> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Aile Hayatı > Sizden Gelenler( Aile Hayatı ) > İslâm da ailenin önemi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İslâm da ailenin önemi  (Okunma Sayısı 480 defa)
04 Ağustos 2010, 14:22:13
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 04 Ağustos 2010, 14:22:13 »



İslâm’da Ailenin Önemi Ve Çözülme Sebepleri


Toplumun çekirdeğini aile oluşturur Bir toplumun geleceğini tahmin etmek ‘değerler’ açısından aile yapısına bakmakla mümkündür Değerler; kültür ve topluma anlam veren ölçütlerdir Toplumun geneli ortak değerler üzerinde uzlaşır Çünkü değerler, toplum fertleri tarafından paylaşılır, ciddiye alınır Zira değerler, sosyal ihtiyaçların karşılanmasında fert ve topluma motivasyon işlevi kazandırır Değerler, coşkularla birlikte bulunur; kişiler yüce değerler için özveride bulunur; savaşır ve hatta ölürler (Fichter, Joseph, Sosyoloji Nedir?, çev N Çelebi, Konya, ts, s 143) Burada sözü edilen değerler, kaynağı aşkın olan bir güce dayanır ki, biz buna ‘manevî değerler’ adını veriyoruz Toplumumuzun %90’ı Müslüman olduğuna göre, bizde en üst kimlik din olup, yegâne değer ölçümüz de İslâmiyet’tir

Sosyolojide aile, en az iki yetişkin insandan ve çocuklardan meydana gelen kurumlaşmış biyolojik bir topluluk olarak tanımlanırBuna çekirdek aile de denir Geniş aile ise, anne baba, çocuklar, dede ve nineden müteşekkil bir grup olarak tanımlanır ki, bu bizim geleneksel aile yapımızla örtüşür Dik kat edilirse geniş ailenin bu tanımında en az iki üç kuşak bir arada yaşayabilmektedir Geniş aile yapımızın oluşumunda en belirleyici unsur, varlık sebebimiz olan ebeveyne karşı sorumluluklarımızın anlatıldığı şu ayettir:

“Rabbin O‘ndan başkasına kulluk etmemenizi, anne-babaya iyilikle muamele etmenizi emretti Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa onlara ‘öf’ bile deme, onları azarlama, onlara güzel söz söyle”(İsra, 23)

Bu ayetten anladığımız kadarıyla,anne-babalarımız bizimle birlikte yaşayarak gözlerini hayata yumacaklardır Geleneksel toplumlarda çocuk doğar doğmaz böylesi geniş bir aile içinde dünyaya gözlerini açar Bu tip aile yapıları, ferdin doya doya mensûbiyet duygusunu içselleştirdiği ve sosyalizasyon sürecine katıldığı bir ortamdır Genç kuşak, birinci ve ikinci neslin hayat tecrübelerinden istifade eder; burada sosyal, dinî, kültürel ve iktisadî alanda bir dayanışma ve değerlerin aktarımı vardır Bireyin ruhsal gelişimi bu tip aile yapılarında daha sağlıklı ve dengeli bir seyir izlerBöyle bir gelenekle beslenen milletlerin geleceği aydınlıktır Konumuzla bağlantılı olduğu için yeri gelmişken bir anekdot aktarmak istiyorum Japonya’lı ünlü Toyota Otomotiv firması sahibi Eji Toyoda’nın eşi Bayan Toyod aile yapılan mülâkattan bir bölüm şöyledir:

Soru: Japonya’da savaş yıllarından sonra sanayi devriminin gerçekleşmesinde kadının rolü ne olmuştur?

Cevap: Sanayi devriminin gerçekleşmesinde hiç kuşkusuz kadının payı büyüktür Belki o, aynı fabrikada, aynı iş yerinde, aynı atölyede erkeklerle beraber çalışmadı Ama Japon kadını, iş hayatında erkeklerin iş gücünü artırmada huzurlu bir aile ortamı geliştirerek onlara yardımcı oldu Dahası Japon kadını, ülkesinin kalkınmasını sürdürecek, kendi değer yargılarıyla harmanlanan genç nesillerin eğitimine büyük önem verdi Onlar, aile kavramını ve ailenin kutsallığını önde tuttu(Milliyet Gazetesi, 13 Mayıs 1990) Pedagoji uzmanlarınca da bilinmektedir ki, anne şefkat ve sevgisinden mahrum olarak yetişen çocukların karakteri üzerinde olumsuzluklar ve kişilik bozulmaları meydana gelmektedir Bayan Toyoda’nın da anlattıkları buna işaret etmektedir

Aydınlanma düşüncesiyle birlikte kutsalı dışlamayı beraberinde getiren bir zihniyette aile kavramı da yara almıştır Bunun en canlı örneği, Batı toplumlarındaki durumdur Özellikle günümüzün Batı toplumlarında kiliselerin olağanüstü çabalarına rağmen, aile yapılarındaki yozlaşma gitgide kan kaybetmektedir Zaten, aile bağları ve aile kavramı yaşadığı sürece devrim güçsüz kalacaktır, görüşünü yaşam tarzı hâline getiren Marksist toplumlarda aile yapısından bahsetmeye hiç gerek yoktur Nitekim buna kanıt olarak eski SSCB başkanı Mihail Gorbaçov’un komünizme yönelik ilk eleştirisinde, aile kurumunu bozduğunu ve çocukları anne sevgisinden mahrum ettiğini söylemesi, örnek olarak yeter ve artar bile Özellikle modern Batı toplumlarında modernleşme her türlü aidiyet noktalarını yok ettiği için bireyciliği öne çıkardı 18 yaşına basan gençlerin özgürlük adına “kendin kazan, kendin ye!” felsefesiyle sokağa bırakılması, gençlerin daha hayatlarının baharında hayatın acımasızlığı karşısında direnme ve ayakta durma güçlerini yok etti Yalnızlaşmayı beraberinde getiren materyalist yaşam tarzı, gençleri korkunç yıkımların kollarına attı Bunun sonucu olarak her türlü alkolizm ve uyuşturucunun kucağına düşen genç dimağlar şiddet yanlısı, tüm geleneksel değer yargılarına karşı savaşan bir ruhla donandı İşte Batı, bunun acısını ve ızdırabını çekiyor Çünkü Batı toplumlarında modernite, fertte her türlü mensûbiyet/aidiyet duygusunu yok etmekle kalmadı, aile hayatına da büyük darbe indirdi Bugün Batı toplumunda aile kurumunun var olup olmadığı pekâla sorgulana bilir Her türlü aşkın değer yargılarından soyutlanmış olarak yetişen gençler, evliliği, aile yuvası kurmayı düşünmüyor Evliliğe bir ibadet olarak değil, biyolojik ihtiyaçların karşılandığı geçici bir birliktelik olarak bakıyorDolayısıyla, çocuk yapmayı da düşünmüyor

İslâm’da aile yapısı kutsaldır Aile yapımız bu kutsallığını, en yüce değer kaynağı olan Kur’an ve sahih sünnetten alır Geçen yüzyılın başlarından itibaren mantıkçı pozitivist anlayış ve düşünce biçimlerinin kültür ve düşünce dünyamızı etkilemeye başlamasıyla birlikte, aile hayatımızı da etkilemiş, bu sebeple aile yapımızda sarsılmalar baş göstermeye başlamıştır Özellikle küresel ölçekte kitle haberleşme araçlarının artmasıyla birlikte, gelenek, ahlâk ve öz kültürümüzü dikkate almadan yapılan yerli dizi ve filmlere ek olarak bazı yabancı yayınların tabiri caizse, filtresiz olarak toplumumuza sunumu, aile yapımız üzerinde büyük tahribatlara yol açıyorBunun en belirgin örneği, son yıllarda ve özellikle büyük kentlerde komünal yaşam biçimlerinin yaygınlık kazanmaya başlaması ve boşanma davalarının artmış olmasıdır Boşanmaların başlıca sebebi olarak; işsizliğin artması, mahremiyet sınırlarına tecavüz, televizyonda oynatılan yabancı dizilerin etkisi,sanat ve edebiyat yoluyla müstehcenliğin özendirilmesi, eşlerin birbirlerini aldatması,reklam endüstrisi sayesinde tüketim arzu ve çılgınlığının körüklenmesi gibi faktörler sayılabilir (Bkz Boşanma İstatistikleri, 1979, Başbakanlık DİE Yayını, No: 939, Ankara, 1981, s 1)

Manevî değer yargılarının askıya alındığı bütün toplumlarda, ailenin iki temel direği olan anne ve babaya karşı saygı ve sevgi bağları yok olacaktır Böyle bir vasatta, anne ve baba çocuklarına yabancılaşır; çocuklar da anne ve babalarına yabancılaşır Halbuki İslâm inancında yaşam tarzı böyle midir? Elbette hayır İslâmî düşünceye göre kişinin cenneti ve cehennemi anne ve babasıdırMüslüman kültüründe, anne ve baba ister Müslüman olsun, isterse olmasın Müslüman bir evlâda düşen görev, anne ve babası ile asla beşerî ilişkileri kesmeden maddî plânda gücü nispetinde onların bütün ihtiyaçlarını karşılamaktır Çünkü Müslüman kültürün de kollektif ahlâk anlayışı, çocukların anne ve babalarına müteşekkir ve saygılı olmalarını zorunlu kılar Her şeyin ötesinde bu zorunluluk sadece Kur’an’da emredilen bir emir ve tavsiye olarak kalmamış, uygulamaya hizmet edecek boyutta ayrıntıları fıkıh ve hadis kitaplarında anne ve babanın hak ve yetkileri şeklinde detaylı bir şekilde işlenmiştir

Geleneksel aile yapımızın değişmesinde modernleşme çabalarının büyük payı olduğu söylenebilir Bunda kentleşme ve sanayileşme gibi olguların da payı vardır Bir örnek vermek gerekirse, 1930’lu yıllarda Türkiye’de nüfusun %70’i kırsal kesimde, %30’u şehirlerde yaşıyordu Aynı zamanda o yıllar tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişin de milâdı olarak düşünülebilirTürkiye’deki kırdan kente göçteki hareketliliğin başlıca sebepleri arasında sosyal ve iktisadî şartlar sayılabilir Kırsal kesim insanımız büyük oranda doğup büyüdükleri köylerinden, kasabalarından kentlerin varoşlarına taşındı Elbette kent hayatının ağır ekonomik ve sosyal şartları geniş aile yapımızı olumsuz yönde etkiledi İnsanımız, ortalama seksendoksan metrekarelik konutlarda yaşamak zorunda kaldı Çünkü modern kent hayatı, çekirdek aile hayatından oluşmaktadır Ailede evlilik çağına gelen gençler mecburen mekân darlığı nedeniyle aile yapısından koparak başka mekânlara taşınmak zorunda kaldı Böylece manevî değerlerimizle bütünleşmiş geleneğimizin canlı ve coşkulu bir şekilde yaşandığı ata ocağından ayrılarak, yetişkin kuşağın tecrübelerinden de istifade etme imkânını kaybeden bu insanlar, hızlı bir şekilde kırdan kente taşıdıkları geleneklerinden de kopmaya başladılar Modern yaşamla yüzleşen bu insanlarda aidiyet duygularının zayıflamasıyla birlikte akraba ilişkilerinde de bir kopma meydana geldiÇünkü yaşanılan mekânlar, neredeyse misafiri ağırlayabilecek imkânları da zorlaştırdı Evlerin bile küçüldüğü böyle bir dünyada acaba kim anne ve babasını tek bir çatı altında birlikte barındırabilecekti? Böylesi bir toplumsal değişimden sonra aynen Batı‘da olduğu gibi tek bir çıkar yol vardır “Huzurevi” denilen mekânlarda anne ve babayı zorunlu ikamete tabi tutmak Bunlar çağdaş toplum anlayışlarının dayattığı sıkıntılardır
Yaşadığımız dünyada tüm modern paradigmalar altüst olmaktadır Dini hayattan kopuk olan sosyal kurumlar bile, kendi gerçekliğini ispat edemez bir hale gelmiştir Örneğin, bugün Batı’da çocukları tarafından terk edilerek huzurevlerinde zorunlu ikamete maruz bırakılan anne ve babalar eğer varlıklı kesimlerdenseler, haftanın belli gün ve saatlerinde kendileriyle sohbet edecek paralı göstermelik insanlar tutuyorlar Amaç, belli bir süre içine düştükleri yalnızlık psikolojisinden kurtulmak Bizde de son zamanlarda buna benzer manzara...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İslâm da ailenin önemi
« Posted on: 20 Nisan 2024, 04:28:12 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İslâm da ailenin önemi rüya tabiri,İslâm da ailenin önemi mekke canlı, İslâm da ailenin önemi kabe canlı yayın, İslâm da ailenin önemi Üç boyutlu kuran oku İslâm da ailenin önemi kuran ı kerim, İslâm da ailenin önemi peygamber kıssaları,İslâm da ailenin önemi ilitam ders soruları, İslâm da ailenin önemi önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes