Konu Başlığı: Deccal öldü yaşasın yeni kral! Gönderen: Sefil üzerinde 27 Haziran 2012, 15:00:03 Ahmet DURSUN Deccal öldü, yaşasın yeni kral! Bizi terk eden, bize sırtını dönen o kadar çok kavram var ki hayatımızda. Biz en ayıbın, en çirkinin, en günahın, en fenanın, en kötünün, en cılkı çıkmışın, en kokuşmuşun içinde sürüp gittiğimiz yaldızlanmış, şaşaalı hayatımızla dönüp bakmıyoruz bile neleri kaybettiğimize. Ey adalet ve hakkaniyet! Gözünü sevdiğim sadakat ve dürüstlük! Canım muhabbet, şefkat ve merhamet! Velinimetim tesanüd ve ittihad! Neredesiniz? Sormuyoruz bile… Neden soralım ki? Bir elimiz yağda bir elimiz balda. Artık paramız bol, herkesin imrenerek baktığı, içinden ah çekerek kıskandığı haşmetli evlerimizde oturuyor, zafer kazanan haşmetli kumandanlar edasıyla arabalarımıza kuruluyoruz. Kolejli çocuklarımız doktor çıkacak, kimisi bakan, kimisi dekan olacak. Köşeler bizim, kaleler bizim, burçlarda bizim borumuz çalınıyor; devran bize çalışıyor. Dün başımıza çöken istibdat, varsın başkalarıyla oyalansın. Zulüm biraz da başkalarının kapısını çalsın. Bize hor bakanlar, biraz da onlar horlansın. Bir elinde cımbız, bir elinde ayna; umurunda mı dünya? Ya zıvanadan çıkmış sokaklar, köşe başlarında payimal olunan namuslar? Feryatlar yükselen kalpler, bana beni verin diye yalvaran diller, kendini arayan gözler, gençliğe verilmiş sözler… Biz daha çok kazanmaya çalışırken kaybedenler, biz daha iyi yaşamaya çalışırken ölenler, hepsi bizim olsun telâşıyla ezerken ezilenler… Ayağımıza takılanlar, eteğimize tutunanlar… Bizi farklı kılan hassasiyetler, seni yücelten inançlar, seni dik tutan dâvâlar, seni sen yapanlar… Olmazsa olmazların, taviz veremediklerin, ölsem de dönemem dediklerin, bir elinde güneş, bir elinde ay olsa vazgeçmeyeceklerin… “Delikanlım, işaret aldığın gün atandan/Yürüyeceksin millet yürüyecek arkandan” naralarıyla inlettiğin meydanlarda peşine taktıkların ne haldedir, bir kere dönüp baktın mı? Şatafatlı ambalajlarda kendilerine sunulan debdebeli hayatla şeriat dersi verenleri gördün mü? Bir nefeslik saltanatıyla güç gösterisine katılanları duydun mu? Fena ile savaşırken fenaya dalanları, faniye esir olanları, günahı örtbas edenleri, çirkini örtenleri, cılkı çıkmışlarla birlikte kokuşanları fark edebildin mi? Çatısı bulutlara değen modern çağın Babil Kulelerine erişmez mi feryatlar? Ruhsuzluğun kokusu hissedilmez mi oralardan? O kadar yükseklerden fark edilmiyor mu sefahatler, şenaetler? Sahi, yalnız burada mıdır cennetler, cehennemler? Eskiden “Öz vatanında garipsin, öz vatanında parya” diye hırslanır, “Kurt gövdenin içine girdi” diye uyanık kalır, “İman kalesi tehlikededir” diye feryat eder, alevleri göklere yükselen ateşlere içinde evlâdın yanıyormuşcasına dalardın. Dâvân için her derde razıydın, dâvân için her şeyden geçerdin. Çıplak ayağınla dikenli bahçelere dalar, tehditlere, tedhişlere güler geçerdin. Kıldan ince, kılıçtan ince olan bu yolun er kişisiydin. Sahi, kazandıklarınla söndürebildin mi içinde evlâtların yanan ateşi? “İkimiz bir fidanın güller açan dalıyız. Sen benimle, ben seninle, bu hayatı yaşamalıyız.” Sen bendesin ben sende, sen bendensin ben senden. Farkımız? Aldandık mı, aldatıldık mı? Kandık mı, kandırıldık mı? Sandık mı sandırıldık mı? Bir bilebilsem… Abartma be dostum! Türkçem benim, biricik sevgilim; hadi top sektirelim. Hedef 2023, durmak yok, yola devam. Ya benimsin, ya toprağın. İyiler zirvede, kötüler içerde; “Dışarıda deli dalgalar, gelip duvarları yalar, beni bu sesler oyalar.” Fenerbahçe’miz temiz, paramız deniz, yemeyen keriz. Açtığın yolda, gösterdiğin hedefte durmadan yürüyeceğime… |