๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler( Güncel Meseleler ) => Konuyu başlatan: zahdem üzerinde 16 Şubat 2010, 00:32:07



Konu Başlığı: Bir kısım medyanın derin ikiyüzlülüğü
Gönderen: zahdem üzerinde 16 Şubat 2010, 00:32:07
 

 Tekel İşçilerinin Kızılay'a kurdukları eylem çadırı gazete sayfalarında ve televizyon ekranlarında sıklıkla yer alıyor.
Ancak Ankara'da hak aramak için çadır kuran uzman çavuşların görüntüleri ne ekrarnlarda yer buluyor ne de gazete sayfalarında. Habertürk yazarı Umur Talu bugünkü yazısında bu çelişkiye dikkat çekiyor.

Asker millet ha?

Sık yazıyor, onları hatırlatmak istiyorum.

Tabii ki insani sorun olduğu için. Ama biraz da, devletinizi, medyanızı, kendinizi iyi tanıyın diye.

Düşünün; "devlet", hükümetler, Genelkurmay veya kimi birim, onca yıl kaç "suç ve suçlu"yu dahi, "devlet görevlisi, devlete hizmet, devlet için çarpıştı" diye korudu, kolladı, gizledi.

Hâlâ öyle değil mi?

Derin ikiyüzlülük şu:

Şimdi (yine) anacağım insanlar da "devlete" hizmet etti, ölüme gitti, çok arkadaş kaybetti.

Ama "devlet"; hükümet ile Genelkurmay onları çöpe atıyor.

Şehit düştüğü gün bayrağa sarılı tabutu hariç; görevde zaten aşağıladığını, insan yerine koymadan, buruşturup çöpe atıyor.

Başbakan istediği kadar "gözyaşına mahkûm" olsun; Genelkurmay Başkanı istediği kadar "Askerin morali" desin; bu insanların ne canlısı, ne intihara, cinnete sürüklenmişleri insan sayılıyor. Resmen; "teğmenden aşağısı" ya; nerdeyse "TSK mensubu" bile sayılmıyor!

Günlerdir Ankara ayazında "uzman çavuş" çadırı da var.

Belki direniş değil; haykırış! Cumartesi, "her şeyi gören, her haberi, her yorumu veren hür medya"yı davet ettiler.

"Asker millet"in, ezilen asker gördü mü yapıştığı sansüre bakın! Anıtkabir'e çıktıklarında bile! Dernek Genel Sekreteri Merdoğlu anlatıyor: "Haberi herkes çekti, hiç kimse görmedi Umur Bey. Bir yerde bir şey oluyor.

Birileri danışıklı dövüşüyor, biz ara dayağı yiyoruz. Yapmacıksız ağlayan evlatlar vardı orada. Gencecik kızlarımız vardı.

'Başbakan, komutanlar; babalarımız size ne yaptı' diye haykırdılar. Kameramanlar, polisler, geçenler ağladı.

Medyada toplantıda 'Haberlere ne koyalım?' diye düşünürken, bizim kasetleri izleyince ne hissettiler de, 'cık' dediler? Halimizden çok onların insanlıktan çıkmasına ağlıyorum." Asker seviyorsanız, işte asker! Askerin morali diyorsanız, işte moral! Demokratsanız, işte insan hakları meselesi! Cumhuriyetçiyseniz, adaletsizliğin âlâsı!

Muhalifseniz, aha muhalefet konusu! İnsanlık diyorsanız, tam manası! Ama çıt yok! Çocuklara kıyamazsınız ya; çocuk da anlatsın. Hayatta unutmayacağı "askerlik hatırası":

"Merhaba Umur Abi; uzman çavuş oğluyum.

Sana yazmak için çok düşündüm.

Belki okumaz dedim. Ama yazılar şevk verdi. Yazarın en büyük görevi bu bence.

Ülkenin bilinmeyen sorunlarını dile getirmek.

Nasıl unutabilirim. Dört arkadaştık.

Onların da babası askerdi. Biri binbaşı, diğer ikisi astsubay.

Niyetimiz Anıttepe askeri sosyal tesislerde bir şey yemek, sonra internet kafesinde takılmaktı.

İçeri alınmayacağımı biliyordum. Gel de arkadaşlara söyle. Utandım. Diyemedim.

En arkaya geçtim. İçeri alınmadığımda tartışmayı sezdirmeyecektim.

Üçü kimlik gösterip girdi. Kıpkırmızıydım.

Ağırdan alıyordum. Onlar uzaklaştığında asker abiye, 'Babam uzman çavuş.

Bir kolaylık gösteremez misin?' dedim. Sağ olsun yardımcı olmak istedi.

Nöbetçi yetkili çağırdı. 'Abi, babam uzman çavuş. Beni de alsanız.

Arkadaşlara rezil olacağım' deyince hiddetlendi, 'Giremezsin' dedi.

Tamam dedim. Onların suçu değildi ki.

Arkadaşlar geldi, niye girmediğimi sordular.

Söyleyemedim. İşim çıktı dedim.

Yalan söyledim. Söyleten utansın!

Çıkınca bayağı ağladım. Nasıl ağlanmasın

Umur Abi, nasıl? Babam Doğu'da yıllarca bir kez of demeden çatıştı.

Kimin için? Yıldızlara göre değer biçilenler için mi? Birileri terfi alsın diye mi? Kimin için Umur Abi, sen söyle kimin için!"

"Asker millet" herhal söyler çocuk!