yerine getirebilecek Kudret-i Sonsuz'a yönelir.
Rahmet-i Sonsuz tarafından yaratılıp insanoğlunun tenezzüh, müşahede ve mütâlaasına sunulan bu muhteşem kitap, bu büyüleyen meşher, ne acıdır ki bugün, bir çöp yığını kadar dahi önemsenmemekte ve ihtimam görmemektedir. Önemsenme ve ihtimam görme şöyle dursun, dört yandan çölleştirme, mezbeleliğe çevirme taarruzları karşısında sarsık, perişan ve lime limedir.
Bugün artık emir ve iradenin muhteşem bir arşı olan hava. ifritten bir duman ve kahırla dalgalanan bir girdap... Hakk'ın, hayat ve lütûf kaynağı olan sular tehlike ile çağlayan birer seylâp ve hayata kapalı birer zift kanalı; Rahmet-i Sonsuz'un ihsan ve keremini, hazinedârlık plânında temsil eden toprak, bini-bereketi akıp gitmiş bir çorak, kuvve-i inbatiyesi kaybolmuş bir çöl ve ekolojik dengesi bozulmuş bir ölüm ülkesi gibi...
Bize emanet edilen herşey gibi, bu mücessem kitap, bu muhteşem meşhere de yazık ettik. Yazık ettik çölleştirdiğimiz ovaya-obaya.. Yazık ettik kirlettiğimiz denize-çaya.. Yazık ettik toprağa-havaya.. Ve yazık ettik içinde yaşanılmaz hale getirdiğimiz ormana, bağa, bahçeye... Daha doğrusu cennete benzeyen bu güzel dünyayı cehenneme çevirmekle yazık ettik kendi kendimize..!
Şayet insanlar, nizamını bozup kirlettikleri bu dünyayı, yeniden imar edip eski güzellik ve ihtişamına ulaştırmazlarsa, Nuh Tufanı gibi hâdiselerle bu güzel dünya enkaz yığınları halinde başımızdan aşağı dökülmesi kaçınılmaz olacaktır.

sızıntı

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tahrîb Edilen Tabiat
« Posted on: 24 Nisan 2024, 10:37:28 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tahrîb Edilen Tabiat rüya tabiri,Tahrîb Edilen Tabiat mekke canlı, Tahrîb Edilen Tabiat kabe canlı yayın, Tahrîb Edilen Tabiat Üç boyutlu kuran oku Tahrîb Edilen Tabiat kuran ı kerim, Tahrîb Edilen Tabiat peygamber kıssaları,Tahrîb Edilen Tabiat ilitam ders soruları, Tahrîb Edilen Tabiatönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes