๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler( Aile Hayatı ) => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 22 Mayıs 2012, 04:38:13



Konu Başlığı: Çalışan kadınlar
Gönderen: Sefil üzerinde 22 Mayıs 2012, 04:38:13
Çalışan kadınlar

Kapitalizmle birlikte kadın evinden ve çocuğundan koparılmıştır.

Çalışan kadınlar, ağır iş ortamında fiziksel ve ruhsal yorgunluğa maruz kalmaktadır.

İş hayatında emeğini alamayan kadın, hakkını talep edecek bir merci bulamıyor

Çocuklarından uzaklaşan kadın, onlara yeterince vakit ayıramıyor

0-3 yaş çocuk için önemli bir dönemdir. Hiç olmazsa bu dönem anne koşulları çocuğuna uygun tarzda düzenlemeli ve bebeğin bakımını kendisi üstlenmelidir.
Çocuğundan koparılan anneler

Kapitalizm, evin maddi sorumluluğunu kadın ve erkeğe yüklüyor. Bebeğini evinde bırakıp sabahın erken bir saatinde dışarı çıkan kadın ise, kendini suçlu hissediyor. Anne çalışıyor ama aklı bütün gün bebeğinde kalıyor. Annenin motivayonu düşüyor.

Çalışan anneler çocuklarına vakit ayıramadıklarını düşündüklerinden kendilerini suçluyorlar.

Bu da çocuğa daha tölaranslı davranmalarına ve disiplin konusunda çeşitli sorunların ortaya çıkmasına neden oluyor. Anne çalışmak zorunda ise kendini suçlamak yerine kalan vaktini çocuğuyla geçirmelidir. Anne hafta sonları çocuğunun bakımını öncelemeli ve çocukla nitelikli vakit geçirmelidir.
Çocuklarına ulaşamayan anneler

Çalışan annelerin çocuklarına yeterince vakit ayıramadıklarını biliyoruz. Ancak evinde olduğu halde çocuğa ulaşamayan annelerimiz de var. Anne fiziksel olarak çocuğun yanında yer alıyor ama onunla konuşmuyor iletişim kuramıyor ve onun duygularını anlayamıyor. Bu çocuklar da çalışan annelerin çocuklarıyla aynı kaderi yaşıyorlar.
Büyük annelerin desteği önemli

Anne çalışmakla yükümlü ise, çocuğunu büyük anneye bırakabilir. Büyük ebeveynlerin çocukların gelişim süreçlerine katkıları büyüktür. Onlar bir yandan kültür aktarımı yaparken diğer taraftan torunlarını sevgi ve şefkatle beslerler. Özellikle bizim toplumumuzda aile bağları kuvvetlidir ve büyük anneler torunlarının bakımını severek üstlenirler.

Anne çalışmak zorunda ise, çocuğu mümkünse akrabalık bağı olan birine bırakmalıdır.

Anne bebeğini bir bakıcıya bırakmak zorunda ise bakıcının şefkatli, çocuğun gelişim özelliklerini bilen ve çocukları seven biri olmasını dikkate almalıdır.
Bakıcıda aranacak özellikler

Mümkünse bebek kendi evinde bakılmalıdır.

Bakıcının anne olması daha uygun olur

Temiz düzenli ve sorumluluk sahibi olması gerekir

Sabırlı ve insansever olması gerekir.

Çevreyle ilişkilerimiz

İnsan bazen yalnız kalmak isteyebilir. Ancak bu, sürekli hale geldiğinde kişi kendine yabancılaşır. Bu tür kopukluklarda daha derinde ve varoluş temelinden kaynaklanan bir kaçış ve uzaklaşma vardır. İnsan aileden, çevreden ve kendinden yavaş yavaş kopmaya başlar ve yaşadığı dünyayı bir bütün olarak içselleştirir ve bu dünyadan koptuğunda aslında kendinden de kopmuştur.

Çevre ile ilişkilerimiz: Yaşadığımız çevreyle aramızda bir bağ kurulur. Alıştığımız bildiğimiz çevreden koptuğumuzda bir burukluk yaşarız. Çünkü eşyalarla da aramızda gizil bir bağ vardır.

İnsanlarla ilişkilerimiz: Konuşma, ilişki kurma ihtiyacımız yemek içmek kadar gereklidir. Kişinin gündelik hayatında sürdürdüğü ilişkilerinde bu gereksinim karşılanmaktadır.

Kendimizle ilişkilerimiz: Kendimizle ilişkilerimiz kendimizi sevip sevmediğimizle alakalı bir durumdur.
Üç kadından biri şiddet görüyor

Moskova, "Anna Şiddeti Önleme Ulusal Merkezi'nin" yayınladığı rapora göre Rusya'da kadınların üçte biri şiddet görüyor, ancak aileyi korumak için buna katlanıyor. Ayrıca her yıl 14 bin kadın şiddete bağlı olarak hayatını kaybediyor. Bu konuda çalışmalarını sürdüren merkez raporda, kadınların aile içi şiddete maruz kaldığını fakat kadınların aile ilişkilerini sürdürebilmek için şiddete göz yumduğunu gösteriyor.

Uluslararası Af Örgütü'nün 2005'te yayınladığı rapora göre ise Rusya'da evli kadınların yüzde 75'i fiziki, psikolojik ya da cinsel şiddete maruz kalıyor.

Ria Novosti muhabiri Diana Markosyan'a göre Rusya'da kadına yönelik şiddetin kültürel ve tarihsel derinliği de var. Çarlık Rusya'sında eşini düzenli olarak döven erkek iyi koca olarak tanımlanıyordu. Aile içi şiddetin artmasına etken olan diğer bir husus ise alkol tüketimidir.

Şiddetin devamında mahkeme süreçlerinde yaşanan sorunlar, delil yetersizliği nedeni ile düşen davalar ve uzayıp giden mahkemeler kadınların yasal yollara başvurmasına engel oluyor. Aile içi şiddet nedeni ile yapılan şikayetlerin yüzde 80'i teknik gerekçelerle reddediliyor.

MİLLİGAZETE