> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siyer-i Nebi > Beni Kaynuka
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Beni Kaynuka  (Okunma Sayısı 833 defa)
05 Mart 2010, 21:28:14
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 05 Mart 2010, 21:28:14 »



Beni Kaynuka

Uzun süreden beri, yahudilerin, Peygamber (s.a.v.)´le yaptıkları anlaşmaya uymadıkları ve çoğunun müşrik putperestlori, tek-tanrıya inanan müslümanlara tercih ettik­leri biliniyordu.. Vahy, bazı yahudilere güvenilebileceğini belirtmekle birlikte, topluluk olarak, müslümanlan onlara karşı uyarıyordu. Peygamber (s.a.v.) ve arkadaşları bu­nun farkında olmaları için âyetlerle uyanlıyorlardı:

«Ey İman edenler, kendinizden olmayanı sırdaş edinmeyin. Onlar sise kötülük ve zarar vermekte kusur etmezler, sîze zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızdandan dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise, daha hu yüktür». (Al´i imran: 118)

Yahudilerin, yeni dini altetme ve Yesrib´i eski haline çevirme girişimlerinde tek ümitleri Peygamber (s.a.v.)´in kendi kabilesine dayanıyordu. Peygamber (s.a.v.)´in tüm hareketleri hemen Mekke´ye haber veriliyordu. Kureyşli-ler, yahudi yerleşim bölgelerinin uzagındaki Güney Medi­ne´ye -Peygamber (s.a.v.)´in mescidinin yarım günlük yol uzağına- saidınrlarsa, yahudfler geriden kureyş ordusunu takviye etme olanağına sahiptiler.

«Size bir iyilik dokununca onları tasalandırır, size bir kötülük isabet edince ise onunla sevinirler», (Ali İmran:120)

Yahudiler bunu Bedir zaferine karşı tutumlarıyla gös­termişlerdi. Zafer haberleri geldiğinde Kaynuka, Kurayza ve Nadir kabileleri üzüntü ve hayal kırıklıklarını gizleye-mediler. Eşref oğlu Ka´b´ın durumu ise çok şaşırtıcıydı. Babası Tayy kabilesinden bir Arap olmasına rağmen Ka´b, annesi bir yahudi olduğu için kendini Nadir kabilesinin bir üyesi sayardı Hatta, zenginliği, güçlü kişliği ve şairliği nedeniyle kabilenin ileri gelenlerinden biri olmuştu. Zeyd ve Abdullah, Kureyş´İn ileri gelenlerinden bir çok kişinin savaşta öldüğü haberini getirince Ka´b kendini tutamaya-rak bağırdı: «Tanrıya andolsun, eğer Muhammed (s.a.v.) bu adamları öldürdüyse, yerin altı üstünden daha iyi». Ge­tirilen haberlerin gerçek olduğunu öğrenince, Peygamber (s.a.v.)´in dönmesini beklemeden hemen Mekke´ye doğru yola çıktı. Orada öldürülen Ebu Cehil, Utbe, Şeybe ve di­ğerleri için bir ağıt yazdı. Bunun yanısıra Mekke´lileri bü­yük bir ordu hazırlayıp Yesrib´e saldırarak öçlerini alma­ları için teşvik etti.

Ka´b´ın etkinliklerinin haberleri Medine´ye ulaşmıştı. Fakat o an için Ka´b çok uzaklardaydı ve müslümanların, onun kabilesinden başka bîr yahudi kabilesiyle görülecek hesaplan vardı. Peygamber (s.a.v.) özellikle Beni Kaynu-ka´nın ihanet ve kötü etkinliklerine karşı uyanıktı. Çün­kü Abdullah Ibn Selam eskiden onların ileri gelenlerin­den biriydi ve onların taktiklerini iyi biliyordu. Bunun ya­nısıra Beni Kaynuka, münafıkların başı Hazreç´li îbn Ubeyy´in müttefiki idi. Onların varlığı şehirde, diğer ya­hudi kabilelerine nazaran daha çok hissediliyordu. Çünkü yerleşim merkezleri şehre çok yakındı, oysa Evs´in mütte­fikleri olan Beni Nadir ve Beni Kurayza şehrin dışında yer alıyorlardı.

Kısa bir süre Önce Peygamber (s.a.v.), şu emri almıştı:

«Eğer bir kavmin ihanet edeceğinden kesin olarak korkarsan, sen de açık ve adil bir tutumla (onlarla olan anlaşma mimini ve diplomatik ilişkiyi yüzlerine) at. Gerçekten Allah, ihanet edenleri , sevmez». (Enfal: 58)

Fakat vahiy şu durumu da belartiyordu:

«Eğer onlar bartşa eğitim gösterirlerse, sen de ona eğitltm. gös­ter ve Allah´a tevekkül et. Çünkü O, işitendir, bilendir».

Bu yüzden Peygamber (s.a.v.) barışçı yollardan hal­ledilebilecek sorunlar karşısında geri dönülmez faaliyetle­re girişmek istemiyordu. Bunun bir göstergesi olarak Be-rtir´den hemen sonra, yahudilerin Medine´nin güneyinde­ki pazar yerlerine gitti. Bedir´deki mucize üzerinde düşün­meleri onları imana getirebilirdi. Bu yüzden Peyg"anıber (s.a.v.) onları, Kureyş´in üzerine inen Allah´ın azabını ken­di üzerlerine çekmemeleri için uyardı. Onlar ise şu cevabı verdiler: «Ey Muhammed, bu seferki başarın seni aldat­masın. Karşılaştığın kişiler savaş konusunda bilgisizdi, bu nedenle sen onların en iyilerini öldürebildin. Fakat, Tan­rıya andolsun, seninle biz savaşsak, o zaman asıl korkula­cak olanların biz olduğumuzu anlayacaksın». Peygamber (s.a.v.) geri döndü ve onlardan ayrıldı. Onlar, bu seferlik zafer kazandıklarını zannettiler.

Birkaç gün sonra aynı pazar yerinde, gerginliği doruk noktasına ulaştıran bir olay meydana geldi: Mal almak ve­ya satmak için çarşıya gelen bir müslüman kadına, bir yahudi kuyumcu fena halde hakaret etmişti. O sırada ora­da bulunan Ensardan biri hemen kadını savunmaya baş­ladı ve kavga sırasında hakaret eden adam öldürüldü. Bu­nun üzerine yahudiler hemen üzerine saldırıp müslümanı öldürdüler. Müslümanın ailesi öçlerinin alınmasını istedi ve tüm Ensan kendi tarafında topladı. Ikı taraftatı da kan dökülmüştü. Eğer yahudiler, Peygamber (s.a.v.) ´in an­laşmaya uygun hareket etmesini isteselerdi, mesele kolay­ca halledilebilirdi. Fakat yahudiler, müslümanlara bir ders vermenin zamanı geldiğini düşünüyorlardı. Bu amaçla da­ha önceden müttefikleri olan Hazreç´li îbn Ubey ve Uba-de îbn Samit´e haber gönderdiler. Güçlerini toplayıp mûs-lümanlara saldırmayı plânlıyorlardı. Müslümanların dir´deki ordusunun iki katından fazla, yediyüz kişilik bir ordu kurabilecek güçleri vardı. Yanısıra, îbn Ubey ve Uba-de´nin adamlarına da güvenebilirlerdi. Artık Peygamber (s.a.v)´e daha önceki tehditlerinin boş sözler olmadığını göstereceklerdi.

Fakat gerçekte, bu tehditler onların kendi yenilgileri­ne sebep oldu. Birkaç saat içinde kendi ordularından da­ha büyük bir ordu tarafından tüm çevrelerinin sarılmış olduğunu görünce, çok şaşırdılar. Onlardan koşulsuz ola­rak teslim olmaları isteniyordu.

Îbn Ubey, Ubade´ye danışmaya gitti; fakat Ubade Pey­gamber (s.a.v.)´le yapılan anlaşmadan önceki ittifak anlaş­malarının geçersiz olduğunu ve Kaynuka ile ilgili hiçbir sorumluluk kabul etmediğini söyledi. îbn Ubey´e gelince, onun tabiatı, yıllardan beri bu denli güçlü müttefiklerle olan bağlarını bir anda kesmeye müsait değildi. Fakat onun, yahudiler gibi, hemşehrilerinin Peygamber (s.a.v.)´e ne denli bağlı olduğunu görmemesi imkânsızdı. Peygam­ber (s.a.v.)´e bağlanan bu adamların kendisiyle daha ön­ceden varolan anlaşmalarını alteden başka bir anlaşmayla ona bağlandıklarını çoğu kez sınamıştı. îki yıl önce olsa, askerlerini toplayıp kolayca kuşatmayı kaldırabilirdi. Fa­kat şimdi Peygamber (s.a.v.)´in karşısında hiçbir şey ya­pamayacağını hissediyordu. Bu nedenle Beni Kaynuka ku­şatma altında ümitle bekliyor, fakat yardım gelmeksizin günler geçtikçe ümitleri hayal kırıklığına dönüşüyordu. İki haftalık karşı koymanın sonunda kayıtsız şartsız teslim oldular.

îbn Ubey kuşatmanın olduğu yere gelip, Peygamber (s.a.v.)´e yaklaştı ve: «Ey Muhammed, müttefiklerine iyi davran» dedi. Peygamber onu reddetti. îbn Ubey isteğini tekrarlayınca, yüzücü ondan çevirdi. Bunun üze­rine îbn Ubey Peygamber (s.a.v.)´in arkasından, zırhını boyun kısmından tutup çekti. Peygamber (s.a.v.)´İn yüzü hiddetten karardı ve: «Beni bırak» dedi. îbn Ubey: «Tan­rıya andolsun, onlara iyi davranmaya söz verinceye ka­dar yakanı bırakmayacağım. DÖrtyüz zırhsız ve üçyüz zırhlı adam onlar beni bütün siyah ve kırmızı adamlara

kargı korudular. Onları bir anda kesip öldürecek misin?» dftdi «Sana onların hayatlarını bağışlıyorum» dedi, Pey­gamber [1]Fakat yeni gelen vahy, kendisiyle yapılan aafegmayı bozanlarla ilgili şöyle diyordu:

«Savaşta ontart yakalarsan, öyle darmadağın et kt, onlarla ar-kotamdan gelecek olanlar (ı yıldır). Umulur ki ibret alırlar». (Enfal: 57)

Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.), Beni Kaynuka´lı-lann bütün değerli mallarını bırakıp sürgün edilmelerine karar verdi. Onları vadiden çıkarmakla da Ubade İbn Samit´i görevlendirdi. Kaynuka´lılar ilk önce kuzey-batıda, vadi el-Kura´daki yahudi akrabalarının yanına sığındılar, daha sonra onların yardımıyla Suriye sınırında bir yerle­şim merkezi kurdular.

Yahudiler Medine´de metal işçiliği ve ticaretiyle uğ­raşıyorlardı. Bu nedenle, Peygamber (s.a.v.) ganimetlerin beşte birini kendisi ve devletin giderleri için aldıktan son­ra geriye kalan ganimetler, Ensar ve Muhacirlerin zengin savaş aletlerine sahip olmasını sağladı.

[1] Siyan ve kırmızı, her ırktan İntan, yani tüm insanlar anla-mm» getir.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Beni Kaynuka
« Posted on: 29 Mart 2024, 09:32:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Beni Kaynuka rüya tabiri,Beni Kaynuka mekke canlı, Beni Kaynuka kabe canlı yayın, Beni Kaynuka Üç boyutlu kuran oku Beni Kaynuka kuran ı kerim, Beni Kaynuka peygamber kıssaları,Beni Kaynuka ilitam ders soruları, Beni Kaynuka önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes