> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Aile Hayatı > Sizden Gelenler( Aile Hayatı ) > Ihtilat ve tecerrüt
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ihtilat ve tecerrüt  (Okunma Sayısı 529 defa)
08 Ağustos 2010, 16:28:10
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 08 Ağustos 2010, 16:28:10 »



İHTİLAT VE TECERRÜT

 

Arapça iki kelime; ihtilat ve tecerrüt

İhtilat; karışmak, karışıp görüşmek

Tecerrüt; her şeyden uzaklaşma, sıyrılma, soyutlanma

Resul-i Ekrem Efendimiz ve arkadaşlarının hayatları bizim için bir model ve aynı zamanda Kuran-ı Kerimin de bir haşiyesidir Onun için her izahatımızı onların uygulamalarıyla hayatlaştıracağız Bu bir gerekliliktir

Sosyal hayatımızda bazen bir kelime veya bir kavramın yanlış algılanması veya anlaşılmaması ciddi sıkıntılara sebep olabiliyor Bazen bilerek veya bilmeyerek, âlim ve entelektüel kişilerin de aynı yanlışa düştüklerini görüyoruz Biz burada kelimelerle uğraşmayacağız Ancak İslami hayat şeklimize de tesir eden bu algı yanılmasını izah etmeye ve düzeltmeye çalışacağız
Elbette ki her söylediğimiz ve her tefekkürümüz, Kur’an ve Sünnet’in gölgesinde olmalı Aksi takdirde düzeltmeye çalışırken kendimiz de aynı hataya düşmüş olacağız

Müslümanların cahili bir toplumda İslam’ı hem ferdi anlamda hem de toplumsal görevleri açısından yaşayabilmeleri için dikkat etmeleri gereken hususlar vardır Bunların başında ihtilat ve tecerrüt gelir Bir müminin İslami kimlik ve şahsiyetinin muhafazası için bunları bilmesi lazım

Bizim elbette yaşadığımız topluma karşı sorumluluklarımız var, onlarla bir arada yaşayacağız, kendimizi tecrit edemeyiz Yalnız burada ince bir ayar var; Resulüllah’ın hem kendisinin hem arkadaşlarının, Mekke’de iman etmemiş akraba ve komşularıyla ilişkileri gösteriyor ki biz onlarla ihtilat, halvet ve dostluk içerisinde yaşayamayız

Kimi çıkıp şöyle diyebilir: “Peygamber Efendimiz döneminde Müslümanlar, müşrik bir toplumla karşı karşıyaydılar, siz bunu bire bir bu topluma nasıl monte edebilirsiniz?”

Haklılık payı var; ancak biz meseleye şu açıdan bakıyoruz; yapacağımız tebliğ ve davetin bütün kitlelere ulaşması ve bu daveti yapanların daha işlevli olmasını istediğimiz için bu tür bir tecerrüde ihtiyaç vardır

Bu toplum elbette müslüman bir toplumdur Yalnız, hepimizin müşahede ettiği şu hüzünlü sonucu da göz ardı edemeyiz; bu toplumun dini, imanı ve ameli büyük oranda aşınmış/tahrif olmuştur Böyle bir durumda, hizmet ehline düşen, bu üç arızalı durumun tashihidir
Bu ameliye sırasında, teknik olarak kendimizi ve üzerinde çalıştığımız hedef kitleyi iyi analiz edip en faydalı davranış ve metotla karşılarına çıkmamız lazım Bu da Peygamber (sav) ve selefi salihinin bize bıraktığı kültürel mirasta vardır İslam’ın yayılış tarihini inceleyen açıkça görecektir ki, Müslümanlar gittikleri toplumlarla ne fazla ihtilat etmiş ne de tam bir tecerrüt yapmıştır

Biz, bu toplumla bir tebliğci, bir davetçi vasfıyla ilgileniriz Hatta iyilikler de yaparız, hastalarını ziyaret eder, insani görevlerimizi yerine getiririz Medeni, insan sever olarak, hilm ve tevazu içerisinde yaklaşacağız Bunu yaparken gayemiz, İslam’ın toplumsal hayata tekrar dönmesi için olmalıdır Yoksa, beraber yaşayıp birbirine karışma şeklinde olmamalıdır

Eğer siz arada mesafe bırakmadan yaşarsanız, belli bir süre sonra duyarlılıklarınız, farkındalıklarınız törpülenir ve farkına varmadan çoğu görevlerinizi yapamazsınız; çünkü berabersiniz, hatta çoğu zaman bukalemun gibi davranmak zorunda kalırsınız, rol yapar yorulursunuz, emri bilmaruf yapamazsınız, nehyi anilmünker iptal olur, farkına varamazsınız Bir münker gördüğünüz vakit hiddetlenemezsiniz

Mevlana Halid-i Bağdadi (ks) adeta bu halin tehlikesine işaret ederek Bağdat’taki halifelerine gönderdiği mektupta şöyle der: “Size söyleyeceğim şu hususlara uymanızı şiddetle tavsiye ve emrediyorum: Şehvetlerinin esiri olmuş zenginleri aranıza almayın Şöhret için ilim tahsil eden ilim talebelerini aranıza almayın Devletin üst kademelerinde görev yapanları aranıza almayın”

Peygamberimiz (sas) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurur (hadis çok uzun olduğu için ben bir bölümünü alıyorum): “ Ahir zamanda öyle insan toplulukları olacak ki onların yüzleri insan yüzü; fakat kalpleri şeytan kalbidir Eğer onlara tabi olursanız sizden memnun olurlar, eğer onlardan uzak durursanız size zulmederler Onların yanında aziz olmak, Allah katında zillettir ve onların elindekilere talip olmak fakirliktir”

İşte böyle cahili bir toplumda, müslümanlar istediği gibi davranamazlar Onlara işkence etmelerine rağmen onlara asla saygısızlık yapmazlardı Yalnız, anne ve babalarına asla itaat etmezlerdi ve ihtilatı da kesmişlerdi, adeta kendilerini tecrid etmişlerdi, onlar halvet ve dostluğu kendi aralarında tesis ettiler sadece Yani, dava arkadaşlarıyla… Birbirlerine akraba oldular, kardeş oldular Adeta birbirlerinin her şeyiydiler

Bakın, bu hususta Allah (cc) ve Resul’ü (sas) bizi nasıl uyarıyor; İbni Mes'ud'dan (ra) rivayet edildiğine göre, Peygamberimiz (sas) buyuruyor ki: “İsrailoğulları üzerinde beliren ilk eksiklik, ilk kusur şudur; adamın biri başka biri ile karşılaşır ve ona ‘Hey falan kişi, Allah'tan kork da şu yapmakta olduğun hareketten vazgeç, çünkü o sana helâl değildir!’ Der, sonra da ertesi günü aynı adamla karşılaşır, adam eski tutumunu devam ettirmektedir, fakat adamın bu tutumu berikini onunla birlikte yemekten, içmekten ve birlikte oturmaktan alıkoymaz Onlar böyle davranınca, Allah (cc) da kalplerini birbirine benzetti”

Peygamberimiz (sas) sözlerine şu ayeti okuyarak devam etti: “İsrailoğullarının kâfir olanları Davud'un ve Meryem oğlu İsa'nın dili ile lanetlenmişlerdir; bunun sebebi isyan edip azmış olmaları idi Onlar işlemiş oldukları kötülükten birbirlerini alıkoymazlardı, yapmış oldukları iş ne fena bir şeydi! Onların çoğunun kâfirleri dost edindiklerini görürsün; kendi kendileri için ne fena bir akibet hazırlıyorlar ki Allah (cc) onlara öfkelenir ve bitmez bir azaba çarptırılırlar” (Maide, 78-81)

Daha sonra Peygamberimiz (sas) şöyle buyurdu: “Hayır hayır! Ya iyiliği emredip kötülükten alıkorsunuz, zalimin elinden tutup onu hakka karşı kesinlikle boyun eğdirir, kendisini hakkın sınırları içinde tutarsınız veya ALLAH (cc) önce kalplerinizi birbirine benzetir ve arkasından da İsrailoğulları gibi size de lanet eder” (Ebu Davud, Tirmizî)

Yukarıdaki ayet ve hadiste açıkça belirtildiği gibi, siz cemiyet hayatınızda kendi dava arkadaşlarınızın dışındakilerle ihtilat içerisinde yaşarsanız, Allah sizin kalplerinizi birbirine benzetir; çünkü siz, beraberlikten kaynaklanan erozyon sebebiyle, İslami hassasiyetlerinizi yitirirsiniz, farkına da varamazsınız


Elbette şöyle bir şey anlaşılmamalı: “Biz, bu topluma sırtımızı dönelim nasıl olsa tefessüh etmiş, tamamıyla kendimizi tecrit edelim” Hayır, asla söylemeye çalıştığımız bu değildir Asıl söylemek istediğimiz, bu topluma karşı görev ve sorumluluklarımızı bihakkın yerine getirmemiz için ihtilattan kaçınmamız lazım Kaçınalım ki duyarlılıklarımız aşınmasın Biz gereken Nebevi mesafeyi korumazsak inandığımız gibi yaşayamayacağız Bu sefer yaşadığımız gibi inanmaya başlayacağız ki bu da en kötü sonuçtur
Aslında her mümin, kendi tasavvurunda yeniden, Medine’deki hendeği kazmalıdır ve dönüp bakmalı, biz hendeğin neresindeyiz? Bu tarafında mı duruyoruz, yoksa bilmeden öte tarafa mı geçmişiz?

“Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost edinmeyin İçinizden kim onları dost edinirse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir" (Tevbe, 23)

Bu ayeti kerimeden de anlaşılacağı gibi müminin dostu sadece müslüman kardeşleridir Onun dışındaki dostluk ve birliktelikler meşru değildir ve “Her gayrimeşru sevginin yerini de insafsız bir adavet alır”

Resul-i Ekrem (sas) ve beraberindeki arkadaşları, yaşam ve tavsiyeleriyle bize hep bunu öğrettiler Onlar, Mekke’de onüç yıl boyunca birbirlerine kenetlenerek uhuvvetin ne anlama geldiğini öğrettiler

Mekke’yi terk etmek zorunda kaldıkları vakit, Resulüllah Mekke’ye hâkim bir tepede durarak yaşlı gözlerle şöyle demişti: “Ey Mekke, sen benim için çok kıymetlisin; ama ne yapayım ki senin sakinlerin ve sende yaşayan halk, benim için yaşama ve barınma imkânı bırakmadılar”
Hâlbuki Resulüllah isteseydi, Mekke’de sultan olurdu; ama o kendi dava arkadaşlarıyla birlikteliği ve çileyi tercih etti O, davasını yaşayamadığı yerde, dininden taviz vermedi, başkalarına yaranarak İslami kimliğini ve değerlerinin erimesine izin vermedi
Belki de Mekke’yi ve kendi vatanlarını çok sevdikleri için hicret ettiler

Hülasa olarak şunu söyleyebiliriz; biz, kendimizi toplumumuza karşı sorumlu hissediyorsak, İslam adına bu topluma bir şeyler yapmak istiyorsak veya kendi iç âlemimizde hizmet aşkının sönmemesini istiyorsak, sosyal ilişkilerimize ve kimlerle ihtilat halinde olduğumuza iyi bakmalıyız

Allah (cc) bizi ehli dünya ile hemhallikten korusun

İslam’a hizmeti, bizim için sevda haline getirsin

Ve hizmet aşkıyla kalplerimizi birbirine ısındırsın (Âmin)

MUHAMMED Z YILDIZ Çok özel, ince bir çizgide bunu başarıyla gerçekleştirmişlerdir Onlar kötülükten utanmazlar, onların arasında fasıklar müşerref, müminler müstezaf olur Sahabe-i Kiram, müşrik anne ve babalarına “anneciğim, babacığım” diye hitap ederlerdi
 

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ihtilat ve tecerrüt
« Posted on: 29 Nisan 2024, 17:58:01 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ihtilat ve tecerrüt rüya tabiri,Ihtilat ve tecerrüt mekke canlı, Ihtilat ve tecerrüt kabe canlı yayın, Ihtilat ve tecerrüt Üç boyutlu kuran oku Ihtilat ve tecerrüt kuran ı kerim, Ihtilat ve tecerrüt peygamber kıssaları,Ihtilat ve tecerrüt ilitam ders soruları, Ihtilat ve tecerrüt önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes