๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler( Aile Hayatı ) => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 07 Ağustos 2010, 15:00:15



Konu Başlığı: Ailenin bireyin imanına etkisi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 07 Ağustos 2010, 15:00:15
Ailenin Bireyin İmanına Etkisi




Bireyin imanı yapısının şekillenmesinde ailenin önemli bir yeri vardır Ancak her fert doğuştan dini bir kabiliyete sahip olarak gelir Dini yaşayışın temelinde bu istidat ve kabiliyet vardır "Her insan, fıtrat üzere doğar Daha sonra ebeveyni onu Yahudi, Hıristiyan veya Mecusi yapar" Bu hadisin ifade ettiği mana, insanın ilk imani yapısı ailesinde şekillenir Her ne kadar tevhide müsait, kabiliyetli olarak doğmuş olsa da anne-baba o fıtrata değişik şekiller kazandırabilirler Çünkü insan eğitilmeye, insanın imanı da büyüyüp gelişmeye müsaittir Potansiyel olan bu fıtratı geliştirecek ve şekillendirecek olan da insana emanet olarak verilen akıldır Fıtratla ilgili olarak Kur'an'da bahsedilen Allah'ın insanları yarattığı fıtrat üzerinde durmak gerekir Bir şeyi yarmak, kazmak anlamına gelen "fatr" kökünden türemiş olan fıtrat kelimesi, ilk yaratılış anlamına gelmektedir Buna göre fıtrat, ilk yaratma faaliyeti sonucu yaratılışın aldığı ilk tarz ve şekli, henüz dış tesirlerle etkilenmemiş ve başkalaşıma uğramamış olan varoluşun ilk saf halini ifade eden teknik bir terimdir Fıtrat bütün insanlar için ortak ve genel olan yaratılış kanunudur Kur'an'da bu hususa şöyle işaret edilir;

"Sen yüzünü hanif olarak (tek bir Allah'a iman ederek) dine çevir Yani Allah'ın insanları yaratığı fıtrat üzere dine dön Allah'ın bu yaratılış kanununu kimse değiştiremez İşte dosdoğru din budur" Bu ayetten açıkça anlaşılacağı gibi fıtrat; Allah'ın bir olduğuna iman etmenin adıdırBütün insanlar bu hal üzere doğarlar, fakat daha sonra çocukların anne-babaları hangi din üzere ise çocukları o dine yönlendirirler İnsanın dini gelişiminde doğuştan gelen fıtrat dini daha sonra anne-baba etkisiyle değişime uğramaktadır Aslında bu durum yalnızca dini gelişim için değil, kişilik gelişiminin her yönü için geçerli olan psikolojik bir kanundur Fıtrat, aile ve sosyal çevrenin şartlarına göre şekle giren esnek bir yapıya sahiptir İnsanın ilk doğuşta hanif iman üzere olması, onu daha sonraki dönemlerde alacağı etkilerden koruyamaz Ancak akli melekeleri geliştikçe bireyin doğru iman anlayışına ulaşmasında fıtrat ona yol gösterecektir

Ailenin çocuğun imanı yapısına olan etkisinde dilin önemli bir yeri vardır Dil, anne-baba ile daha doğrusu onların temsil ettiği inançlarıyla iletişimi sağlayan önemli bir araçtır Çocuk konuşurken kendisine telkin edilen şeyleri telaffuz eder Bu şekilde anne-babasının dinine ilk adımı atmış olur

Aile çocuğun hem milletini belirliyor, hem de kendi imani yapısını ona aşılıyor Çocuk çevresindeki inançlara ailesinde intibak eder Cemiyete ait kıymet hükümleri, hayat görüşleri, örfler ve adetler ancak ailenin aracılığı ile ferde intikal edebilir Böylece aile çocuğun sosyalleşme vetiresinde ilk ve en mühim fonksiyonları eda eder Okul öncesi dönemde çocuk, sosyal bir birey olmayı öğrenirken aynı zamanda taklit edeceği bir modele de ihtiyaç duyar Onların özelliklerini, değer yargılarını taklit ederek benimser Bir başka deyişle çocuk, dış dünyayı, anne ve babasının gözüyle görmeye çalışır Dolayısıyla çocuğun yetiştiği aile ortamı, sosyo-ekonomik ve kültürel düzeyi, onun duygusal ve toplumsal gelişmesini etkileyecektir Çocuk, anne-babanın yanında bir emanettir Onun kalbi saf bir cevher olup, her türlü şekil ve renkten boştur Verilen her şekli kabule müsaittir Çocuğun dini yapısının şekillenmesinde aile ile din arasındaki bağların varlığı tespit edilmiş ve dini formasyonu kazanmasında en önemli faktörün aile olduğu ortaya konmuştur İster dini olsun, ister olmasın bireyin bütün davranış ve inançlarının gerisinde aile önemli bir etkendir Sosyal bilimcilerin pek çoğu da dini tavırların teşekkülünde aile faktörünün önemli bir etken olduğunu söylemektedirler Ailenin çocuğa olan etkisi, çocuğun sahip olduğu kişilik özellikleri ve yaşıyla da orantılıdır Küçük yaşlarda ailenin çocuğa etkisi daha fazladır Ancak yaş büyüdükçe aile dışı bireylerin etkisi giderek artmakta, aile bireylerinin etkisi ise azalmaktadır

Çocuk duygusal bir yapıda olduğu için ailesine bağlılığı da duygusaldır Allah'a inanmadan ve bağlanmadan önce, annesine ve babasına inanır ve bağlanır Aile içerisinde -müspet ya da menfi- nasıl bir imani anlayış varsa, çocuk aile de onu benimser ve kabul eder Bu yüzden Kur'an sağlam imana sahip olmayan kişilerle evlenmeyi yasaklamıştır ki doğan çocuklara bunların zararı dokunmasın

"Müşrik kadınlar iman etmedikçe onlarla evlenmeyin Mümin bir cariye çok hoşunuza giden müşrik bir kadından daha hayırlıdır Mümin kadınlarda iman etmedikçe müşrik erkeklerle evlenmesinler"

Açıkça anlaşılıyor ki çocuğun iman ve ibadet konularındaki tutum ve davranışlarını belirleyen en baskın dış unsur ailedir Fakat birey aile karşısında tamamen çaresiz, her şeyiyle ona bağımlı olmak zorunda olan bir varlık da değildir Çünkü insanın kalbi bilgi bakımından sürekli tatmin istediği için bu durum onu tecessüse ve ilme yöneltir Peygamber de olsa bu özellik insanın ayrılmaz bir parçasıdır Birey kalbini tatmin için olayların arkasındaki sebeplere inmek, bizzat müşahede etmek ister İnsanın fıtratı ile bu tecessüs duygusu arasında sıkı bir ilişki vardır Fıtratın olgunlaşması ve mahiyetindeki hanif imanın ortaya çıkması için bireyin bu duygudan korkmadan tecessüse devam etmesi gerekir

"Bir vakit İbrahim şöyle demişti; Allahım ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster Allah, inanmıyor musun? İbrahim, evet inanıyorum fakat kalbim mutmain olsun diye sordum"

Allah, İbrahim'in bu isteğine güzel bir şekilde karşılık veriyor ve onu terslemiyordu Anne-baba da çocuğun anlam arayışı karşısında ona sağlam bir yol öğretip, doğruyu kendi başına bulabileceği bir zemini hazırlamalıdır Çocuk bu alt yapıyı aldıktan sonra, fıtratındaki hanif imana ulaşmada zorlanmayacaktır Önemli olan çocuktaki tecessüs duygusunu köreltmeyip, ilmi bir zemine oturtmaktır


Recep Doğan