๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler( Güncel Meseleler ) => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 17 Mayıs 2012, 13:40:18



Konu Başlığı: İyilik et denize at!
Gönderen: Sefil üzerinde 17 Mayıs 2012, 13:40:18
İyilik et, denize at!

Gönlümüzün gürül gürül coşması, insanların yardımına koşması, bir kimseye imdat edip ulaşması ne büyük bir erdem; ne güzel bir ahlâk. 
 
Zaten, yaratılan her zerre birbirinin yardımına koşmaz mı? Birbirini bilmese de, ellerinden tutmaz mı?
Sistem, teavün üzerine dönmüyor mu âlemde, dünden bu güne… Hem de bir şey almadan, menfaati olmadan!
Karşılık beklemeden başkalarına yapılan yardım, hayır, lütuf, kerem, ihsan ve inayet gibi asaletli davranışlar, bizatihî iyiliktir.
Efendimiz (a.s.m.), Hz. Ali’ye (r.a.): “Ey Ali! Allah iyiliği ve iyilik ehlini yarattı. Onlara iyiliği ve iyilik yapmayı sevdirdi. Dünyada iyilik ehli olanlar, ahirette de iyilik ehli olurlar” buyurmuş, iyiliği ve iyilik yapanları övmüştür.
Lokman Hekim, iki şeyin asla unutulmaması; iki şeyin ise, hemen unutulması gerektiğine işaret ediyor. İlk ikisi için: “Allah’ı ve ölümü unutma!” ikazında bulunduktan sonra, “Başkasına yaptığın iyiliği ve başkasının sana yaptığı kötülüğü unut!” tavsiyesinde bulunuyor.
İyiliği, yap, unut.
“İyilik yap denize at, balık bilmezse Hâlık bilir” deyiminde olduğu gibi…
Öyle ya, eğer maksat rızâyı Bârî ise, onu görecek olan, onu takdir edecek olan O'dur. O razı olsun, yeter. Başkalarının bilmesine, vâkıf olmasına; hiç icap etmediği halde, bir başkasının şahit olmasına lüzum yok. Bazı zaman, bu bilenler, köstek bile olurlar.
İyilik, illâ ki bir şey vermek, bir şey almak değildir. Elbette onlar da var, ama iyilik, evvelâ, iyi olmaktan, iyi davranmaktan başlar. İyilik yapmak maksadıyla bir şeyler verirken, birine el uzatırken, bir hizmette bulunurken niyetin harekete aksedişi, fikirden fiile dönüşü önemli. Muhatabı “minnet” duygusuna büründürecek, bunu îmâ edecek her hareket, her davranış “Kaşıkla verip, sapıyla gözünü çıkarmak” olur, insanın.
Yolun bir tarafından diğer tarafına geçirmek için yardımcı olduğunuz kimsenin elinden tutuşunuz, ona dokunuşunuz, yani temasınız şefkatinizin o andaki aksidir. Niyetiniz doğru, fakat davranışınız yanlışsa; o kimseye okşarcasına hizmet vermek varken, sürüklercesine çekiştirirseniz, maksadınızı ifa etmiş, bir kimseyi karşıya geçirmiş olursunuz, ama onun ruhunu da okşamış olur musunuz, bilinmez!
Bu misali yapacağımız bütün iyiliklere, iyilik zannıyla yaptığımız fiillere ve iyiliğin yapılış tarzına teşmil etmek, uygulamak mümkündür.
Şurası muhakkak ki: Tarz önemli, temas önemli, bakışlar önemli; bilhassa, jest ve mimikler…
Velhâsıl: Beden dili önemli.
Bir insanın ruhuna ya kelebek gibi konarız, ya da, arı gibi!
Bunların ikisi de temastır.
En iyisi mi, iyiliği, “iyilik” olarak yapmalı, gerisini Mevlâ’ya bırakmalı.
Yani, götürüp, denize atmalı…
 
Ali Rıza AYDIN