> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siyer-i Nebi > Kuşatma
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kuşatma  (Okunma Sayısı 828 defa)
06 Mart 2010, 14:23:00
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 06 Mart 2010, 14:23:00 »



Kuşatma

Kureyş ordusunun Akik ovasına yaklaştığı haberi ulaş­tığında hendek bitmek üzereydi; hendeğin yapımı toplam altı gün sürmüştü. Kureyş ordusu şehrin güney batısından yaklaşıyor, Gatafan ve diğer Necd kabileleri doğudan Uhud´a doğru ilerliyorlardı. Vahanın dış bölümlerindeki bütün evler boşaltılmış ve bu evlerin sakinleri barınaklara yerleştirilmişti. Peygamber (s.a.v.) kadınların ve çocukla­rın, kalelerin yüksek odalarından birine yerleştirilmesini emretti. Daha sonra kendisi de adamlarıyla birlikte -yak­laşık üç bin kişi- seçtikleri yerde kamp kurdu. Kırmızı de­riden yapılmış olan çadırı Sel´ dağının eteklerine kurul­muştu. Aişe (r.a), Ümmü Seleme (r.a) ve Zeyneb (r.a) sıray­la onunla birlikte olmak için çadıra geliyorlardı.

Mekke ordusu ve müttefikleri Uhud yakınında ayrı ay­rı kamp kurdular. Kureyşliler, ekinlerin hasat edilmiş ol­duğunu görünce hayal kırıklığına uğradılar. Develeri Akik ovasının akasya yapraklanyla yetinmek zorundaydı. O sı­rada Gatafan´ın develeri de ovanın Uhud yakınındaki ça­lılıklarda yetişen temarikslerîe karınlarını doyuruyorlardı. Fakat İki ordu da getirdikleri yem dışında atlarına yedi­recek bir şey bulamıyorlardı. Bu nedenle mümkün olduğu kadar çabuk düşmanı yenmeliydiler. Bu amaçla iki ordu birleşti ve şehre doğru ilerlemeye başladı. Ebu Süfyan ge­nel başkandı. Fakat her kabile lideri sırayla savaş sırasın­da orduyu yönetme görevini yüklenecekti. Halici ve îkrime yine «süvarilere kumanda ediyorlardı ve Amr, Halid´in bölüğünde idi. Yaklaştıklarında düşmanın şehrin dışında kamp kurmuş olduğunu görünce cesaretleri daha da art­tı. Düşmanın kalelerde mevzilenmesinden korkuyorlardı; fakat açıklıkta sayıca onlardan fazla oldukları için onları kolayca yenebilirlerdi. Fakat biraz daha yaklaştıklarında, karşı tarafa sıralanmış okçularla aralarında geniş ve de­rin bir hendeğin olduğunu görünce çok şaşırdılar. Atları oraya zorlukla ulaşabilirdi; oraya ulaştıktan sonra da on­ları daha zor olan karşıya geçme problemi bekleyecekti. Şimdiden, başlayan ok yağmuru düşmanın saldın alanına girdiklerini gösteriyordu. Bu nedenle biraz geri çekildiler.

Günün geri kalan kısmı istişare ile geçti. Sonunda düş­manın büyük bir bölümü, başka yerleri savunmak zorun­da bırakarak şehrin kuzeyinden uzaklaştırmaya karar ver­diler. Eğer hendeğin etrafında düşman askeri bulunmazsa karşıya geçmek zor olmayacaktı. Akıllarına, Medine´ye gü-ney-doğudan yapılacak olan saldırılan kale şeklindeki ev­leriyle koruyan Beni Kurayza yahudileri geldi. Beni Na-dir´den Huyay, orduya katılmak üzere Hayber´den gel­mişti Ebu Süfyan´a, Beni Kurayza yahudilerini Muhanv med (s.a.v.)´le yaptıklan anlaşmayı bozmaya ikna edebi­leceğini söyleyerek onlara, elçi olarak gitmek istediğini be­lirtti. Onlar, yardıma ikna edilebilirse şehir iki taraftan saldırıya maruz kalacaktı. Ebu Süfyan onun Önerisini ka­bul etti ve vakit kaybetmeden yola çıkmasını söyledi.

Beni Kurayzahlar, Huyay´dan korkarlardı. Onu uğur­suz ve kendi kabilesini felakete sürükleyen kötü bir adam olarak görürlerdi. İzin verirlerse Beni Kurayza´ya da ken­di kabilesine yaptığını yapacaktı. Ondan korkmalannm asıl sebebi de karşı kovulmaz bir ruh gücünün olmasıydı. Hu­yay, eğer birşeyi isterse tüm karşı koyanlan bastırır ve amacına ulaşıncaya dek ne kendisine, ne de karşısındaki­lere rahat vermezdi. Şimdi Beni Kurayza´nın şefi Ka´b îbn Efted´e -Peygamber (s.a.v.)´le anlaşma yapan lider- gitmiş ve kim olduğunu söyleyip kapısıut çalıyordu. Ka´b, ilk ön­ce kapıyı açmayı reddetti. «Bırak da içeri gireyim!» dedi

Huyay. Onun ne istediğini çok iyi bilen Ka´b: «Sen bırak! Ben Muhammed´le bir anlaşma yaptım ve onu bozmaya­cağım» dedi. Huyay: «İçeri gireyim de konuşalım» dedi. «Hayır» dedi Ka´b. Fakat Huyay onu, yemeğini kendisi ile paylaşmak istemediği için kendisini içeri almamakla suç­ladı Bu Ka´b´ı o kadar sinirlendirdi ki kapıyı açtı. Huyay şöyle dedi: «Ey Ka´b, sana her zaman sürecek olan bir za­fer ve köpüren deniz gibi bir güç getirdim. Sana liderle­riyle birlikte Kureyş, Kinane ve Gatafan´ı, bin kişisi atlı ve on bin kişilik bir ordu getirdim. Onlar bana, Muhammed (s.a.v.) ve taraftarlarının kökünü kazıyıncaya kadar rahat etmeyeceklerine dair ant verdiler. Bu defa Muhammed (s.a.v.) kaçamayacak». Ka´b: «Tanrıya andolsun ki, sen bana her zaman utanç getirdin, içinde şimşek ve gök gürültüsünden başka birşey olmayan yağmursuz bir bu­lut. Yazıklar olsun sana ey Huyay. Beni olduğum gibi bı­rak.» dedi. Huyay ondaki bu yumuşamayı farketti ve gü­zel konuşmasıyla eğer yeni din ortadan kalkarsa ne ka­dar avantajları olacağını anlatmaya başladı. Sonunda Al­lah adına şöyle bir yemin etti: «Eğer Kureyş ve Gatafan Muhammed (s.a.v.)´i öldürmeden yurtlarına dönerlerse, ben de seninle birlikte kalende oturup, kaderimi bekleye­ceğim.» Bu Ka´b´ı, İslam´ın yaşamasının mümkün olmaya­cağı konusunda ikna etti. Daha sonra Peygamber (s.a.v.)´le halkı arasında yapılan anlaşmayı bozacağını söyledi. Huyay, anlaşma metnini görmek istedi; okuduktan sonra metnin yazılı olduğu kâğıdı ikiye yırttı. Ka´b da kabile-sindekilere neler olduğunu haber vermeye gitti. Onlar. «Eğer sen Öldürülürsen, Huyay´m da seninle birlikte öldü­rülmesinin ne gibi bir avantajı olabilir» dediler. İlk anda kararma karşı çıkan çok oldu. Suriye´den Peygamber (s.a.v)´in gelişini karşılamak üzere gelen yaşlı yahudi İbn el-Heyyeban, Beni Kurayza´hlann arasındaydı. O Peygam­ber (s.a.v.)´i tarif etmiş ve gelmesinin yakın olduğunu ha­ber vermişti. Çok azının yahudi olmayan bir Peygamber (s.a.v.) ´e ilgi duymaya yatkın olmasına rağmen, çoğu Mu­hammed (s.a.v)´in tarif edilen kişi olduğunu hissediyordu. Yine aralarında, yahudi olsun olmasın bir Peygamber (s.a.v.)´e karşı çıkmanın ne kadar önemli olduğunu kav­rayabilecek yeteneğe sahip olmayan çok az kişi vardı. Ço­ğunluğa gelince, onlar politik bir anlaşmayı bozmaya kar­şıydılar. Fakat birkaç münafığın, Huyay´ın söylediklerini doğrulayan haberler getirmesinden ve kendilerinden bir­kaç kişinin de gidip Kureyş ordusunu kendi gözleriyle gör­mesinden sonra genel görüş Kureyş ve müttefikleri tara­fına doğru kaymaya başladı. Gerçekten de hendeğin öte­sindeki ovanın göz alabildiğine atlar ve adamlarla dolu olduğunu görmek insanı ürkütüyordu.

O sırada Halid ve îkrime geçilip geçilemeyeceğini an­lamak, üzere belirli bir uzaklıktan hendeği inceliyorlardı. Ümitsizlik içinde: «Nasıl bir tuzak bu!» dediler. «Araplar hiçbir zaman böyle bir yol denememişlerdir. Aralarında mutlaka bir îran´li var». Ümitlerinin aksine hendek çok iyi kazılmıştı. Sadece diğerlerine göre biraz dar olan küçük bir alan kalmıştı. Orası da sıkı bir şekilde korunuyordu. Orayı geçmek İçin giriştikleri bir iki çaba başarısızlıkla sonuç­landı. Atları hiç hendek görmemişti, bu nedenle hendeğe yaklaşınca, ürküyorlardı. Belki onlan ahştırabilirierdi, fakat şimdilik savaş sadece karşılıklı ok atışları şeklinde de­vam ediyordu.

Beni Kurayza´nın anlaşmayı bozması haberi gizli kal­madı. Münafıklardan çoğu hangi tarafı tutaç akların a ka­rar veremedikleri için iki tarafın sırlarını birbirlerine açık lıyorlardı. Ömer (r.a) Ashabtan yahudilerin ihanetini ha­ber alan ilk kişi oldu. Bunu duyar duymaz hemen Ebu Be­kir (r.a) le birlikte çadırında oturan Peygamber (s.a.v.)´in ya­nma gitti «Ey Allah´ın Rasulü» dedi, -Beni Kurayza´nın bi­zimle olan anlaşmasını bozduğunu ve bize karşı savaş açtı­ğını duydum». Peygamber (s.a.v.)´in üzgün olduğu farkedili-yordu. Zübeyr´i meselenin aslını öğrenmek üzere gönder­di Daha sonra Ensar´m kendilerini dışlanmış hissetmeme­si için  Hazreçli iki Sa´d´ı, Useyd´le birlikte çağırdı. Onlara haberleri verdikten sonra şöyle dedi; «Gidin ve işin aslını öğrenin. Eğer duyduklarımız yanlışsa bunu açıkça söyleyin. Eğer doğru ise bunu bana imalı bir şekilde söyleyin ki anlayabileyim». Onlar Zübeyr´den hemen son­ra Kurayza kalelerine ulaştılar ve g, "ekten de yahudile.. rin anlaşmayı bozmuş olduğunu gördüler. Yahudileri çok geç olmadan hatalarını tamire ve anlaşmaya bağlılığa ça­ğırdılar. Fakat onların cevabı şu oldu: «Allah´ın Rasulü de kim? Muhammed´le aramızda ne bir antlaşma ne de bir karar birliği var». Üzüntü içinde onlara Beni Nadir ve Be­ni Kaynuka yahudilerinin başına gelenleri hatırlattılar. Ka´b ve diğerleri o anda, onları dinleyemeyecek denli Kureyş in zaferinden emindiler. Elçiler konuşmalarının boşu­na olduğunu anlayınca Peygamber (s.a.v.)´in yanına dön­düler. Ona: «Adal ve Kare» dediler. Bunlar Hubeyb ve ar­kadaşlarını Hudayfa teslim eden iki kabilenin isimleri idi. Peygamber (s.a.v.) onların ne demek istediğini anladı ve  «Allahu Ekber, ey müslümanlar, cesur olun» dedi.

Artık hendeğin yanındaki mevzilerden askerlerin bir kısmını çekip şehrin içinde bir mevzi kurmak gerekiyordu. Daha sonra Huyay´ın, Kureyş ve Gatafan´ı biner kişilik bi­rer ordu kurup bir gece vakti şehrin kuzeyindeki Kuray­za kalelerine saldırmaya, oradan da şehrin içerlerine ge­çip, müslümanların kadın ve çocuklarını kaçırmaya teşvik ettiği haberi geldi. Çeşitli sebepler yüzünden kararlaştırı­lan gece hep tehir edildi ve proje hiçbir zaman uygulana­madı. Fakat Peygamber (s.a.v.), bunu haber alır almaz Zeyci´i yüz kişilik atlı bir grupla şehrin sokaklarında dolaşmak ve gece boyunca sesli tekbir getirmekle görevlen­dirdi. Böylece düşman şehirde büyük bir ordunun olduğu­nu zannedecekti.

Hendeğin kenarında kurulan kampta atlara ihtiyaç yoktu, fakat çok sayıda adama ihtiyaç vardı. Yüz kişinin eksilmesiyle, hendekte kalanların herbiri artık daha uzun saatler gözcülük ediyordu. Günler geçiyor ve akınlar da­ha da sıklaşıyordu. Halid ve îkrime süvari birlikleriyle hen­dekte beliren bir anlık yorgunluk ve ihmalden dahi yarar­lanmak istiyorlardı. Fakat sadece bir kez hendeği aşma­yı başarabildiler. İkrime, birden bire hendeğin en dar kismuıdaki korumanın zayıfladığım gördü ve üç kişi ile bir­likte atını karşı tarafa sürdü. Fakat dördüncü adam hen­deği atlar atlamaz Ali (r.a) ve adamları hendeğin...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kuşatma
« Posted on: 28 Mart 2024, 15:58:36 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kuşatma rüya tabiri,Kuşatma mekke canlı, Kuşatma kabe canlı yayın, Kuşatma Üç boyutlu kuran oku Kuşatma kuran ı kerim, Kuşatma peygamber kıssaları,Kuşatma ilitam ders soruları, Kuşatma önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes