İstanbul’da Cennet Taşları Var
Hacer’ül-Esved/Siyah Taş, Kâbe’nin doğu köşesinde yerden 1,5 m yükseklikte siyah renkte Feldispat cinsinden bir taştır.

Bu taş Hz. İbrahim (A.S.) tarafından tavafa başlama noktası olmak üzere Kâbe’nin yakınındaki Kubeys Dağı’ndan getirilerek Kâbe’ye konulmuştur. Kureyş’lilerin Kâbe’yi tamirleri sırasında Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz tarafından bizzat bugünkü yerine yerleştirilmiştir.

Arap kavimleri Hacer’ül-Esved’i mukaddes saymışlardır. Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.) de Hz. İbrahim (A.S.)’den kalan hatıra olması dolayısıyla hürmet göstermiştir.

Rasûlüllah (s.a.v)’ın (Hacer’ül-Esved’i öptüğü) ayrıca Vedâ Hacc’ında hasta olduğu bir sırada devesinden inmeden tavaf ettiği bir sırada değneğiyle ona dokunduğu; bir başka zaman da eliyle selâm verdiği rivayet edilir.

Hz. Ömer (r.a.)’in bir haccında bu taşı öperken şöyle dediği rivayet olunur:

“- Ey Kara Taş! Ben senin taşlardan bir taş olduğunu biliyorum. Senden ne bir menfaat ne de bir zarar gelmez. Seni öpmemin sebebi, Rasülullah (s.a.v.)’in öptüğünü gözlerimle görmüş olmamdır.” (Müslim, Tirmizi)

Hacer’ül-Esved’in, bulunduğu köşeye yerleştirilmesinden maksat, tavafın başlayıp bittiği yeri tayinden ibârettir. Tavafın her şavtına başlarken ve bitirirken bu taş öpülür. Öpülemezse eller sürülür. Kalabalıktan yaklaşılamazsa o taktirde hizasına gelindikçe, kişi iki ellerini namaza durur gibi kaldırır, ellerinin iç kısmını Hacer’ül-Esved’e yönelik olduğu hâlde ellerini Hacer’ül-Esved’e koyuyormuş gibi istilâm/selâmlama edilir. İstilâm, karşıdan selamlamaktır. Hacer’ül-Esved’i istilâm sünnettir.

Bu taşa o zamandan bu zamana kadar nice mukaddes dudaklar, mübârek eller temas etmiştir. Bundan dolayı bu taş hâtıra taşıdır. Bizler de bugün bu hâtıranın gereği O’nu öper, ellerimizi ve yüzümüzü süreriz. Bu taşı öpmek Hac ibadetimizin unutulmaz hâtıralarından bir ânı teşkil eder.

Hacer’ül-Esved IV. Murad devrinde çevresi altın ile kaplanmıştır. Bu kaplama esnasında taştan bir kaç parçanın kırıldığı rivayet olunuyor. Hacer’ül-Esved’den kırılan bu beş küçük parçanın İstanbul’a getirilmesinin Kanuni Sultan Süleyman dönemine rastladığı bildiriliyor.

Hacer’ül-Esved’den kaplama esnasında kopan parçalarının İstanbul’da olduğunu biliyor muydunuz? Bilmiyor idiyseniz şimdi haberdar oldunuz.

Peki, bu mübarek taşlar İstanbul’un neresinde? diyorsanız hemen bulundukları yerleri de bildirelim:

Milyonlarca Müslümanın Hacc ve Umre ibâdetleri sırasında öpmek veya dokunmak için her türlü zorluğu göze aldığı bu mübârek taşın kırılan parçaları İstanbul’da Kanuni Sultan Süleyman’ın türbesi ve Sokullu Mehmed Paşa Camii’nde bulunuyor.

*Mimar Sinan’ın yaptığı Süleymaniye Külliyesi içerisinde yer alan sekiz köşeli Kanuni Türbesi’nin giriş kapısının üzerindeki saçağın altında yer alan Hacer’ül-Esved taşının parçası, İstanbul’daki en büyük parçayı oluşturuyor. Türbe kapısı üstüne yerleştirilen Hacer’ül-Esved’in bu parçası 5 cm.’lik bir uzunluğa sahip.

1571 senesinde Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı Sadrazamı (Başbakanı) olan Sokullu Mehmed Paşa, zevcesi (II. Selim’in kızı) İsmihan Sultan’ın adına Mimar Sinan’a bir cami inşa ettirdi. Bu câmi Sokullu Mehmed Paşa Camii’dir. Sadece Kâbe-i Muazzama’da bulunan Hacer’ül-Esved’in tam dört küçük parçası bu câmide bulunuyor. Hacer’ül-Esved’in parçaları Sokullu Mehmed Paşa Camii’nin içinde ihlâs ve coşkuyla kendisine dokunacak mü’minleri bekliyor.

Sokullu Mehmed Paşa Camii’ndeki Hacer’ül-Esved parçalarından

(http://img.blogcu.com/uploads/39luleburgaz39_sinan_30.jpg)

l Birincisi, giriş mahfilinin altındadır. Dikdörtgen taş 2x3 cm. uzunluğundadır.

l İkincisi, mihraptaki Kur’ân âyetinin hemen altında olup 3x1,5 cm. ebadındadır.

l Üçüncüsü, minber kapısı üzerinde 1,5 cm.’lik kare şeklindedir.

l Dördüncüsü, minber külâhının altında olup o da 1,5 cm ebadındadır.

Ayvansarayi (rahmetullahi aleyh), Hacer’ül-Esved’in bu parçalarının Osmanlı döneminde sürekli ziyaret edildiğini eserinde yazmıştır.

l Hacer’ül-Esved’in getirilen bir parçası da Edirne’deki Eski Camii’de bulunuyor.

Sokullu Mehmed Paşa Camii’ndeki Hacer’ül-Esved parçalarına ziyaret esnasında dokunmak mümkün. Kâbe’yi ziyaret edip de Hacer’ül-Esved’e dokunamayanlar ve Kâbe’ye henüz gidememiş olanlar İstanbul’da ve Edirne’de bu taşın parçalarını her zaman görebilirler ve Sokullu Mehmed Paşa Camii’ndekilere de her ziyâret edişlerinde dokunabilirler, öpebilirler.

Sokullu Mehmed Paşa Camii İstanbul’da Kadırga semtinde, Sultan Ahmed Camii’nin hemen yakınındadır.

Kâbe-i Muazzama’da yer alan Hacer’ül-Esved hakkında Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.)’in birçok beyanları vardır. Bunlardan iki tanesinin meâlini nakledelim:

l Hz. Enes (r.a.)’in beyanına göre Rasülullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Hacer’ül-Esved Cennettendir. Kardan daha beyazdı. Müşriklerin günahlarından dolayı siyahlaştı.”

l İbni Abbas (r.a.)’in beyanına göre Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Hacer’ül-Esved Cennet taşlarındandır. Yeryüzünde ondan başka cennet parçası yoktur. Su gibi beyazdı. Cahiliyye pislikleri bulaşmamış olsaydı, musibetzede dokununca iyileşirdi.”

Riyatü’n-Nâsihin adlı eserin yazarı üstad Muhammed Rabbani bu eserinde Hacer’ül-Esved ile alâkalı olarak şunları yazıyor:

“Allah-u Teâlâ Cennet yakutlarından bir yakut gönderdi. Bunda yeşil zümrütten iki inci bulunmaktaydı. Bir inci doğu, bir inci de batı tarafındaydı. Bu hanede Cennet’ten kandiller var idi. O hâne bugün Kâbe’nin bulunduğu yere indirildi.

Allah-u Teâlâ Hz. Âdem’e buyurdu ki: “Ey Adem! Senin için bir hâne gönderdim. Arşın etrafını tavaf ettiğin gibi bunun etrafını da tavaf et... Arşın çevresinde namaz kıldığın gibi bunun etrafında da namaz kıl...”

Hacer’ül-Esved’i de gönderdi. Bu taş beyaz idi. Cahiliyye zamanında bu taşa dokunulmasıyla siyah oldu. Taşın ismi de Hacer’ül-Esved (siyah taş) oldu.”

Diyeceğimiz odur ki, İstanbul’da yaşayan pekçok kimsenin bile haberdar olmadığı , Hacca gidip umreye gidipte bu mübarek taşı elleyemeden geri dönenler var.Hacer’ül-Esved parçaları Kanuni’nin türbe kapısı üstünde ve Sokullu Mehmed Paşa Camii içerisinde iman aşkının coşkunluğunu hissedecek insanların ziyaretini bekliyor.


Bir kaç önemli bilgi daha:

Sultanahmet Camii ile Küçükayasofya Camii arasındaki KadırgaSokollu Mehmet Paşa, mimarı Mimar Sinan'dır. Eğimli bir arazide, tek minareli, tek kubbelidir. Sokollu Mehmet Paşa'nın İstanbul'da iki yerde kendi adını taşıyan camilerden biridir ve eşi adına yaptırdığı camidir. Öteki cami ise kendi adına yaptırdığı olup, Azapkapı'daki Sokollu Mehmet Paşa Camii (Azapkapı)'dir. yokuşunda 2.m.lik duvarla çevrili bir alanda yapılmış caminin banisi

Sultanahmet Camii önündeki At Meydanı'ndan Kadırga'ya inen Şehit Mehmet Paşa yokuşu üzerindedir. Aynı yokuşun sonunda Küçükayasofya Camii bulunmaktadır.
Üç dış kapıdan mermer taşlı avluya girilir. Avlunun ortasında kubbeli bir şadırvan ve etrafında medrese odaları bulunmaktadır. Son cemaat yeri platformu sağlı sollu uzanır ve ortada caminin orta büyüklükteki giriş kapısından camiye girilir. Mihrap çevresinde insan boyundan büyük iki mum ve mihrap üzerinde hat sanatlı çini süsleme boydan boya kaplıdır. Caminin ses ve aydınlatma sistemi her Sinan camiindeki gibi mükemmeldir. Giriş sahını sağ ve soldan ikinci kata çıkar. Bu caminin mihrap, minber, kubbe bölümlerinde Hacerülesved parçaları gömülüdür.
Caminin kuzeyinde şerefe kısmından üstü yıkılmış eski bir tuğla minare vardır. Sultanahmet tarafındaki avlu kapısından ve bu kapının karşı tarafındaki kapı ile kıbleye bakan merdivenli kapıdan girildiğinde üç kapıdan da medrese revakından geçerek avluya girilir. İlk iki kapı girişinde mezarlıklar vardır.

      Bu yazıyı daha önce okumuş olsaydım ne güzel olurdu..Bu yaz İstanbul'u gezme imkanımız oldu ama habersizce yanından geçip gitmişiz ne yazık..İnşaallah tekrar ziyaret nasib olur..İsteyen herkese..

Esselamu aleykum ;Bugün nekadar güzel bir şey daha öğrendim bende ablam gibi bu yazıyı daha evvel okusaydım
Kanuni türbesini ziyaret ettiğmde hacerül esved taşına selam verip öyle geçerdim ALLAH razı olsun paylaşımı yapan
kardeşimizin ellerine sağlık rabbim hizmetlerini daim kılsın allah razı olsun

a.s.., evet ben de yeni okudum varlığından haberdar olsaydım ben de gittiğimde dikkat ederdim ve dokunurdum artık kısmet bir dahaki gittiğimizde inş.