๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler( Aile Hayatı ) => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 29 Temmuz 2011, 17:39:10



Konu Başlığı: Kadını dövmeyi din mi emrediyor?
Gönderen: Sefil üzerinde 29 Temmuz 2011, 17:39:10
   

Süleyman Sargın

   
Kadını dövmeyi din mi emrediyor?


Okuyucularımızdan kadının dövülmesiyle alakalı sorular geliyor. Özellikle dini hassasiyeti yüksek bir kısım erkekler (!) dövmenin Kur'an'ın ve Allah Resûlü'nün tavsiyesi olduğu hususunda diretiyorlarmış.

Bu dini bütün (!) beyefendiler keşke aynı hassasiyeti Kur'an'ın diğer emirleriyle alakalı da gösterseler. Hemen söyleyeyim, ne Kur'an'da ne de sünnette "kafanız her bozulduğunda kadınları dövün" diye bir tavsiye kesinlikle yoktur. Efendimiz'in, Veda Hutbesi'nde kadın haklarıyla alakalı söyledikleri herkesin malumudur.

Evde sözüm ona otorite sağlamak, kadını itaat ettirmek ya da yola getirmek maksadıyla dayağa başvuran, aciz, beceriksiz, zayıf, iradesiz erkekler, insani erdemleri terk edip hayvani yolları tercih etmektedirler. Dayak hayvana atılır ve kaba kuvveti de hayvanlar uygular. Ben bir büyüğümüze intikal eden kadın dövme hadisesiyle alakalı kendisinin "dövenin eli kurusun" dediğini bizzat duydum.

Bu konuda dile getirilen ayet-i kerime Nisâ Sûresi'nin 34. ayetidir ki mealen şöyledir: "... O halde iyi kadınlar, itaatli olan ve Allah kendi haklarını nasıl korudu ise kocalarının yokluğunda onların hukukunu koruyan kadınlardır. Dik başlılığından yıldığınız ve (namusunuzu, hukukunuzu koruduğundan emin olmadığınız) kadınlara gelince onlara evvela nasihat edin, vazgeçmezlerse yatakta yalnız bırakın ve bunlarla da yola gelmezlerse onları hafifçe dövün. Unutmayın ki, üstünüzde çok yüce, çok büyük olan Allah vardır." Ayetin ilk ifadelerinden anlaşıldığı gibi, söz konusu emirler kocanın yokluğunda, evin ve kendisinin mahremiyetini korumayan, evlatlarına sahip çıkmayan, emanete ihanet eden, serkeş, dik başlı ve başına buyruk kadınlar içindir.

Bu kadınlara erkeklerin yapacağı ilk iş onlara nasihat etmektir. Kadınlar bizim dünya ahiret yoldaşlarımız, hayat arkadaşlarımızdır. Çocuklarımızın terbiyesi, evimizin idaresi onlara emanettir. Biz herhangi bir eksiklerini gördüğümüzde, intikam almak, incitmek ya da rencide etmek kastıyla değil, problemi çözüp huzura kavuşmak niyetiyle bir mürşid gibi, nasihat etmeli ve irşadda bulunmalıyız.

Eğer bu olmazsa erkek, edep sınırını aşmadan ve yaptığından evin içindekileri veya başkalarını haberdar etmeden, meselenin mahremiyetini koruyarak, kadına karşı iradesinin hakkını vermeli ve onu yatakta yalnız bırakmalıdır. Yalnız çok hassas davranılması gereken bu noktada ifrat ve tefritten kaçınmak lâzımdır. Erkek kesinlikle odayı terk etmeyecek, kendine ayrı bir yatak yapmayacak, belki aynı yatakta sırtını kadına dönerek mesafeli duracaktır. Zaten iradesinin hakkını vermesi de o esnadaki dirayetiyle belli olacaktır.

Ancak hatırlatmak gerekir ki, âyette anlatılan hususlar belli bir tertip içinde anlatılmaktadır. Yani evvelâ nasihat gelmektedir. Eğer nasihatten hiçbir fayda elde edilemezse, o takdirde yatakta onu kendi hâline bırakma safhasına teşebbüs edilir. Bazen bütün bu yapılanlar da kâr etmez. Kadın huysuzluğunu sürdürür durur. İşte bu noktada, belli prensipler dâhilinde ve bir arızaya meydan vermemek şartıyla hafifçe dövmek üçüncü merhalede kabul edilen bir çaredir. Burada maksat kadını dövmek değil, bir problemi halletmektir. Eğer boşanma, çocukların annesiz ya da babasız kalması gibi problemler bu hafif dayakla çözülecekse, büyük beladansa küçük bela tercih edilmektedir.

İşte, bu üç merhale nazara alınarak meseleye öyle bakmak iktiza eder. Mutlak manada "dayak tavsiye ediliyor" demek, Kur'an'a da Rahmet Peygamberi'ne de saygısızlıktır. Medine devrinde hane-i saadetin odaları, kocalarından dayak yiyen şikâyetçi kadınlarla dolar. Ezvâc-ı Tahirât, durumu İki Cihan Serveri'ne bildirirler. Bunun üzerine Allah Resûlü, mescide gelerek sahabeyi toplar ve onlara "Duydum ki kadınları dövüyormuşsunuz. Bundan böyle kadınlar dövülmeyecektir." der ve meseleyi kesip atar. (Ebû Dâvûd, nikâh 41, 43; İbn Mâce, nikâh 51; Dârimî, nikâh 34.)

"Kadını dövmeme" hususunda Allah Resûlü'nden şerefsüdur olan birçok hadis-i şerif vardır. Âdeta bu hadisler âyette mücmel bırakılan bazı hususları tafsil ve beyan etmiştir. Bilhassa, gündüz, kadını hayvan döver gibi dövüp, gece de yanına gitmeyi sert bir lisanla kınamıştır. (Buhârî, tefsir (91) 1; Müslim, cennet 49; Tirmizî, tefsir (31) 1; İbn Mâce, nikâh 51.)

Ayette bahsedilen "dövmek" en son ve mecburî istikamet neticesi ruhsat verilen bir hareket tarzıdır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi birinci ve ikinci maddelerin fayda vermediği yerde kullanılır. Yani istisnaî bir durumdur. Şahsi bir kin, hırs ya da intikam hissiyle yapılırsa haramdır. İz bırakan dövmeler, yüze vurmalar sahibini Allah katında mesul hale getirir. Bu ruhsat, başka türlü yola gelmeyen ve fıtratı ancak dövmekle yola gelmeye müsait olanlara tatbik edilmek üzere istisnai olarak verilmiştir ve şartları bellidir. Bunun dışına çıkmak haddi aşmaktır.

Yemeği güzel yapmadığı için ya da ev işlerinde eşinden yardım istediği için dünya ahiret arkadaşı eşini dövmenin hiçbir dinde, kitapta, sünnette yeri yoktur. Hele hele bunu çocukların gözü önünde yapmak, çirkin bir karaktersizlik örneğidir. İşyerinde, arkadaş ortamlarında ya da değişik zeminlerde törpülenmiş egosunu eşini döverek tatmin etmeye çalışan narsist tiplerin dinle, diyanetle ilgileri olamaz. Zulmün her çeşidi dinde reddedilir. Zalimler de ahirette bütün zulümlerinin hesabını milimi milimine vereceklerdir.