๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler( Aile Hayatı ) => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 18 Mayıs 2010, 17:11:27



Konu Başlığı: Rahat yasamanın sırrı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 18 Mayıs 2010, 17:11:27

RAHAT YAŞAMANIN SIRRI; ‘ESTAĞFİRULLAH’


Her Şey Ne Kadarda Güzeldi!


Dünya hayatı çok tatlı, insanın kendini kaptırmaması nerdeyse imkansız. Bir birinden güzel evlere, kıyafetlere, takılara sahip olmak, canımızın istediği bir şeyi kolayca alabilmek, sağlıklı olmak çok güzel, sevdiklerimizle hoşça vakit geçirmek, sohbet etmek, gülmek eğlenmek çok güzel değil mi?

Doya doya mutlu, mesut yaşamak, mutlulukları paylaşmak çok güzel. İnsan yaşadığı güzellikler hiç bitmesin istiyor.

Bu güzel günlerin biteceğine de inanamıyor. Bir çok insan tamda kendini güvende hissettiği bir sırada, peşine öyle belalar takılıyor ki, nerdeyse yaşadığına pişman olup, ölümü temenni ediyor.

Her şey normal seyrinde ilerlerken bir gün ansızın, sağlığımız bozulup türlü ağrılar sızılar çekiyoruz. Yada bir sevdiğimizden ayrı düşmek zorunda kalıyoruz. Eşimizin, çocuğumuzun başına bir kaza gelmiş, mesela trafikte kazayla birinin ölümüne neden olmuş, hapse gitmesini kahırla seyretmek zorunda kalıyoruz. Yada işler kötüye gitmeye başlamış, maddi gücümüzü kaybetmiş, bir çok şeyden mahrum kalmakla karşı karşıyayızdır. Evimiz, arabamız, işimiz, konumumuz, sağlığımız, sevdiğimiz her şey ve herkes çok geçmişte kalmış, huzurumuz kaçmış, neye uğradığımızı şaşırıp kalmışızdır.

Halkın genelinde görülen sıkıntılar ise küçük şiddettedir. Bir eşyası bozulur, bir şeyini kaybeder, dişi ağrır, bir tanıdığının söylediği söz ağırına gider vs.

Böyle zamanlarda, bir dost ararız, gerçek bir dost bulamayız. Bulamayınca dosttan vazgeçer, sadece derdimizi dinleyecek birilerini ararız bulamayız, yada buluruz ama anlattıklarımızı sanki bir dizi film anlatıyormuşuz gibi samimiyetsizce dinleyen insanların sahte tesellileriyle avunmak zorunda kalırız.

Neden Bunlar Başıma Geldi?

Nerden çıktı bu hastalık, ayrılık, fakirlik, her şey ne kadar da güzel gidiyordu deriz.

Büyük sıkıntılar yaşayan insanlar, yapayalnız ve muhtaç bir şekilde yaşamaya devam eder. Bir süre sonra, ilk şokları atlatır, yaşadıkları olayları ister istemez kabul eder. Ama akıllarının kıyılarında bir yerlerde hala, “neden bunlar başıma geldi!” diye düşünmekten kendilerini alamazlar.

Allah-u Teala bir ayette, böyle düşünen insanlara cevaben, “…kendi elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına gelenler…” (Al-î İmran; 182) buyuruyor. Yani kulların başlarına gelen felaketlere, işledikleri günahlardan dolayı uğratıldığına dikkat çekiliyor.

Sahabeden birisi der ki: "Ey Allah'ın Resûlü! İnsanlardan kimler en çok belaya uğrar?" Efendimiz (sav): "Peygamberler, sonra büyüklükte onlara ve bunlara yakın olanlar. Kişi, diyaneti nispetinde belaya maruz kalır. Kim dininde şiddetli ve sağlam olursa, onun belası da şiddetli olur. Şayet dininde zayıflık varsa, Allah onu da diyaneti nispetinde imtihan eder. Bela kulun peşini bırakmaz. Tâ o kul, hatasız olarak yeryüzünde yürüyünceye kadar." (Tirmizi, Zühd 57, Hn:2400)

Günahlardan Arınıncaya Dek…

Bu çok önemli bir konu, yıllarca farkında olarak veya olmayarak, Allah (cc) bilir ne günahlar işlemişizdir. Yıllar geçtikçe, hayatımız değiştikçe, işlediğimiz günahları çoktan unutmuşuzdur bile.

Ama hesaba katmadığımız bir şey var. Biz unutsak da, Allah (cc) unutmaz. Her anımızda bizim yanımızda bulunan, her hareketimizi kayıt eden melekler, saat, gün, ay, yıl olarak hepsini silinmez, eskimez, mürekkebi uçmaz kitaplara yazmışlardır.

Şimdi ne yapalım, işlediğimiz günahların hepsinin cezasını yaşamaya ömür yetmez diyorsanız, evet haklısınız, ömür yetmeyebilir.

Ömür yetmezse, sekerat-ı mevtte (can verirken), o da yetmezse sorgu sual meleklerine hesap verirken, o da yetmezse kabir azabıyla, o da yetmezse mahşerde, yetmezse sırat köprüsünde, yetmezse cehennemde, cezamızı çekip temizleninceye kadar bize rahatlık yok demektir.

    



Dua edelim bütün sıkıntılarımız, dünyada bitsin de ölümden sonra rahat edelim.

Çektiğimiz dertlerden gına geldiyse, üzülmekten bıktıysak, yapmamız gereken şey, önce, farkında olarak yada olmayarak işlediğimiz günahları tespit edip, sonra da bunlardan kurtulmanın yollarını aramak.

Mevlamız (cc) sevdiği kulunu, onu günahlarından temizlemek için, çok azgın kuluna da, onu uslandırmak için dert verirmiş. Günahlarımızı büyük bir kütle olarak, mesela bir depo olarak düşünürsek, çektiğimiz her sıkıntı dert depomuzdan eksilen günahlardır.

Dertle Gelen Müjde

Bunu büyük bir müjde bilip, “şimdiye kadar çok çektim, geride az kalmıştır inşAllah, hepsi bitince artık rahat edeceğim” diye düşünmek ve derdi verenden razı olmak bize düşüyor. Bu dertlerle bizi dünya hayatının sıkıntılarıyla temizleyen Allah’a sonsuz şükürler olsun.

Yunus Emre Hazretlerinin dediği gibi: “Bu bir rıza lokmasıdır. Bu lokmayı şükürle, razı olarak yiyenlere selam olsun.”

Kurtuluş Müjdesi

“Günahlardan kurtulmanın, dünyada ve ahirette rahat etmenin, cennete, Resulullah’a ve Allah-u Zülcelal’in rızasına kavuşmak için dert çekmekten daha kolay bir yöntem yok mu?” diyorsanız. Müjde!... Var.

Günah kitaplarımızdan günahlarımızı silecek bir silgi var: “Estağfirullah el-azim” yani tövbe etmek, yani Allah (cc)dan özür dilemek...

Hadi eskiden işlediğiniz büyük bir günahınızı hatırlayın ve samimi olarak “estağfirullah” deyin, yüce yaratandan özür dileyin, kalbinizden “Ya Rabbi! Bir daha asla yapmayacağım, ne olur beni affet!” deyin. İşte bu kadar, o büyük günahınız silindi gitti inşAllah.

Bunlar farkında olduklarınız, bir de olmadıklarınız var. Kendinizi hiç günah işlemiyor zan edebilirsiniz. “Ben garip bir kulum, kimseyle alıp veremediğim yok, benim başıma bunlar neden geliyor, anlamıyorum.” diyorsanız, bu konuya açıklık getirmek için birkaç örnek vereceğim.

Ama asıl önemli olan, ne yaptığımızın nelere sebep olduğumuzun farkında olmak ve kurtuluş çarelerini aramak.

Yeise Yer Yok, İşte Örnekler

İslam’da çareler tükenmez, her ne yapmış olursanız olun, hepsinden bir kurtuluş var.

Hz. Hamza’yı şehid eden Hz. Vahşi’nin tövbesi kabul olup, o sevgili ve şerefli sahabelerden olmadı mı? Nice evliya, önceleri içki içip kötü işler yaparken, Mevlâ’nın (cc) izniyle en önemli irşat edicilerden, İslam’a hizmet edicilerden olmadı mı? Nice katiller, zalimler, kötü bir ahlakla yaşayan insanlar, Allah’ın izniyle doğru yolu bulup, mağfiret edilmedi mi?

Mümin denge insanıdır, korkuyla ümit arasında olmalıdır, diyen Peygamber Efendimizin tavsiyesini kulağımıza küpe yapmalıyız. Bu yazdıklarım size şimdi anlamsız gelebilir, ben çok kötü bir şey yapmadım ki diye bilirsiniz, ama kurtuluşun sırrını okuyun, sonra karar verin.

Dua ederken, dilimiz bilerek veya bilmeyerek işlediğimiz günahlardan derken, kalbimiz hiç önemsemez bu sözü. “Bilmeyerek ne yapmış olabilirim ki, arsızlık mı yaptım, hırsızlık mı, Allah’a şirk mi koştum, adam mı öldürdüm, kötü bir şeye mi azmettirdim” der. “Bilerek veya bilmeyerek” der, samimiyetsiz bir şekilde söyleyiverir işte.

Beklide duanın en içten yapılması gereken kelimesi ‘bilmeyerek’tir.
Belki bunların hepsini yapmışızdır ne malum, bilmiyoruz ki!

Allah (cc)nun bir ayet-i kerimede, “İste kulum, vereyim” dediğini, ama ‘Benden gafil olan kalbin duasını da kabul etmem!’ ikazında bulunduğunu hatırdan çıkarmamalıyız. Kalbimiz duanın bilmeyerek kelimesinde daha samimi olmalı!

Selam ve kurtuluşa erenlerden olmamız duasıyla…


Konu Başlığı: Ynt: Rahat yasamanın sırrı
Gönderen: Ceren üzerinde 26 Ekim 2017, 19:12:55
Esselamu aleyküm.Allahın yolunu bilen onun emri dairesinde verdiğine kanaat ederek şükür ederek yaşayan ve rabbimin huzuruna rahmetine kavuşan kullardan olalım inşallah.Rabbim razı olsun paylaşımdan...


Konu Başlığı: Ynt: Rahat yasamanın sırrı
Gönderen: Mehmed. üzerinde 26 Ekim 2017, 19:17:36
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri Allah yolundan ayrılmayan kullarından eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun.