> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Fıkıh > Sizden Gelenler( FıkıH ) > Islâm fıkhı nın kaynakları
Sayfa: [1] 2   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Islâm fıkhı nın kaynakları  (Okunma Sayısı 4678 defa)
26 Temmuz 2010, 15:47:47
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 26 Temmuz 2010, 15:47:47 »



İSLÂM FIKHI'NIN KAYNAKLARI




Önce fıkıh kelimesi ve terimi üzerinde duralım. Kur'an-ı Kerim'de "Fıkıh" kelimesi ince ve derin anlayış, kalbte bulunan bir nurun meselelerin mahiyetini kavrayışı olarak yer almıştır. Meselâ: "Andolsun ki biz insanlardan ve cinlerden bir çoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, bunlarla idrak edemezler; gözleri vardır, bunlarla göremezler; kulakları vardır, bunlarla işitemezler. Onlar dört ayaklı hayvanlar gibidir. Hatta daha sapıktırlar. Onlar gaflete düşenlerin ta kendileridir."(21) ayetinde bu mana ön plândadır..Fahrüddin-i Razi bu ayet-i kerime'de geçen "Yefkahûne biha" ibaresini tefsir ederken: "ALLAHû Teâla (cc) ilim, fehim ve idrak manasına gelen fıkhı; kâfirlerin kalplerinden çıkarmıştır" diyerek, bu inceliğe işaret etmiştir.

Resûl-i Ekrem (sav)'in: "ALLAHû Teâla (cc) kime hayır murad ederse, o kimseyi dinde fakih kılar"(22) müjdesi sarihtir. Dolayısıyla fıkıh; kalpte mevcud olan iman nuru ile yakından alâkalıdır. Hiçbir zaman "Hukuk" manasına değildir. Maalesef son yıllarda "İslâm fıkhı" tabiri yerine "İslâm Hukuku" kullanılmaktadır. Halbuki "hukuk" kelimesi hiçbir zaman "Fıkıh" manasına gelmez. "Hukuk", İslâm fıkhının muamelât ile ilgili bir bölümüdür.

Kur'an-ı Kerim'de: "Nerede olursanız olun, velev ki tahkim edilmiş yüksek kalelerde bulunun, ölüm size gelip yetişir. Eğer onlara bir iyilik dokunursa "Bu ALLAH katındandır" derler. Şayed onlara bir fenalık dokunursa "Bu senin katındandır (senin yüzündendir)" derler. De ki: Hepsi ALLAH katındandır. Böyle iken onlara, o kavme ne oluyor ki (kendilerine söylenen) hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar"(23) hükmü beyan buyurulmuştur. Bu Ayet-i Kerime'de geçen "La yefkahûne" hükmünün muhatapları münafıklardır. Hepsi de "Arapça" konuşmaktadırlar. Bu durumda Kur'an-ı Kerim'in zahiri manalarını anlamaları ve Resûl-i Ekrem (sav)'i dinlemeleri kaçınılmazdır.(24) Peki anlamadıkları nedir? İşte bu noktada "Yefkahûne" ibaresi karşımıza "İnce anlayış ve keskin idrak" olarak çıkmaktadır.

Fıkh-ı Batını esas alan (tasavvuf ehli) alimler, bu ayet-i kerime'yi delil getirerek: "ALLAHû Teâla (cc) bir kavimden "Fıkhı" kaldırırsa, onlar zahiri anlamakla beraber, gerçek mahiyeti kavrayamazlar"(25) hükmünü zikretmektedirler.. "Fıkıh" kelimesi, ıstılâhta "Şer'i hükümleri, delilleriyle birlikte tafsili olarak bilmek" şeklinde tarif olunmuştur. .(26)

İmam-ı Azam Ebû Hanife (rha) "Fıkhı" şu şekilde tarif ediyor: "Fıkıh ilmi, kişinin leh ve aleyhindeki hükümleri bilmesidir. İlim ancak amel etmek içindir. İlim ile amel etmek, ahiret saadeti için dünya meşguliyetlerini terkedip, gönülden çıkarmaktır."(27)

Şurası muhakkaktır ki; bir mükellefin, lehindeki ve aleyhindeki haklarını tesbit kat'i delillerle mümkündür. İmam-ı Şafii (rha): "Kat'i bir habere dayanmadan veya ictihad yapmadan bir söz söylemek günaha çok yakındır. ALLAHû Teâla (cc) Resûl-i Ekrem (sav)'den başka hiç kimseye ilmi bir delile dayanmadan "Din" hususunda herhangi bir söz söyleme hakkı tanımamıştır. İlmi delil ise: Kitab, sünnet, icma-i ümmet, asar ve mahiyetini beyana gayret ettiğim kıyas-ı fukaha'dır"(28) buyuruyor. Dolayısıyla; şer'i herhangi bir delile dayanmadan din hususunda "Şahsi kanaat belirtmek" büyük bir vebaldir.


KİTAP


İslâm ulemâsı; mücerred olarak "Kitap" denildiği zaman bununla ancak Kur'an-ı Kerim'in anlaşılacağı hususunda müttefiktirler. Kur'an-ı Kerim'in başka başka yönleri ve vasıfları ele alınarak çeşitli tarifleri yapılmıştır. Genel olarak: "ALLAHû Teâla (cc) tarafından Cebrail vasıtası ile Peygamberimiz Resûl-i Ekrem (sav)'e indirilmiş olan ve Resûl-i Ekrem (sav)'den bize tevatüren nakledilen bir nazım'dır"(29) tarifi uygun bulunmuştur. Bunun dışında: "ALLAHû Teâla (cc) tarafından Resûl-i Ekrem (sav)'e vahiy yoluyla indirilmiş, mushaflarda yazılmış, tevatürle nakledilmiş, tilavetiyle taabbüd olunan muciz kelâmdır"(30) tarifi de yaygındır.

Kur'an-ı Kerim'in "Mucize" olduğu hususunda hiçbir ihtilâf yoktur. İmam-ı Maturidi (rha)'ye göre: "Kur'an-ı Kerim'in i'caz yönü, belağatının kemale ulaşmasıdır."(31) Eğer bu i'caz belağat yönünden başka olsaydı, benzerini getirmek için uğraşan Arapları, başka yönleriyle de aciz bırakması icap ederdi. Gayb'tan haber vermesi, tenakûzdan hali olması, ister dünyevi, ister uhrevi olsun bütün mesalihi ihtiva etmesi noktasından, diğer ilâhi kitaplarla aynıdır.


Kur'an-ı Kerim'in hem lafzı, hem manası ALLAHû Teâla (cc)'dandır. Bu hususta hiçbir beşerin payı yoktur. Kur'an-ı Kerim'in bize ulaşması tevatür yoluyladır ve indirildiği gibi eksiksiz olarak muhafaza edilmiştir.(32) Ayet-i Kerime'lerin sûreler içerisindeki yerleri de tevkifidir. Bu hususta hiç kimsenin ictihad ve reyinden söz etmek mümkün değildir.(33) Meselâ: Harf-i Mukatta'dan "Elif-Lâm-Mim" bir ayet-i kerime olduğu halde, "Elif-Lâm-Ra" bir ayet değil, ayetten cüzdür. Eğer ictihad ve rey sözkonusu olsaydı, bu şekilde değerlendirmek mümkün olmazdı.

İslâm fıkhında; Kur'an-ı Kerim, her yönden mutlak manada asıldır.(34) Nitekim Kur'an-ı Kerim'den olduğu sabit olan herhangi bir kelimeyi veya ayeti inkâr eden kimsenin küfrü üzerinde ittifak edilmiştir.(35) Ayrıca Kur'an-ı Kerim'e ta'zim etmek vacip, tahkir etmek haramdır. İslâm ulemâsı "O'na (Kur'an'a) tam manasıyla temizlenmiş olanlardan başkası dokunamaz"(36) ayet-i kerimesini esas alarak; "Abdest almadan Kur'an-ı Kerim'e dokunmanın haram olacağı" hususunda ittifak etmiştir.(37) Tabii cünüp olan kimsenin de; gusûl almadan dokunması, helâl olmaz. Resûl-i Ekrem (sav)'in; abdestsiz olan hiç kimsenin Kur'an-ı Kerim'e dokunmamasını da, emrettiği bilinmektedir.(38)

Kur'an-ı Kerim'deki hükümler genel olarak ikiye ayrılır: Manası açık, ihtimal ve iştibah'tan salim olarak ibareleriyle hükme varılan ayetlere "Muhkem" denir. İbaresinde, birçok manaya gelme noktasından ihtimal bulunan ayetlere "Müteşabih" denilmiştir.(39)

Muhkem ve müteşabih ayetler konusunda ALLAHû Teâla (cc) mü'minleri uyarmıştır. Kur'an-ı Kerim'de:: "(Habibim) Sana kitabı indiren O'dur. Ondan bir kısım ayetler muhkemdir. Ki bunlar kitabın anası (temeli) dir. Diğer bir kısmı da müteşabihlerdir. İşte kalplerinde eğrilik (Maraz) bulunanlar sırf fitne çıkarmak ve (hevâlarına göre) onun teviline yeltenmek için, müteşabih olanına tabi olurlar. Halbuki onun tevilini ALLAH'tan başkası bilmez. İlimde yüksek payeye erenler ise: "- Biz O'na inandık. Hepsi Rabbimizin katındandır" derler. (Bunları) selim akıl sahiplerinden başkası iyice düşünmez."(40) hükmü beyan buyurulmuştur.
Bir mecliste Resûl-i Ekrem (sav): "Ümmetimin helâkı kitab'ta ve Sût'te olacaktır" buyurmuştur. Sahabe-i Kiram: "Ey ALLAH (cc)'ın Resûlü, buradaki kitab ve Sût nedir?" diye sorunca, Resûl-i Ekrem (sav): "Kur'an-ı Kerim'i öğrenip, O'nun ayetlerini ALLAHû Teâla (cc)'nın indirdiği gayeden başka şekilde te'vil etmektir" cevabını vermiştir.(41) Yine bir başka Hadis-i Şerif'te: "Her kim Kur'an-ı Kerim'i (Hiçbir ilmi olmadan) kendi şahsi reyiyle tefsir ederse, cehennemdeki yerine hazırlansın"(42) buyurduğu ve mü'minleri uyardığı sabittir . İmam-ı Şafii (rha) "ALLAHû Teâla (cc)'nın kitabında yer alan ilim, icma cümlesindendir. Kur'an-ı Kerim'in tamamı, Arap lisanı üzerine nazil buyurulmuştur. Bu sebeble Kur'an-ı Kerim'in nasihi ve mensûhu, nüzûl sebebleri ve farz kıldıkları, edebi belağatı, irşadı ve mübah kıldıkları iyi bilinmelidir. Ayrıca ALLAHû Teâla (cc)'nın peygamberine verdiği mevki'inin de iyi bilinmesi gerekir. Zira ALLAHû Teâla (cc)'nın kitabında vaaz ettiği hükümleri Resûl-i Ekrem (sav)'in lisanı üzere beyan buyurmuştur. Binaenaleyh ALLAHû Teâla (cc) farz olan hükümlerle neyi kasdetmiştir? Kimin için farz kılmıştır? Bütün insanlar bu farzların kapsamına giriyor mu, girmiyor mu? Mükellef olan kullarının neye itaat etmeleri gerekir ve neden sakınmaları icabeder? Bütün bunların hepsi iyice bilinmelidir"(43) diyerek, önemli inceliklere işaret etmiştir. Dolayısıyla kat'i bir ilim olmadan, Kur'an-ı Kerim'i tefsir etmek caiz değildir. Son yıllarda birçok "Meal" yayınlanmıştır. "Meal" kelimesi en yakın mana veya eksik olan terceme manasınadır. Hiç kimse bu yayınlanan "Meal"ler ile amel edemez.

SÜNNET


Önce sünnet kelimesi üzerinde duralım. Lugat manası; "adet, makbul olsun veya olmasın takip edilen yol, yüz, yahut yüzün görünen kısmı, siret, tabiat" manalarına gelir. Cahiliyye döneminde Araplar "Sünnet" kelimesini takip edilen (çiğnenmiş) yol manasına kullanıyor ve biliyorlardı. Sahabe-i Kiram, Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Size benim sünnetime sarılmanızı tavsiye ederim"(44) emrini işitince, buradaki sünnet lafzından "O'nun umumi ve hususi hayatındaki davranışlarını ifade ettiğini" bildikleri için hiçbir şey sormamışlardır. Çünkü bu kelimeye yabancı değillerdi.

Kur'an-ı Kerim'de: "Daha evvel geçenler hakkında ALLAH bu sünneti koymuştur. ALLAH'ın sünnetini (adetini) değiştirmeye ise asla imkân bulamazsın".(El Ahzab Sûresi: 62) hükmü beyan buyurulmuştur. Bu ayet-i kerime'de geçen sünnet kelimesi "Adetûllah'ın" (veya sünnetûllah) mahiyetini ifade etmektedir..(45)

İslâmi ıstılâh'ta Sünnet; "Resûl-i Ekrem (sav)'den sadır olan söz, fiil ve takrirdir" şeklinde tarif olunmuştur.(46) Hanefi fûkahası amel açısından sünneti ikiye ayırmıştır. Birincisi: Uyulması hidayet, terki kerâhet ve isâet olan sünnettir. Buna "Sünnet-i Hüda" denilir. Meselâ: Ezân, kamet, cemaat gibi, mütevatir haberlerle gelen sünnetler bu sınıfa dahildir. İkincisi: Uyulması güzel, terki mübah olan sünnetlerdir. Buna "Sünnet-i Zevaid" denilir.(47)

ALLAHû Teâla'nın (cc) en güzel misal (usvetûn hasenetûn) olarak vasıflanırdığı Resûl-i Ekrem'e (sav) itaat etmek farz, muhalefet ise haramdır.. İmam-ı Gazali "Küfrü" şöyle tarif etmiştir: "Resûl-i Ekrem (sav)'in getirdiği haberlere inanmamak, onları yalanlamak küfürdür"(48). B...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Islâm fıkhı nın kaynakları
« Posted on: 19 Nisan 2024, 21:36:28 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Islâm fıkhı nın kaynakları rüya tabiri,Islâm fıkhı nın kaynakları mekke canlı, Islâm fıkhı nın kaynakları kabe canlı yayın, Islâm fıkhı nın kaynakları Üç boyutlu kuran oku Islâm fıkhı nın kaynakları kuran ı kerim, Islâm fıkhı nın kaynakları peygamber kıssaları,Islâm fıkhı nın kaynakları ilitam ders soruları, Islâm fıkhı nın kaynaklarıönlisans arapça,
Logged
26 Temmuz 2010, 15:48:14
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #1 : 26 Temmuz 2010, 15:48:14 »

İCMA-İ ÜMMET


Önce icma kelimesinin lûgat manası üzerinde duralım İcma Arapça bir kelime olup; "azm, kasd ve ittifak"(59) manalarına gelir Molla Hüsrev: "Müctehid imamların herhangi bir asırda şer'i bir hüküm üzerinde ittifak etmelerine icma denir" tarifini esas almıştır(60) İmam-ı Serahsi'de şu şekilde tarif etmiştir: "Her asırda fıskını ilân etmeyen, heva ve heveslerine tabi olmayan bütün müctehid imamların ittifakına icma denir"(61)

Kur'an-ı Kerim'de: "Kim kendisine doğru yol besbelli olduktan sonra Peygambere muhalefet eder, mü'minlerin yolundan başkasına uyup giderse, onu (o kimseyi) döndüğü o yolda bırakırız(Fakat ahirette) kendisini cehenneme koyarız O ne kötü bir yerdir" (En Nisa Sûresi:115) hükmü beyan buyurulmuştur İmam-ı Zemahşeri:"Bu ayet , icma-ı ümmetin delil olduğunun işaretidir Zira ayette "peygambere muhalefet ile mü'minlerin yolunun dışında bir yol tutmak" aynı mahiyette sayılmıştır Bu iki cürmün cezaları da eşit tutulmuştur"(62) diyerek, bir inceliğe işaret etmiştir İmam-ı Kurtubi: "Mü'minlerin yolundan ayrılmaktan maksad, müctehid imamların icmalarını inkâr etmektir Bu ayet-i kerime'de icma-i ümmet'ten ayrılanları tehdit vardır"(63) demiştir İmam Ebû Bekir El Cessas: "Bu ayet-i kerime'de mü'minlerin yolundan ayrılanlar cehennem azabı ile tehdit olunmuşlardır Bundan kasıd, icma-ı ümmeti inkâr edenlerdir"(64) hükmünü zikretmektedir Tefsir-i Haazin'de: "Peygambere muhalefet etmek ve mü'minlerin yolundan ayrılmak haramdır Durum böyle olunca mü'minlerin yoluna uymak vaciptir"(65) denilmektedir

Bazı usûl-i Fıkıh kitaplarında; Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Benim ümmetim delâlet üzerinde ittifak etmez"(66) ve "Mü'minlerin güzel gördüğü şey, Allahû Teâla (cc) katında da güzeldir"(67) Hadis-i Şerif'leri, İcma-i Ümmet'in delili olarak zikredilmiştir

İcma'nın teşekkül edebilmesi için, mücmel olan fıkhi bir meselenin bulunması zaruridir Aynı asırda yaşayan müctehid imamlar; Kur'an ve Sünnet'te yer alan mücmel bir hüküm üzerinde, kat'i olarak ittifak ederlerse icma teşekkül eder İcma'nın delil olması da buna dayanır(68) Kat'i bir nassa dayanan ve tevatürle gelen İcma'nın inkârı insanı küfre götürür(69) Zira bunda kat'i delilleri yalanlama sözkonusudur Bilindiği gibi bir asırda; tek bir müctehid bile katılmazsa, icma teşekkül etmez
Müctehid olmayan kimselerin tamamı; herhangi bir fıkhi meselede ittifak etseler, bununla icma teşekkül etmez Dolayısıyla "İcma-ı Ümmet'in" teşükkülü için; aynı asırda yaşayan, birçok müctehid imama ihtiyaç vardır

Müctehid seviyesinde ilme sahip olmayan, buna mukabil insanlar indinde "Mürşid-i Kâmil" diye anılan kimselerin; fıkhi meselelerde, bir müctehide tabi olmaları vaciptir Nitekim tasavvuf yolunun büyüklerinden İbrahim b Ethem, Şakik Belhi, Ma'ruf Kerhi, Ebû Yezid Bestami ve Fudayl b İyaz; amel'de hanefi mezhebini taklid etmişlerdir(70) İnsanlar tarafından "Müşrid-i Kâmil" vasfı ile anılan kimselerin; herhangi fıkhi bir meselede, kendi aralarında ittifak etmeleri, icma-ı ümmet mahiyetine haiz değildir

KIYAS-I FUKAHA


Kıyas; Arapça bir kelime olup "K-Y-S" kökünden (kâyese'nin) dili geçmiş masdarıdır Lugatta "iki şeyi birbiri ile ölçmek, mukayese atmak ve iki şey arasındaki benzerlikleri tesbit etmek " anlamına gelir (71) Fıkıh usûlü kitaplarında; "kitap, sünnet ve icma ile sabit olan bir hükmün; illet ve sebeplerini dikkate alarak, hakkında nass bulunmayan (fakat aynı illetlere sahip olan) meselenin hükmünü ortaya koymaya kıyas denilir" (72) tarifi yapılmıştır Hz Ömer (ra)'in Ebû Musa El Eş'ari'ye: "Birbirine benzeyen şeyleri iyi kavra, illet ve sebeblerini çok hassas olarak tahlil et ve daha sonra kıyas yap"(73) tavsiyesinde, aynı unsurlar görülmektedir

Kur'an-ı Kerim'de: "Onlara eminlik veya korku haberi geldiği zaman onu yayıverirler Halbuki o (haberi) peygambere ve içlerinden ûlû'lemr olanlara arzetseler, elbette bunların istinbata kadir olanları onu anlar, bilirlerdi" (En Nisâ Sûresi: 83) hükmü beyan buyurulmuştur Bu ayet-i Kerime'de geçen "Yestenbitûnehû" ibaresinden kasdın, istinbat ve kıyas yoluyla hüküm çıkarmak olduğu hususunda ittifak mevcuddur(74) Meselelerin ve haberlerin "Ulû'lemr" hükmünde olan alimlere sorulması bir vecibedir

Resûl-i Ekrem (sav), Hz Muaz b Cebel'i, "Yemen" iline vali olarak gönderirken: "- Ya Muaz, bir hadise ile karşılaşırsan nasıl hükmedeceksin?" diye sormuştur Hz Muaz b Cebel (ra): "Allahû Teâla (cc)'nın kitabı ile ya Resûlallah" diye cevap verir Resûl-i Ekrem (sav): "- Peki hükmü kitap'ta bulamazsan nasıl hükmedersin?" diye sordu Hz Muaz (ra): "Allah'ın(cc) resûlü'nün sünnet'ine başvururum" diye cevap verdi Resûl-i Ekrem (sav): "Peki hem Allahû Teâla (cc)'nın kitabında, hem Resûlü'nün sünnetinde bulamazsan nasıl hükmedersin?" sualini sordu HzMuaz (ra): "- O zaman reyimle (Kıyas yaparak) hükmederim"(75) cevabını verdi Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz Efendimiz (sav), Hz Muaz b Cebel (ra)'in bu cevabından memnun olmuş ve: "Resûlullah'ın elçisini, Resûlullah'ı hoşnud edecek şeye muvaffak kılan Allahû Teâla (cc)'ya hamd olsun" diye duada bulunmuştur Bu hadis-i şerif, bir cemaat tarafından rivayet edilmiştir

Kıyas; kitap, sünnet ve icma'ya bağlı olan, zanni bir delildir Hakkında muhtem ve müfesser nass bulunan konularda kıyas yapılamaz Mücmel olan hab erlerde, kıyas usûlü ile hüküm çıkarılır Müctehid seviyesinde ilme sahip olmayan kimseler; taharri (araştırma) yapabilirler, fakat kıyas ile hüküm veremezler

Hanefi fûkahası: "Taabbüdi olan ve illetleri akılla kavranamayan hükümlerde kıyas'ın geçerli olmayacağı hususunda" ittifak etmiştir(76) Meselâ: ibadetlerin biri, diğerine kıyas edilerek, yeni bir ibadet şekli tayin edilemez Ayrıca Hadd cezalarında ve keffaretlerde, kıyas yoluyla yeni hüküm konulamaz

Kitap, sünnet ve icma; her alanda delil olduğu halde, kıyas-ı fukaha sadece fıkhi meselelerde hüccet teşkil eder Kıyas-ı fukaha; mutlak müctehidler ile mezhepte veya meselede müctehid olan fakihlerin başvurabileceği bir kaynaktır Herhangi bir mukallidin; akli melekelerini kullanarak yapmış olduğu akıl yürütme kıyas-ı fukaha olarak nitelendirilemez Bu nevi akıl yürütmeler, şahsi kanaat hükmündedir Şahsi kanaatlerini kıyas kabul edenler, büyük bir vebal ile karşı-karşıyadırlar Nitekim Tabiûndan Şa'bi'ye bir kimse gelip bir mesele sorar Hz Şa'bi (rha); sualle ilgili olarak Abdullah İbn-i Mes'ud (ra)'un bir rivayetini nakleder Sual soran kimse: "- Sen bu konudaki şahsı kanaatini söyle" deyince, Hz Şa'bi (rha): "- Şu adama bakın, ben ona Abdullah İbn-i Mes'ud şöyle dedi diyorum O bana şahsi kanaatimi soruyor Ben dinimi bundan tenzih ederim Vallahi müzikle meşgul olmayı, sana şahsi kanaatimle fetva vermeye tercih ederim"(77) diyerek, bir inceliğe işaret etmiştir



Kaynak: Emanet ve Ehliyet
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

15 Kasım 2018, 14:24:57
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #2 : 15 Kasım 2018, 14:24:57 »

Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim. ..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

15 Kasım 2018, 16:26:05
Mehmed.
Görevli Sorumlusu
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 18.663


Site
« Yanıtla #3 : 15 Kasım 2018, 16:26:05 »

Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri dinimizi öğrenenlerden eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

16 Kasım 2018, 01:11:07
Sevgi.
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 17.957


« Yanıtla #4 : 16 Kasım 2018, 01:11:07 »

Aleyküm Selâm. Rabbim ilmimizi artırsın inşaAllah. Bilgiler için Allah Razı olsun
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1] 2   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes