> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siyer-i Nebi > Hudeybiye´den Sonra
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hudeybiye´den Sonra  (Okunma Sayısı 1137 defa)
06 Mart 2010, 22:27:05
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 06 Mart 2010, 22:27:05 »



Hudeybiye´den Sonra

Beni Sakîf´li Ebu Beşir, ailesi Taif´ten göçüp Beni Züh-re´nin müttefikleri olarak Mekke´ye yerleşmiş olan genç bir adamdı. Ebu Beşir (r.a) Müslüman olmuş ve ailesi de onu hapsetmişti. Fakat o yürüyerek Medine´ye kaçmayı başar­mış ve Peygamber (s.a.v.) Hudeybiye´den döndükten kısa bir süre sonra Medine´ye ulaşmıştı. Onun arkasından, ka­çağın kendisine teslim edilmesini isteyen bir Kureyş´li elçi geldi. Peygamber (s.a.v.) Ebu Beşir (r.a)´e de Ebu Cendel (r.a) e söylediklerinin aynısını söyledi. Ve anlaşmaya uya­rak kendisini elçiye teslim etmek zorunda olduğunu be­lirtti. Ömer ve diğer Sahabe şimdi anlaşma maddelerine bi­raz razı olmuş görünüyorlardı. Bu nedenle Kureyş´in ada­mı ve yanındaki azatlı köle Ebu Beşir´i götürürken orada bulunan Ensar ve Muhacirler hep bir ağızdan: «îyi şans­lar Allah muhakkak sana bir çıkış yolu gösterecek» dedi­ler.

Onların bu ümitleri beklediklerinden daha kısa bir sürede gerçekleşti. Ebu Beşir gençliğine rağmen çok güçlü bir adamd.´. ve ilk konakta elçinin kılıcını alıp onu öldür­meyi başardı. Bunun üzerine azatlı köle ismi Kevser doğruca Medine´ye kaçtı. Karşı konulmaksızın Mescid´e girdi ve kendini Resuhıllah´ın ayaklarına attı. O yaklaştı­ğında Peygamber (s.a.v.): «Bu adam çok korkunç bir şey görmüş» dedi. Kevser hemen, arkadaşının öldürüldüğünü ve kendisinin de ölümden kurtulduğunu anlattı. O sırada

Ebu Beşir elinde kılıcıyla göründü. «Ey Allah´ın Peygam­beri» dedi, «sen görevini yaptın. Beni onlara gönderdin. Allah da beni serbest bıraktı.» Peygamber (s.a.v.) «Annesi­ne yazık!»[1] dedi. «Savaş için ne güzel bir meşale. Keşke onun yanında başkaları da olsaydı!» Kureyş onun için baş­ka elçiler gönderirse, bir önceki sefer olduğu gibi yine onu teslim etmek zorundaydı. Ancak böyle bir düşünce Ebu Beşir (r.a)´in kafasından uzaktı. O öldürdüğü adamm silahlarının, zırhının ve devesinin ganimet olduğunu ve kanına uygun olarak beşe bölünüp paylaştırılması gerekti ğini düşünüyordu. «Eğer böyle yaparsam» dedi, Peygam­ber (s.a.v.): «Onlar beni yeminime uymamakla suçlarlar.» Daha sonra çok korkan Mekkeli azatlı köleye döndü ve «Arkadaşından alman mallar senin kontrolündedir. Bu adamı da, seni gönderen adamlara götür» dedi. Bunu du­yan Kevser sarardı ve «Ey Muhammed, ben hayatıma de­ğer veririm. Benim gücüm onun için yeterli değil ve ben iki kişinin yerini tutamam» dedi. Müslümanlar görevlerini yapmışlar fakat Mekke´nin temsilcisi mahkumu götürmek istememişti. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) Ebu Beşir´e döndü ve: «Nereye İstersen git» dedi.

Ebu Beşir: «Keşke onun yanında başkaları da olsaydı» sözleri kulaklarında çınlayarak Kızıl Deniz sahillerine doğru gitti. Bu sözlerdeki emir ve tavsiye niteliğini anla­yan tek kişi o değildi. Ömer (r.a) de bunu anlamış ve Mek­ke´deki diğer Müslümanlar´a Peygamber (s.a.v.)´in bu söz­lerini ve Ebu Beşir´in nerede olduğu haberini ulaştırmıştı Onun nerede olduğunu Medine´ye gelen dost sahil kabile­lerin birinden haber almıştı. Süheyl´in oğlu Ebu Cendel (r.a) yeni koruyucuları tarafından artık sıkı bir şekilde kontrol edilmiyordu. Bir de tüm Mekke´de Müslüman genç­lere edilen dikkat konusunda genel bir yumuşama görülü­yordu. Çünkü Muhammed (s.a.v.), onlar Medine´ye kaçarsa sözünde durup onları geri göndereceğini göstermişti. Bu gevşemeden yararlanan Ebu Cendel ve diğer gençler bir yolunu bulup Ebu Beşir´in yanma kaçtılar. Bunların arasın­da Halid´in kardeşi Velid de vardı. Ebu Beşir onlarla bir­likte Mekke´den Suriye´ye giden kervan yolu üzerindeki stratejik bir noktaya kamp kurdu. Onlar Ebu Beşir (r.a)´i lider olarak kabul ediyorlardı. Namazları o kıldırıyor, iba­detleri ve diğer dini konularda ona danışılıyordu. Çünkü onların çoğu yeni Müslüman olmuştu ve birşey bilmiyor­lardı. Kureyşlîler kuzeye giaen yolun tekrar güvenilir hale gelmesine seviniyorlardı. Fakat Ebu Beşir´in kampına yet­miş kadar genç adam katılmıştı ve bunlar kervanlar için tehdit oluşturuyordu. Kureyşliler birçok adam ve malları­nı kaybettikten sonra, Peygamber (s.a.v.)´e bu adamları toplumuna kabul etmesini rica eden bir mektup gönderdi­ler. Onîann geri döndürülmesini istemeyeceklerine de söz verdiler. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) Ebu Beşir´e ta­raftarlarıyla birlikte Medine´ye gelebileceğini haber veren bir mektup gönderdi. Fakat o sırada genç lider çok hastay­dı ve mektup ona ulaştığında ölümün eşiğindeydi. Mektu­bu okudu ve elleri arasında tutarak öldü. Arkadaşları onun cenaze namazım kıldılar ve onu gömdüler. Gömüldü­ğü yere de bir mescid yaptılar. Daha sonra Peygamber (s a.v)´Ie buluşmak üzere Medine´ye gittiler[2].

Kayalıklara ulaştıklarında Velid´in devesi tökezledi ve onu yere düşürdü. Velid düşünce parmağını keskin bir kayaya kestirdi. Parmağı alıp fırlatırken şöyle dedi:

«Sen kanayan bir parmaktan başka nesin? Allah yolunda başka hiçbir yara almadın.»

Fakat kesik parmak mikrop kaptı ve Ölümcül bir yara haline geldi. Bununla birlikte Velid (rj ölmeden önce ağabeyi Halid´e onu fslâm´a davet eden bir mektup yazmayî başardı.

O sıralarda Mekke´den sadece bir tek kadın kaçıp Me­dine´ye sığınmıştı. O da Osman´ın üvey kardeşi, yani an­nesi Erva ile Bedir´den dönüşte öldürülen Ukbe´nin kızları olan Ümmü Gülsüm idi. Fakat artık mü´min kadın-lann kâfirlere döndürülm esini yasaklayan bir âyet inmiş­ti. Bu nedenle, iki öz erkek kardeşi Ümmü Gülsüm´ü geri götürmeye geldiklerinde Peygamber (s.a.v.) onu bırakma­dı. Kureyşliler de bunu fazla karşı çıkmadan kabul ettiler. Çünkü anlaşmada kadınlardan hiç bahsedilmiyordu. Daha sonra Zeyd (r.a) Zübeyr (r.a) ve Abd´ur-Rahman îbn Avf (r.a) onunla evlenmek istediler. Peygamber (s.a.v.) ona Zeyd´le evlenmesini tavsiye etti. O da bu tavsiyeyi kabul etti.

Anlaşma yapıldıktan bir ay sonra Aişe (r.a) ve babası kısa bir süre sonra sevince neden olacak olan büyük bir üzüntü yaşadılar. Ümmü Ruman (r.a) hastalandı ve öldü Onu Baki´ mezarlığına gömdüler. Peygamber (s.a.v.) onun cenaze namazını kıldı ve mezarına indi. Onun ölüm habe­ri Mekke´ye ve oğlu Abdu´l-Kâ´be´ye de ulaştı. Bu üzüntü Abdu´l-Kâ´be´ye, uzun süreden beri düşündüğü birşeyi uy­gulama olanağı verdi. Annesinin ölümünden kısa bir süre sonra Medine´ye geldi ve Müslüman oldu. Biat ettiğinde Peygamber (s.a.v.) ona Abdurrahman adını verdi.

Abdurrahman, o dönemde Müslüman olan tek kişi de­ğildi. Haftalar ve aylar geçince Kur´an´m bu anlaşmayı ne­den apaçık bir zafer diye nitelediği açıklığa kavuşuyordu. Artık Mekke´ii ve Medine´liler barış içinde buluşup, ser­bestçe birbirleriyle konuşabiliyorlardı*. Anlaşmadan son raki iki yıl boyunca îslâm toplumu iki katma çıktı.

Hacıların dönmesinden kısa bir süre sonra herkesi se­vindiren bir âyet nazil olmuştu:

«Belki Allah, sizlerle onlardan kendilerine karşı düşmanlık bes­lemekte olduklarınız arasında bir sevgi bağı kılar.» (Mümtahine: 7)

Bu sözler, gün geçtikçe artan ihtidaları kastediyordu. Bazılarına göre de bu âyet Peygamber (s.a.v.) ´le Kureyş li­derlerinden biri arasında gelişen yakın ilişkiyi kastediyordu.

Hudeybiye´den birkaç ay önce Habeşistan´dan Pey-gamber´in kuzeni Ubeydullah İbn Cahş´m Ölüm haberi gel­mişti. O, îslâm´a girmeden önce hristiyandı ve Habeşis­tan´a hicret ettikten kısa bir süre sonra tekrar hristiyan-hğa dönmüştü. Bu, Müslümanlıkta karar kılan ve Ebu Süfyan´ın kızı olan karısı Ümmü Habibe´yi çok üzmüştü Kocasının ölümünden dört ay sonra Peygamber (s.a.v.) Necaşi´ye kendi adına Ümmü Habibe (r.a) ile arasında nikâh kıymasını rica etti. Peygamber (s.a.v) Ümmü Habibe (r.a)  ye direkt olarak fikrini sormamıştı. Fakat Ümmü Habıbb (r.a) rüyasında kendisine birisinin gelip «mü´minlerin an­nesi» diye hitap ettiğini görmüş ve bunun Peygamber t s a.v.)in eşi olacağına işaret ettiğini tahmin etmişti. Ertcii gün, rüyasını doğrulayan Necaşi´nin teklifini aldı. Bunun üzerine en yakın akrabası olan Halid îbn Said´i vekil ola­rak seçti. Necaşi´ de, Cafer (r.a)´in de içlerinde bulunduğu bir grup Sahabe huzurunda nikâhı kıydı. Daha sonra Ne caşi, sarayında ilk düğün yemeği verdi ve bütün Müslü­manları davet etti.

Peygamber (s.a.v.) Cafer (r.a)´e de artık gelip Medine´­de aşayabüeceklerini bildiren bir mektup gönderdi. Cafer (r.a), hemen yol hazırlıklarına başladı. Necaşi onlara yol­culukta kullanmak üzere iki bot verdi. Ümmü Habibe´nın de onlarla birlikte gitmesine karar verildi. Medine´de de onun için bir ev yapılmaya başlanmıştı.

Necaşi, o dönemde Peygamber´in mektup gönderdiği tek kral değildi. Hendek´te o büyük kayayı parçaladığın­da, ilk vuruşunda ortaya çıkan ışıkla Yemen kalelerini görmüştü. Üçüncü ve son vuruşunda çıkan ışıkla da Medain´deki Kisra´nm beyaz sarayını görmüştü. îslâm impa­ratorluğunun ileride buralara dek yayılacağına işaret eden bu iki ışık arasında bir ilişki vardı. Çünkü Yemen o za­manlar îran kontrolündeydi. Peygamber (s.a.v.) îran kra İma kendi Peygamberliğini ilan eden ve îslâm´a çağıran bir mektup gönderdi. Belki bu mektubu yazarken büyuK ümitleri yoktu. Fakat yine de başka bir girişimde bulun­madan Önce ona seçme hakkı tanımak istemişti.

Bu ûç ışıktan ikincisi ile Suriye kalelerini görmüş ve buradan da İslâm´ın, oralara ve daha da batıya yayılaca­ğını anlamıştı. Bu nedenle İran kiralına yazdığı mektuba benzer bir mektup da Roma İmparatoru Herakliyus´a yaz­dı. Bu mektubu Suriye yöneticisi aracılığıyla gönderdi. Bu­na benzer bir mektup da İskenderiye´ye, Mısır Kralı Mu-kavkıs´a gönderildi.

O sırada Kisra başka kaynaklardan Medine´nin gün geçtikçe güçlenen Arap kralının Peygamber (s.a.v.) oldu­ğunu iddia ettiğini duymuştu. Bu nedenle Yemen´deki va lisi Bâzân´ı, Muhammed (s.a.v)´le ilgili ayrıntılı bilgi top laması için görevlendirdi. Bâzân, Medine´ye, etrafı gözle­meleri için iki elçi gönderdi. İki elçi İran´da yaygın olan bir geleneğe uyarak sakallarını traş edip bıyıklarını uzat­mışlardı. Onların görünüşü ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hudeybiye´den Sonra
« Posted on: 29 Mart 2024, 09:58:42 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hudeybiye´den Sonra rüya tabiri,Hudeybiye´den Sonra mekke canlı, Hudeybiye´den Sonra kabe canlı yayın, Hudeybiye´den Sonra Üç boyutlu kuran oku Hudeybiye´den Sonra kuran ı kerim, Hudeybiye´den Sonra peygamber kıssaları,Hudeybiye´den Sonra ilitam ders soruları, Hudeybiye´den Sonra önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes