๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler( Aile Hayatı ) => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 25 Ağustos 2010, 10:40:16



Konu Başlığı: Ahir Zamanda Sırat Köprüsü : Gençlik
Gönderen: Hadice üzerinde 25 Ağustos 2010, 10:40:16
                      Ahir Zamanda Sırat Köprüsü : Gençlik                                                                     Nasıl ki gelmiş geçmiş ümmetlerin en hayırlısı olmak (S.Ali İmran 110) gibi bir nimeti ekbere haizse Ümmet-i Muhammed,o ümmet içinde de günah ve isyana meyille mücadele cihetinden de aynı vasfa haizdir gençler.
Ahir Zamanda Sırat Köprüsü : Gençlik Hele cihan cihan olalı emsaline rastlanmamış, İstanbul boğazındaki azgın suların Marmara'ya aktığı gibi insanların cehenneme akın akın aktıkları bir zamanda bu akıntıdan kurtulmak için çırpınan gençlerle sair zamandaki gençleri mukayese de abesle iştigal olsa gerek. evden çıkıpta haram işlemeden dönmenin neredeyse mümkün olmadığı, akşam eve dönerken kafir olarak dönülebileceğinin haber verildiği bir zamanda imanı muhafaza etmek, kıpkızıl ateş kozunu elden düşürmeden diğer ele vermek olarak izah edilse gerek. "Şu zamanda 10 emirden 1’ini yapmayan helak olacak ,ahir zamanda ise 1’ini yapan kurtulacak" Hadisi Şerifinin ikinci fırkasına dahil olunan bir asırda o bir emri de hakkıyla yapmak her baba yiğidin harcı olmasa gerek. Kıyamette karşısına çıkacak ilk sorulardan biri olan “Gençliğini nerede tükettin?” sorusunu cevaplamaya yüzün olmayacağı bir asırda bu sorudan yüzünün akıyla çıkmak ahir zaman evliyalığına alamet olsa gerek. Yaşadığı her anın tek gayesi imanı çalmak olan şeytan ve nefsin eline sayısız malzemenin geçtiği bir devirde, yani düşmanın en ağır silahlarla techizatlandığı bir savaşta muzafferiyet "Race'na cihadil asğari ila cihadil ekberi" hadisi şerifindeki cihad-i ekber olsa gerek.

Şu durumda ahir zamanda gençlik, vasılı Hüda yolunda kibrit-i ahmer, bulunmaz bir cevher, ya da cehennemin en güzel odunu olma yolunda güzel bir fırsattır. Zahmetin olmadan rahmetin olmadığı bir hakikattir.Günah işlenecek ortam ve fitnenin, engellerin olduğu bir zamanda İslam'ı yaşamakla, her anı günah işlemeye müsait, engelsiz bir zamanda islamı yaşamak arasındaki fark elbette mukayase edilemez. Bu yüzdendir ki insanların yüksekleri, meleklerin yüksekleri bakımından daha efdaldir. Zira bu efdaliyeti insana kazandıran, melekler gibi günah işlemekten beri olmayıp iki seçenekten hayrı tercih etmesidir.

İmtihanın baş edilemez olmasının en büyük etkenlerinden biri; gencin tamamen nefsi ile baş başa kalıp, düşman-ı ebedilerle mahza kendi iradesiyle savaşmasıdır . Zira şeriatla yönetilen bir memleket olsaydı, o zaman haram ve günahlardan ictinaba riayet çok olmakla beraber, genelde şeriatın koyduğu ağır bedellerden ötürü cayma söz konusu olacaktı. Ve kişi istese bile cürüm işleyemeyecekti. Ama şeriat kanunlarının tatbik edilmediği günümüzde ise herkesin şeriatı kendi içinde ve kendi inisiyatifinde kalmaktadır.İşte bu durum, ahir zamanı ayrıcalıklı yapan hasaistendir. Nitekim İmam-ı Gazali Hazretleri:

“Aklı dinlemeyen, en çok ona isyan eden şehvettir. İnsanların, başkalarının ayıplamaları gibi sebeplerle bu şehvetten kaçınmaları faydalı ise de, büyük sevap alamazlar. Fakat günah işlemek için bütün imkanlara sahipken, ortada hiçbir korku yok iken, sırf Allahrızası için, Allah’tan korktuğu için şehvetine esir olmazsa, ona mani olursa, en büyük fazilete kavuşur. Bu derece sıddıklar, şehidler makamıdır.)”


Tavşan uykusunda olmayan akl-ı selim sahibi bir genç bu hakikatlerden nasıl gafil olabilir?İbadet cihetinden ömrün hasat zamanı olan bu zamanlarda dar-u uhraya gerekli azığı hazırlamak en karlı iştir. Bu gençlik nimetinin, bu kampanyalar devrinin, ömürde sadece bir kez gelip geçeceğini asla aklından çıkarmamalıdır.Zira gençlikte yapılan ufacık bir amel, ihtiyarlıkta yapılan nice zahmetli amellerden efdaldir. Yaşlılık zamanına kadar nefis ve şeytan artık kişiye yönünü vermiştir, ya da verememiştir. Ve onunla mücadeleyi sona erdirdiği için mücadelesiz olarak ve ölümünde yaklaşma korkusuyla yaptığı amellerinde sevabı ona göredir. Mağazalarda %70 indirimin olduğu zaman yılda bir keredir. Zira o zamanda elbise almak ile sair zamanlarda elbise almak arasında fiyat yönünden kat kat fark olmaktadır. Dolayısı ile insanlar o kampanyayı dört gözle beklerler ve bütçelerini ona göre ayarlarlar.Gençlikte ibadetler yönünden kampanyanın olduğu mevsimdir. Bu zamanda yapılan ibadetü taat ve masiyetten iraz etmek sair zamanlardaki gayretlerden katkat üstüntür. Nitekim İmamı Rabbani Hazretleri: “Muhakkak ki gençlik zamanı, ibadet zamanıdır” diyerek bu hakikate işaret etmekte ve 73. mektubunda şöyle buyurmaktadır.

"Gençlik çağı, kazanç zamanıdır. Merd olan, bu vaktin kıymetini bilip, elden kaçırmaz. İhtiyârlık herkese nasip olmaz. Nasip olsa da, rahat, elverişli vakit ele geçmez. Vakit de bulunsa, kuvvetsizlik, hâlsizlik zamanında, yarar iş yapılamaz. Bugün, her vaziyet elverişli iken, ananın babanın varlığı büyük nîmet iken, geçim derdi olmayıp fırsat elde iken, güç kuvvet yerinde iken, hangi özr ile, hangi sebeple, bugünün işi yarına bırakılabilir? Peygamberimiz, (Yarın yaparım diyen helâk oldu, ziyân etti) buyurdu. Eğer dünya işlerini yarına bırakırsan ve bugün hep âhıret işlerini yaparsan güzel olur. Fakat, bunun aksini yaparsan çok çirkin olur."

Gençlik zamanında, insanı üç din düşmanı olan, nefis, şeytan ve kötü insanlar aldatmaya uğraşmaktadır. Bunlar karşısında az bir ibâdet pek kıymetli olur. İhtiyârlıkta yapılan, bundan katkat fazla ibâdetlerin bu kadar kıymeti olmaz. Düşman hücûm ettiği zaman, askerin ufak bir hareketi, çok kıymetli olur. Sulh zamanında yapılan büyük talimlerin, manevraların, bu kadar kıymeti olmaz.”

Ahir zaman da gençleri bekleyen tehlikelerin ya da sakınılması halinde şanını şerefini göklere çıkaracak imtihanların başında; aşk, şehvet, malayani ile iştigal, haram ve şüpheli şeyler, göz zinası, müzik vb. ile meşguliyet gelmektedir. Bu yaştakiler için şeytan ve nefsin et etkili silahlarıdır bunlar. Yine bu yaştakilere kanları sürekli hareket halinde olduğu için halk arasında delikanlı denmektedir. Bu menfiyyattan herhangi birine azıcık meyl, manevi yolculukta derin ve silinmesi zor hastalıklara neden olmaktadır.Nefis, insanın yularından bir tuttuğu zaman götüremeyeceği yer yoktur. Zira evliyaullah “Ana meme verdikçe çocuk büyüdüğü gibi, nefiste arzularına uyuldukça büyür” buyuruyor. Şu asla unutulmamalıdır ki nefsin amacı günah işletmekle salıvermek değil, insanı kafir yapana kadar mücadele etmektir.Bu sebepten Peygamber efendimiz (s.a.v) onunla yapılan savaşı en büyük cihad kabul etmiştir. Hazreti Allahbu zorluğa mukabil imtihanda muvaffak olanlarında ecrini fevkalade vermektedir.
Bu imtihanı kaybederek hislerin esiri olmak insanın sosyal ve dini yaşantısını tamamen altüst eder. Zira aşık olup aşkını bila meşru izhar eden bir genç, hem kendini heder etmekte hem de karşısındaki muhatabını aynı cürüme sevketmektedir. Bu iki kişinin üçüncüsü de şeytan olacağı için artık din aradan çıkmıştır. Her ne kadar dini şekilde devam ettirmeye çalışsalarda bu birlikteliklerini zamanla işin çığrından çıkışını görecekler ve ilerideki hayatlarında telafi edilemeyecek, manevi hayatlarını perişan edecek, ne kadar isteseler de ömürlerinin sonuna kadar akıllarından bir türlü çıkmayacak son derece karanlık hallere sürükleneceklerdir. Şeytan herkesin durumuna göre şırıngasını ayrı olarak verdiğinden dindar kimseleri bu tuzağa sevkettiği zaman ilk başlarda dini çizgilere uyuyormuş gibi gösterir.

Özellikle internet ortamlarındaki bu iğrenç tuzak malesef etkisini göstermektedir. Yıllarca gerçek alemde haya sahibi gençlerin internetteki chat odalarında, forumlarda, mail dostluğu gibi yaygaralarda malesef hayalarının uyuştuğunu gördükleri bir hakikattir.Uyuştuğu diyoruz çünkü aradan yıllar geçtikten sonra şöyle bir geçmişe baktıkları zaman, bu hale nasıl düştüklerine hala inanamadıklarını, normalde bunu yapmalarının imkansız olduğunu göreceklerdir.Şu da unutulmamalıdır ki kızları ihya etmek erkeklerin vazifesi değil, erkekleri ihya etmekte kızların vazifesi değil. Bu yüzden gerek maillerde gerekse chat, msn odalarında şeytanın bu tuzağına aldanmamak lazımdır.Yukarıda da ifade edildiği gibi önce dini yönden yaklaşan şeytan zamanla zehrini ortaya çıkarmaktadır.Bu zehri şeytan kişinin duygusuna yerleştirdiği için bu tür gençler hiç kimseyi ve hiç bir nasihatı o aşama da dinlemez. Malesef çoğu zaman iş işten geçtikten sonra hakikat anlaşılır ve pişmanlık şeklinde kişiye rücu eder.Özellikle üniversite yıllarında kendi başına kalmanın da etkisi ile bir çok gençte de bu hastalık baş göstermekte ve kahir ekseriyetlede hüsranla sonuçlanmaktadır. Yine bu ilişkiler dini kılıflara giydirilmeye çalışılsa da hissi olarak hareket edildiği için zamanla his geçmekte ve hatalar anlaşılmaktadır.Her iki tarafta tertemiz olan geçmişlerinde siyah bir leke bıraktığı için tasalı, şeytanda arzuladığını yerine getirmenin huzuruyla neşeli olarak ölüme kadar sürecek savaşa devam etmektedir.

Yine bir genç için en çetin imtihanlardan biri de şehvettir. Zira evden dışarı çıkıldığı andan itibaren başlayan bu imtihanda manevi sebeplere sarılarak özellikle riayet edilmezse göz alışa alışa haramlara nazar normal hale gelir. Bir genç, Peygamberimiz (s.a.v)'in "(ilk başta görmediği için) birinci bakış lehine, ikinci bakış aleyhinedir." "Gözlerin zinası bakmaktır" sözlerini hiç aklından çıkarmamalıdır. Bu hassasiyetlere dikkat ederek gözlerini muhafaza ederse, çıkmış olduğu çarşıda karşısına çıkan her haram olacak durum ile imtihan edilmiş ve hepsinden muzaffer ayrılmıştır.Sonuç: kendi huzurlu, gönlü refah, Allahmemnun, şeytan üzgün ve amel defterinde gönümüz tabiri ile ekstra bonuslar. Tam tersi olduğu zaman da hiç yokken elinde günah lekeleri ile kirlenmiş bir kaç saatlık kirli geçmiş ve şeytana itaat, Allaha isyan edilmiş bir zaman olarak kayıtlara geçecek. Bu sorgulamayı devamlı yapabilirse bir genç, her çarşıya çıkışında şeytanla dalga geçmenin ve durup dururken bol bol bonus toplamanın keyfine de varmaya başlayacaktır.



Müzikte bu imtihan unsurları arasında yer almaktadır. Müziğin dindeki hükmü bilindiği ve asla değişmeyeceği halde ufacık bir cevaz kopartabilmek her türlü yolu denemekle başlayan bu iş, zamanla duyarsızlaşarak çağrından çıkmaktadır. Akıllı bir gencin; az çalgılı, çok çalgılı, demeden, ne olursa olsun (şarkı, ilahi vb.) bunun şeytanın bir tuzağı olduğuna inanması nefsani duygularına hizmet ettiğinden gafil olmaması icap etmektedir.Elini vicdanına koyup dinlediği o şeyi, Peygamberimizin huzurunda olsa dinleyebilir miydim? sorusunu sorduğu zaman gerekli yanıtı alacaktır.

O halde bu yaşlarda iki şeye çok dikkat edeceğiz..Birincisi zikredilen tuzaklardan ictinabla rıza-i ilahiyeye nailiyet; diğeri de ilerideki hayatta ve ahiret yolculuğunda bizim ışığımız olacak ilim ve ibadetlerle meşguliyet.İşte bu müstesna vasıflarla mevsuf bir gence Hz. Allahhayran kalmakta ve meleklerine şöyle iftihar etmektedir: "Bakın bu genç, benim için şehvetini bırakıyor. O benim nazarımda kıymetli bir melek gibidir? "(H.Şerif-Deylemi). Yine bu yaşlarda ilim tahsil etmenin efdaliyyetini de Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle müjdelemektedir: "Bir genç, ilim ve ibadet içerisinde yetişir, olgunlaşırsa, Allahü teâlâ, Kıyamet günü ona yetmiş iki sıddık sevabı kadar sevap verir." (Hadis-i Şeirf-Taberani).Başka bir hadisi Şerifte de "Allahü teâlâ, Kıyamette, şu yedi kişiyi, hiçbir gölgenin bulunmadığı günde, Arşın altında gölgelendirir...".(Tirmizi) Bu 7 kişiden birisi de:Rabbine ibadet ederek yetişen gençtir. Yine gençlerin bu çetin savaşta mağlup olanlarınada hemen gadabıyla muamele etmeyen Erhamürrahimin, yaptıkları tövbeye bile ayrı değer vermektedir.Nitekim Hadis-i Şerifte: "Allah katında en sevgili olan, tevbe eden gençlerdir." (R.Nasıhin) buyrulmaktadır.



Hasılı kelam; zamanımızın durumu belli, dünyanın çivisi çoktan çıkmış, zuhur etmeyen kıyamet alameti kalmamış. Böyle bir zamanda müslüman olmak zor, genç olmak daha da zor.İnsanların her türlü ahlaksızlığın ve şehvetin esiri olup nefis ve heva peşinde başı boş dolaştıkları şu zamanlarda Allah'ın emirlerine riayet için çırpınan gençlerin mücadelesinden daha sevimli ne olabilir? Nefsin ve şeytanın kahraman oldukları şu gencecik yaşlarda onların akla hayale gelmeyen tuzaklarını elinin tersiyle iterek Hz Allah'a teslim olup dinine sadakatini izhar eden bir kişiden daha izzetli ve bahtiyar kim olabilir? Çok değil, 5-10 yıl sonra yetişkinlik çağına gelindiğinde şöyle bir geçmişe nazar ettiğimiz zaman şerefli bir geçmiş, gururla hatırlayabileceğimiz ve anlatabileceğimiz bir gençlik bırakmak istiyorsak bu yaşlarda çok mutayakkız olmalıyız. Yarın ihtiyarlık koltuğunda geçmiş sayfaları şöyle kurcalarken tebessüm edebiliyorsak ve başımız öne eğilmiyorsa işte o zaman dünyada gözümüz arkada kalmayacak demektir. Yoksa...

Yoksa vay halimize...