Düşünmemiz engelleniyor

Düşünmemiz engelleniyor..

İnsan olmanın en büyük özelliklerinden birisidir düşünebilir olmak. Kadınıyla, erkeğiyle, çocuğuyla, yaşlısıyla, genciyle düşünebildiğimiz kadar değer kazanırız.

Düşünebilmek bizi hayvanlardan farklı kılan mükemmel bir vasıftır. Bu vasıf ile insan çok yüksek değerler elde edebildiği gibi, çok değersiz bir halede gelebilir.
İnsanlığın kaderide düşünebilme kabiliyetiyle orantılı şekil alır. Bu özelliğin çok olduğu insanlar hep üstün millet olmuş, ülkeleride hep güçlü devlet olarak hüküm sürmüştür. İster İslam dünyasına bakalım, ister diğer dinlerin hüküm sürdüğü yerlere. İster Türk dünyasına bakalım ister diğer milletlere..
Hep üstünlük düşünebilenlerde görülmektedir. Çünkü, düşünen insan meraklı olur. Bu merakı onu araştırmaya, öğrenmeye sevk eder. Öğrendikçe yeni yeni buluşlar, keşifler birbirini kovalar. Toplum gelişir. Devlet güçlenir. Ekonomik sorunlar ortadan kalkar. Güzel bir hayat standardı elde edilir.
Bu düşünme insanı zamanla gizli meseleleri, gaybi konuları araştırmaya ve öğrenmeye sevk eder. Bu noktada iman devreye girer. Din inancı ortaya çıkar. Dinin kuralları ile dünya gayreti birleşince yaşanabilir bir toplum, yaşanabilir bir çevre, huzurlu bir hayat meydana gelir.
Her ne kadar işin aslı böyle olsada, gerçekte bir türlü bu ölçüyü yakalayamıyoruz. Çünkü dünya hayatı geçici ve pek kısadır. İmtihan yeridir. Ak ile kara'nın, Hak ile Batıl'ın, doğru ile yanlışın ayrışma yeridir. Biçilmek üzere ekilen bir tarladır. Bir tahlil yeridir. Gelecekteki sonsuz hayatı kazanma veya kaybetme yeridir.
İlk insan ve peygamber Hz. Adem ile başlar bu kurallar işlemeye. Yol ikidir. Birini seçmek zorundadır insanoğlu. Ya sağ yolu seçer İman ve İslam dairesinde ebede hazırlar kendisini. Ya da sol yolu seçer küfür ve dalalet bataklığında boğulur gider.
Bütün mesele bu iki yolu birbirinden ayırabilmekten geçer. İşte bu noktada şeytan ve ona tabi olanlar devreye girer. İnsanların düşünmelerine engel olmaya çalışırlar. Çünkü bilirler ki düşünen insanlar eninde sonunda yaratıcısını bulur tanır ve ona kul olur.
Başta peygamberler olmak üzere onların varisleri olan mübarek alimlere itibar edildiği dönemlerde insanlık kemala ermiş, uzaklaştıkları dönemlerde ise helak olmuşlardır. İslam dünyası'da dinine sarıldıkça imanlı millet güçlü devlet olarak tarihte yerini almıştır.
Gelgelelim, hergeçen gün gelişen teknoloji ve maddeciliğin yaygınlaşması ile insanlar bir kısım inançsız kitlenin elinde oyuncak olmaya başladı. Bunlar zenginliklerine zenginlik katabilmek ve kolay yoldan kazanç elde edebilmek için insanların düşünmelerini engellemeye çalışmaktadırlar. Çünkü biliyorlarki düşünen insanı kandırmak zordur. Ama düşünmeyenleri istedikleri gibi yönledirebilirler.
Bunun için yayın organlarını ellerinde tutmak ve insanları kendi inançsızlıklarına alıştırmak için sistemli bir şekilde çalışırlar. Anlaşmalı rekabetlerle toplumun çok az olan müsbet yayın organlarına yönelmeleri engellenir. Bunu hem gazetelerinde, hem TV'lerinde, Hem radyolarında, hem dergilerinde, hem internet sitelerinde, hem de yayınlanan reklamlarında yaparlar. Bu gücü kaybetmemek için her türlü gayrimeşruluk onlar için normaldir. Hükümetlerin devrilmesi, devletin zarar görmesi, binlerce insanın ekmek kapısı olan fabrikaların kapanması, gençliğin tahrip olması, ahlaksızlığız yayılması onlar için önemli değildir. Onlar kazanmaya ve istedikleri gibi yaşamaya bakarlar.
Bunu elde edebilmek için her türlü yol uygulamaya konulur. Mesela, ulusal ve yerel gazetelerin sayısı artırılır ki her gün birkaç gazete okumasına rağmen insanlar cahil kalabilsin diye..
Özel TV ve radyo yayıncılığı başlatılır ki yüzlerce kanalda ne olduğuna bakmaktan gecenin birkaç saati boşa geçirilsin diye..
Sınırsız sayıda dergi yayıncılığı caka satmaya yarar..
Derken sorumsuz internet yayıncılığı ile hep insanlar meşgul edilerek düşünmeleri önlenir.
Bu da yetmez ceplere telefon girer. Radyolu, internetli ve şimdide televizyonlu. Birde ilaveten MP3 çalar ve video izleyiciler.
Genç, yaşlı herkes kulağına takmış kulaklığı kafa sallayarak geziyor yollarda, çarşıda, pazarda, otobüste, metroda..
Düşündürmemek için her şey düşünülmüş aslında..
Sabah TV'lerin kahvaltı programıyla evde hipnotizeye olmaya başlayan insanımız, yol boyu radyoların sabah haberleriyle işine gider ve burada bir türlü karar veremeden aldığı gazetenin inanmadığı yazılarını okumaya başlar. Abone olmak zorunda kaldığı birkaç dergiye göz attıktan sonra internet okyanusuna dalar. İş mi yapar lak lak mı belli değil. Fırsat buldukça telefonuyla oynar, birileriyle konuşur yada mesaj yollar. Gerekli olup olmaması önemli değildir. Takar kulaklığı bir şeyler dinler. Herkes öyle yapıyor ya.. O artık düşünemeyen, yönlendirilen bir insandır. Neredeyse giyeceğinden yiyeceğine, okuyacağından izleyeceğine, dinleyeceğinden konuşacağına kadar uzmanların tavsiyesiyle hareket eder!
Aradabir düşünmek istesede, gün boyu kafasına sokulanlardan başkasını düşünemez zaten..
Allah (cc) mukaddes kitabımız Kur'an-ı Kerim'de insanların özel vasfı olan düşünme kabiliyetiyle seslenmiştir hep. İnsanlığın başına gelen önemli hadiseleri ibret olarak gösterir.
Ve der; Düşünmezmisiniz? Düşünenler için ibret vardır, Ancak düşünenler anlar, Akıl etmezmisiniz gibi ikazlarla insanları uyarıp ebedi bir hayatın bizleri beklediğini ve bu dünyada başıboş olmadığımızı gösterir.
Efendimiz Hz. Muhammed (asm)‘da bizleri hep faydalı ve hayırlı işlerle meşgul olmaya sevk edip, faydasız ve boş vakit geçirilmesini uygun görmemektedir. Bizlere en güzel örneği yaşantısıyla göstermiştir. Eğer hayırla meşgul olunmazsa, şerler insanları meşgul eder.
Bediüzzaman'da eserlerinde, ey gafil, ey fasık, ey mağrur insan diye ikazlarda bulunarak kurtuluş yollarını gösterir bizlere..
Meşhur birisi demiş “Düşünüyorum, öyleyse varım” diye. Var olmak için düşünebilir olmak gerekir.
Bunun içinde hayatımızı yeniden yapılandırmalı ve hem kendimize hem de ailemize bir çeki düzen vermeliyiz. Herkes nereye biz oraya anlayışından sıyrılmalıyız. Gereksiz, malayani, boş şeyleri terk etmeli, faydalı güzel meşguliyetler edinmeliyiz.
Bize hem dini hem dünyevi yönden yararlı olan kitapları okumalıyız öncelikle.. Sonra ailemize ve dostlarımıza zaman ayırmalıyız. Faydalı sohbetlere katılıp maneviyatımızı güçlendirmeliyiz..
Eğer vakit kalırsa TV, Radyo, Gazete gibi yayınlarla ilgilenebiliriz..
Düşünerek ve şükrederek, bizi insan olarak yaratan Rab'bi Rahim'imize iman edip ibadet ederek, insan olmanın keyfini çıkarmalıyız hep birlikte..

Şerafettin SAĞLAMSOY

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın