> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Aile Hayatı > Sizden Gelenler( Aile Hayatı ) > Bir örnek Bediüzzaman hz
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bir örnek Bediüzzaman hz  (Okunma Sayısı 439 defa)
03 Eylül 2010, 17:04:00
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« : 03 Eylül 2010, 17:04:00 »



Hayvanlara Şefkatte Bir Örnek Bediüzzaman Hazretleri
Hayvanlara kötü muamele dendiğinde, aklıma iki hatıram gelir. Bunlardan ilki, arabaya koştuğu atları büyük bir öfke ve hınçla kamçılayan Hasan Dayı’dır. Araba yokuşa sarmaya görsün, atların sırtında ardı ardına şaklayan kamçıların haddi hesabı yoktu. Ağır yükün altındaki zavallı hayvanlar kamçılandıkça, çocuk yüreğim parçalanırdı. İkincisi de, bir bahar günü, beş yaşlarındaki çocuklarının karınca yoluna oturup karıncaları taşla ezmesine ses çıkarmayan ebeveyndir.

İlâhî bir emanet olarak hizmetimize verilmiş hayvanlara muamelemiz onları incitecek tarzda olmamalıdır. Hayvanların da, insan ve bitkiler gibi tabiatta önemli bir yeri vardır. Üzerinde Esma-i İlâhî’nin bin bir tecellisi müşahede edilen her hayvan ve bitki türü, ekolojik dengede mühim vazifeler yapmaktadır. Bu halkalardan biri koparıldığında tabiatta tamiri zor hasarlar meydana gelebilmektedir.

Bazı hayvanlar bizlere yardımcı, bazıları da rızık olarak yaratılmıştır. İnsana, bitki ve hayvanlar üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi verilmiş olmakla beraber, onlara zulmetme hakkı tanınmamıştır. Hayvanlara şefkat gösterme ve onların haklarını gözetme, ancak bozulmamış bir vicdan ile mümkündür.

Bütün varlığı İlâhî bir sanat eseri olarak gören Bediüzzaman Hazretleri, hayvanlara da son derece şefkat ve merhametle muamele etmiştir. Van’daki talebelerinden Molla Hamid’in bir kertenkeleyi öldürmesi üzerine söylediği aşağıdaki sözler, onun bu husustaki hassasiyetini net olarak ortaya koyar:

- O hayvan sana taarruz etti mi?
- Hayır.
- O hayvanın rızkını sen mi veriyorsun?
- Hayır.
- Sen mi yarattın?
- Hayır.
- Bu hayvanların niçin yaratıldıklarını, yani fıtrî vazifelerini biliyor musun?
- ….
- Bu hayvanı yaratan Hâlık senin öldürmen için mi yaratmış? Sana kim dedi öldür? Bu hayvanların yaratılışında binlerle hikmet var. Bu hikmetler saymakla bitmez.1
Bediüzzaman Hazretleri yine bir gün talebeleriyle Erek Dağı’nda gezerken, yaban elmalarıyla karşılaşırlar; talebeler, yaban elmalarını yemek istediklerinde, onlara mâni olur:
- Bizim hissemiz bağ ve bahçelerdedir. Bizim rızkımızı Cenab-ı Hak oralarda tayin etmiştir. Bu yabanî meyveler, yabanî hayvanların rızkıdır. Onların kısmetine dokunmamamız lâzımdır.

Bediüzzaman Hazretleri, çocukluk döneminde inzivaya çekildiği türbede çorbasının suyunu kendisi içer, tanelerini ise karıncalara verirdi. ‘Cumhuriyetçi’ olarak vasıflandırdığı karıncalara ekmek, bulgur ve şeker atar; neden şeker attığını sorduklarında da: “Bu da onların çayı olsun.” diye lâtife ederdi. O, kesilen hayvanların işkembe, ciğerve bağırsaklarını hayvanların yemesi için bıraktırır; Barla’da yaşadığı evi kedilerle paylaşır; onların mırmırlarıyla “Yâ Rahîm, Yâ Rahîm” zikri çektiklerini, rızık için insanlara minnet etmediklerini, rızkı, Rezzâk-ı Hakikî ve Rahîm olan Allah’tan beklediklerini, onlarla kendi rızkının da bereketlendiğini söylerdi: “Benim yakın dostlarım bilirler ki, iki üç sene evvel her gün yarım ekmek -o köyün ekmeği küçüktü- muayyen bir tayınım vardı ki, çok defa bana kâfi gelmiyordu. Sonra dört kedi bana misafir geldi. O aynı tayınım hem bana, hem onlara kâfi geldi. Çok kere de fazla kalırdı.”

Onun çevresindeki emniyet ve güven atmosferinde sadece insanlar değil, bütün canlılar huzurla yaşardı. Tesbihat yapmaya çıktığı ağacın diğer dalları; onlarca, yüzlerce kuşla dolardı. Haremeyn-i Şerifeyn olarak bilinen Mekke ve Medine’de mi’kat sınırları dâhilinde insanların ihramlı iken otları koparamadıkları, ağaçları kesemedikleri, canlıları öldüremedikleri gibi Bediüzzaman Hazretleri’nin etrafı da âdeta bir harem bölgesi hâline gelmişti. Orada köpeklere taş atılmıyor, atan olduğunda da ayıplanıyordu. Yılan öldürülmüyor, öldürmek istendiğinde o, engel oluyordu. Bir gün dağda talebeleriyle dolaşırken gördükleri bir yılan karşısında o: “Gelsin dokunmaz, sürünsün, taş vurmak yok. Biz ufacık bir karıncayı öldüremeyiz, çok ufak bir mahlûk bile öldüremeyiz. Bize canlıları öldürmeye müsaade yok” demiştir.

Onun nazarında, hayvanlara şefkat ve saygı Yüce Yaratıcı’ya iman ve sevgi nispetindeydi ve hayvanlar da şahsiyet sahibi, değerli varlıklardı. Nezafet (temizlik) memuru olarak vasıflandırdığı sineklere, ‘kuşçuklar’ hattâ ‘benim kuşçuklarım’ der; onların öldürülmelerine izin vermez, “Sadece odadan çıkarın, yeter.” derdi. Köpeği sadakatinden dolayı överdi. İstanbul’da kaldığı dönemde, yoğurt almaktan dönerken peşine takılan bir köpeğe “Hişt, birader!” şeklinde hitap etmiştir. Herkesin ‘eşek’ dediği hayvana o ‘işlek’ der; böylece o hayvanın çalışkanlığını ve gayretini öne çıkarırdı. Yine onun dilinde öküzün ismi, öküz efendiydi. İnsanlar için kullanılan ve karşıdakine değer verildiğini gösteren ‘efendi’ unvanını o, bir hayvan için kullanmakta beis görmezdi. 1925’te Van’dan Batı Anadolu’ya sürgün edilmişti. Yolda kızakları çeken öküzlerden birinin ayağı kanamıştı. Bunun üzerine Bediüzzaman Hazretleri, herkesi şaşırtacak şu sözü gayet fıtrî bir şekilde söylemişti: “Beyler, inelim, öküz efendinin ayağı kanıyor!” Arkadaşı: “Hocam biz para verdik bunların sahiplerine...” deyince Bediüzzaman: “Oğlum, onlar bu hayvanların sahibi değil; ancak mutasarrıfıdırlar.” cevabını vermişti.5
O, hayvanların avlanmasını, keyfî şekilde öldürülmesini hoş karşılamaz, ziyaretine gelen avcıları bundan vazgeçirirdi. Rahmet sıfatına mazhar olduğundan, onun şefkat ve merhamet hisleri son derece kuvvetliydi. Talebelerinden birine ne işle uğraştığını sormuş, o da avcılık yaptığını söylemişti. Bediüzzaman Hazretleri bunun üzerine, av için ne kadar masraf yaptıklarını sormuş, karşılığında da elli lira harcadıkları cevabını almıştı. Bu cevap karşısında Bediüzzaman: “O parayla ehlî hayvanlardan alsanız da, onu yeseniz daha iyi olmaz mı?” demişti.

Barla’da, avdan elinde bir keklikle dönen avcıyı, Bediüzzaman: “Sen bunu eşinden ayırdın, dişisi yalnız kaldı. Şimdi ağlıyor, sızlıyor.” diyerek avcılıktan vazgeçirmişti.7
Dünyanın dört bir yanında savaşların devam ettiği bir devirde, canlı-cansız bütün varlığa şefkat ve merhamet nazarıyla yaklaşan insanlara, diğer bir ifadeyle ‘Bediüzzaman (ra) gönlü’ne ne kadar çok ihtiyaç var!


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bir örnek Bediüzzaman hz
« Posted on: 25 Nisan 2024, 11:27:28 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bir örnek Bediüzzaman hz rüya tabiri,Bir örnek Bediüzzaman hz mekke canlı, Bir örnek Bediüzzaman hz kabe canlı yayın, Bir örnek Bediüzzaman hz Üç boyutlu kuran oku Bir örnek Bediüzzaman hz kuran ı kerim, Bir örnek Bediüzzaman hz peygamber kıssaları,Bir örnek Bediüzzaman hz ilitam ders soruları, Bir örnek Bediüzzaman hzönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes