๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler( Aile Hayatı ) => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 04 Aralık 2010, 16:15:52



Konu Başlığı: Çocuk eğitimine giriş kapısı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 04 Aralık 2010, 16:15:52
  Çocuk Eğitimine Giriş Kapısı


Son zamanlarda İslami hassasiyeti ön planda tutan insanların gerek bireysel, gerekse kurumsal olarak çocuk eğitimi ile ilgili faaliyetlerine ağırlık verdiğini görüyor ve buna bağlı olarak eğitim faaliyetlerinde kullanılan kitap, dergi, araç-gereç ve diğer materyallerin sayısında ciddi ölçüde bir artışın olduğunu gözlemliyoruz. ‘Karakter eğitimi’ adı altında yapılan bu çalışmaların genellikle kreş, dernek, ana sınıfı ve ya ev ortamlarının kullanılarak yapıldığına şahit oluyoruz. Elbette bu çalışmaların, ailenin ve özellikle çocuğun korunması, iyi ve erdemli bir toplumun oluşması açısından yeterli olduğunu söylememiz mümkün değildir.
Çocuğu merkeze alan, onun ruhsal ve zihinsel algısına hitap eden faaliyetlerin adı ister çocuk eğitimi olsun, ister çocuk terbiyesi olsun, isterse karakter eğitimi olsun, her şeyden önce bu faaliyetlerin her türlü aşaması Müslüman bir toplumun inşası açısından Allahın emri, Peygamberin sünneti olduğunu unutmamamız gerekiyor.
Yazımızın da konusu ve başlığı olan ‘çocuk eğitimine giriş kapısı’nın ne olduğunu ve nasıl açılabileceğini, bununla beraber çocuk eğitiminin ne zaman başlaması gerektiğini bilmemiz, bunları yaparken de zihnimizde bir çocuk algısı oluşturmamız gerekiyor.
Meselesi büyük olan çocuğa dair herhangi bir şey söylemek durumunda kaldığımızda, öncelikle onu bize bahşeden yüce Allah’ın kitabına ve Resulünün hadislerine bakmak durumundayız. Çocuğa Kur’an ve hadisler ışığında baktığımız zaman ancak ona bir anlam ve felsefi derinlik kazandırabilir ve Müslüman zihnimizde bir çocuk tasavvuru oluşturabiliriz.
İslam medeniyetinin kaynağı olan kitap ve sünnetten beslenen bir çocuk tasavvuruna sahip olmalıyız ki çocuk nesne olmaktan çıkıp özne olabilsin. Çünkü biz iyiliği emredip kötülükten nehyetme görevi olan ve bu dünyayı imar edip güzelleştirmeye çalışan mü’minleriz.
 
 KURAN’DA ÇOCUK
 
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim çocukla ilgili meselelere bilinenin aksine oldukça geniş yer vermiştir. Bu meseleler doğrudan ve tek bir kelime üzerinden açıklanmamış, bilakis dolaylı anlatımlarla ve çeşitli anlamlara gelen kelimelerle çocuk konusu ele alınmıştır.
Prof. Dr. İbrahim Canan, ‘Kur’an’da Çocuk’ isimli kitabında ‘Kur’an’da diğer manaları yanında ‘’çocuk’’ manasına gelen ve Kur’an’da bu şekilde bulunan yahut kullanıldığı yer ve üslup itibariyle buluğa ermeyen çocuğun kastedildiği kelimelerin mevcut olduğundan bahsediyor. Bunların sayısı oldukça fazla olduğu gibi tekrarları da dikkat çekecek kadar çok olduğunu belirtmiş, Kuran’da geçen ve çocuk manasına gelen kelimeleri şu şekilde tasnif etmiştir.
İbn: Bu kelime oğul manasına gelir. Ebeveyne nisbetle evladı ifade eder ve Kur’an’da 172 yerde, veled: çocuk kelimesinin karşılığıdır,kız ve erkek evladı ifade eder ve aynı kökten olmak üzere Kur’an’da 112 yerde, zürriyet: Çocuk manasına da gelen bu kelime Kur’an’da 32 yerde geçmektedir. Yetim: Çocukla ilgili meselede bu kelime kullanılmıştır Kur’an’da 23 yerde, gulam: Buluğa ermemiş çocuk hizmetçi anlamında da kullanılan bu kelime 13 yerde, zeker: Erkek çocuk manasında da kullanılan bu kelime Kur’an’da 6 yerde, ünsa: Kız çocuk manasında Kur’an’da 16 yerde, sağir: Küçük çocuk manasına gelen Sağir Kur’an’da 1 yerde geçmektedir. Hafede: Torun manasına gelen bu kelime Kur’an’da 1 yerde, ecinne: Anne karnındaki çocuk, cenin manasına gelen bu kelime Kur’an’da 14 yerde, ehl: Kur’an’da 127 yerde geçse de, aile manasında kullanılışı 15 yerde, al: Aile manasında kullanılan bu kelime de Kur’an’da 26 yerde, mehd: Beşik anlamında kullanılmıştır ve Kur’an’da 5 yerde geçmektedir. Rada: Çocuğu emzirmek manasındadır Kur’an’da rada kökünden gelen muhtelif kelimelerin sayısı 11 dir. Ed’iya: Evlatlık manasında kullanılmıştır Kur’an’da 2 yerde, rebaib: Üvey kız manasına gelen bu kelime 1 yerde, ebb: Evladı hatıra getiren baba anlamındadır. Kur’an’da muhtelif kullanışlarıyla 143 yerde, ümm: Evladı hatırlatan anne anlamında kullanılmıştır Kur’an’da 29 yerde geçmektedir. Rabb: Çocuklarla ilgili en mühim fiillerden bir olan terbiye fiilini hatırlatan bu kelime ile alakalı diğer kelimeler Kur’an’da 979 kez tekrar edilmiştir.
 
         AİLE OLMADAN ÇOCUK OLMAZ,
         AİLE EĞİTİMİ OLMADAN ÇOCUK EĞİTİMİ OLMAZ
 
Bu kadar çok kelimeyle çocuğa değinen Kur’an ayetlerini incelediğimizde gördüğümüz şudur ki çocuk denildiğinde anne ve babadan oluşan bir aile ile muhatap olmaktayız. Bu nedenle çocuk eğitimi veya Kur’an-i tabirle çocuk terbiyesi tek başına ele alınacak bir husus değildir.
Yazımızın başlığı olan çocuk eğitimine giriş ancak aile eğitimine girişi sağladıktan sonra girebileceğimiz bir kapı olacaktır bizim için. Zaten çocuk dediğimiz şey gökten zembille inen veya leyleklerin getirip kapımıza bırakıp gittiği bir insan yavrusu değildir. Çocuk deyince ilk aklımıza gelen hususlardan biri ve en önemlisi ailedir. Nikâh dediğimiz şey de, mümin bir kadınla mümin bir erkeğin nefislerini haramdan korumak için hayatlarını birleştirmeleridir.
Bu önemli fiil ayette şu şekilde dile getirilir. Ey müminler müşrik kadınlarla onlar iman edinceye kadar evlenmeyin. İman eden bir cariye, hoşunuza gitmese de putperest bir kadından daha iyidir. İman edinceye kadar puta tapan erkeklerle, mümin kadınları evlendirmeyin. (Bakara 221) Evlenme imkânı bulamayanlar için Kur’an başka bir öneride bulunmaktadır. Evlenemeyenler, Allah kendilerini lütfü ile zenginleştirinceye kadar İffetli kalsınlar. (Nur suresi 33)
Hz. Âdem hariç her çocuk bir anne ve babadan meydana gelmiştir. Bir de Hz. İsa’nın durumu müstesna. İslam anlayışına göre nikâh yani evlenmekten maksat çocuk sahibi olmak ve neslin devamını sağlamaktır. Evliliğin asli gayesinden uzaklaşmamak adına Allah Kur’an’da şöyle buyurur. Kadınlarınız sizin tarlanızdır, tarlaya istediğiniz gibi varın, kendiniz için önden iyi ameller gönderin. Bir kısım âlimler önden gönderilecek iyi amellerden kastedilen şeyin hayırlı evlatlar olduğunu anlamışlardır. Bu konu Hz. Peygamberin bir hadisinde şöyle zikredilmektedir. Ebu Hureyre (ra)'den rivayet edildiğine göre, Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat."(Müslim- vasiyet)
Şimdi bu ayet ve hadis bu kadar açık bir şekilde karşımızda dururken günümüz Müslümanlarının özellikle evlilik çağına gelmiş genç kızlarımız ve genç erkeklerimizin nasıl bir evlilik hayal ettiklerini merak ediyor ve hayal ettikleri evliliklerin sonuçlarını görmemiz açısından sorgulanmaya değer görüyorum. Bir defa günümüzde evlenme ortalama yaşı neden bu kadar yükseldi bunu sorgulamamamız gerekiyor. Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü, ülkemizde evlenme yaş ortalamasının seyri hakkında şu çarpıcı ve bir o kadar da düşündürücü bilgiyi veriyor: 30–44 yaş arasında evlenen damat sayısı 1998'den 2005'e kadar geçen 7 yıllık sürede yüzde 70,5 arttı. Aynı dönemde 30–44 yaş arasında dünya evine giren gelin sayısı ise yüzde 75,4 oranında yükseldi. Son yılların rakamlarıyla birlikte bu oranın daha da artacağı belirtiliyor.
Dedelerimiz 15–18 yaş arasında evlenmişlerdi. Anne ve babalarımız 18–20 yaşlarında evlenmişler. Bizler 20–25 yaş arasında evlendik. Fakat günümüzde otuz yaşını doldurmuş bekâr gençlerin çoğunlukta olması ve bu durumun sadece büyük kentlerde değil kırsal kesimlerde de görülmesi artık evlilik müessessinin dini kaygılarla tesis edilmediğini ortaya koymaktadır. Evlilik yaşının yükselmesinin sosyolojik, ekonomik, kültürel izahı yapılabilir ama yapılan bütün izahlar İslam’ın öngördüğü evlilik anlayışına uygun düşmeyecektir.
Uygun düşmediği için aile yapısı, şiddetli geçimsizlikler ve boşanmalarla büyük yara almaktadır. Evlilik ortalama yaşının otuzlara dayanmasına rağmen üstüne üstlük bir de evlenmek isteyen erkeklerin eş seçimindeki tercihleri arasında Allah’ın ve Peygamberin ölçülerinin olmaması durumu daha da vahim hale getirmektedir. Son zamanlarda İslami hassasiyeti bulunan genç erkeklerin, evleneceği kızların çalışan olmalarını tercih etmeleri tam anlamıyla bir zihin kaymasını ve modern hayata uygun bir yaşam sürme arzu ve isteklerinin olduğunu gösteriyor.
Modern hayat, gençlerin geç evlenmelerini öngörüyor. Öncelikle bir sevgili bulmalarını sonra bu sevgiliyle uzun bir süre birbirlerini daha yakından tanıma gibi masum bir gerekçeyle beraber olmalarını, flört etmelerini daha sonra anlaşabilirlerse evlenmeleri gerektiğini öğütlüyor. Maalesef Muhafazakâr aileler ve çocukları da bu öğütlerin etkisi altında kalmaktadırlar. Evlilik çağı gelmiş veya gelmemiş çoğu gencin gizli veya aşikâr duygusal veya tensel, internet, cep telefonu aracılığıyla ve bizzat buluşmalar gerçekleştirerek flört ettiği birer sevgilileri bulunmaktadır. Büyük şehrin parklarında ve cafelerinde bunlara şahit olabilirsiniz. Günümüzde aile kurumun karşı karşıya kaldığı en büyük tehlike, evlenme yaşının otuz kırklara kadar yükselmesine rağmen, kız erkek ilişkilerinin, buna bağlı olarak sevgili olma, buna bağlı olarak flört etme, buna bağlı olarak cinselliğin ve buna bağlı olarak gayri meşru ilişki yaşının ve toplamda ahlaksızlık yaşının ilköğretim yaşlarına kadar düşmesidir. Bunun en büyük sorumlusu da başta ailelerdir. Çocuklarını geleceğe hazırlamakla sorumlu anne babalar maalesef bu sorumluluklarını yerine getirmedikleri gibi çocuklarını ateşe atmaktadırlar. Buradaki geleceğe hazırlamaktaki kastımız onların ahiretleridir. Şimdi kendimize soralım, bu toplumun büyük ekseriyeti, çocuklarının geleceğini düşünmek adına ahretine mi yatırım yapıyor ve bunun kaygısını taşıyor yoksa iyi bir iş kurmak için iyi bir okul kazanmaları adına onu dershaneden dershaneye göndererek bu sorumluluğunu yerine getirdiğine mi inanıyor?
Günümüzde kaç tane aile, kaç tane genç ve kaç tane yeni evlenen genç çift Allah Resulünün; ‘Evlenin ve çocuk sahibi olun, ben kıyamet günü ümmetimin çokluğu ile diğer ümmetlere karşı övüneceğim’ hadisini hatırlıyorlar ve bu hadisin ne manaya geldiği üzerinde kafa yoruyorlar. Yoksa genç anne-baba adayları çocuk yapmak yerine, kariyer yapmayı mı tercih ediyorlar?
Çocuk eğitimi ile ilgili denir ya, çocuk eğitimi ana rahminde başlar. Hayır, daha ötesi çocuk eğitimi ana rahminde değil eş seçiminde başlamalı. Neslin ve ümmetin hayırlı çocuklarla devam etmesi ve geleceğin yeniden inşa edilmesi için bu önemlidir. Bu sebeple iyi evlatlar için iyi eşler seçmemiz gerekiyor.
 
EĞİTİM DİLE DÜŞTÜ TERBİYE UNUTULDU
 
Son zamanlarda her sınıftan insanın ağzında sakız olan bir deyim var; eğitim şart. Adam ahlaksızlık yapıyor, dilinden eğitimi düşürmüyor. Önce Eğitim diyor. Toplumun kahir ekseriyeti ise çocuk eğitimini okul öncesi, kreş anasınıfı ve sekiz yıllık zorunlu okul eğitimi olarak algılıyor. Yine toplumun büyük çoğunluğu eğitim kurumları denildiğinde milli eğitimin okullarını esas alıyor. Onlara göre çocuk büyüyüp okul çağına geldiğinde, okula giderek eğitim ve öğretimine başlar. Üniversite mezunu kültür, sanat, bilim eğitimi almış nice insanın bu ülkede katliamlar yapabildiğine, hunharca cinayetler işleyebildiğine, her türlü kötülüğü ve azgınlığı yapabildiğine şahit oluyorsak, adına eğitim denilen çarpık ve ne işe yaradığı bilinmeyen bu sistemin çocuklarımızın ruhsal dengesini bozduğunu ve tek tip insanlar olarak hayata hazırladığını aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor.
Oysa çocuk eğitimi dediğimiz şey yaratılmışların en şereflisi olan ve en güzel biçimde yaratılan ve dünyaya bir imtihan için gönderilen insan yavrusunun öncelikle anne-baba tarafından fıtrata uygun bir biçimde yetiştirilmesi faaliyetidir. Bu fıtrata uygun çocuk yetiştirme faaliyeti yani eğitimi, elbette ki yetkin ve eğitimli anne babalar tarafından verilmelidir. Bu nedenle, bir ironi olarak diyoruz ki çocuk eğitimi yoktur, önce anne-baba eğitimi vardır. Çocuğun ruhsal, fiziksel, zihinsel, sosyal, sanatsal tüm eğitimini bir bütün olarak ele almalı, hayata ve geleceğe ona göre hazırlamalıyız.
Dikkat ederseniz burada dini bir eğitimden özellikle bahsetmedim çünkü Müslüman bir anne-babanın, çocuğunu din üzerine yetiştirmek mecburiyeti vardır. Onun sosyal, kültürel, zihinsel ve ruhsal gelişimini İslam dininin esaslarına göre dizayn etmek durumundadır. Allah’ın emri Peygamberin kavli ile evlenen iki kişi nasıl olurda Allah’ın kendilerine bir ikram olarak verdiği çocuklarını Allah’tan uzak bir şekilde eğitmeye ve yetiştirmeye cüret edebilir? Nasıl o çocuğun Allah ile bağını kesebilir? İşte bu sebeple evlilik öncesinde çocuk eğitiminin kapısını aralamalıyız.

 

Mustafa Ökkeş Evren