> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siyer-i Nebi > Mekke´nin Fethi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mekke´nin Fethi  (Okunma Sayısı 1132 defa)
07 Mart 2010, 22:32:48
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 07 Mart 2010, 22:32:48 »



Mekke´nin Fethi

Çadırlar develere yüklendikten sonra Peygamber (s.a. v.) bayrak ve sancakların kendisine getirilmesini istedi. Hepsini teker teker açtı ve seçtiği adamlara verdi. Abbas´a vadinin en dar yerine kadar Ebu Süfyan´a eşlik et­mesini ve orada durup, ordu oradan geçerken ne kadar büyük olduğunu gözlemelerini söyledi. Ebu Süfyan´ın da­ha sonra Kureyşlilere gidip mesajı iletecek zamanı olacak­tı. Çünkü tek bir adam, bir ordunun geçemeyeceği kestir­me yollardan giderek Mekke´ye daha kısa bir sürede ula­şabilirdi.

Ebu Süfyan ileride görülen bir bölüğün başındaki ada­ma işaret ederek: «Bu kim?» dedi. Abbas: «Velid´in oğlu Halid» dedi. Halid (r.a) onların yanından geçerken üç tek­bir getirdi: «ALLAHU EKBER!» Halid´in yanında Süleym´in atı vardı. Onları beşyüz kadar Muhacir ve diğerlerinden oluşan bölüğün başında yeşil sarıklı Zübeyr (r.a) izliyordu. O da Ebu Süfyan´ın yanından geçerken üç kez tekbir ge­tirdi. Adamlarının bir ağızdan onun söylediklerini tekrarlamasıyla tüm vadi yankılandı. Ordu, bölük bölük Ebu Süfyan´ın önünden geçiyordu; o her seferinde onların kim olduğunu soruyor, ve her seferinde hayret ediyordu. Ya o kabile Kureyş´in etkisinden çok uzakta olduğu ya da Ga-tafan kabilesinin Aşça´ kolunda olduğu gibi daha Önceden

Peygamber´e düşman kabileler bulunduğu için Ebu Sufyan çok şaşırıyordu. Aşça´ kabilesinin sancaklarından bi­rini, daha önceden kendisinin ve Süheyl´in en yakın arka­daşları olan Nuaym taşıyordu.

Ebu Süfyan «Araplar içinde bunlar, Muhammed (s.a. v.)´in en azılı düşmanlarıydı» dedi. Abbas ona şu cevabı verdi: «Allah onların kalbine İslâm´ı soktu; bütün bunların hepsi Allah´ın lütfü».

En son geçen bölüklerden biri de Peygamber (s.av.)´in sadece Muhacirlerden ve Ensardan oluşan kendi bölüğüydü. Üzerlerindeki çeliklerin parıltısı onlara gri-siyah bir gö­rünüm veriyordu. Çünkü hepsi tepeden tırnağa zırh giy­mişlerdi ve sadece gözler görülebiliyordu. Peygamber ken­di sancağının keşif koluna liderlik eden Sa´d İbn Ubade´ye vermişti. Sa´d yolun kenarında iki adamın yanından geçer­ken: «Ey Ebu Süfyan, bu ölüm günüdür. Bugün kutsal ola­nın ihlal edildiği gündür! Bugün Allah´ın Kureyşi alçalttığı gündür!» diye bağırdı. Peygamber (s.a.v.) Kesva´nın üs­tünde bölüğün ortalarmdaydı. tki tarafında Ebu Bekr (r.a) ve Useyd (r.a) vardı. Peygamber (s.a.v)onlarla konuşur­ken Ebu Süfyan duyulabilecek şekilde: «Ey Allah´ın Resu­lü» diye bağırdı. «Sen halkının öldürülmesini mi emret­tin?» Daha sonra ona Sa´d´in söylediklerini anlattı. «Allah aşkına senden halkın adına rica ediyorum. Çünkü sen in­sanlar arasında en merhametli, en Dağışlayıcı ve soyuna en çok acıyansın» dedi. Peygamber (s.a.v.): «Bugün merha­met günüdür, Allah´ın Kureyş´i yücelttiği gündür» dedi. Daha sonra Abdu´r-Rahman ibn Avf (r.a) ve Osman (r.a) yakınında oldukları için ona: «Ey Allah´ın Resulü, biz Sa´­d´in Kureyşe ani bir saldırıda bulunmayacağından emia olamayız» dediler. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.), Sa´d sancağı ve bölüğün kumandasını daha yumuşak tabiatlı olan Kays´a bırakmasını bildiren bir haber gönderdi ve Kays´ın elinde olan sancak yine de Sa´d´la birlikte olacakta. Fakat Sa´d (r.a) Peygamber (s.a.v.)´den doğrudan bir emir almadan sancağı devretmeyi kabul etmedi. Bunun üzeri­ne Peygamber (s.a.v.), miğferinin üstüne sardığı kırmızı kanğı çıkardı ve bunu Sa´d´a bir işaret olarak gönderdi. Sa´d hemen sancağı Kays´a verdi.

Tüm ordu geçtikten sonra Ebu Süfyan süratle Mekke´­ye gitti ve evinin dışında ayakta durup toplanan kalabalı­ğa bağırdı: «Ey Kureyşliler, Muhammed (s.a.v.) karşı koya­mayacağınız bir güçle burada. Muhammed (s.a.v.) onbin zırhlı adamla burada. O bana benim evime sığmanın gü­venlikte olacağım söyledi.» Hind evden çıktı ve kocasının sakalından tutup: «Bu hiçbir işe yaramaz, içi boş yağ tulu­mu Öldürünl Zavallı koruyucu,* diye bağırdı. Ebu Süf­yan: «Yazıklar olsun sana» dedi, «bu kadının sizi iyi bir muhakemeye karar kılmanızdan alıkoymasına izin verme­yin. Çünkü sizin karşınızda karşı koyamayacağınız bir güç var. Fakat Ebu Süfyan´ın evine girenler güvenlikte olacak.» Onlar: «Allah seni kahretsin, hepimizi senin evin ahr mı?» dediler. Ebu Süfyan: «Kim evinin kapısını kilitlerse güven­likte olacak, kim Mescİd´e sığınırsa güvenlikte olacak» ce­vabını verdi. Bunun üzerine tüm kalabalık dağıldı. Kimi kendi evine, kimileri de Mescîd´e gittiler.

Ordu, şehirden fazla uzak olmayan ve oradan görüle­bilen Zû Tuva´da kamp kurdu. Burası iki yıl önce Halid´in Müslümanların yaklaşmasını önlemek için mevzilendiği yerdi. Fakat şimdi hiçbir direnişle karşılaşmıyorlardı. San­ki şehir bir önceki yıl Umre´ye geldiklerindeki gibi bomboş­tu. Fakat bu sefer üç gün kalma diye bir sınırlama yoktu. Kesva bir yere geldiğinde Peygamber (s.a.v.) Allah´ı ta­zim için basını öne doğru eğdi. Neredeyse sakah semere değiyordu. Daha sonra bölüklerin sağ kolunu Halid (r.a) ´ın sorkolunu da Zübeyr (r.a)´in kumandasına vererek düzen­ledi Merkezde olan kendi bölüğünü de ikiye ayırdı. Yarı­sına Sa´d (r.a) ve oğlu, diğer yarıya da Ebu Ubeyde (r.a) ku­manda ediyordu. Emir verildiğinde bu dört bölük şehrin dört ayrı tarafından içeri gireceklerdi. Halid (r.a) aşağı­dan, diğerleri de tepelerdeki üç ayrı geçitten.

Ordunun toplandığı yerin çok yukarılarında, Ebu Ku-beys tepesinde, keskin bir gözün bastonlu bir ihtiyarla bir kadın olduğunu farkedebileceği iki siluet vardı. Bunlar Ebu Bekir´in (r.a) babası Ebû Kuhafe ile kızkardeşi Kurey-be idi. O sabah Peygamber´in Zû Tuva´ya vardığı haberi gelince yaşlı ve kör adam kızına kendisini Ebu Kubeys te­pesine götürmesini ve oradan gördüklerini anlatmasını is­temişti. Bu ihtiyar, genç ve cesur bir adamken Ebrehenin ordusunu ve filini görmek için Mekke´nin diğer tara­fındaki tepelere çıkmıştı. Şimdi ise yaşlıydı ve yıllardan beri kördü. Fakat oğlunun ve torunun da içinde bulundu­ğu bu onbin kişlik orduyu kızının gözleriyle izleyebilirdi. Kureybe, görebildiklerini kara ve yoğun bir kitle olarak ta­rif etti. Babası bunların emir için bekleyen birbirine yak­laşmış atlılar olduğunu söyledi. Daha sonra Kureybe, bu kitlenin dörde ayrıldığını gördü. Bunu babasına söyledi­ğinde, babası hızla eve gitmeleri gerektiğini söyledi. Yolla­rına devam ederken yanlarından atlı bir bölük geçti. As­kerlerden biri atından eğilip Kureybe´nin gümüş kolyesini çekip aldı. Bunun dışında başka bir saldırıya uğramadılar vd sağ salim evlerine döndüler.

Onlar Ebu Kubays´da yalnız değillerdi. Tepelerden bi­rinde İlerime, Safvan ve Süheyl, Kureyş´ten ve müttefik­leri Bekr ve Hudayl kabilelerinden bir grup asker topla-rmşlardi. Döğüşmeye kararlıydılar. Halid´in aşağı taraftan şehre girmek için yaklaştığını görünce onlara saldırdılar. Fakat onlar Halid ve adamlarıyla mukayese edilecek güçte değillerdi. Halid kendi adamlarından sadece ikisi karşılı­ğında düşmana otuz kayıp verdirerek kaçmalarını sağladı, îkrime ve Safvan at üstünde sahile doğru kaçtılar, Sü­heyl ise evine gitti ve kapıyı kilitledi.

Peygamber (s.a.v), yukarı Mekke´deki Ezakir geçidin­den şehre girdiğinde çatışma hemen hemen sona ermişti. Pazar yerinden aşağılara bakıp çekilmiş kılıçları görünce Peygamber dehşete kapıldı. «Size clögüşü yasaklamamış mıydım?» dedi. Fakat ona bunun nedenleri açıklandığın­da: «Allah bunu takdir etmiş» dedi,

Ebu Rafi Peygamber´in kırmızı deriden çadırını Mescid´in yakınma kurmuştu. Peygamber (s.a.v.) bunu yanın­daki Cabir´e İşaret ederek gösterdi. Şükür ve hamd ile dua ettikten sonra aşağıya doğru ilerledi. Hiçbir eve girmeyeceğim» dedi.

Ümmü Seleme  Meymune (r.a) ve Fatma onu çadırda bekliyorlardı. O gelmeden kısa bir süre önce Üm­mü Hani de onlara katılmıştı. İslâm hukuku, Müslüman ka­dınlarla Müşrik erkekler arasındaki nikâhın düştüğünü söylüyordu. Aynı şey Ümmü Hani´nin Hubeyre ile olan ev­liliği için de geçerliydi. Hubeyre Mekke´nin fethedileceğini daha önceden anlamış ve Necran´da yaşamaya gitmişti. Ümmü Hani´nin kocası tarafından iki akrabası biri Ebu Cehil'in kardeşi idi. Halid´e karşı yapılan savaşta rol al­mışlar ve daha sonra sığınmak için onun evine gelmişler­di. Daha sonra Ali (r.a) onu selâmlamak için evine geldi­ğinde iki Mahzumiyi gördü. Peygamber´in yasağına rağ­men kızgınlıkla onları Öldürmeye teşebbüs etti. Fakat Üm­mü Hani onların üstüne bir yaygı örttü ve onlarla Ali´nin arasına girerek: «Vallahi, önce beni öldüreceksin!» dedi. Bu­nun üzerine Ali (r.a) evi terketti. Ümmü Hani kapıyı onların üstünden kilitleyip Peygamber´i karşılamaya gitti. Çadırda Fatima (r.)a´ya rastladığında Fatuna (r.a) da Ali (r.a) gibi ona çıkıştı. «Putperestleri himaye mi ediyorsun?» dedi. Fa­kat Fatıma (r.a)´nın sözleri Peygamber´in gelişiyle kısa ke­sildi. Peygamber (s.a.v.) kuzenini sevgiyle selâmladı. Üm­mü Hani ona olanları anlattığında o: «Olmayacak. Sen ki­mi emin kılarsan, biz de onu emin kılarız, sen kimi korur­san, biz de onu koruruz» dedi.

Peygamber (s.a.v) gusül abdesti aldı ve sekiz rek´at namaz kıldı. Namazdan sonra bir saat kadar dinlendi. Da­da sonra Kesva´yı çağırdı. Zırhını ve miğferini giydikten sonra kılıcım da kuşandı. Elinde bir asa taşıyordu, miğfe­rinin yüz kısmı da açıktı. O sabah onunla birlikte yolculuk edenlerin bir kısmı çadırın dışında sıra olmuş bekliyorlar­dı. Peygamber, yanında Ebu Bekir (r.a) ile konuşarak Mes-cid´e doğru ilerlerken onlar da eşlik ettiler.

Peygamber (s.a.v.) doğruca Kabe´nin güney-doğu kö­şesine gitti. Ve tekbir getirerek Hacerü´l-Esved´e asasıyla dokundu, Yanındakiler de tekbir getirmeye başladılar. ALLA HU EKBER sesleri Mescitten ve tüm Mekke´de yankılan­dı Peygamber (s.a.v.) eliyle susmalarını işaret edene dek Müslümanlar tekbir getirmeye devam ettiler. Daha sonra Peygamber, devesinin ipi Muhammed bin Meslemenin elinde olduğu halde Kâ´be´yı tavaf etti. Umre´de bu şeref bir Hazreçliye verilmişti. Bu nedenle bu kez bir Evsliye ve...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mekke´nin Fethi
« Posted on: 16 Nisan 2024, 14:46:06 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mekke´nin Fethi rüya tabiri,Mekke´nin Fethi mekke canlı, Mekke´nin Fethi kabe canlı yayın, Mekke´nin Fethi Üç boyutlu kuran oku Mekke´nin Fethi kuran ı kerim, Mekke´nin Fethi peygamber kıssaları,Mekke´nin Fethi ilitam ders soruları, Mekke´nin Fethi önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes