> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Diğer Yazılar > Çocuk ve Oyun
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Çocuk ve Oyun  (Okunma Sayısı 779 defa)
18 Ekim 2011, 21:52:38
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 18 Ekim 2011, 21:52:38 »



Çocuk ve Oyun


Ocak 2005 - 73.sayı

Ayşe İZCİ
kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.


Çocuklar niçin oyun oynar hiç düşündünüz mü? Yapacak başka işleri olmadığı için mi? Yoksa ayak altında dolanıp anne-babalarını lüzumsuz yere meşgul etmemek için mi? Elbette hayır! Oyun çocuk için gerçek bir ihtiyaçtır ve onun bedensel, psikolojik, sosyal ve zihinsel gelişimi açısından çok önemlidir.

Oyun oynamak çocukluk çağına özgü psikolojik, fizyolojik ve sosyal içerikli bir olgudur. Genellikle kendiliğinden doğan, içten, hür iradeye dayalı olarak ortaya çıkan oyun süreci çocuklar için neredeyse hayatî önem arzedecek kadar kıymetlidir.

Çocuğumuzun hasta veya hastalanmak üzere olduğunu onun durgunluğundan, yani oynama isteksizliğinden anlamaz mıyız? Keza ağır hastalıkların pençesine düşmüş yavrular, hastanelerde yetişkinlerin bile katlanmakta güçlük çektiği yoğun tedaviler esnasında buldukları ilk fırsatta oyun oynamaya çabalarlar. İyileşip, hastaneden kurtulduklarında doya doya oyun oynamayı hayal ederler. Ziyaretçileri onlara hediye olarak oyuncak götürürler.

Çocuğu olanlar bilir; bazen çocuklar kırk derece ateşle mücadele ederken, ateş düşürücü şurubun etkisiyle biraz olsun ferahladıklarında hemen gözleriyle oyuncaklarını ararlar. Hatta acil servislere oyuncaklarıyla giderler. Oyuncaklarıyla birlikte uyurlar. Neden acaba?

Oyuncak deyip geçilebilir mi?


Oyun sürecini irdelemeden önce, burada oyuncağın çocuklar için taşıdığı anlam üzerinde birkaç söz söylemek gerekir.

Oyuncak, adından da anlaşılacağı üzere çocukların oynamalarına yardımcı olmak üzere geliştirilmiş, kurgulanmış gerçek ya da hayalî işleve sahip araç ya da düzeneklerdir. Ne var ki bazı oyuncaklar çocukların gözünde bir oyun aleti olmanın ötesinde bir değere sahiptir. Oyuncağa atfedilen bu psikolojik anlam, oyuncağın maddi değerinden veya oyuncağın şeklinden- şemalinden tamamen bağımsızdır. Örneğin kırmızı oyuncak bir araba babayı sembolize ediyor olabilir. Anneannesinin hediye ettiği bir yumoşçuğa sarılarak uyurken, onun tatlı masallarını tekrar tekrar dinler gibi olur veya onun yumuşacık kucağındaymış gibi hissedebilir kendini. Çocuk, olumsuz duygularına bir çıkış noktası olarak da görebilir bir oyuncağını. En sevdiği bebeğini yere fırlatır ve der ki: “Altını ıslatmış!” Çocukların bir rafa kaldırdığı, çok özel anlarda oynadığı, dokunmaya imtina etttiği oyuncakları da vardır.

Velhasıl, elden düşürülmeyen veya oynanmayan oyuncakların bir çocuk için ne anlama geldiği, kişilere özgü ayrı bir anlatım konusudur. Öğrenci yurtlarında 20-25 yaşına gelmiş olup, hâlâ oyuncak bebeğiyle birlikte uyuyan kız çocuklarının varlığı ilginçtir.

Oyun hayatı, hayat oyunu


Bebekliğin ilk devrelerinden itibaren önce kendi basit hareketlerini tekrarlayarak oyuna dönüştüren çocuk, büyüdükçe daha karmaşık oyun süreçlerinin odağı ve müdavimi olur. Oyun çağını bebeklikle başlatmak mümkün, ancak bir üst sınır koymak kolay değildir. Büluğ çağıyla birlikte birey oyundan kopmaz, ancak daha az ilgilenir. Çünkü bu dönemde oyundan başka ilgilenilecek yeni keşiflerin peşindedir.

Bilirsiniz ki bazı insanlar kocaman olurlar ama bir çocuk gibi hep oyuna düşkün kalırlar. Çocukluklarında yeterince oynayamamışlar mıdır? Çok oynamışlardır da, yetişkin yaşamda da o çocuksu mutluluğu mu aramaktadırlar? Sıkıntılarıyla başetmeye mi çalışmaktadırlar yoksa yetişkin yaşamın getirdiği sorumluluklardan kaçmak isteyip çocukluklarına geri mi dönmektedirler; anlamak gerekir.

Oyun, çocuklar için o denli önemli bir ihtiyaçtır ki, ders çalışırken, yemeğini yerken, belki ağır bir iş yaparken, örneğin hamallık yaparken bile oyunsu bir tavır içine giriverirler.

Oyunla öğrenme


Zor konu ve soyut kavramların öğretiminde eğitimciler oyun süreçlerinden medet umarlar. Çünkü bilinir ki, çocuklar oyun oynarken üst düzeyde bir öğrenmeyi de gerçekleştirebilirler. Ama öğrenilen konular genelde yetişkinlerin istedikleri bilgiler değildir, oyunun bilgileridir. Çocuk, yetişkinlerin yönlendirmesiyle oynadığını, yani oyununa dışsal bir beklenti katıldığını hissettiği anda o etkinlik oyun vasfını yitirir.

Örneğin çocuğun zevk için kitap okuması ona bir oyun hazzı verir. Ancak öğretmeninin, “her gece yatmadan mutlaka yarım saat kitap okuyun” veya “on beş günde bir kitap okuyup özetini getirin” tarzındaki yönlendirmesiyle okunan kitaptan çocuklar oyun mutluluğu alamazlar. Bu şekilde kitap okumaya alıştırmaya çalışmak çocuklar için pek elverişli değildir. Onlara külfet gibi gelir, hatta okumaktan soğurlar.

“İki oğlum arasında 5-6 yaş fark vardır. İlk oğluma özenle kitaplar alıp masallar okudum, okumayı sevdirmeye çalıştım. Çok başarılı olduğum söylenemez! İkinci oğlumu yetiştirirken tesadüfen bir özelliğin farkına vardım; ona da masallar okuyordum. O kendi kendine oynarken, masallardaki bazı olay ve kahramanları oyunlarında kullanmaya çabalıyordu. Zamanla oğlumla birlikte masalları kendi oyuncaklarımızla tiyatro gibi yaşayarak oynamaya başladık. Oyuncak plastik köpeği oyunda Kırmızı Başlıklı Kız masalındaki kurt olabiliyordu, legolardan korkunç bir dev yapıyorduk veya cadının şatosunu inşa ediyorduk. Yerdeki halının yaprak desenlerinden oluşan şakacıktan ormanımızda çığlıklar atıyorduk, bazen masalı istediğimiz gibi değiştiriyorduk. Oğlum çok eğleniyordu. Henüz okul yaşına gelmeden okuyabilmek için büyük bir istek duymaya başladı. Okuyamadığı için eksiklik duyuyordu. Zamanla bir kitap kurduna dönüştü neredeyse. Çok okuyan, severek okuyan, hızlı okuyan ve yaşına göre kelime hazinesi geniş bir birey haline geldi. Yıllar sonra küçüklüğünü hatırlarken, okuduğumuz değil “oynadığımız” masalları ve oynarken yaşadığı mutluluğu unutamadığını ifade ediyor.”

Oyunlar, oyuncaklı veya oyuncaksız, tek başına veya arkadaş ile oynanabilir. Her halükârda oyunun çocuklar açısından bir çok işlevi vardır. Bu işlevlerin çocuğun ruh ve beden sağlığı için ne denli önemli olduğunun farkına özellikle anneler varmış olsalardı, her gün yerleri defalarca cilalamayı bir tarafa bırakıp çocuklarıyla oyun oynarlardı. Çocukların evde oyuncaklarını özgürce yaymalarına izin verirlerdi, kızmazlardı ve onlarla bizzat kendileri de oynarlardı.

Çocuğun oyuncağa olduğu kadar arkadaşa da ihtiyacı vardır. Bilinir ki çocuklar bir arkadaş buldukları zaman oyuncağa ihtiyaç duymayabilirler. Ne onları sokağa salıvermek ne de oyuncak odasına hapsetmek oyunun işlevlerini yerine getiremez.

Çocuğun kişiliğinin aynası


Çocuk oyunları yaşa ve cinsiyete bağlı olarak çeşitlilik gösterebilir. Bununla birlikte çocuklar karma oyunlar oynamaktan da hoşlanırlar. Yaş itibarıyla sürekli olarak ya hep kendinden büyüklerle veya hep kendinden küçüklerle oynama temayülü gösteren, yaşıtlarıyla uyumlu bir şekilde oynayamayan çocuklar da vardır. Burada ilk akla gelen etmen zekâ seviyesidir. Yani çocuğun yaşıtlarından üstün veya düşük zekâ seviyesine sahip olduğu kanaatine varılır. Doğruluk payı olmakla birlikte, en az zekâ kadar kayda değer bir faktör de çocuğun sosyal olgunluk düzeyidir. Erken yaşlardan itibaren yaşıtlarıyla birlikte olma ve oynama fırsatını bulamamış çocuklar veya oynarken sürekli büyüklerin müdahalesine maruz kalmış çocuklar, yaşıtlarıyla sağlıklı iletişim kurmada, kendini ortaya koymada ve paylaşmada zorlanırlar.

Şöyle örneklere rastlamak mümkün: Annesi çalıştığı için torununa bakmakta olan anneanne, çocukla ilgilenmede zorlandığı veya sıkıldığı zamanlarda konu-komşudan çocuğa arkadaş çağırır. Genellikle gelir düzeyi düşük seviyeden tercih edilen bu “ısmarlama” arkadaşa küçük bir hediye de verilir, oyunları da denetlenir. Bu çocuk, oynamak durumunda kaldığı bu çocuğun kapris ve şımarıklıklarına göz yummak zorunda kalır.

Oysa gerçek bir oyun ortamında çocuklar bu gibi istenmeyen tavırlar karşısında birbirlerine oldukça tahammülsüzdürler. Sık sık tartışırlar, küsüşürler veya kavga ederler. Büyükleri tarafından kural konulmayan, fazla hoşgörüyle büyütülmüş, sülalenin tek vârisi, beş kız kardeşten sonra doğmuş erkek çocuk gibi ünvanları olan çocuklar bu açıdan şansızdırlar. Şişirilmiş benlikler, bir dediği iki edilmeyen bu çocuklar yaşıtlarıyla oynamakta oldukça zorlanırlar. Bunun aksi de olabilir; ailesi ve sosyal çevresi tarafından özgüveni desteklenmemiş çocuklar da yaşıtlarının oyunlarına katılmada oldukça çekingen davranabilirler.

Çocukların oyun süreçleri gözlemlenerek onların ihtiyaçları, sorunları, özlemleri, korkuları, istekleri, kişilik özellikleri vs. hakkında tanımlamalar yapmak mümkündür. Çocuğun ileriki yaşamını önemli derecede etkileyecek, özel eğitim ve klinik destek almasını gerektirecek bir takım doğuştan gelen kişilik farklılıkları ve davranış bozuklukları çocuğun oyun ortamındaki tepkileri gözlemlenerek teşhis edilebilir. Hiperaktif ve atak çocuklar buna örnek gösterilebilir.

Bir tedavi yöntemi

Grupla veya tek başına, içsel derinliği olan, bir güven ortamında doğal veya yapay cereyan eden oyun süreçlerinden tedavi maksadıyla da yararlanılmaktadır. Özellikle saplantı şeklindeki korkuların giderilmesi oyun yoluyla gerçekleştirilebilmektedir. Oyun sürecinde yer alan rol denemeleri, hayal ve fantaziler sayesinde çocuk kendi kendine psikolojik sağaltım yapmış olur. Mesela hemşire rolüne girerek iğne yapar. Bilinçaltı korkularını oyunda bilince çıkararak onlarla yüzleşir ve onlardan kurtulmayı dener.

“Beş yaşındaki kızım iğneden ve aşı olmaktan çok korkuyordu. Aşı yapılacağı endişesiyle asla okula gitmek istemiyordu. Tanıştığı her çocuğa “sizin...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Çocuk ve Oyun
« Posted on: 29 Mart 2024, 02:33:32 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Çocuk ve Oyun rüya tabiri,Çocuk ve Oyun mekke canlı, Çocuk ve Oyun kabe canlı yayın, Çocuk ve Oyun Üç boyutlu kuran oku Çocuk ve Oyun kuran ı kerim, Çocuk ve Oyun peygamber kıssaları,Çocuk ve Oyun ilitam ders soruları, Çocuk ve Oyunönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes