๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler( Güncel Meseleler ) => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 24 Ağustos 2012, 11:27:26



Konu Başlığı: Müslüman toplumda hep kucaklaşmanın savunucusu olur
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 24 Ağustos 2012, 11:27:26
Müslüman,toplumda hep kucaklaşmanın savunucusu olur

Saadet asrında yaşanmış nice olaylar vardır ki günümüze ışık tutmakta, ölçü vermektedir. Bunlardan birini bir daha hatırlayalım bu gün isterseniz..

 

    Müslümanlar arasında çıkacak olan anlaşmazlık ve ihtilafta taraflara düşen ilk görev, Hucurat suresindeki ayetlerde açık ve net bir şekilde bildirilmiştir.Kısaca bir göz atalım:

-Müminlerden iki taraf arasında bir münakaşa ve mukatele çıkarsa hemen aralarına girerek   anlaşmalarını sağlayın,barışı ve itaati hakim kılın,kardeşliği tesis edin.!.

    Evet, Rabbimiz her şeyden önce Müslümanlar arasındaki anlaşmazlıklarda barışı ve itaati emrediyor, anlaşma sağlama görevimizi hatırlatıyor.

 Efendimiz (sas) Hazretleri de ayetin barış emreden manasını açıklarken:

-Barış anlaşması, anlaşmaların efendisidir! buyuruyor,her şeyden önce barışı sağlamanın baş  görevimiz olduğuna dikkatimizi çekiyor..

      Bu sebeple Müslümanlar arasında yaşanmış ihtilaflara baktığımızda bugünkü anlaşmazlıklar karşısındaki tavrımızın ne olması gerektiğini net bir şekilde tespit edebiliyoruz. Şöyle ki:

   Medine’de Müslümanlar arasında ayrılık ateşi yakmaya çalışan münafıklardan biri vardı. Kabilesinden olan Müslümanları bile etkilemişti bu bozguncu adam. Birlik beraberliği bozucu davranışlarını önlemek isteyen bazı sahabeler diyorlar ki:

-Ya Resulellah! şu Übey bin Selül’ün yanına gitsek de birlik beraberliğimizi bozucu  beyan ve davranışlardan vaz geçmesi konusunda nasihatlerde bulunsanız..

  Efendimiz (sas) Hazretleri ashabının bu teklifine uyarak merkebine binip yanındakilerle birlikte bahçesinde meşgul olan bozguncunun ayağına kadar gitme tevazuu gösteriyor..Ancak daha uzaktan Resulüllahın  (sas ) geldiğini gören münafıkların başı, tepkisini saygısızca dile getirmekten çekinmeyerek bağırıyor:

-Yaklaşma ya Muhammed! eşeğinin kokusu şimdiden burnumun direğini kıracak hale geldi!.

     Bu saygısız söze karşılık vermekte geç kalmayan Ensar’dan bir zat da:

-Vallahi  diyor, Resulülllahın eşeğinin kokusu senin kokundan temizdir!.

      İşte bu karşılıklı atışma, bir nasihat konuşmasına fırsat vermeden hemen çatışmaya dönüşüyor. Resulüllahın  (sas) yanındaki sahabelerle ,bozguncu başının  yanındaki (kendi kabilesinden olan ) Müslümanlar karşı karşıya taşlı sopalı kavgaya tutuşuyorlar..

      Gariptir ki, Übey bin Selul’ün  yanında yer alıp da sahabeye karşı koyanlar da kötü kimseler değiller. Sadece kabilelerinden olan Übeyy bin Selul’ün tarafını tutma gayreti  taşıyorlar.Yoksa Resulüllaha (sas)  karşı oluşlarından da değil..

           

    İşte böyle iki tarafın da birbirleriyle rahatça konuşmaya fırsat bulamadan münakaşayı mukateleye doğru götürmelerinden dolayı Hucurat suresindeki bize ölçü veren ayetlerin ikazı geliyor:

-Müminlerden iki grup münakaşa ve mukateleye yönelirlerse seyirci kalmayıp  aralarına girin  ve anlaşmayı sağlayıncaya kadar çalışın..Birinci vazifeniz tartışmayı durdurup  barış içinde konuşma ve anlaşmayı sağlamak olsun..Şayet bir taraf haksızlıkta ısrar eder de, anlaşma gayretleri netice vermezse, artık size düşen, itaat eden haklının yanında,isyana yönelen haksızın da karşısında olmak,toplumdaki birlik beraberliği koruma görevinde yerini  almaktır!..

     

     Bu sebeple İslam toplumunda istişare vardır, itaat vardır, ama isyan ve anarşi yoktur. Çünkü anarşi toplumda kendine taraf olacak Müslüman göremez, ayrılık gayrılık tohumu ekecek çevre bulamaz.! Müslüman, toplumla kucaklaşmanın savunucusu olur,bunu görev bilir..

     Nitekim Medine’de bozguncu münafıkların hep ıslahları için çare aranmış, hatta münafık başının ölümünde bile bir sahabe olan oğlu Abdullahın isteği üzerine Efendimiz(sas) Hazretleri gömleğini kefen olarak münafık başına vermiş, cenaze namazını da kıldırma şefkati göstermiştir.  Gösterilen bu şefkat üzerine bin kadar yahudi taraftarı da yanlışta ısrardan vaz geçerek sahabelerle kucaklaşmayı tercih etme gereği duymuşlardır.

Bundan dolayı diyoruz ki:
-Müslüman toplumda hep kucaklaşmanın savunucusu olur, ayrışıp küsmenin değil ....

AHMET ŞAHİN