๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler( Aile Hayatı ) => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 13 Mart 2012, 03:28:28



Konu Başlığı: Çocuğa sınır koymak gerekir
Gönderen: Sefil üzerinde 13 Mart 2012, 03:28:28
Çocuğa sınır koymak gerekir

Çocuklarda dürtü kontrolü olmadığından sınır tanımazlar. Çocuk yaptığı şeyin sonucuna odaklanamaz. Bu noktada anne devreye girer ve çocuğa neleri yapıp neleri yapamayacağını öğretir.

Sınırlar, çocuğun hayatını düzenlediği gibi, onu yaşama hazırlar. Bu sayede çocuk sosyal aidiyet güvenirlik ve kendine özgü olmayı öğrenir.

Aile içinde disipline edilmemiş, sınırlarını bilmeyen çocuklar ise, çevreye uyum sağlamakta zorlanırlar.
ÇİZİLMİŞ SINIRLAR OLMALIDIR

Çocuk sınırlarını bildiğinde dış dünyaya daha rahat uyum sağlar.

Çocuk kendine ait bir varlığının olduğunu öğrenir

Çocuk kendi haklarını koruduğu gibi başkalarının haklarını da korumayı öğrenir

Çocuk davranışlarından sorumlu olduğunu bilir

Anne babalar kendi hayatlarındaki eksikliği çocuklarının her istediğini yaparak telafi yoluna gidiyorlar. Oysa bu çocuklar ileriki yaşlarında tutarsız ve disiplinsiz bir hayat yaşıyorlar. Yani aile burada çocuğa farkında olmadan zarar veriyor.

Aile üç yaşından itibaren çocuğa sınır koymaya başlamalıdırlar.

Çocuklara sınırlamalar getirilirken şunları dikkate almalıyız:

Anne baba çocuğa bazı şeyleri niçin yapamayacağını anlayacağı tarzda açıklamalıdırlar.

Anlaşılabilir sınırlar koymak gerekir. Mesela anne çocuğa, akşam belli bir saatte yatması gerektiğini ifade etmeli ve bunun faydalarını ve zararlarını anlatmalıdır.

Anne baba kendi hayatlarıyla çocuğa örnek olmalıdırlar.

Aile çocuğa sınır koyarken istikrarlı olmalıdırlar ancak bazı durumlarda kuralları esnetebilmelidirler.

Çocuk kurallara uyduğunda ödüllendirilmelidir.
İlişkilerde kadın erkek farkı

Kadınlar daha çok, duyguların yoğun yaşandığı, sözel ifadenin kuvvetli olduğu sağ beyini kullanırken, erkekler problem çözme, çözüme odaklanma fonksiyonlarıyla ön plana çıkan sol beyinle hareket ederler. Bu iki fark kadınla erkek ilişkilerini de etkiliyor.

Zira sağ beynini kullanan kadın, duygularının anlaşılmasını, iletişim kurabilmeyi, paylaşmayı herşeyden daha çok önemsiyor. Mesala erkek işten eve geliyor, zihni dağınık, işle ilgili sorunları var. Biraz da olsa zihnini dinlendirmek için, televizyonu açıyor ve evdekilerle pek konuşmadan film seyretmeye başlıyor, bu onun dünyasında normal bir durum. Kadın bu duruma bir anlam veremiyor, çünkü o yapısal farklılığından dolayı, konuşmak, sorunları varsa paylaşmak istiyor. Yani kadın olaya duygularının penceresinden bakarak, kocasının kendisini anlamadığını düşünüyor ve eleştiriyor, erkek ise buna hiçbir anlam veremediğinden eşini incitmeye başlıyor. Çünkü o yapısı gereği hayatında bir sorun göremiyor.
ÇATIŞMANIN NEDENİ

Aile içi çatışmada, kadın erkeği, erkek de kadını anlamıyor, tanımıyor. Her iki taraf da olayı kendi dünyasından anlamaya ve yorumlamaya çalışıyor. Oysa erkek kadının doğasını tanısa, kadın da erkeği tanısa bu doğrultuda bilinçli bir iletişim modeli benimsenecek olası bir tartışmanın önüne geçilmiş olacak. Fakat bunun için kadın ve erkeğin birbirilerini tanımaları ve hoşgörüyle yaklaşmaları gerekir.

Kadının ilişkilerindeki beklentileri duygular üzerine kuruluyor:
Yapısal farklılıkları dikkate almalıyız

Kadın anlaşılmak, onaylanmak ister

İletişim kurmak konuşmak ister

Gün içinde olup bitenleri eşiyle paylaşmak ister

Hediye almaktan hoşlanır

İltifattan hoşlanır

Erkeğin dünyasında ise, teknolojik aygıtlar önemli yer tutuyor

Erkek, elektronik araçlarla ilgilenmekten hoşlanır

İnternetle meşgul olmaktan hoşlanır

Konuşmayı pek sevmez

Sorunların dillendirilmesinden hoşlanmaz

Kadınla erkek doğal yapısı gereği bazı farklılıklar taşısalar da ideal olan, kadın ve erkeğin, sağ ve sol beyinlerini dengeli bir şekilde kullanabilmeleridir. Böyle olduğu takdirde aile içinde başarılı iletişim kurmaları ve birbirlerini anlamaları mümkün olabilir.
Obezite, kanseri tetikliyor!

İzmir'de Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı'nın gerçekleştirdiği 10'uncu Sağlık Halk Kongresi'nde, obezite kanser ilişkisine dikkat çekildi, "obezitenin kanseri tetiklediğine" vurgu yapıldı. Obezite ve kanser ilişkisini göğüs kanseri açısından ele alan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Rasih Yılmaz, hormon sistemi hastalıklarından olan göğüs kanserinde obezitenin önemli bir yer tuttuğunu söyledi.

Prof. Dr. Yılmaz, "Karın bölgesinde biriken yağlar meme kanserini 2 ila 4 kat artırmaktadır. Vücutta meme kanseri riskini tetikleyen en önemli sebep leptindir. Leptin yağ dokusunda sentez edilir. Bunun tersine adiponektin, hücre çoğalmasını engeller ve meme kanseri riskini azaltır. Bir obezde meme kanseri tespit edilirse, kanser ileri seviyedir ve vücudun belli yerlerine sıçrama olasılığı yüksek ve de hızlıdır" dedi. Obezite ve kolon kanseri (kalın bağırsak kanseri) konusunda açıklamalarda bulunan Prof.Dr. Ömer Özütemiz, dünya genelinde erkek ölümlerinin yüzde 14'ünü, kadın ölümlerinin ise yüzde 20'sini kanserin oluşturduğuna dikkat çekti.

milli gazete