๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler( Aile Hayatı ) => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 29 Eylül 2011, 00:31:03



Konu Başlığı: Çocuklarda yeme tutumu
Gönderen: Sefil üzerinde 29 Eylül 2011, 00:31:03
Çocuklarda yeme tutumu

Çocuklar sorunlarını, fazla yemek yeme ya da yememe, idrar kaçırma, tırnak yeme şeklinde ifade edebilirler.

Burada anne baba iyi bir gözlemci olmalı ve çocuğun meramını anlamalıdır. Çocuğun yemek yeme tutumu bir yerde aile içi iletişim şeklini yansıtabilir. Çocuk öfkesini kimi zaman aşırı yemek yiyerek kimi zaman da yemeyerek ifade edebilir. Bu çocuklar daha çok yemeği ağızlarında uzu süre tutabilirler, konuşarak oyalanırlar ve dolaşırlar. Eğer çocuğun iştahsızlığı herhangi bir sağlık sorununa bağlı değilse anne baba bunu aile içinde yaşanan bir soruna bağlayabilirler.
Anne babaya düşen görevler:

Anneler çocukları ne kadar yerlerse yesinler onların doyduğunu bir türlü kabul etmek istemezler. Oysa çocuk ihtiyacı olan şeyi bir şekilde sağlamaya çalışır ve açsa yemeğini yer. Bu nedenle anne baba çocuğu zorlamamalıdır.

Eğer çocuk yemiyorsa, anne baba ona "yemeğimizi yemek saatinde yiyoruz, eğer biraz sonra yemek istersen bulamayabilirsin" diye ifade etmeli ve aralarda yiyecek bir şeyler vermemelidirler.

Yemekten önce su ya da meyve suyu gibi içeçekler verilmemelidir.

Yemek saati çocuğa daha önceden haber verilmelidir. Bu şekilde çocuk oyuncaklarını toplayacak ve yemeğe vakit ayıracaktır.

Anne baba çocuğa yemek konusunda alternatif sunmalıdırlar. Hangi yemekten alırsın diye sormalı ve istediği yemekten vermelidirler.

Çocuk her konuda olduğu gibi sofra adabı konusunda da anne babayı örnek alırlar bu nedenle anne baba onlara doğru örnek olmalıdır.

Anne babalar, çocuğu hadi bakalım kim önce bitirecek gibi sözlerle yarış havasına sokmamalı, yemek saatinde çocuk aile bireyleriyle oturmalı ve yemeğini yemelidir.

Çocukların doyma süreleri daha kısa olduğundan anne baba çocuğa, hadi biraz daha ye diye baskı yapmamalıdırlar.

Mümkün olduğunca aile bireyleri sofraya birlikte oturmalı ve yemek saatlerini sevecen hale getirmelidirler.

Yemek konusunda ödül ve ya ceza mekanizması olmamalıdır. Bunu ileride çeşitli sakıncaları olabilir.

Çocuk sevmediği yiyeceklere zorlanmamalıdır.

Eğer, doktor, çocuğun kilosu boyu normal diyorsa, anne babanın kaygılanmasına gerek yok çocuk ihtiyacı olan besini alıyor demektir.
Aile intihara karşı kalkan oluyor

Araştırmalar, çevreyle iletişimi kopuk ve içe dönük kimselerin, aile ortamından uzakta yaşayanların intihar riskinin daha fazla olduğunu gösteriyor. Bu konuda açıklama yapan, Prof. Dr. İsmet Kırpınar, intihar vakalarının temelinde psiko-sosyal ve kültürel sorunların yattığını ifade ediyor ve sosyal hayattan kopuk bir hayat süren kimselerin, bekarların birinci sırada yer aldığı ifade ediliyor.

Prof. Kırkpınar, sağlıklı aile ortamının intihar vakalarının önüne geçmekte önemli bir kalkan olduğunu belirtiyor. Yani, güçlü aile yapılarının olduğu sosyal ortamlarda intihar veya intihara teşebbüs girişimi düşük oluyor. Bekar ve yalnız yaşayanlar ise birinci derecede risk grubunda yer alıyorlar. Bununla beraber, yalnız yaşayanlar, iletişime kapalı olanlar, sorunlarını yakınlarıyla paylaşamayanlar da bu kapsamda değerlendiriliyor. Aile kurumunun her gün biraz daha zayıflatılmaya çalışıldığı, yazılı ve görsel aygıtların, evlilik dışı ilişkileri gündemde tuttuğu günümüzde, insanlar henüz aile olmanın önemini kavramış değiller. Evliliği erteleyen kişiler ise her gün biraz daha yalnızlaşıyorlar. Oysa ailenin önemini ve bu ortamda sağlıklı nesillerin yetişebileceğini artık bütün dünya kabul ediyor.
İletişimde iki önemli nokta

İletişimde iki önemli nokta vardır. Bunlardan biri, karşımızdaki kişiye değer vermektir. İletişim halinde olduğumuz kişi kim olursa olsun saygı duymalı onu dinlemeli ve anlamaya çalışmalıyız. Ancak bu şekilde onunla iletişim kurabiliriz. Hazreti Peygamber konuşurken insanların sözünü kesmez, sadece karşısındaki kişiye başını çevirmekle kalmaz tamamen ona döner ve bu şekilde konuşurdu. Böylece muhatabı kendisine ve sözüne değer verildiğini bilirdi.

Kişi için güzel konuşmak kadar iyi bir dinleyici olmak da önemlidir. Bazı yerde konuşmak bazı yerde susmak ve dinlemek altın değerindedir. Bu nedenle hazreti Peygamber "Ya hayır söyle ya da sus" buyurmuştur.

İletişimde önemli olan bir diğer nokta ise, kişiyi değiştirmeye çalışmamak ve mümkün olduğunca yumuşak ve sevecen bir dil kullanmaktır. Gerek aile içi ilişkilerde gerekse, arkadaş eş dost ilişkilerinde makul ve yumuşak davranmak bir çok sorunun çözümüne vesile olabilir. Sevgili Peygamberimiz, Güzel söz sadakadır buyurarak, elden geldiğince iyi ve güzel söz söylemenin gerekliliğine vurgu yapmaktadır.

Söz vardır, en katı yürekleri dahi yumuşatır, söz vardır yıkar döker tahrib eder. Sözü yerinde zamanında ve maksadına uygun şekilde kullandığınızda nice yürekleri fethedebilirsiniz. Uzun sözün kısası Söz bir anahtartı ve bu anahtarı doğru kullananlar dünyada da ahrette de kazanırlar.

milli gazete