> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Güncel Meseleler > Sizden Gelenler( Güncel Meseleler ) > Ezanı duyan halk ağlamaya başladı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ezanı duyan halk ağlamaya başladı  (Okunma Sayısı 1579 defa)
02 Aralık 2009, 16:35:16
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 02 Aralık 2009, 16:35:16 »






Tiflis'in Karacalar köyünde yaşayan İntizar Anne'nin mütevazı evi, Türk Okulları'nın Orta Asya'ya açılan ilk kapısı konumunda. 1990'da, Asya'ya ilk giren 4 öğretmeni ağırlayan bu ev, bölgeye gelenlerin hâlâ ortak adresi.



1990 yılının soğuk bir ocak günü. 4 Türk eğitimci, Sarp Sınır Kapısı'ndan Gürcistan topraklarına girer. Hedefleri, 70 yıldır komünizmin kendilerinden kopardığı kardeşlerine kavuşmak ve bu yeni dönemde onların yanında olmaktır. Sınır kapısına sadece 15 kilometre uzaklıktaki Batum'a gelen dört idealist isim, bir süre burada kaldıktan sonra, başkent Tiflis'e geçer. Önce bir otele yerleşen eğitimciler, daha sonra şehri turlayıp aşina bir çehre, dertlerini anlatabilecekleri birilerini aramaya başlar. Kaderin cilvesine bakın ki bindikleri taksinin şoförü, Türkiye'den göç etmiş Kürt asıllı bir Gürcistan vatandaşı çıkmıştır. Yıllar sonra karşılarında Türkiye'den gelen insanları gören taksici de heyecanlanmıştır aslında. Türklerin burada ne aradığını fazla anlayamamıştır ama yine de misafirleri götürebileceği, onlarla aynı dili konuşabilecek bir yer vardır aklında. Kırık dökük Türkçesiyle, daha çok Azerilerin yaşadığı, Tiflis'e 20 kilometre uzaklıktaki Karacalar köyüne gitmeyi teklif eder.

Fazla alternatifi olmayan eğitimci grubu bu teklifi hemen kabul eder. Kısa bir yolculuktan sonra Karacalar köyüne gelmişlerdir gelmesine ancak ellerinde ne kapısını çalabilecekleri bir adres, ne de tanıdıkları isim vardır. Köy meydanında etrafı kolaçan ederken, İsmail adlı bir Azeri genci çıkar karşılarına. İsmail köye gelen yabancıları görmüş ve koşarak annesine haber vermiştir. Gelenlerin Türk olduğu kısa sürede köye yayılınca, annesi İsmail'i tekrar köy meydanına göndermiş ve misafirleri eve getirmesini istemiştir.

Bu sırada İntizar Hanım'ın evinde misafirleri karşılama telaşı başlamıştır. Bir yanda ikram telaşı, diğer yanda yılların birikimi müthiş bir heyecan dalgası sarmıştır evi. İsmail, misafirleri eve getirir ancak gelenlerin vakti çok azdır. Çünkü o dönemde otellere son giriş saati vardır ve onlar bu saati kaçırıp dışarıda kalmamak için hemen Tiflis'teki otellerine dönmek istemektedir. İntizar Hanım misafirlerine sadece su ikram edebilir. Bu esnada onları gözlemlemeyi de ihmal etmez. Suyu oturarak içtiklerini görünce, gelenlerin dini bütün insanlar olduklarına kanaat getirir. O günkü duygularını kendine özgü üslubuyla aktarıyor: “Benim kayınvalidem yahşi hocaydı. Suyu oturarak içeceksin derdi, oradan biliyorum.” Evde yarım saat kalan misafirler İntizar Hanım'a teşekkür edip ertesi gün tekrar gelmek üzere sözleşerek Karacalar köyünden ayrılır.

Bundan 19 yıl önce Gürcistan'ın bir köyünde yaşanan bu hadise, bugün Orta Asya'dan başlayarak dünyaya yayılan Türk okulları gerçeğinin ilk adımını oluşturuyor aslında. Karacalar köyü ve İntizar Hanım'ın evi, bir eğitim destanının temellerinin atıldığı ilk mekân olma özelliği taşıyor. İntizar Hanım, hâlen bu köyde ve aynı evde yaşamını sürdürüyor. Türkiye'den gelen misafirleri ağırlamak, hayatının en önemli aktivitesi. Bu belki de 70 yıl süren bir intizarın (bekleyiş) en önemli meyvesi. Bu bekleyişin bitişiyle başladığı ve 19 yıldır sürdürdüğü ev sahipliği ise çok derin ve ilginç hatıraları içinde barındırıyor. Buna rağmen ilk misafirlerin hatıraları hepsinden değerli. İlk gelenlerin hatıralarına ara verip bu çilekeş Azeri kadının hayat öyküsünden bahsedelim biraz.

3 ÇOCUĞUMU TEK BAŞIMA BÜYÜTTÜM

Evinde ağırladığı Türk eğitimcilerin tabiriyle ‘İntizar Anne'nin hayat öyküsü, bir dönemin dramlarını ve acılarını fazlasıyla yansıtıyor. Ticaretle uğraşan eşi, bir Rusya seyahatinde aracını soymak isteyen hırsızlar tarafından vurularak öldürülür. İntizar Anne, genç yaşta, hayat mücadelesinde yalnız kalmıştır. Tekrar evlenmeyi düşünmez ve üç çocuğunu tek başına yetiştirmeye karar verir. Eşinin ani vefatı bir yana, Sovyet döneminde bir Müslüman olarak yaşamanın kendine özgü zorluklarını da bütün ağırlığıyla hissetmektedir. O zorluklardan bahsederken gözleri dalıp gidiyor ve başlıyor anlatmaya: “Ne hocamız, ne de bir camimiz vardı ama dinimizi sakladık, bırakmadık. Ramazanımız, bayramımız belki bir gün ileri, belki bir gün geri olurdu, tam vakti bilemezdik ama hiç bırakmadık. Sovyetlerin vaktinde ninelerimiz, dedelerimiz Kur'an bilirdi ama gizli okurlardı. Bizim neslimiz Kur'an, kıble nedir bilmeden yetişti. Sonunda kurban olduğum Allah Türkiye'nin yolunu açtı bize.”

İntizar Anne eşi vefat ettiğinde, çocukları 13, 11 ve 9 yaşındadır. Onları hem büyütmek hem de okutmak için tek başına mücadele eder. Elbette bu mücadele kolay olmaz. O sebepten “Ben hep açlıkla, yoksullukla hayatımı sürdürdüm.” diyor. Çocuklarını yetiştirmek için yapabileceği tek şey, eşinden kalan tarlaları ekip biçmek ve elde ettiği ürünleri satmaktır. Her gece saat 4'te kalkıp kapıyı çocuklarının üstüne kilitleyerek tarlaya gider ve onlar uyanmadan geri döner. O dönem ortam güvenli olmadığından, gece yatarken kapının önüne erkek ayakkabısı bıraktığını anlatıyor. Kendisini ve çocuklarını biraz daha güvende hissedebilmek için… İntizar Anne çiftçilik yaparken, çocuklarını da okutur.

Geçim mücadelesi tarlayı ekip biçmekle bitmemektedir elbette. Hasat zamanı ürünleri toplayıp pazarda satmak da ona düşmektedir. “Her eziyeti gördüm ama çok şükür çocuklarım ahlaksız olmadı, hırsız olmadı. Üçü de liseyi bitirdi. Sonra bahçede bana yardım ettiler. Büyük oğlum Rusya'da eğitimine devam etti.”

Yaşadığı bütün zorluklara ve yokluklara göğüs germeyi başaran İntizar Anne, üç çocuğunun da mürüvvetini görür. Onları yetiştirmiş, okutmuş ve evlendirmiştir. İşte tam da, ‘artık hiçbir derdim kalmadı, tek derdim hacca gitmektir' dediği bir dönemde kader onun karşısına, eğitim için yollara düşen Türk öğretmenleri çıkarır.

EZANI DUYAN KADINLAR BAYILDI

1990 yılının kış ayı da sert geçmektedir Karacalar köyünde ama artık ortamı fazlasıyla ısıtan misafirleri vardır köy sakinlerinin. İlk günün heyecanıyla sabahı zor eden İntizar Anne, otele dönen öğretmenlerin tekrar gelmesi için oğlu İsmail'i gönderir. Onları daha yakından tanımak için öylesine sabırsızlanmaktadır ki gelmelerini bekleyemez ve oğlundan onları hemen getirmesini ister. Öğleye doğru misafirler gelir. Evde biraz hasbihâlden sonra serde öğretmenlik olduğundan misafirler önce köyün okuluna gitmek ister. Hep birlikte okula giderler. Öğretmenler okuldaki çocuklara sakız ve şeker dağıtır. Sonra Karacalar köyünün tek manevi mekânı, Hacı Mahmut Efendi türbesi ziyaret edilir. Köyün harap hâlde ve 70 yıldır kullanılmayan camisini de bu öğretmenler açar. Bu ziyaretlerden sonra İntizar Anne misafirlerini tekrar evine getirir ancak bu kez onları bir sürpriz beklemektedir! Türkiye'den misafir geldiğini duyan köy halkı evde toplanmıştır. 70 yıllık hasreti gidermek kolay değildir elbette. İntizar Anne'nin evi o gün mahşer yeri gibidir. Bu sırada misafirlerden biri ezan okumak için evin çatısına çıkar. Karacalar köyü sakinleri hayatlarında ilk kez ezan dinlemektedir. İntizar Anne, o tabloyu aktarırken, 19 yıl önceki heyecanı aynen yaşıyor: “Ezanı duyan halk ağlamaya başladı. Herkes ağlıyordu. Orada bulunanlar daha önce hiç ezan duymamıştı. Hatta çok iyi hatırlıyorum, 3 kadın ezanı duyunca heyecandan bayıldı.”

Türkiye'den gelen misafirler birkaç gün kaldıktan sonra köyden ayrılır. İlk gelen dört kişiden sonra ikinci seferde toplam 36 Türk öğretmen tekrar Karacalar köyüne ve İntizar Anne'nin evine gelir. Bir otobüs dolusu insanı evinde ağırlayan İntizar Anne, yere yatak atar ve mütevazı evinde herkese yatacak bir yer bulur. Yeni gelen grubun hedefi, buradan Orta Asya'ya geçmek ve orada eğitim kurumları açmak için ön çalışma yapmaktır. 36 kişinin 18'i köyde kalırken, diğer 18 kişi oradan çıkıp farklı ülkelere dağılır. Geride kalan 18 kişi tam 15 gün boyunca İntizar Anne'nin evinde kalır. Bu on beş gün hem köy halkı hem de İntizar Anne'nin evi açısından son derece hareketli bir dönem olur. O ve gelinleri Türk yemekleri yapmayı öğrenir. Tarhana çorbasını ilk kez misafirlerden öğrenirler. Elbette bu 15 günlük sürede İntizar Anne ve çocukları tarlaya gidemez. İşlerle hiç ilgilenememelerine rağmen, ürünlerine ciddi bir bereket geldiğini söylüyor. “Tarlalarımız daha da bereketlendi, gelirimiz arttı. Biz gelen misafirlerin gönlünü hoş ettik, Allah da bize verdikçe verdi, verdikçe verdi…” diye yorumluyor yaşadıklarını.

İntizar Anne, bu 15 günde yaşadığı ilginç bir anıyı da paylaşıyor: “Misafirlerin dışarıda olduğu bir gün gelinimle hepsinin valizlerini boşalttık. Bütün kirlenen giysilerini yıkadık, ütüledik ve evin içine serdik. Geldiklerinde manzarayı görünce, ‘Ana sen ne yaptın' dediler. Ben de, ‘herkes kendi eşyasını bulsun ayırsın' dedim. Gelen insanlar o kadar vermeye alışmışlar ki, yaptığımız küçük bir iyilik bile onları mahcup etmeye yetiyordu.”

İntizar Anne'nin Türk misafirlerine ilgisi elbette sadece gelenleri ağırlamakla kalmayacaktır. O, yıllardır özlemini çektiği Türkiye'ye kavuşma fırsatını yakalamıştır artık. Nitekim bunun için fazla beklemesi de gerekmez. 1990 yılının baharında, evinde ağırladığı Türk öğretmenlerle birlikte Türkiye'ye gider. Sarp Sınır Kapısı'ndan Türkiye'ye girişte yaşadığı heyecanı unutamıyor. İlk durak Sakarya'dır. Oradan başlayarak farklı illere gider ve kendine misafir olan herkese o da misafir olur. İstanbul'a geldiğinde ise Sovyet döneminde hiç göremediği camileri, türbeleri ve bütün kutsal mekânları ziyaret eder. Dönüşünde ise Türkiye'den bir torba toprak getirmeyi ihmal etmez. İntizar Anne şimdi bu toprağı özenle korumaya devam ediyor.

Aradan geçen 19 yıla rağmen İntizar Anne'nin misafir ağırlama misyonu devam ediyo...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ezanı duyan halk ağlamaya başladı
« Posted on: 24 Nisan 2024, 03:39:23 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ezanı duyan halk ağlamaya başladı rüya tabiri,Ezanı duyan halk ağlamaya başladı mekke canlı, Ezanı duyan halk ağlamaya başladı kabe canlı yayın, Ezanı duyan halk ağlamaya başladı Üç boyutlu kuran oku Ezanı duyan halk ağlamaya başladı kuran ı kerim, Ezanı duyan halk ağlamaya başladı peygamber kıssaları,Ezanı duyan halk ağlamaya başladı ilitam ders soruları, Ezanı duyan halk ağlamaya başladıönlisans arapça,
Logged
02 Aralık 2009, 18:43:32
akmina

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 477


« Yanıtla #1 : 02 Aralık 2009, 18:43:32 »

Okurken çok duygulandım.Bilmediğimiz ne hayatlar var.İntizar anne ve eli öpülesi öğretmenlerden ALLAH razı olsun.Paylaştığınız konular çok faydalı,teşekkürler.ALLAHIN selameti üzerinize olsun.ALLAH bilir belki bir gün yolumuz tiflise düşer.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
02 Aralık 2009, 19:00:57
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #2 : 02 Aralık 2009, 19:00:57 »

Bende guzel yorumunuz icin tesekkur ediyorum.
Rabbim hizmette daim eylesin..
Sevgi ve Dua ile...

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

16 Şubat 2010, 00:28:37
zahdem

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 2.060


Site
« Yanıtla #3 : 16 Şubat 2010, 00:28:37 »

ey ALLAHIM.BAZI MÜSLÜMAN OLDUĞUNU SÖYLEYEN KULLARIN EZANDAN RAHATSIZ OLDUKLARINI FUTURSUZCA SÖYLEYEBİLİRKEN,EZAN SESİNE HASRET OLANLAR İSE SEVİNÇTEN AĞLIYOR.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes