> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hayatını Anlatan Eserler > Martin Lings > Tebukten sonra
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tebukten sonra  (Okunma Sayısı 1040 defa)
10 Nisan 2009, 14:46:19
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 10 Nisan 2009, 14:46:19 »



Bedir'den dönüş gibi, Tebûk'ten dönüş de üzüntülü olmuştu: yokluğu sırasında Peygamber (s.a.v.) 'in .kızların­dan biri daha, Ümmü Gülsüm (r.) ölmüştü. Bu sefer kızı­nın kocası da Medine'de değildi. Peygamber (s.a.v.) onun mezarı başında dua etti ve Osman (r.) 'a eğer bekâr bir kı­zı daha olsaydı kendisine vereceğini söyledi.

Sefere katılmayan münafıklar teker teker Peygam­ber (s.a.v.)'e gittiler ve özürlerini beyan ettiler. Peygam­ber (s.a.v.) onları, Allah'ın gizli düşünceleri bildiğini söy­leyerek uyarmasına rağmen, özürlerini kabul etti. Fakat geride kalan üç mü'mine, Allah'onlar hakkında hüküm verinceye kadar kendisinden uzak durmalarını ve diğer mü'minîere de bu üç kişiyle konuşmamalarını söyledi. Bu üç kişi Elli gün boyuûGa tttpEumdışı biı» hayat sürdüler; fakat ellinci gün sabah namazından sonra Peygamber (s.a.v.) mescidde Allah'ın onları affettiğini ilân etti. Bu ko­nu da nazil olan ayetler şöyleydi:

«(Savaştan) Geri bırakılan üç (kişiyi) de (bağışladı), öyle kî, bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmişti, nefisleri de kendilerine dar (sıkıntılı) gelmişti. Ve O'nun dışında (yine) Al­lah'tan başka bir sığınacak olmadığını İyice anladılar. Sonra tev-be etsinler diye onların tevbezlni kabul et'i. Şüphesiz Allah (yal­nızca) O tevbelerî kabul edendir.» (Tevbe: 118).

Cemaat sevince boğuldu ve birçoğu güzel haberi onla­ra vermek için mescidden aceleyle çıktılar. İçlerinden en gençleri olan Ka'b İbn Malik (r.) şehrin dışında kendisine tek kişilik bir çadır kurmuştu. Daha sonraki yıllarda, yak­laşan bir atm ayak seslerini ve «Ey Ka'b, müjde» diye bir bağırma duyduğunu ve nasıl hemen secdeye kapandığını anlatırdı. Bu iyi haberin affedilme haberinden başka bir şey olamayacağından emindi. Ka'b daha sonra mescide git­ti. -Peygamber (s.a.v.)'e selâm verdiğimde» dedi, «yüzü sevinçten parlıyordu. Bana: «Annenden doğduğundan beri geçirdiğin en güzel gün için sevin» dedi. «Ey Allah'ın Rasu-lü, bu senden mi, yoksa Allah'tan mı?» diye sordum. «Ha­yır Allah'tan» diye cevap verdi. Allah'ın Rasulü sevinçli bir haberden memnun olduğunda yüzü ay gibi parlardı».

Havazin'in lideri Malik (r.) Müslüman olduğundan be­ri boş durmuyordu. Beni Sakîf hâlâ Taif'e girilmez diye kendileriyle övünebilirlerdi; fakat şimdi tüm yönlerden uzak ve geniş Müslüman topluluklarıyla sarılmışlardı ve gönderdikleri her kervan yağmalanabilirdi. Hatta deve ve koyunları bile Malik'in adamları alır diye otlamaya dışarı çıkaramıyorlardı. Yanısıra Malik'in adamları ellerine dü­şen Sakif'iiler, putperestlikten vazgeçmedikçe serbest bı­rakmayacaklarını ve öldüreceklerini ilân etmişlerdi. Birkaç ay sonra Taif'liler Peygambere (s.a.v.) İslâm'ı kabul ede­ceklerini bildiren, buna karşılık halkın, mallarının ve top­raklarının güvenlikte olmasını isteyen bir anlaşma yap­mak üzere bir delege göndermekten başka seçenekleri ol­madığına karar verdiler.

Tebük'ten Ramazan'ın başında dönülmüştü. Aynı ay içinde Taiften delegeler Medine'ye geldi. Delegeler konuk­severce karşılandılar ve onlar için mescidin yakınma bir çadır kuruldu. Eğer Müslüman olurlarsa yerleşim bölge­lerinin îslâm devletinin koruması altında olmasına karar verildi. Fakat Peygamber (s.a.v.î onların ba^ı isteklerini kabul etmedi. Delegeler Lafın üç yıl kadar tahrip edilme­di den durmasını istediler. Peygamber (s.a.v.} bu isteği geri çevirince iki yıla, sonra bir yıla indirdiler, en sonunda bir ay mühlet istediler. Peygamber Cs.a.v.) buna da hayır de­di Daha sonra ona putlarını kendi elleriyle tahrip etmeme­leri ve hergun beş vakit namaz kılmamaları için yalvardı­lar. Onlara: «Namaz olmayan dinde hayır yoktur» diyerek namaz kılmaları gerektiğini söyledi. Fakat putlarını kendi elleriyle tahrip etmemeleri konusundaki önerilerini kabul etti. Urve'nin yeğeni Muğire'ye delegeler ile birlikte gitme­sini ve Mekke'den kendisine yardım etmek üzere Ebu Süf-yan'ı alıp Lat'ı tahrip etmesini emretti.

Müslüman olduktan sonra delegeler Ramazan'ın geri kalanını Medine'de oruç tutarak geçirdiler ve daha sonra Taife döndüler. Ebu Süfyan gruba Mekke'de katıldı, fakat putu kıran, tek elli Muğire idi. Muğire'nin kabilesi, Urve ile aynı kaderi paylaşmasından korkarak onun için bazı koruma önlemleri almışlardı. Fakat kınlan put için feryat eden kadın seslerinden başka bir müdahale olmadı.

Şehrin teslim olmasına en çok üzülen iki kişi, ne şeh­rin vatandaşı ne de Lat'm bağlılarmdandı. Peygamber (s. a. y.) Mekke üzerine yürüdüğünde, Hanzala'nm babası Ebu Amir ve ciritçi Vahşi, kendilerine yenilmez bir şehir olarak görünen Taife sığınmışlardı. Fakat şimdi nereye sı­ğınabileceklerdi? Ebu Amir, Suriye'ye kaçtı ve orada ken­di kendine ettiği bedduayı yerine getirerek «yalnız ve yu­vasız bir sürgün» olarak öldü[1]. Sakîf li bir adam Peygam­ber (s.a.v.)'in Müslüman olan hiç kimseyi öldürmediğini söylediğinde Vahşi hâlâ nereye gidebileceğini düşünüyor­du. Vahşi, bunun üzerine Medine'ye gitti, Peygamber (s.a. v ) 'e gidip kelime-i şehadet getirdi. O, böyle yaparken mü'-m inlerden biri onu Hamza'yı öldüren köle olduğunu anladı ve: «Ey Allah'ın Rasulü, bu Vahşi» dedi. «Olsun» dedi Pey­gamber (s.a.v.), «Çünkü bir kişinin İslâm'a girmesi benim içm bin kâfiri öldürmekten daha iyidir». Daha sonra gözle­ri, önündeki siyah yüzde gezindi:    «Gerçekten sen Vahşi misin?» diye sordu. Adam doğrulaymca: -Otur ve Hamzayı nasıl öldürdüğünü bana anlat» dedi. Adam anlatmayı bitirdiğinde Peygamber ,(s.a.v.): Yazıklar olsun, yüzünü benden uzak tut, bırak da sana bir daha bakmayayım»[2] dedi.

Ebu Amtr'in kuzeni îbn Ubey'e gelince, Tebûk'ten bir ay sonra hastalandı ve birkaç hafta sonra ölmek üzere ol­duğu anlaşıldı. Eski kaynaklar, onun nasıl öldüğü (mü'min olarak mı, münafık olarak mı) konusunda farklı görüşler öne sürmüşlerdir. Fakat Peygamber (s.a.v.î'in onun başın­da cenaze namazı kıldığı ve kabri başında dua ettiği ko­nusunda hepsi aynı fikirdedirler. Bir kaynağa göre Ömer (r.), Peygamber (s.a.v.î namaz için yerini aldığında onun yanına gitmiş ve bir münafığa bu kadar lütufta bulunma­ması için ona karşı çıkmıştı. Peygamber (s.a.v.) ona gülüm­seyerek şu cevabı verdi: «Ömer, arkama geç. Bana bir se­çenek verildi, ben de seçtim. Bana:

«Sen, ister onlar İçin bağışlanma dile ya da istersen onlar tçin bağışlama dileme. Onlar için yetmiş kere bağışlama di':sen de, Allah onları kesinlikle bağışlamaz» (Tevbe: 5)   ,

denildi. Eğer yetmiş defadan fazla bağışlanma dilediğimde Allah'ın onları bağışlayacağını bilsem dualarımın sayısını artırırdım»[3]. Daha sonra namazı kıldırdı, tabutun yanında mezarlığa kadar yürüdü ve mezarın başında durdu. Bun­dan kısa bir süre sonra münafıklar hakkında, şu ayet na­zil

«Onlardan ölen bitinin namazım hiçbir zaman kılma, mezarı başında durma. Çünkü onlar Allah'a ve Rasulüne (karşı) küfre sap­tılar ve fasıklar olarak öldüler.» (Tevbe: 84). Fakat başka kaynaklara göre[4] bu âyet Tebûk'ten dön­dükten hemen sonra nazil olan vahyin bir bölümü idi. Bu âyet İbn Ubey'e uygulanamazdı, çünkü Peygamber onu hastalığı sırasında ziyaret etmiş ve Ölümün yakınlığının onu değiştirdiğini görmüştü. İbn Ubey, Peygamber (s.a.v.) -den öldüğünde kefenlenmek için bir elbisesini ve kabre kadar tabutunun yanında gitmesini istemiş, O da bunu kabul etmişti. Daha sonra da: «Ey Allah'ın Resulü, ümit ederim ki tabutumun yanında dua eder ve günahlarımın affı için Allah'tan bağışlanmamı dilersin» demişti. Pey­gamber (s.a.v.) yine kabul etmiş ve O Öldükten sonra da sözünü yerine getirmişti. Tüm bu olaylar sırasında ölen adamın oğlu Abdullah da vardı.

Peygamber (s.a.v.)'e elçiler gönderen tek kabile Saklf değildi. «Heyetler yılı» olarak anılan Hicret'in bu dokuzun­cu yılında Medine'ye Arabistan'ın her tarafından daha bir çok elçiler geldi. Bunlar arasında Yemen'in çeşitli bölgele­rinden gelen elçiler ve putperestliği bırakıp Müslüman ol­duklarını duyuran dört Himyerli Prensin mektupları da vardı. Peygamber (s.a.v.) onlara samimiyetle cevap verdi; onlara İslâm'ın emirlerini haber verdi. «Dinine bağlı olan bir yahudi veya bir hristiyanın dininden döndörülmeyece-ğini, fakat cizye (haraç) ödeyip, Allah'ın Rasulü'nûn hi­mayesi altında olacağını»[5] belirterek yahudi, hristiyan ve Müslümanlardan vergi toplamak üzere göndereceği elçile­re iyi davranmalarını emretti. Dinsel ayrılıklarla ilgili ola­rak   nazil olan bir âyette şöyle denilfyordu.:

«Sizden her biriniz için bîr şeriat ve bir ydl yöntem kıldık. Eğer Allah[6] dileseydi, sizi bir tek ümmetten kılardı; ancak (bu) si­ze verdikleriyle sizi denemesi İçindir. Artik hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah'adır.  Hakkında     anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir» (Maide: 48).

Gelen heyetlerin hepsinden sonuç alınamıyordu. Bı'r Ma'un'daki katliamdan sorumlu olan Amir İbn Tufeyl şim­di Beni Amir'in başına gelmiş ve kabilesinin baskıları so­nucunda Medine'ye gelmek zorunda kalmıştı. Fakat cahil bir adamdı. İslâm'a karşılık Peygamber (s.a.v)'den kendi­sini halifesi olarak ilân etmesini istedi. Peygamber (s.a-v.). «O ne senin içindir ne de kabilen içindir» dedi. «O halde», dedi Amir, «Sen şehirlileri yönet, bana da göçebeleri ver... «Hayır» dedi. Peygamber (s.a.v.); «fakat sana süvarilerin idaresini veriyorum, çünkü sen atlardan anlayan bir adam­sın.» Bedevi lider için bu yeterli değildi. Hor görerek; «Bir-şeyim olmayacak mı yani?» dedi. Geriye dönerek: «Her ta­rafı sana karşı atlılar ve yayalarla dolduracağım» dedi. O gittikten sonra Peygamber (s.a.v.) dua etti. «Allah'ım, Be­ni Amir'e hidayet ver ve Tufeyl'in oğlu Amir'in şerrinden İslâm'ı kurtar.» Amir yolda bir saldırıya uğradı ve eve varmadan öldü. Kabilesi yeni bir temsilci kurulu gönder­di ve anlaşma yapıldı. Şair Labîd (r.) de elçilerden biriydi ve Müslüman olmuştu. Bundan sonra şairliği bırakmak is­tediği söyleniyordu. «Buna karşılık ' Allah bana Kur'an'ı verdi» demişti. Fakat yine de yeteneklerini dinin hizmetin­de   kullanarak Ölü...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tebukten sonra
« Posted on: 19 Nisan 2024, 14:39:58 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tebukten sonra rüya tabiri,Tebukten sonra mekke canlı, Tebukten sonra kabe canlı yayın, Tebukten sonra Üç boyutlu kuran oku Tebukten sonra kuran ı kerim, Tebukten sonra peygamber kıssaları,Tebukten sonra ilitam ders soruları, Tebukten sonraönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes