๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler( Aile Hayatı ) => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 15 Haziran 2012, 16:25:27



Konu Başlığı: Güle, bülbüle ve bağbana
Gönderen: Sefil üzerinde 15 Haziran 2012, 16:25:27
       
Ahmet Kurucan

Güle, bülbüle ve bağbana


Biz her ne kadar gurbete kurbet desek de, gün geliyor gurbet bütün ağırlığı ile kendini size hissettiriyor.

Düğün, ölüm, doğum gibi sevinç ve keder günleri işte bu ağırlığın tam anlamıyla hissedildiği zaman dilimleridir. Böyle zamanlarda uzak yollara, derin sulara, yüksek dağlara takılıp gidemeyenler; telefonla, mektupla, e-mail ile yakınlarının, dostlarının sevinçlerini paylaşır, acılarına ortak olur. Aşağıda, yakınlardan yakın bir akrabamın düğününe sözünü ettiğim bariyerlere takılıp gidemeyince "bari bir tebrik" deyip gönderdiğim bir mesajı bulacaksınız. Faydalı olacağı düşüncesiyle...

Evlilik, mutluluk demektir. Evlilik, huzur demektir. Evlilik, sevgi demek, saygı demektir. Evlilik, fedâkarlık demek, sadâkat demektir ve evlilik aşk demektir. Bu unsurların olmadığı evlilikler adı evlilik olsa da evlilik değildir.

Evlilik aşk demektir dedim; aşk ise âit olmak demektir. Parmaklara takılan yüzüklerin manası da budur zaten. Yüzük dile gelse der ki: 'ben başkasına âidim.' Evet, âit olmayan, âit olamayan âşık olamaz. Âşık olmayan sâdık olamaz. Sâdık olmayan fedakâr olamaz. Fedakâr olmayan sevgi nedir, saygı nedir bilmez, bilemez. Sevgiyi, saygıyı ağzında sakız gibi çiğneyip derununa inemeyen huzuru bulamaz. Huzurun, sükûnun olmadığı yuvada ise mutluluk olmaz.

Evleniyorsunuz; mutlu olun, huzur bulun. Evleniyorsunuz; birbirinizi sevin, sayın, fedakârlık yapın. Evleniyorsunuz; sıdkın ve aşkın en yüksek mertebelerinde yaşayın. Aşk ateşinde yanıp küllerinizi aşk denizine, muhabbet okyanusuna savurun.

Bu arada unutmayın, siz vuslat sevincini yaşarken, anne-babanız, kardeşleriniz ve yakınlarınız ayrılık acısını yaşamaya başlayacak. Ayrılık rüzgârının estirdiği hüzün atmosferlerinin içine dalacak. Geriye dönüş olmadığı için gözlerinden akıttıkları yaşlarla özlem hasretini söndürmeye çalışacak. Öyleyse önünüze bakarken, arkanıza da bakmayı unutmayın. Geride bıraktıklarınızı her daim hatırlayın.

Bir mana ifade eder mi bu söylediklerim sizlere bilmem. Bunu zaman gösterecek. Çünkü bunlar, kitapların satırları arasında değil, hayat denilen ummanın içinde derin ve sığ dalgalarla boğuşa boğuşa öğrenilen hakikatler. Yaşamayan bilmez demeyeceğim; yaşamadan bilin diye yapıyorum bu tenbihatları zaten. Ta ki evliliği yeniden keşfetmeyin ve zaman kaybetmeyin istiyorum.

Şimdi de teker teker hitap edeyim:

Bülbüle derim ki evinin gonca bahçesinde bir gül açıyor, gülü soldurma. Çünkü solan gül bir daha açılmaz. Gül de kim mi? Sormamalıydın bu soruyu bana! Madem sordun söyleyeyim, kadınındır ve unutma. Her kadın bir güldür.

Güle derim ki bülbülünü kaybetme, ona iyi bak. Bülbülünü kaybeden güller, gönül vazolarında değil çöplüklerde yerini alır. Sanırım sen sormuyorsun bana, bülbül kim diye? Eğer soruyorsan söyleyeyim, erkeğindir. Sen de unutma, her erkek karısının yegane hânumânıdır.

Bağbana derim ki dikensiz gül olmaz. Amenna ama şu ana kadar dikenlerin temizlenmesi lazımdı. Hâlâ ete-tırnağa batan dikenleri varsa gülünüzün, temizlemeye devam.

Bağbana derim ki güle âşık olan bülbül zamansız ötmez. Ama bazı bülbüller var ki ne gülü bilir ne de ötmeyi. Öyleyse öğretmeye devam.

Son sözüm, başlangıçta olduğu gibi güle ve bülbüle birlikte: 'İki' idiniz 'bir' oldunuz; 'ben' idiniz 'biz' oldunuz. Farkında mısınız?

Ve dua faslı: Allah bahtınızı açık etsin, aranıza sevi koysun, bir yastıkta kocatsın, dünya-ukba bir ve beraber eylesin, rızasını yâr, rıdvanını yârân kılsın.

zaman