> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Aile Hayatı > Sizden Gelenler( Aile Hayatı ) > Hesabını bilmeyen eşe ne demeli
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hesabını bilmeyen eşe ne demeli  (Okunma Sayısı 388 defa)
22 Ağustos 2010, 13:22:19
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 22 Ağustos 2010, 13:22:19 »




Hesabını Bilmeyen Eşe Ne Demeli




Kışkırtıcı bir başlık kullandım ama yazının muhtevası başlıktan hareketle aklınıza gelmesi muhtemel hesabını-kitabını bilmeyen eşe fırça atma veya nasihat tarzında olmayacak Belki aile içinde İslami nasslara uygun bir sistem önerisi olabilir Tabii içinde yaşadığımız zamanın, mekanın, kültürün ve geleneğin çocukları olarak
Şu ana kadar olan gözlemlerimde İslami değerlere öncelik veren kişilerde gördüğüm en büyük eksiklik zihinlerinde değişen ve değişmeyen yanları ile İslami kaide ve kuralları yerli yerine oturtamayışlarıdır Mezhep imamlarının görüşleri başta, 15 asırlık İslam tarihinin çeşitli dönemlerinde yaşanan tatbikatları herkes işine geldiği şekliyle ele alıyor Kadın-erkek herkes halk tabiriyle 'keser gibi hep bana' diyor ve muhatabının bu bağlamda yanlış düşündüğünü, haksızlık yaptığını, günah işlediğini söylüyor Erkek: ‘Evin hakimi ve idarecisi erkektir, para yönetimi onun elindedir, eşin kocasından habersiz beş kuruş harcama yetkisi yoktur' diye düşünüyor ve bunu temellendiriyor Yerine göre ayet, yerine göre hadis, içtihadi görüş veya tarihi uygulamaları öne sürerek 'ben demedim mi' diyor Bu anlayıs saliklerine göre kadının aile içinde pozisyonunu değiştirmesinin, tarım toplumu şartlarında evde çocuklarının annesi ev hanımı bayan olarak hayatı sürdüren kadınla, sanayi, bilgi ve teknoloji çağında sabah 8 akşam 5 mesai yapan ve ev bütçesine bir aylık ile dahi olsa katkıda bulunan kadının arasında hiç fark yoktur Zira ‘ben demedim mi' diye bahsettiği hükümler ebedidir Kadın ise eski dönemlerde haklılık payı olan söz konusu uygulamanın şartların değişmesine paralel olarak değiştiğini/değişmesi gerektiğini iddia etmektedir Onlara göre ise kadın ekonomik özgürlüğüne sahiptir Kazandığı parada tasarruf yetkisi öncelikle kendisine aittir Kocasına verecekse bile iradi olarak verir, bu aşamada erkeğin eşini zorlama hakkı yoktur
Şimdi bu iki zihniyetin hangisi doğrudur; bu yazıda onu çözmeye çalışacağız

Bir; başka yazılarımızda da defaatla ifade ettiğimiz gibi İslam hukukunda var olan içtihadi hükümler değişmezlik vasfına sahip değildir O hükümlerin dayanmış olduğu sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel şartların değişmesine bağlı olarak söz konusu hükümler de değişir, değiştirilmelidir Aksi takdirde şu küçük örnekte görüldüğü üzere ve tabii ki alanına göre çatışmalar, huzursuzluklar, savaşlar, bağlı bulunulan değerlerden uzaklaşmalar, hileler, inkarlar devreye girer Zira tabiat boşluk kaldırmaz Hayat ertelenemez Hukukun değişen ve gelişen şartlara bağlı olarak kendini yenileyememesinden kaynaklanan boşluğu, akıp giden hayat nehri içinde birileri bir şekilde doldurur Bu noktada yapılacak şey, hayatın akışını yani değişimi kontrol etmektir Değişimi kendi değerleri çizgisinde kontrol edemeyenler, değişim tarafından kontrol altına alınırlar Bu defa maziden alabildiğine kopuk kimliksiz, şahsiyetsiz bir yapı ve bu yapının doğurduğu insanlar karşımıza çıkar

Buna göre; kadının aile içinde ekonomik konumunu bildiren ve kısmen yukarıda erkeğin ağzından anlatmaya çalıştığımız içtihadi yaklaşımlar değişmeyen statik İslami hükümler değil, değişebilen dinamik hükümler arasındadır Bu açıdan onlara hükümler bile demek doğru olmayabilir Daha net bir ifadeyle bunlara müslüman ilim adamlarının kendi ve benzeri dönemler içinde geçerli olmak üzere ürettiği görüşler demek daha doğru bir yaklaşımdır O görüşlerin üretildiği zeminin değişmesi elbette sözü edilen görüşlerin yenilenmesini gerekli kılar

İki; genel İslami ilkelere göre kadın İslami emir ve yasaklara tıpkı erkek gibi tek başına mükellef olan bir varlıktır Gerek Kur'an'da müslümanlara yönelik emir ve yasakları sunan ayetlerin kipleri, gerekse Efendimizin beyan ve tatbikatları bu çerçevede hiçbir kuşkuya mahal bırakmayacak ölçüde nettir Bu mükellefiyet namaz, oruç, hac vb ibadetlerden tutun zekat, sadaka, miras vb mali ve hudud adını verdiğimiz cezai sahaya kadar uzanan hayatın her alanı için geçerlidir

O halde kadın ister kendi el emeği göz nuru, ister hibe ve miras, isterse başka helal yollarla kazandığı mal varlığında tek başına tasarruf sahibi olan bir mükelleftir Taşınır ya da taşınmaz bu mal varlığının nisab miktarını aşması durumunda mali açıdan sorumlu olduğu zekat, sadaka, hac vb emirleri kendisi yerine getirmek mecburiyetindedir Evli veya bekar, kadının medeni durumu söz konusu hükümlerde değişiklik yapmaz Tıpkı namaz ibadetinde olduğu gibi Namaz nasıl âkile ve bâliğe olan kadın erkek herkese farzdır Bayanın bekar olması bu mükellefiyetin ondan düşmesini gerektirmez Aynen öyle de İslami ölçüler içinde zengin olan bayan da zekat ve benzeri mali sorumlulukarı kendisini yerine getirmek zorundadır

Teoride mükellefiyet açısından böyle olan bu mesele pratiğe intikal edebilir mi? Yani bekar bir tarafa evli bayan maaşını veya babasından intikal eden mirasını kocasından bağımsız bir şekilde elinde tasarruf edebilir mi? İşte yol ayrımı burası Sadece İslam tarihinde değil insanlığın geçirdiği genel tarihi süreçte evli çiftler evlilik hayatlarında her şeylerini paylaşmışlardır Nikah törenlerinden denildiği gibi 'sağlıkta- hastalıkta, zenginlikte-fakirlikte' bir ve beraber olmaya söz veren çiftler, mali konularda da maddi varlıklarını ortak bir havuzda toplamışlardır Hatta çoğu zaman bayan tüm mal varlığının tasarrufunu kocasına bırakmış ve kendisine takdir edilen harçlık ile iktifa etmiştir Bununla beraber bu uygulamaya ‘hayır' diyen bayanlar da vardır

İçinde bulunduğumuz zaman diliminde biraz da feminizm akımının rüzgarından etkilenen, Batı dünyasındaki uygulamalardan esinlenen müslüman bayanların bir kısmı da sözünü ettiğimiz genel uygulamaya göre değil de, kazandığı, miras olarak aldığı mal varlığında kendisi tasarrufta bulunmak istiyor Yukarıdaki genel geçer bilgiler göstermektedir ki kadının teorik olarak bunu yapmaya hakkı vardır Fakat bu durumda karşımıza çıkan sorun evin ekonomik sorumluluğunu klasik aile modelinde gördüğümüz şekliyle erkeğin üstenlemeye devam edip etmeyeceğidir Öyle ya, kadın ev hanımı statüsünde kaldığı süreçte bu sorumluluk erkeğe aitti Şimdi kadın tıpkı erkek gibi hayatın içinde, sabahtan akşama çalışıyor Bu çalışmanın karşılığında aldığı bir maaş var Çalışması ev işlerinden çocuk bakımına kadar bir çok şeyin maddi ücret karşılığı başkalarına yaptırılmasını gerekli kılıyor Öyleyse bu değişen durum ekonomik noktada ev idaresinde kadına ekstra bir külfet yüklenmesini gerektirmez mi? Aile bütçesine katkıda bulunması, ortaklaşa mali bir havuz oluşturulması şart değil mi?

Başta belirttiğimiz içtihadi hükümlerin, o hükümleri doğuran şartların değişmesine paralel değişmesi gerektiği prensibine göre bu soruya cevabımız elbette ve hiç şüphesiz ‘evet'tir Madem ki eş çalışmak suretiyle statü değiştirmiştir, öyleyse o statünün gerekleri de değişecektir Ama bunun nasıl yapılacağı konusunda herhalde genel kabul görmüş, toplumun büyük çoğunluğu tarafından uygulanan bir teamül yoktur Başka bir tabirle bu noktada henüz İslami bir gelenek oluşmamıştır Öyleyse bu posizyonda olan evli çiftler tıpkı bayanın çalışma kararını ortaklaşa verdikleri gibi, bayanın elde ettiği mali kazanımların tasarrufu konusunda da ortaklaşa karar vermek zorundadırlar Bu noktada bayanın 'benim maaşım, sana ne?' demeye hakkı olmadığı gibi erkeğin de 'maaşını kuruşuna kadar bana vermeye mecbursun!' demeye hakkı yoktur Benim şahsi teklifim ortak havuz oluşturulması ve havuzdaki miktar üzerinde yapılacak harcama, birikim, yatırım vb kararların birlikte verilmesidir
Pekala neden böyle bir konuyu ele aldım? Bana ulaşan e-posta bu yazının sebebi Tıpkı yukarıda önerdiğim gibi çalışan eşler ortak bir havuz oluşturmuş ve tasarruf kararlarını birlikte veriyorlar Ama bir defasında biriken belli bir miktar parayı eşlerden biri diğerinden izinsiz olarak akrabalarından birine vermiş ve tabii kıyamet kopmuş Bana sorulan soru su; 'Akrabaya yardım etmek elbette dini bir vazife ve vecibe Kabul ama bana haber vermeli değil miydi? Bunu yapmaya hakkı var mi?'

Ne dersiniz, hakkı var mı?


Ahmet Kurucan
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hesabını bilmeyen eşe ne demeli
« Posted on: 24 Nisan 2024, 22:58:04 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hesabını bilmeyen eşe ne demeli rüya tabiri,Hesabını bilmeyen eşe ne demeli mekke canlı, Hesabını bilmeyen eşe ne demeli kabe canlı yayın, Hesabını bilmeyen eşe ne demeli Üç boyutlu kuran oku Hesabını bilmeyen eşe ne demeli kuran ı kerim, Hesabını bilmeyen eşe ne demeli peygamber kıssaları,Hesabını bilmeyen eşe ne demeli ilitam ders soruları, Hesabını bilmeyen eşe ne demeliönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes