Sebahattin Yaşar

İnsanın kendini gerçekleştirmesi nasıl olur?

İNSANIN kendini gerçekleştirmesi, yüklü programı işletmesi demektir. Allah (c.c) hikmetsiz bir yaratma yapmayacağına göre, insana eşref-i mahlûkat olarak yüklediği her şeyde pek çok hikmetler bulmak mümkündür.

İnsanın kendisine emanet olarak verilmiş olan kabiliyetleri, veriliş amacı doğrultusunda kullanması, tam bir kulluk halidir.
Tabiî kabul etmek gerekir ki, özellikle farklı görüşe, farklı düşünceye, farklı uygulamalara kapalı olan toplumlarda bu program işletimi pek de zevkli değildir. Çünkü farklılığı tenkit konusu olan, dışlanma konusu olan bireyler elbette bu zorlu süreçte yalnız kalmayı göze alamazlarsa, o zaman ister istemez toplumun geneli farklı düşünenleri kendilerine benzetmiş olacaklardır.
Elbette böyle bir tek renk toplumda da yaşamak çok da zevkli ve renkli olmayacaktır.
Aslında farklı kabiliyet denen şey, bir esma tecellisidir.
Cenab-ı Allah’ın, yarattığı her bir kuluna özel bir ismiyle muhatap olması ve o ismi o kulunun adeta cazibe merkezi yapması, yine O’nun kudretinin, ilminin bir göstergesidir.
Ama tabiî insana yüklenmiş olan o kabiliyete ilgi gösterilmemesi, keşfedilmemesi ve gerçekleştirilmemesi elbette o kabiliyeti insana veren tarafından iyi karşılanmayacaktır. Çünkü bir şeyin veriliş amacının gerçekleşebilmesi için, önce o şeyin, keşfedilip gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Kendindeki yüklü programları merak etmemiş, onları harekete geçirmemiş, onları kullanmamış bir insan akla uygun bir iş yapmış olmamaktadır.
Tabir yerindeyse Allah her insanı dünyada öncelikli olarak bir faaliyeti gerçekleştirmek üzere yaratmış ve göndermiştir. İşte bu bir işi yapma sorumluluğu, potansiyeli ile dünyaya gönderilen insanın, ne yapması gerektiğine dair bir çaba, bir gayret içerisinde olmaması düşünülemeyecek bir ihmal manzarasıdır.
İnsan kendindeki ‘esma’yı keşfedip, gerçekleştirmemişse, elbette kendisine düşen en önemli işi yapmamış demektir. Elbette taşıyor olduğu kabiliyeti, keşfedip gerçekleştirmeyen bir insan, kendi varlığından rahatsızlık duyacak ve stres denen hastalanma ile karşı karşıya kalacaktır.
Nitekim bu asrın insanının karşılaştığı en büyük problem budur.
O zaman, hiç zaman kaybetmeden, maddî ve manevî dünyamıza yüklenmiş olan Kudret cihazatını ve kader programlarını kullanmalıyız.
İşte o zaman hayatımız bir anlam kazanmış olacaktır.
Ne dersiniz, ne işe yarıyoruz biliyor muyuz?

       Çok güzel bir soru..Bunun cevabını aramakla ömrümüz geçiyor..Bulanlara selam olsun..