> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Aile Hayatı > Sizden Gelenler( Aile Hayatı ) > Yuva tutkusu ve yaşama sevinci
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Yuva tutkusu ve yaşama sevinci  (Okunma Sayısı 419 defa)
07 Ağustos 2010, 14:41:45
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 07 Ağustos 2010, 14:41:45 »



Yuva Tutkusu ve Yaşama Sevinci




Adanmış ruhlar için büyük tehlike olduğu ifade edilen "hâneperestlik" ne demektir? Bu maraz, sadece erkekleri alâkadar eden bir hastalık mıdır? Günümüzde, günde on-onbeş saat çalıştığı halde işini evinde yapan insanların varlığı da düşünülürse, hâneperestliğin çerçevesi nasıl belirlenmelidir?
"Hâneperest", sıcak yuva ve cıvıl cıvıl çocuklar sebebiyle evine aşırı bağlı olan, hanesindeki huzurun ve rahatın devam etmesi için gerekirse her şeyden vazgeçmeyi göze alan; bazen de rahata düşkünlüğünden dolayı dışarıya hiç adım atmayan, halkın arasına hiç karışmayan ve insanlardan gelebilecek eziyetlerden kaçmak için kendisini adeta dört duvar arasına hapseden insan demektir

Ev Mahkumları

Hâneperest tabirinde, belâgat ilmi açısından "mahalli zikir, hali murad" söz konusudur; bu söz bir mecazdır Zira, bir insanın hâneperest olmasında hanenin suçu bulunmadığı gibi ev halkının günahı da yoktur Ayrıca hâneperestlik, evde uzun ya da kısa kalma, işini kendi mekanında veya dışarıda yapmayla da alakalı değildir Dolayısıyla, bu ifade ile, toplumdan kopmuş, iradesini rahat ve rehavete teslim etmiş, evinde kendine has bir dünya kurup ona müdahale edebilecek her şeye karşı sırtını dönmüş, bir kısım ihtiyaçlar için dışarı çıksa bile yine gözü evde olan ve ilk fırsatta yeniden oraya kapanan, evde akşamlayıp evde sabahladığından insanlara fazla faydası dokunmayan ve ömrünü "hücre-i saadet" bildiği hanesinin duvarları arasında geçiren insan kastedilmektedir
Dünden bugüne bazı insanlar, nefislerini tezkiye ve kalblerini tasfiye etmek için halvethanelere çekilip inziva yapmışlardır Halvetîlik de bu anlayıştan doğup yayılmıştır Ne var ki, içinde yaşadığımız asırda, sürekli insanların arasında bulunmak, onlardan gelecek sıkıntılara katlanmak ve bir manada celvetî olmak, inzivada Allah'a ulaşmak için cehd ü gayret göstermekten daha sevaplı görülmüştür İnsanların dertlerine ortak olmak, aynı zamanda sevinçlerini paylaşmak ve hep yanlarında bulunarak onları irşat etmek, bilhassa bu zaman diliminde çok daha önemli sayılmıştır
Bu açıdan, hâneperestlik, evine kapanma ve herkesten alâkayı kesme şeklindeki bir tecerrüd halinin adıdır; dolayısıyla hem erkekler hem de bayanlarla alâkalıdır Evet, hâneperestlik marazı, hemşirelerimiz için de çok tehlikeli bir hastalıktır Anne-babaya karşı sıla-yı rahim vazifesinden arkadaşlık bağlarını korumaya kadar çok önemli olan insanî irtibatlara değer vermeme, insanlarla görüşmeme, eş-dostla biraraya gelmeme, evinin kapılarını hiç kimseye açmama ve kendi dar dairesinde ikâme ettiği mutluluk vesileleriyle yetinip bütün bütün şahsî bir hayat sürme şeklinde kendini gösteren hâneperestlik en az erkekler kadar kadınları da mahveden bir illettir
Tabii ki, bir kadın, evine çok değer vermeli ve çoluk çocuğuna iyi bakmalıdır; fakat, ailesini ihmal etmemenin yanı başında, onun da toplum hayatı açısından bazı vazifeleri vardır O da, sohbet-i Cânân meclislerine katılmalı, dinî ve ilmî müzakerelerde yer almalı, arkadaşlarıyla beraber dersler yapmalı; bu arada içtimaî hayatın ortak problemlerine çareler aramalı, bu gayeye matuf olarak akdedilen meşveretlerde fikir cehdinde bulunmalı ve dine hizmet edebilmek için her vesileyi değerlendirmelidir
İster kadın ister erkek, her mü'min, kendi üzerinde Allah'ın, nefsinin ve aile fertlerinin hakları olduğunu bilip onların gereklerini yerine getirmeye çalıştığı gibi, içinde yaşadığı topluma karşı da bir kısım sorumluluklarının bulunduğunu düşünerek onları da mutlaka gözetmelidir ve Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz'in buyurduğu üzere, her hak sahibine hakkını vermeye çalışmalıdır Şayet, eşler, kendi aralarında vazife taksimini iyi yapar, mesailerini güzelce tanzim eder ve her hususta birbirlerine yardım eli uzatırlarsa, her ikisi de hem birbirlerinin hem diğer aile fertlerinin hukukuna bitamâmiha riayet etme, hem de Cenâb-ı Allah'ın, Rasûl-ü Ekrem'in, Kur'an-ı Kerim'in, Din-i Mübîn'in ve iman hizmetinin haklarını gözetme konusunda istikameti yakalayabilirler

Rahata Düşkün Hânezedeler

Aslında, hâneperestliğin temelinde, her türlü zillet ve mahrumiyetin en başta gelen sebeplerinden olan tenperverlik, tembellik ve rahata düşkünlük vardır Hâneperest insan, evinin kapı ve pencerelerini sıkı sıkıya kapadığı gibi, gönlünü de başkalarına karşı tamamen kapar Hem içeriye hem de içine kapanır; hayatını bütünüyle hanesinde geçirmeyi ister Bir iş ya da ihtiyaç için dışarıda olduğu zaman bile hep gözü evdedir Haddizatında, insanın gözünün evinde olması bir yönüyle çok güzel bir haslettir; bu, hayat arkadaşına ve çoluk çocuğuna bağlılığının ifadesidir Fakat, bir diğer taraftan, onda rahata düşkün olma, hiçbir meşakkate yanaşmama ve dine hizmet adına da olsa zahmete katlanmayı düşünmeme ruh haletinin tesiri vardır İşte, bu şekildeki eve düşkünlük, Hücumât-ı Sitte'de farklı bir zaviyeden anlatılan tenperverliğin (rahata düşkünlüğün) ta kendisidir ve hak erleri için en büyük afetlerden birisidir
Evet, yuva dünyevî bir kısım ihtiyaçları gidermeye matuf ve ahiret hayatına hazırlık hususunda yardımcı bir unsur olmasına rağmen, onun evvelen ve bizzat maksutmuş gibi algılanması ve insanı toplumdan koparacak bir mahiyet alması çok hatarlı bir kayma noktasıdır "Ya evimden olursam; ya ailemi kaybedersem; ya çocuklarımdan ayrı düşersem; başkası neme lazım, benim de bir hayatım var!" gibi mülahazalar, hususiyle adanmış ruhlar için öldürücü virüslerdir Zira, bunlar gayesiz, hedefsiz, dava düşüncesinden mahrum ve hilkatin manasını kavrayamamış kimselerin düşünceleridir Mefkure kahramanları, insanı bir hânezede ve bir hane özürlü haline getiren bu hislerden fersah fersah uzaktır, uzak olmalıdır Heyhat ki, bazen düşünce ve beyan açısından celvetî görünen ve sürekli "halkın arasında insanlardan bir insan" olmak gerektiğini söyleyen ama amel ve tavır zaviyesinden bu çizgiyi takip etmeyen ve fiilî inhiraf içine düşüp tam bir hâneperest misillü yaşayan kimseler ne kadar da çoktur
Unutulmamalıdır ki; Osmanlı erenlerindeki mücadele aşkı ve "serhat tutkusu" sayesinde, küçük bir aşiretten koca bir cihan devleti doğmuştur Bir gün gelip de, bu aşk ve arzunun yerini harem sevdası alınca, koskoca bir millet yerle bir olmuştur Dahası, harem tutkusu ve hâneperestlikle nöbet yerini terkedenler, çok defa maksatlarının aksiyle tokat yemiş, sıcak yuvalarını ve cıvıl cıvıl çocuklarını da kaybetmişlerdir

Günümüzde "yaşama sevinci" adı altında sürekli dile getirilen duygunun bir adanmış ruh nezdindeki karşılığı ne ve nasıl olmalıdır?
Şayet, "yaşama sevinci" tabiriyle kastedilen, hayatın bütün zorluklarına rağmen, insanın ümit ve azmini kaybetmemesi, meselelere hep müsbet yanlarıyla bakması ve istikbal hakkında ümitvar olması ise, bu telakki makbul sayılabilir Ömrün her karesini çok iyi değerlendirme, zamanı boşa harcamama, hayata küsmeme; varlıkların kıymetini bilme, mahlukâtı esmâ-yı ilahiyeye bakan yanlarıyla çok sevme, dostların mevcudiyetiyle inşiraha erme ve bütün bu unsurlar sayesinde ruhen canlı kalabilme çizgisinde ele alınan "yaşama sevinci" kabul edilebilir bir anlayıştır

Yaşama Zevki Değil, Hizmet Şevki

Ne var ki, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya sarılma, gününü gün etme gayretinde olma, cismanî ve bedenî zevkleri tatmin peşine düşme, ömür boyu maddî bir lezzetten diğerine koşma ve ötelere gitmeyi çok kerih görerek hep burada yaşamayı arzulama şeklindeki bir zihniyet merduttur Bu manadaki hayat tutkusu, ruhun sefilleşmesi ve insanın, insanî melekelerini kaybederek içten içe çürümesi demektir Tarih şahittir ki, böyle bir yaşama zevki ve sevinci, hangi millete kanca takmışsa, onu baştan çıkarmış, azdırmış ve sonra da yerle bir etmiştir
Mü'minlerde yaşama sevincinden ziyade, ubudiyet şevki ve yaşatma iştiyakı bulunur Bildiğiniz gibi şevk; hizmette fütur getirmeme, asla ye'se düşmeme; mâruz kalınan en kötü, en çirkin gibi görü¬nen durumlarda bile, Cenâb-ı Hakk'ın bir hikmetinin ve rahmetinin var olabileceği mülâhazasıyla buruk, hüzünlü fakat ümitli bir bek¬leyiş içinde bulunma ve her zaman Allah'a gönülden tevekkül etme manalarına gelmektedir
Cenâb-ı Hakk'a sonsuz hamd ü sena olsun ki, O bizi insan olarak yaratmış, müslümanlığa uyarmış ve iman hizmetiyle şereflendirmişYürüdüğümüz yolda dine ve diyanete ait hiçbir meselede çözülemeyecek bir problemle karşı karşıya kalmıyoruz, elimizi kolumuzu büsbütün bağlayan bir tıkanıklığa şahit olmuyoruz Bir kısım muvakkat tıkanıklıklar görsek bile, onların da Allah'ın inayetiyle bir şekilde açıldığını müşahede ediyoruz İşte bütün bunlar şevk ve iştiyak duygularımızı tetikliyor; içimizde metafizik gerilim hasıl ediyor
Evet, bu konuda mü'minler için esas olan, ubudiyet yolunda ve iman hizmetinde iç coşkunluğuyla, aşk ve heyecanla yürümek ve mânevî duyguları daima aktif halde tutmaya çalışmaktır İnananlar yaşama sevincini, kalb merkezinin daima enerjiyle dolu bulunması, insanî melekelerin hamle ruhuyla şahlanması, manevî canlılığın hep korunması ve insanı ibâdetlere, salih amellere ve din uğrundaki hayırlı faaliyetlere sevkedip koşturacak bir güç kaynağının gönülde mevcud olması şeklinde anlamalıdır Nitekim, Nur Müellifi, böyle bir "şevk"i günümüz hizmet erlerinin dört buud ve dört derinliğinden biri olarak saymıştır

Neş'enin Mü'mincesi

Ne var ki, şevk bazılarınca yanlış yorumlanmakta; gülme, eğlenme, keyif sürme ve zevkli vakit geçirme şeklinde anlaşılmaktadır Kur'an-ı Kerim, bir kısım ehl-i gafletin keyiflenme, eğlenme ve neşeyle hoplayıp zıplama olarak anladıkları yaşama sevincini zemmetmiştir; onun müşriklerin ve münafıkların sıfatı olduğunu belirtmiştir
Hayır, şevk, kat'iyen kahkahayla gülüp oynama, sevinçten hoplayıp z...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Yuva tutkusu ve yaşama sevinci
« Posted on: 20 Nisan 2024, 03:21:46 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Yuva tutkusu ve yaşama sevinci rüya tabiri,Yuva tutkusu ve yaşama sevinci mekke canlı, Yuva tutkusu ve yaşama sevinci kabe canlı yayın, Yuva tutkusu ve yaşama sevinci Üç boyutlu kuran oku Yuva tutkusu ve yaşama sevinci kuran ı kerim, Yuva tutkusu ve yaşama sevinci peygamber kıssaları,Yuva tutkusu ve yaşama sevinci ilitam ders soruları, Yuva tutkusu ve yaşama sevinciönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes