๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler( Aile Hayatı ) => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 24 Eylül 2010, 21:55:33



Konu Başlığı: Kız Çocukları ve Anneler
Gönderen: Eflaki üzerinde 24 Eylül 2010, 21:55:33
Kız Çocukları ve Anneler



Kız çocukları, babalarından sevgi-ilgi almak isterken, anneleriyle olan yakınlıklarını pekiştirmek isterler. Çünkü anneleri kendi cinsindendir, annesi ile aynılaşma, onu model alma ihtiyacındadır.

Geleneksel anlayışlar, toplumsal yargılar bazen insanı yanıltıyor. Kulağa öyle hoş gelen sözler söyleniyor ki, insan ne hissedeceğini şaşırıyor. Mesela “Oğlanlar evlenesiye, kızlarsa ölesiye kadar evlatlık yapar!”, “Oğlunla ordu, kızınla komşu ol.” gibi…

Erkek evlat sahibi olmak mı daha iyi, kız evlat sahibi olmak mı? Bunun bir standardı olamaz elbet. Tercihler kendi tecrübemizle, bakışımızla alakalıdır. Fakat kendi gerçeğimizi, görüşümüzü başkalarına aktarırken, aslında onları da etkilemiş ve yönlendirmiş oluyoruz.

Her ikisini sevmek mümkün değil mi? Tabii ki mümkün. Fakat geleneksel olarak kız evlatlar ailelerin gözünde daha farklı bir anlam taşır; bir hemşire, refakatçi, sadık bir hizmetçi gibi…

İki zıt kutup arasında

Kız çocuklarına karşı annelerin uç yaklaşımları, açıkçası hatalı tutumları iki grupta toplanıyor. Zaman içerisinde hayal kırıklığına uğrayarak fikrini değiştirenler olsa da, anneler kızlarını ya çok önemsiyor, ya da geçici bir misafir gibi hafife alıyor, değer vermiyor. Bu arada “yaşlandığımızda yine kız evladı kapımızı açar” düşüncesiyle temkinli davrananlar var.

Evlat sahibi olmanın manevi sorumluluğu, ileride zor günlerimizde bizimle ilgilenmeleri esasına dayanmamalıdır. Böyle görürsek kendi çıkarımızı ön plânda tutmuş oluruz. Oysa tek karşılıksız dünyevî sevgi, anne-evlat arasındaki sevgidir.

Kız çocukları, babalarından sevgi-ilgi almak isterken, anneleriyle olan yakınlıklarını pekiştirmek isterler. Çünkü anneleri kendi cinsindendir, annesi ile aynılaşma, onu model alma ihtiyacındadır. Taklit ve özdeşleşme yoluyla gerçekleşen bu hal, kız çocuğunun kimliğini şekillendiren çok önemli bir süreçtir. Yani anne ile kız çocuk arasındaki sağlıklı ruhsal iletişim, kız çocuğunun nasıl biri olacağında belirleyicidir. Kendine güveni olan bir anne, bunu kız çocuğuna da yansıtır ve onun kişilik gelişimini destekler.

Ancak, anneye dünyaya getirdiği çocuğun cinsiyetine göre değer veriliyorsa, bunu, kendini değersiz hissetmesine neden olan kız çocuğuna yansıtmaması imkansızdır . “Erkek çocuk doğuramadı” bahanesiyle üzerine bir kez daha evlenilen bir kadının -ki çok rastlanılan bir durumdur- psikolojisinin ne hale geldiğini anlayabiliyor musunuz? Bazı kadınlarda ise çevrenin böyle bir beklentisi olmamasına rağmen erkek evlat saplantısı vardır. Bu tutumlar kız çocuklarını hep olumsuz etkiler. Hatta annelerine ve erkek kardeşlerine içten içe düşmanca duygular beslerler.

Erkekler anneden, kızlar babadan yana

Eşler arasındaki iletişimin niteliği, kız çocuğunun annesiyle olan yakınlaşmasını iki uç noktada etkiler. Çatışmalı aile ortamlarında ekseriyetle erkek çocuklar annelerinin cephesinde ön safta yer alırken, kızlar doğal olarak karşı tarafta yani büyük ihtimalle babalarının tarafında olur. Bu durumdaki kız çocuğu, bir tarafta kendini özdeşleştirdiği annesi, diğer tarafta çok sevdiği babası arasında derin iç çatışmalar yaşar. Anneler isterse ağızlarıyla kuş tutsun, tüm özverilerine rağmen kızları babalarına meyilli olacaklardır. Olsun!

Bunun ne mahzuru olabilir ki? Fakat bu durumdan rahatsız olup kızlarını nankörlükle suçlayan, her fırsatta kendi kocasını öz kızına çekiştirerek baba-kız arasına giren hasta ruhlu kadın tiplerine de sıklıkla rastlanır. Böyle bir ortam ve yaklaşım, kız çocuklarını hayata ve evliliğe değil, sanki kaçınılmaz bir savaşa hazırlamaktadır. Yıllar sonra bu nevrotik tipli kadınlar, damatlarıyla savaşımlarını devam ettirirler. Oysa burada bir ikili değil, üçgen oluşturmak en mantıklı olan seçenektir. Anne-baba-kız üçgen iletişimde herkes konumuna göre, el ele, gönül gönüle olabilmektedir…

Geleneksel kültürümüzde “kenarına bak bezini al, anasına bak kızını al” gibi deyimlerimiz vardır. Bu gibi sözler, özdeşimi ve aile içi öğrenmeyi vurgular.

Evde ana-kız çatışması

İş öğrenme ve sorumluluk paylaşma sürecinde ana-kız çatışması çokça yaşanır. Anne kızının kendini temsil etmesinden hem memnun, hem rahatsız olur. Kızlarının istenmeyen özelliklerini “babaannesine veya halasına çekmiş” diyerek, sorumsuzluklarına ve becerisizliklerine genetik bir altyapı buluverirler!

Kızların kimliğini edinme ve hayattaki rolünü öğrenmede önemli bir sorun da “baskın karakterli” anne tipidir. Her işi kendi yapıp, yaptığı iş kadar takdir edilme peşinde olan, kendini ezmekten, başkalarını üzmekten garip bir haz duyan bu kişilere kız evladı olmak ne zordur! Buyurduğu iş anında yapılmalı, işin yapılış biçiminde öğrettiğinin dışına çıkılmamalı, oyalanılmamalı ve saire… Nihayetinde kızını beceriksizlikle suçlayıp işi kendisi hararetle ele alır ve kızına hakaretler yağdırır. Her gün buna benzer ilişkilerin yaşandığı evler vardır. Çatışma derinleşir, sonunda hatlar kopar! Artık ana-kız iki dost değil, ayak çeldirmece oynayan iki hasım gibi olurlar. Erkek çocuklarının ev işiyle pek alakası olmadığı için annesiyle hoş geçinir, kız da doğal olarak bunu kıskanır ama nedeninin cinsiyeti olduğunu sanır.

Bu durumdaki kızlar annelerini oğlunu sevmekle ve evlat ayırmakla itham eder. Haksız mı sizce? Böyle bir ortamdan bir an önce kurtulmak isteyen ama evlenmeyi aklının ucundan bile geçirmeyen kız çocukları üretilir. Ver elini özgürlük !..

Bu tip anneler kızının terbiyesini vermesi için babayı da dolduruşa getirip kızını azarlattırmaya başladığı anda intihar, evden kaçma gibi seçenekler akla gelmeye başlar. Çaresizce art niyetli kişilerin tuzağına düşmeler, kötü yola düşürülmeler, gayri meşru ilişkiler, hamilelikler bunu takip eder. Abartmıyorum, gerçekten de mutsuzluğa batmış, mutlu olma ümidini kaybetmiş bir genç kendini bu yollarda harcarken, ailesine de onulmaz bir ceza vererek yılların intikamını almaktadır. Gençlerle yaptığım psikolojik danışmalarda buna benzer pek çok izlenim edindim, sadece aktarıyorum ..

Şayet evde uç noktada bir baba yoksa, yani alkolik falan değilse, kızların sorunu anneleriyledir. Aile içi sorunlardan bunalan genç kızların ilk tepkileri, ana-babaya asi gelme, aykırı değerler edinme, gizlice sigara içme, odasına kapanma, okuldan çeşitli bahanelerle geç dönme gibi sinyallerdir. Bu tür sorunlarını çözme ümidiyle ehil olmayan mercilere sırlarını açan masum kızların suistimal edilmeleri sıkça rastlanılan bir durumdur. Üstelik kızlar yaradılışları gereği duygusaldır, gerçekten kolay kandırılıyorlar, değil mi?