๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler( Güncel Meseleler ) => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 26 Ağustos 2012, 17:47:18



Konu Başlığı: Değersizleştirme gayretleri
Gönderen: Sefil üzerinde 26 Ağustos 2012, 17:47:18
         

Abdullah Aymaz
   
Değersizleştirme gayretleri


Prof. Dr. Menderes Coşkun'un "Uluslararası Klasik Türk Edebiyatında Biyografi Sempozyumu'nda sunduğu "Lâtifi'de Oryantalizmin Parmak İzleri: Latîfî'nin Türk ve İslam Büyüklerini Anekdotlar Vasıtasıyla Değersizleştirme Gayreti" başlıklı tebliğinden bazı aktarmalar yaparak, bazı oryantalistlerin bizden çalıp götürdükleri yazma eserler ile bilhassa tezkireler ile yani onların içlerini boşaltıp zehir ve zakkumlarla doldurarak yaptıkları büyük ihanet, iftira ve itibarsızlaştırmaları ve bunun derin sebeplerini hissettirmeye çalışacağım:

"Latîfî gibi tezkirecilerin eserlerinde bilinçli başvurdukları ortak bir tavır vardır. Bu tavır, Osmanlı şairlerini ve toplumunu, klişe ifadelerle överken, hikaye ve anekdotlar vasıtasıyla aşağılamaktadır. (...) Tezkireciler, hikaye ve anekdotlar vasıtasıyla, Osmanlı Türklerini ahlaksızlıkla, riyakârlıkla ve câhillikle itham etmişlerdir. (...) Sultanlarla ilgili anekdotlara şairlerin anlatıldığı kısımda yer verilmiştir. Buralarda sultanlar çoğunlukla zâlim, câhil, basit, ahlaksız, hafifmeşrep kişiler olarak tanıtılmıştır. (Üstelik böyle ifadelerle dolu tezkirecilerin tezkireleri güya Fatih Sultan Mehmed gibi padişahlara sunuluyor ve Fatih kendisine hakaret, iftira ve ihanet eden bu eserlere güya bir de mükafat veriyor. Böyle bir şey olabilir mi? Belli ki, Latîfî Tezkiresi denilen bu paçavra, oryantalistlerin uydurmasıdır. Bunu incelemeye Fatih'in vakti olmasa bile...) Sultan'ın dostluğunu kazanmak için birbiriyle rekabet eden şairlerin, tezkirede klişe övgülerin içine acemice yerleştirilmiş olan saldırı ve iftiraları fark etmeleri gerekirdi. Ayrıca, tezkirede sadece saray gizli olarak eleştirilmemiş, toplumun hemen her kesimi suçlanmış veya töhmet altında bırakılmıştır. Sultan ve şehzadeler dâhil hakarete uğrayan kişilerin Latîfî'nin bu iddia veya ithamlarına karşı sessiz kalmaları çok zordur. (...) (Latîfî Sultan Fatih ile beraber, hocası ve veziri Ahmet Paşa'yı da aşağılar. Aşağıladığı kişiler başta Fatih, hepsi de) Fatih döneminde Osmanlı toplumunun en seçkin kişileridir. Görüldüğü gibi tezkirecinin hedefinde Fatih ve Hocası Ahmed Paşa gibi Osmanlı medeniyetinin en önemli kişileri vardır. (Maalesef, Latîfî'nin bütün ifadelerini ve iftiralarını aktaramıyorum. Hem sâfi zihinleri kirletir hem de yüzleri kızartır.) Fatih, bir Osmanlı sultanı olarak insanları din için 'ilâ-yı kelimetullah için cihada çağıran bir kişidir. İnsanların din adına onun etrafında toplanıp canlarını verdikleri bir kişidir. Kimse, dinsiz ve ahlaksız bir insanın cihat çağrısını kabul etmez ve onun için ailesini ve canını feda etmez. Zorla toplanmış bir ordu da çoğunlukla zafer kazanamaz."

"Tezkireciye göre sadece şairler, sultanlar, müderrisler, şeriat hükümlerini belirlemek ve uygulamakla sorumlu olan kadılar değil, şeyhler ve dervişler de oldukça ahlâksız ve sahtekârdırlar. Müslüman toplumlarda özellikle şeyh ve veli kişilerin örnek hayatları ibret için yazılır. Çoğunlukla Oryantalistlerin (ve her nedense Latîfî'nin) Osmanlı şeyhlerinin hayatlarında görebildiği faziletli bir hayat yoktur. (Bilakis anlattığı anekdotlar, şeyhlerden tiksindirecek sahnelerle doludur.) Bunun sebebi ise: Oryantalizmin Anadolu ve Balkanları Türkleştiren ve İslamlaştıran TEKKE KÜLTÜRÜNE veya DERVİŞLERE karşı bir HINCI vardır. 18. ve 19. asırda Batılı dînî ve siyasî güç, Türklerin bu gücünü veya mânevî dinamiğini, ellerinden almak istemiştir. Bunun için Avrupalı her milletten binlerce sahte derviş, imam, şeyh, zanaatkâr ve bilim adamı yetiştirilmiştir. Latîfî gibi tarih, biyografi ve menkıbe yazarlarının bu hususta Oryantalistlerle ağız birliği etmesi, oryantalist zihniyete malzeme sunması asla tesadüf değildir. (...) Latîfî'nin Şeyh Rûşenî'nin biyografisinin merkezine yerleştirdiği bu olaya muhtemelen 18. asırdan itibaren sistemli bir şekilde dejenere edilmeye çalışılan (Balkanlar'daki) tekkelerde bile rastlanması zordur. Eğer kolay olsaydı, Oryantalist kültür ikliminin yerli ürün ve temsilcileri, bugün bile, yani sosyal hayattaki bu kadar dejenerasyondan sonra, sahte şeyh üretme işine girişmezlerdi."

Bütün bu sahtekârlıkların ortaya konulup, riyakâr yüzlere çarpılabilmesi için iç ve dış tenkit konusunda yetiştirilmiş uzmanlara ihtiyacımız vardır...