๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler( Aile Hayatı ) => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 05 Ağustos 2010, 18:20:02



Konu Başlığı: Evlat sahibi olmak için hırs gösterilmemeli
Gönderen: Sümeyye üzerinde 05 Ağustos 2010, 18:20:02
Evlat sahibi olmak için hırs gösterilmemeli






Yüce dinimize göre izdivacın en önemli hedeflerinden biri, Allah'ı hoşnut edecek ve Resûlullah'ın yüzünü güldürecek bir neslin yetiştirilmesidir

Kur'ân-ı Kerim'e ve hadis-i şeriflere bakıldığında, ekser nebîlerin ve sâlih kulların, aile kurmanın semeresi olarak tertemiz nesiller istedikleri ve hayırlı bir zürriyet talebiyle Cenâb-ı Hakk'a el açtıkları görülecektir

Resûl-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz'in, "Evlenin, çoğalın; zira ben, kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar ederim" hadis-i şerifi ve nikâhla alâkalı sâir tavsiyeleri de izdivaçla göz nuru bir neslin hedeflenmesi istikametindedir Şu kadar var ki, Kainatın Medâr-ı İftiharı'nın (aleyhissalatü vesselam) çoğalmasını istediği nesil, Allah indinde makbul olan, rıza-yı İlahî'yi kazanmaya teşne bulunan ve din-i mübîni hayatına hayat kılan bir nesildir Bu itibarla da, çocuklarının terbiyesi üzerinde hassasiyetle durabilecek ve onları İnsanlığın İftihar Tablosu'nu memnun edecek şekilde yetiştirebilecek şuurlu mü'minlerin çocuk istemelerinde bir beis yoktur

Aslında, çocuk, Cenâb-ı Hakk'ın bir nimetidir Eşler birbirine Allah'ın emaneti ve nimeti olduğu gibi, yuvanın meyvesi çocuk da bir emanet ve nimettir Dolayısıyla, fıtrat itibarıyla her nimete talip olan insanın Mevlâ-yı Müteâl'den çocuk nimetini istemesi de gayet tabiî ve fıtrîdirNe var ki, talebin keyfiyeti nimetin büyüklüğüne göre olmalıdır Mesela, hayat da bir nimettir; fakat Rehber-i Ekmel (aleyhi ekmelüttehâyâ) "Allah'ım, hayat benim için hayırlı ise beni yaşat; şayet vefatım daha hayırlı ise o zaman can emanetini al!" diye dua etmektedir Böylece bize, imandan sonra en büyük nimet sayılan hayat hakkında bile "hayırlı ise" kaydıyla dua etmemiz gerektiğini öğretmektedir

Sadece Allah'ın rızasına hırs gösterilmeli

Bu açıdan, iman ve onun semereleri olan yakîn, marifet, ihlas ve ihsan gibi doğrudan Allah'ın rızasıyla alâkalı hususların dışında hiçbir şey hırsla taleb edilmemelidir Cenâb-ı Hakk'ın rızasından ve o rızayı kazanmanın en önemli vesilesi olan Allah'ın yüce adını bir bayrak gibi dünyanın dört bir yanında dalgalandırmaktan başka hiçbir şey hırsla istenmemelidir Evet, sadece rıza-yı İlâhî hırs ölçüsünde arzu edilmeli ve bu mevzuda ne kadar olunabiliyorsa o kadar hırslı olunmalıdır Fakat, ne hayat, ne hayat arkadaşı, ne evlat ve ne de herhangi bir nimet Allah'ın hoşnutluğu ölçüsünde talep edilmemeli ve onlara Nâm-ı Celîl-i İlâhî'yi dünyaya duyurma nisbetinde bir kıymet verilmemelidirTalepte aşırı gitmenin insanın başına pek çok dertler açacağı hususlardan biri de anne-baba olma arzusudur Evlenme ve çocuk sahibi olma meselesi ihtiyaç ölçüsündeki bir talep çerçevesinde kalmalı; bu hususta aşırı gidilmemeli, "olmazsa olmaz" denilmemeli; izdivaç ve çocuk asla rıza-yı İlâhî ve i'lâ-yı kelimetullah gibi insan için zarurî ve hayatî olan mevzularla eşit tutulmamalıdır

Dinimize göre, diğer bütün nimetler gibi çocuk da Allah vergisidir Cenâb-ı Hak bu hususu şöyle beyan buyurmaktadır: "Göklerin ve yerin hâkimiyeti Allah'ındır O dilediğini yaratır Dilediğine kız evlat, dilediğine erkek evlat verir, yahut kızlı oğlanlı olarak her iki cinsten karma yapar Dilediğini de kısır bırakır O her şeyi mükemmel bilir, istediği her şeyi yapmaya kadîrdir" (Şûrâ 42/49-50) Evet, dilediğine erkek veya kız, tek ya da ikiz, üçüz, dördüz çocuk veren, dilediğini de kısır bırakan Hâlık-ı Kerim'dir Şu kadar var ki, Allah Teâlâ yarattığı her şeyi bazı esbâba bağladığı gibi, çocuğun dünyaya gelmesini de bir kısım sebep ve şartlara bağlamıştır Meşrû bir arzuyu gerçekleştirmek için uygun sebeplere sarılmakta ve sonra da Müsebbibü'l-Esbâb'a teveccüh edip ondan hayırlı neticeler istemekte bir sakınca yoktur

Öyle ki, teknik ve teknolojinin oldukça ilerlediği günümüzde, tabiî yoldan çocuğu olmayan aileler için istisnaî bir çözüm ve tedavi şekli de geliştirilmiştir Çok saygı duyduğum Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu'nun kıymetli üyeleri ve İslam âleminde sözü makbul olan bazı alimler, tüpte aşılama yoluyla çocuk sahibi olmakta dinen bir mahzur bulunmadığı hükmüne varmışlardır Genel kabul gören bu fetvaya göre; döllenmenin üç unsuru olan sperm, yumurta ve rahimin her üçü de nikâhlı çifte ait olursa, tüpte aşılama yoluyla çocuk sahibi olmak dinen mahzurlu değildir Şu kadar var ki, böyle bir uygulama, ancak normal yolla çocuk sahibi olamayan eşler için bir tedavi mahiyetindedir Bununla beraber, sunî döllenme ve tüp bebek tekniğinde bu şeklin dışına çıkılıp araya yabancı bir unsur sokulduğunda, yani sperm, yumurta ve rahimden biri evli çift dışındaki bir şahsa ait olduğunda bu uygulama da câiz olmamaktadır Binaenaleyh, sübjektif kulluk anlayışımdan ve bazı tereddütlerimden dolayı meseleye hemen "evet" diyemesem de, kanaat-i vicdaniye açısından bir problem yaşamayan insanların, hürmet ettiğim bir kurumun ve kıymetli ilim adamlarının fetva verdiği bu tedavi şeklini fiilî bir dua olarak görmelerine ve o yola başvurmalarına da itiraz etmeyeceğim

Ne var ki, bir kadın ve erkeğin, çocuklarının olmamasını büyük bir problem saymalarının ve bu hususta aşırı tehâlük göstermelerinin kulluk edebine yakışmadığını ifade etmeden de geçemeyeceğim Evet, duada büyük bir güç vardır; gönülden yapılan dua karşısında esbâb sukut ederMüsebbibü'l-esbab, isterse en olmayacak şeyleri oldurur ve dilediğine fevkalâdeden ihsanda bulunur Cenâb-ı Hak, evlat isteyen kimselerin samimi dualarına da icâbet edip onlara istedikleri çocuğu lutfedebilir Fakat, bu konudaki aşırı istek maksadın aksiyle tokat yemeye de sebebiyet verebilir Mesela, ısrarlı talep neticesinde öyle bir çocuk dünyaya gelir ki, âsî mi âsî, anarşist mi anarşist olur ve anne-baba için büyük bir hüzün sebebine dönüşür Hatta onlara, "Ah ölse de kurtulsak!" dedirtecek kadar şerli bir insan halini alır Bundan dolayı, kadın ve erkek, çocuklarının olmayışını hemen mutlak şer olarak görmemeli ve Allah Teâlâ'dan haklarında hayırlı olanı dilemelidirler

Ayrıca, Cenâb-ı Hakk'ın insanlar hakkında hususî muameleleri vardır Bunlar bir bakıma atâdır, yani hususî birer ihsan ve özel birer lütufturAtâ-i İlahî herhangi bir sebebe ve kanuna bağlı değildir Çocuk, bazı insanlara İlâhî bir atâ olduğu gibi, Allah Teâlâ'nın hayır murad ederek bir insana evlat vermemesi de bir bakıma onun için özel bir lütuftur Neyin hayırlı ve neyin şerli olduğunu sadece Allâmü'l-guyûb bilirBundan dolayıdır ki, hususiyle bu zamanda, bir kimse yanıma gelip de evladı olmadığından bahsedince ve çocuk talebini dile getirince, "Keşke bu meselede bu denli tehâlük göstermeseniz!" duygu ve düşüncesini içimden geçiririm Fakat o kişinin ruh haletini ölçtüğüm ve bu konuda şiddetli ısrarını hissettiğim zaman, kırılmaması ve moralinin bozulmaması için, "İnşaallah biz dua edelim, siz de Cenâb-ı Hakk'a teveccühte bulunun; Allah size sâlih evlat lutfetsin" demekle iktifa ederim


ÖZETLE

1- İzdivacın en önemli hedeflerinden biri, Allah'ı hoşnut edecek ve Resûlullah'ın yüzünü güldürecek bir neslin yetiştirilmesidir

2- Eşler birbirine Allah'ın emaneti ve nimeti olduğu gibi, yuvanın mevyesi çocuk da bir emanet ve nimettir

3- Bir evlat sahibi olma noktasındaki aşırı istek maksadın aksiyle tokat yemeye sebebiyet verebilir


Fethullah GÜLEN