Evliliklerde sadakat önemlidir

Evliliklerde sadakat önemlidir

Hayatın içinde sürekli sadakata dayalı ilişkilerimiz vardır. Komşumuz, arkadaşımız, ailemiz... Bizim için bu kimselerin yeri ayrıdır ve onlara olan sevgimiz sadakatımızı da beraberinde getirir.

Evliliği ayakta tutan en önemli şey sadakattır. Sadakat, aileyi birbirine kenetlemekte ve onları kaynaştırarak aralarında bir gönül bağı kurmaktadır. Hayatın içinde sürekli sadakata dayalı ilişkilerimiz vardır. Komşumuz, arkadaşımız, ailemiz... Bizim için bu kimselerin yeri ayrıdır ve onlara olan sevgimiz sadakatımızı da beraberinde getirir.

Sadakat, insani ilişkilerimizi güzelleştirdiği gibi aile bireylerini de birbirine kenetler. Eşler, evlenirken, yeni bir hayata başlamışlardır fakat gelecekte kendilerini nelerin beklediğini bilemezler. İnsanın yaşamında sadakat ilkeleri hayat bulmuşsa, evlilik süresince , yaşanan maddi manevi zorluklar, hastalıklar aile bireylerini sarsamaz aksine birbirlerine daha çok bağlar. Fakat sadakatın,unutulduğu, vefasızlığın özendirici bir şekilde empoze edildiği çağımızda, insani ilişkilerdeki sevgi zedeleniyor, yerini çıkar ilişkileri alıyor. Bunun sonucundan da sık sık gündeme gelen, ihanetler, mağdur edilen eşler, çocuklar, toplumsal bir sorun olarak ortaya çıkıyor.
NEDEN ALDATIRLAR?

- Öğrenilmiş davranışlar

- Psikolojik rahatsızlıklar

- Büyüklerin müdahalesi

- Eşlerin birbirlerine karşı ilgi ve saygılarının kalmaması

- Dış çevrenin kışkırtıcı etkisi, cinsel uyaranların çokca kullanılması

- Yanlış çevre ve eşlerin cinsel eğilimlere teşvik edilmesi

Ev içinde bireylerin birbirlerini anlamamaları

- İletişim kopukluğu

Evliliğin mutlu ve huzurlu bir şekilde devam etmesi kadının da erkeğin de üzerine düşeni yapması gerekir. Kadın toplumsal yaşamında da, aktif bilgili, kendini yenileyen bilen bir anne olmalıdır.

Erkek de aynı şekilde, tartışan kişi olmak yerine, dinleyen ve anlayan kişi olmalıdır.

İster anne olsun ister baba olsun, ilgisini sadece çocuklarına değil, eşine de göstermelidir. Anne ve eş kimliğini dengede tutabilmelidir.
ÖĞRENİLMİŞ DAVRANIŞLAR

Büyüklerimizden öğrendiklerimiz, hayatımızı olumlu ya da olumsuz etkileyebiliyor. Aldatma ve aile içi ilişkilerde de eşler kendi ebeveynlerini taklit edebiliyorlar. Bunda öğrenilmiş davranışların etkisi olabileceği gibi dilden dile dolaşan yanlış söylemlerin de etkisi olabiliyor.
Zor günler geçirdim

İki çocuk annesiyim. Büyük kızım bu yıl evlendi küçüğüm de üniversitede okuyor. Ben eşimle evlendiğimde on sekiz yaşındaydım. Liseyi bitirdiğim yıl evlenmiştim. Birbirimizi çok seviyorduk. Evliliğimizin ilk yıllarında bu hep böyle devam etti. Eşim akşamları bizi dışarı çıkarırdı, gezerdik, çocuklarla sohbet ederdik. Benden bir şey isteyeceği zaman rica ederdi, kibar ve nazikti. Büyük kızım lise birinci sınıfa başlamıştı, evde bazı sorunlar çıkmaya başladı. Eşim olmadık şeylerde sorun sorun çıkarıyor, bizi eleştiriyor, bir şey söylediğimizde de kapıyı vurup gidiyordu. Annem, ihanet olabilir diyordu ama ben eşime konduramıyordum. Ama annem haklı çıktı eşim iş yerinde bir bayanla anlaştı ve evliliğimiz bitti. Ben zor günler geçirdim, hatta annemlere taşındım ve onların desteğiyle ayakta kalmaya çalıştım. Kendim kız meslek lisesi giyim bölümü mezunu olduğumdan dikiş dikmeyi biliyordum.Annelerde kaldığım süre içinde dikiş dikip çocukların ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştım.Eşim bu bayanla imam nikahı yapmıştı ve benden tamamen ayrılmıştı. Psikiyatriste tedavi gördüm. Ailemin de desteğiyle toparlandım. Ama eşim benden ayrıldıktan beş yıl sonra kaza geçirdi ve yatağa bağımlı hale geldi. Bu kez evlendiği kadın bırakıp gitti. Annem, " çocuklarının babası, mecbur değilsin ama eğer bakarsan sevap olur" dedi. Onu ortalarda bırakmaya içim elvermedi, yeniden evlendik ve ona küçük bir çocuk gibi baktık. Ama eve döndükten üç yıl sonra vefat etti. Şimdi geriye dönüp bakıyorum da her şey boşmuş. İnsanlar hiç ölmeyeceğiz sanıyorlar ama insan ölümlü. Gönül kırmaya kötülük yapmaya gerek yok.

Habibe Karabey
Bu söylemler yeniden yapılandırılmalıdır

Büyüklerimizin "Her erkek yapar, yaptıktan sonra nasıl olsa evine döner" sözünü " zina erkeğe de kadına da haramdır, bu konuda elimizden geleni yapmalı bu kimseleri gayri meşru ilişkilerden korumalıyız" şeklinde değiştirebiliriz. Büyüklerimizin "Her erkek aldatır, aldatmayan erkek yoktur" sözünü ise, Müslüman ihanet etmemelidir şeklinde değiştirmeli ve çocuklarımıza küçük yaştan itibaren ihanetin doğru bir davranış olmadığını sadakatın ise büyük bir erdem olduğunu öğretmeliyiz

Büyüklerimizin " kadın erkeğin elinin kiridir, her şeye katlanmalıdır" sözünü de, kadın da erkek te ilişkilerinde hakkaniyet ölçülerini dikkate almalıdırlar" şeklinde değiştirebiiriz.
Türkiye'nin 86 yıllık sigara karnesi

Türkiye Yeşilay Cemiyeti'nin, Türkiye Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu ile Tekel kayıtlarından derlediği bilgilere göre, Türkiye'de 1925 yılında 2 milyar 420 milyon adet olan sigara tüketimi, yıllar içinde aratarak 1999 yılında 114 milyar 400 milyon adet oldu. 2000 yılından itibaren düşmeye başlayan tüketim miktarları, 2011 yılında 91 milyar 210 milyon adet olarak gerçekleşti. Sigara tüketimine ilişkin rakamları değerlendiren Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı Muharrem Balcı, sigara yasağıyla ilgili yapılan düzenlemelere işaret ederek, ''TBMM'de 1995-1996 yıllarında sigara yasağıyla ilgili yapılan çalışmalar sonucunda, bu yıllardan itibaren sigara tüketimi önce durakladı, daha sonrada düşmeye başladı. 2007'de kapalı alanda sigara içilmesinin yasaklanmasıyla bu düşüş hızlandı'' dedi. Balcı, 1945'li yıllardan itibaren askere giden herkese bedelsiz sigara verilmesiyle bağımlı bir kitle oluşturulduğunu savunarak, ''O kadar bağımlı hale geldikten sonra Tekel de iyi kazanıyor. Özelleştirmeden sonra da sigara firmaları iyi kazanıyor. Türkiye'de sigara firmalarının 8 milyar dolar kazandığından bahsediliyor. Devlette 15 milyar lira vergi alıyor. Yani çok büyük bir sektör. Böyle bir sektörde en küçük teşvik milyar adetlere ulaşan sigara artışı demektir'' diye konuştu.

milligazete
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın