๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler( Güncel Meseleler ) => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 23 Ağustos 2011, 16:38:52



Konu Başlığı: Mazlumların yaşadığı drama dikkat çekmek istedim
Gönderen: Sefil üzerinde 23 Ağustos 2011, 16:38:52
Mazlumların yaşadığı drama dikkat çekmek istedim"

 Asuman Güzelce, öykü dosyası olarak 2008 Kaşgarlı Mahmut Ödülü'nü alan 'Sessiz Göç' adlı kitabında, Doğu Türkistan Türklerinin hikâyesini anlatıyor. Yazının hayatın izdüşümü olduğunu söyleyen Güzelce, "Bizim en önemli insani vazifemiz, dünyanın neresinde olursa olsun zulme uğrayan birileri varsa onlara yardım etmektir. Tarih boyunca hep mazlumların yanında olduk." diyor.
Genç kuşak öykücülerden Asuman Güzelce, kısa öykülerden oluşan Zamanın Yakama Yapıştırdıkları (2006) ve Elini Kalbime Koy (2010) adlı iki kitabının ardından, bu yıl bir uzun hikâye olan Sessiz Göç'ü (Ötüken Neşriyat) yayımladı. İlk öyküleri Hece dergisinde çıkan Güzelce, peş peşe aldığı ödüllerle dikkat çekiyor. 2004 yılında Türk Edebiyatı Vakfı'nın düzenlediği Ömer Seyfettin Hikâye Yarışması'nda ilk kitabında yer alan 'Annem, Ben ve Maria' ile mansiyon alan Güzelce, 2005 Ahmet Hamdi Tanpınar Yarışması'nda ise 'Dolunay' adlı öyküsü ile ikinciliğe değer görüldü. Güzelce, UNESCO 2008 Kaşgarlı Mahmud Yılı için Avrasya Yazarlar Birliği tarafından düzenlenen hikâye yarışmasında Sessiz Göç adlı eseriyle birincilik kazandı. İstanbul'da bir lisede güzel sanatlar öğretmenliği yapan Asuman Güzelce ile hikâyesini ve Sessiz Göç'ü konuştuk.

İlk öyküleriniz Hece'de yayımlandı, sonra Yedi İklim ve başka dergiler. Ardından peş peşe ödüller geldi. Sizin için ne anlam ifade ediyor bu ödüller?

Ödülü anlamlı kılan, yarışmanın düzenlenme sebebi, yarışmanın kimin adına düzenlendiği ve jüride kimlerin bulunduğudur. Yüzlerce eser arasından sizin çalışmanız seçiliyorsa bu mutluluk verici. Yazarın kendine güven kazanması açısından ödülün önemli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca teşvik edici rolü de var. İlk ödülümü Türk Edebiyatı Vakfı tarafından düzenlenen Ömer Seyfettin Hikâye yarışmasında almıştım. Ömer Seyfettin'in kızı yanıma gelip tebrik etti, onunla tanışmak beni çok heyecanlandırmıştı. Son olarak Kaşgarlı Mahmud adına düzenlenen yarışmaya katıldım. Bu yarışma Türk dünyası edebiyatlarının ortak çalışmaları açısından önemli bir tarihi adım oldu. Türk ülkeleri arasında yapılan bir yarışmaydı. Avrasya Yazarlar Birliği'nin üyeleriyle tanıştım. Cengiz Aytmatov da Kırgızistan adına jüri üyesiydi. Maalesef yarışma neticelenmeden vefat etti. Hikâyemi onun okumasını, değerlendirmesini çok isterdim.

İlk iki kitabınız kısa öykülerden oluşuyordu. Sessiz Göç ise bir uzun hikâye. Bu geçişin sebebi ne?

Artık ben uzun hikâye yazmalıyım diye yazmadım. Sessiz Göç'ün omurgasının sağlam olması için gereken buydu. Sonra kısa öyküler yazdım yine. Benim için öykü uzun yazılara geçiş için bir basamak değil. Roman, roman olarak doğar, öykü, öykü olarak... Konu, anlatım biçimini ve türünü kendi belirler, diye düşünüyorum.

2008 Kaşgarlı Mahmut ödülünü alan Sessiz Göç'te Doğu Türkistan Türklerinin hikâyesini anlatıyorsunuz. Fiziki bir bağınız var mı o bölge ile? O coğrafyanın dramına sessiz kalamayışlık mı bu?

Fiziki bir bağım yok ama hikâyenin kahramanı Kuyaş, şahsen tanıdığım biriydi. Kuyaş'ın psikolojisini, toplum içindeki yerini, beğenilerini, alışkanlıklarını, fikirlerini, giyimini, kuşamını... belirli bir tarihi olay içinde vererek yaşanılan anın gerçek temsilcisi haline getirdim. Tabii ki Doğu Türkistan'da yaşanan acılara dikkat çekmek istedim. Orada yok olan hayatlardan, faili meçhullerden, gece yarısı evinden alınıp götürülen ve bir daha geri dönmeyen insanlardan pek çok kimsenin haberi yok.

Bağdat'ta Türkler tarafından çıkartılan Kardeşlik adlı dergide öyküleriniz yayımlanıyor. Bu öyküler de aynı 'derdin' çığlığı mı?

Bizim en önemli insani vazifemiz, dünyanın neresinde olursa olsun zulme uğrayan biri varsa yardım etmektir. Tarih boyunca hep mazlumların yanında, zalimlerin karşısında olduk. Türkmen Kardeşlik Ocağı Başkanı Mehmet Ömer Kazancı yönetiminde yarısı Türkiye Türkçesi yarısı Arapça olarak basılan Kardeşlik isimli dergiye destek vermeye çalışıyorum. Bunu kendime vazife telakki ediyorum. Düşünebiliyor musunuz? Bir yanda kan akıyor. Türk kardeşlerimiz can derdindeler. Bir yandan Türkiye Türkçesiyle edebiyat dergisi çıkarıyorlar. Bu aşk desteklenmez mi?

Daha önceki öykülerinizde 'aşk, göçmenlik ve kadınlık halleri' daha belirgin. Bu durum Sessiz Göç'te Kuyaş'ın hikâyesi için de geçerli. Bu temalar sizin için neden önemli?

Yazı, yaşamın bir izdüşümüdür. Sonuçta ben eserlerimde yaşamı aktarırım. İnsanın evrensel gerçeklerini. İnsanlığın varoluşundan itibaren oluşan halleri değişmemiştir. Ben ise bu halleri yaşayan insanın ruhunun derinliklerindeki evrensel özü anlatmaya çalışıyorum. Olanca basitliğiyle, en yalın haliyle.