๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler( Aile Hayatı ) => Konuyu başlatan: imam hatiplim üzerinde 07 Haziran 2009, 00:33:44



Konu Başlığı: Toplum ve İdareciler (Osman Nuri topbaş)
Gönderen: imam hatiplim üzerinde 07 Haziran 2009, 00:33:44
Cenâb-ı Hak, halkettiği varlıkların husûsiyetlerine göre, onlara muhteşem bir hayat nizâmı ve toplum tarzı lutfetmiştir. Rabbimiz, maddî ve mânevî güzellikler ve istîdatlarla en mükemmel şekilde yaratılan insanın da, kâinattaki ilâhî azamet tecellîleri ve kudret akışlarının âhengine râm olmuş bir kalbî kıvâm ile yaşamasını arzu etmektedir. Nitekim âyet-i kerîmelerde buyrulur:

“Semâyı Allâh yükseltti ve mîzânı (ölçü, nizam ve dengeyi) O koydu. Sakın dengeyi bozmayın.” (er-Rahmân, 7-8)

Yine Rabbimiz, insanı diğer mahlûkattan farklı olarak, birbirlerine daha muhtaç bir hâlde yaşamaya mecbur kılmıştır. Bu sebepledir ki insanlar, târih boyunca ferdî olarak değil, küçük bir kabîleden devlet teşekkülüne kadar dâimâ toplum hâlinde yaşama temâyülü altında bulunmuşlardır. Bu temâyülün âhenkli bir nizâm dâhilinde hayat bulabilmesi için de, toplumlara yön veren idârecilerin mevcûdiyeti ve onlarla toplum arasında muvâzenenin temini şarttır.

Hikmet nazarıyla bakıldığında, idârecilerle idâre edilenlerin, âdeta görüntüleri birbirine akseden aynalar misâli olduğu görülür. Buna göre en küçük bir âile ve cemaatten başlayarak büyük milletlere kadar bütün toplumlar, idârecilerinin maddî-mânevî seviyelerine göre; buna mukâbil idâreciler de toplumun maddî-mânevî liyâkat ve nasîbine göre şekillenirler. Baştakilerin kâbiliyet ve adâleti, toplumun sulh ve selâmetine; bunun zıddına beceriksiz ve ehliyetsiz olması da toplumun sefâletine sebep olur. Diğer taraftan da toplum, kendi hâlini düzelttiği takdirde sâlih idârecilere sâhip olurken; güzel hâl ve meziyetlerini terk edip ahlâkî zaaflara dûçâr olduğunda, buna mümâsil menfaatperest idâreciler başlarına musallat olur. Zîrâ idâreciler de halkın mahsûlüdür, yâni toplum içinden çıkmaktadır.

Bu bakımdan ictimâî huzur ve saâdet için, hem idârecilerin hem de toplumun, kusuru öncelikle kendilerinde aramaları ve kendi hâllerini ıslâh gayreti içinde olmaları şarttır. Yâni tasavvuftaki “muâhezeyi nefsine, müsâmahayı gayriye yöneltme” ahlâkı, sâdece kalbî hayâtın değil, ictimâî hayâtın da sulh ve selâmeti için elzemdir. Nitekim âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur:

“…Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar, Allâh, onlarda bulunan hâli değiştirmez…” (er-Ra‘d, 11)

“Bu da, bir millet kendilerinde bulunanı (güzel ahlâk ve meziyetleri) değiştirinceye kadar, Allâh’ın onlara verdiği nîmeti değiştirmeyeceğinden dolayıdır...” (el-Enfâl, 53)

Âyet-i kerîmelerde buyrulduğu üzere bir topluma olan ilâhî ikram, ihsan ve rahmet tecellîleri, onların güzel hâllerini devâm ettirmelerine bağlıdır. Ne zaman ki Rabbimizin râzı olduğu güzellikler terk edilir, o vakit Allâh’ın rahmet ve nîmeti de o toplum üzerinden kalkar, anarşi baş gösterir. Hadîs-i şerîfte buyrulduğu vechile, “toprağın altı, üstünden daha hayırlı” hâle gelir.

Bu bakımdan, başlarındaki idârecilerin sâlih kimseler olmasını dileyen ve huzur içinde yaşamak isteyen toplumlar, öncelikle kendi hâl ve gidişatlarının ilâhî rızâya muvâfık olup olmadığına dikkat etmelidirler. Nitekim Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şerîflerinde, toplumu îkaz maksadıyla:

“Siz nasılsanız, öyle idâre edilirsiniz.” buyurmuştur. (Süyûtî, Câmiu’s-Sağîr, II, 82)


Konu Başlığı: Ynt: Toplum ve İdareciler (Osman Nuri topbaş)
Gönderen: Ceren üzerinde 26 Mayıs 2017, 19:09:08
Esselamu aleykum.Rabbim idarecilere merhamet ve ve hak duygusu versin.Ve esitlik icin de islama uygun olarak toplumu idare edecek kullardan olsunlar insallah...