Konu Başlığı: Aile sırrı Gönderen: Sümeyye üzerinde 08 Ağustos 2010, 16:13:45 Aile Sırrı “Sana kaç defa dedim, iki kişinin bildiği şey sır değildir diye Yahu, bu kaçıncı dinleyişim ve rezil-kepaze oluşum el-aleme! Neden, ama neden sadece aramızda kalması gereken meseleleri başkalarına anlatıyorsun? Kime ne anlatılır, ne anlatılmaz tesbit ve teşhisindeki yanılgını bahis mevzu etmiyorum, neden başkalarına anlatıyorsun diyorum Aile sırrı bunlar Allah aşkına, mukaddes bildiğin başka şeyler aşkına, bu son olsun, eğer bir daha tekrar ederse, bu evliliğin biteceğini sana deklare ediyorum şimdiden” Bu, karısına çıkışan kocanın serzenişi, azarı veya ültimatomu Pekala kadın ne düşünüyor? O da diyor ki; ‘anlattığım şeyler kadınların hem cinsleri ile otururken kocaları etrafında konuştuğu sıradan şeyler Onun büyüttüğü kadar değil Ben başkalarının anlattıklarını ona anlatmıyorum; bir anlatsam şaşırır kalır Söylemeyi bırakın, dinlerken bile yüzünüzün kızaracağı en mahrem şeyleri anlatanlar var aramızda' Ortada bana göre ciddi bir problem var Problemin bir ucu, bu yazıya konu olan karı-kocaya dayanıyor, diğer ucu toplumsal hayatta bizi kuşatan ve son tahlilde toplumsal huzurumuza, ahlaki anlayışımıza, kültürel değerlerimize zarar veren, tedavisi oldukça zor, müthiş bir maraza kadar uzanıyor Önce karı-koca özelinde konuşalım; aile sırrı, devlet sırrı misali mutlaka tarifi yapılması, anlam çerçesi, sınırı ve boyutları belli edilmesi gereken ucu açık bir kavramdır Aileden aileye değişebilir bu kavramın mahiyeti Yaşanılan mekana, o mekanda cari olan örf ve adete göre de değişebilir Akrabalık ilişkileri, bu ilişkilerin samimiyet oranı da bu kavramın muhtevasını etkiler Öyleyse böyle tartışmaları netice veren zemini ortadan kaldırmak gerek öncelikle Yani karı-koca başbaşa verip ‘aile sırrı' dedikleri şeyleri belirlemeliler Bu belirleme esnasında ortak noktada umarım buluşurlar; ama buluşamazlarsa, daha ihtiyatlı düşünen eşin görüşünü esas almalılar Çünkü bu meselede ihtiyatlı davranmadan dolayı bir kayıpları olmaz Örneğimizde olduğu gibi, baştan böyle bir anlaşma olmadı ve böylesi bir sorunla karşılaşıldı ise; aile reisliğini üstlenen erkeğin, çok daha makul ve yapıcı bir üslupla meseleyi ele alması lazım Evet, çıkışlarından anlaşılıyor ki; defalarca tahakkuk etmiş bir hadise bu Defalarca da tembih yapılmış; ama aile sırrı üzerinde anlaşma olmadığı için devam ediyor problem Kocanın aile sırrı olarak gördüğü seyi, eşi görmüyor çünkü Zaten hall edilmesi gerekli olan da bu değil mi? Yoksa bir daha tekrarlanırsa, boşanma vs boş, anlamsız ve yarın sahibini pişman edecek türden kuru tehditler bana göre Aile reisliği, sorumluluk isteyen isteyen bir iştir Hem de hislere göre değil, akıl, mantık ve muhakemeyi her daim öne çıkartan yönetim anlayışına sahip olmayı gerektiren bir iş Onda tez canlılığın yeri yoktur Soğuk kanlı olmak, uzun vadeli düşünmek şarttır Bu tür karmaşık zeminler üzerinde gerçekleşen tartışmalardan hareketle, evlilik hayatının geleceğini ve yönünü belirleyici kararlar alma, tehditler savurma aile saadetini önemsememe demektir Ayrıca, tepki üzerine felsefe geliştiremez aile reisi Hiç tepki göstermeme anlamına gelmez bu Elbette yeri ve zamanı geldiğinde, eşler birbirlerine karşı tepki gösterecektir Ama aile saadetinin temeline dinamit koyarcasına değil Tepki, adı üzerinde bir yanlışlığa -ki onun yanlışlık olup olmadığı şahsa göre değişir- karşı ortaya konulan kalbi ve fiili tavrın adıdır Eğer bu tepki/ler yerli yerine oturmuyor, eşte düşünce ve davranış değişıkliğini beraberinde getirmiyorsa, demek o ikna olmamış demektir Bu durumda her iki taraf, doğru bildiğini okumaya devam edecek, karşılıklı tepkiler hayatın fasid yani kısır bir döngü içinde devamından öte bir işe yaramayacaktır Sonuç; galibi ve mağlubu belli olmayan/olmayacak olan bu mücadeleden her iki taraf da zararlı çıkacaktır Bayanların kendi aralarından aile hayatlarına ait şeyleri birbirlerine anlatmasına gelince; Hz Aişe Validemiz, Efendimiz'e (sav), hadis literatüründe Ümmü Zer' hadisi olarak bilinen bir muhaverede, 11 kadının oturup kocaları hakkında neler konuştuklarını anlatır Bu kadınlardan sadece bir tanesi kocasının yani Ebu Zer'in iyiliklerini anlatır Öyle ki Ebu Zer' daha sonra bu kadını boşamış, o da kendisine Ebu Zer'den daha büyük ihsanlarda bulunan bir başkası ile evlenmiştir Ama ilk kocasını bir türlü unutamaz Ümmü Zer' ve sözlerini şöyle bitirir; “Buna rağmen, ben bu ikinci kocamın bana verdiklerinin hepsini bir araya toplasam, Ebu Zer'in en küçük kabını dolduramaz” Efendimiz (sav) Hz Aişe Validemize “Ben sana Ebu Zer'in Ümmü Zer'e nisbeti gibiyim Şu farkla ki Ebu Zer, Ümmü Zer'i boşamıştır, ben seni boşamadım Biz beraber yaşayacağız' diyerek gönlünü alır Bu hadis bana, kadınların kocaları hakkında oturup gıyablarında -müsbet veya menfi- konuşmalarının, belki beşeriyet tarihi kadar eski bir uygulama olduğu dersini veriyor Bundan dolayı muhali talep edip, konuşmayın demektense, bari Ümmü Zer' misali kocalarınızın hep müsbet taraflarını konuşun demeyi daha akıllıca bir tavsiye olarak algılıyorum Yanlışın müdafasını yapmak da yanlıştır Hane içinde kalması gerekli olan şeyler hane içinde kalmalıdır Söylediğimiz her kelimeden, yapıp-ettiğimiz her amelden ve seviyesine göre akla gelen her menfi ve müsbet düşünceden hesap vereceğimiz bir durağa doğru yolculuk yaptığımızın farkında olmalıyız Ama unutmayalım; orası bir durak Onun bir adım sonrası yolculuğun nihayete ereceği yer; cennet ya da cehennem Buhari, Nikâh 82 ; Müslim, Fedâilü's-Sahâbe 92 Ahmet Kurucan |