> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siyer-i Nebi > Anlaşmanın Bozulması
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Anlaşmanın Bozulması  (Okunma Sayısı 1124 defa)
07 Mart 2010, 20:33:56
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 07 Mart 2010, 20:33:56 »



Anlaşmanın Bozulması

Anlaşmaya rağmen Bekr kabilesinden bir grup Hu za´a kabilesi ile aralarında varolan kan davasını sürdürü yorlardı. Arar (r.a)´ın Suriye´ye gitmesinden kısa bir sürt? sonra Bekr´in bir kolu bir gece Huza´aya baskın yaptı vp onlardan birini öldürdü. Meydana gelen çatışmada çatışmanın bir bölümü haram bölgede yapılmıştı. Kureyş-liler müttefiklerine silah vererek yardım ettiler. Gece ka­ranlığında bir veya iki Kureyşli de çatışmaya katıldı Huza´a kabilesinin Beni Ka´b kolu, derhal Medine´ye Pey gamber (s.a.v.)´e haber veren ve yardım İsteyen bir grup delege gönderdiler. Peygamber (s.a.v.) onlara kendisine güvenebileceklerini söyledi ve onları ülkelerine geri gön­derdi. Onlar gittikten sonra Aişe´ve gitti. Yüzünden çok si­nirli olduğu anlaşılıyordu. Gusül etmek İçin bir miktar su istedi. Suyu üstüne dökerken Aişe (r.a) O´nun: «Eğer Ka´b oğullarına yardım etmezsem, ben de yardım edilmeyeyim.»[1] dediğini duyuyordu.

O sırada Mekke´liler olayların muhtemel sonuçlarını düşünerek tedirgin oluyorlardı. Bu nedenle eğer gerekirse Peygamber (s.a.v.)´i yatıştırmak üzere Ebu Süfyan´ı gön­derdiler. Ebu Sufyan yolda geri dönen Huza´au elçilere

rastladı ve çok geç kalmış olmaktan korktu. Peygamber (s.a.v.)´in esrarlı halini görünce korkusu daha da arttı. «Ey Muhammed», dedi, Hudeybiye anlaşmasında ben yok­tum. Müsaade et de şimdi bu anlaşmayı güçlendirelim ve uzatalım.» Peygamber (s.a.v.) onun ricasını şu soruyla cevapladı: «Sizli tarafınızdan hiç onu bozan oldu mu?» Ebu Süfyan tedirgin bir şekilde: «Allah saklasın!» dedi. Peygamber (s.a.v): «Biz de aynı şekilde Hudeybiye´de yap­tığımız anlaşmaya aynı süre için uyuyoruz. Onu değiştir­meyeceğiz. Onun yerine başka bir anlaşmayı da kabul et­meyeceğiz» dedi. Daha fazla söyleyecek birşeyi olmadığı anlaşılıyordu. Bu nedenle Ebu Süfyan kendisine yardım etmesi ümidiyle kızı Ümmü Habibe´ye gitti. Onbeş yıldan-beri görüşmüyorlardı. Odada oturulacak en iyi yer Pey­gamber (s.a.v.)´in kilimiydi, Ebu Süfyan oraya oturmaya niyetlendiğinde kızı kilimi hemen onun altından çekti. Ba­bası: «Küçük kızım», dedi. «Bu kilim mi benden daha de­ğerli, yoksa ben mi bu kilime oturmayacak kadar değerli­yim?» Kızı: «Bu Peygamber (s.a.v.)´in kilimi», «Sen ise bir putperestsin ve temiz değilsin» dedi. Daha sonra şunları ekledi: «Babacığım sen Kureyş´in büyüğüsün ve onların li­derisin. Nasıl oldu da İslâm´a girmedin ve nasıl oldu da, ne gören ne de duyan taşlara tapıyorsun1?» Ebu Süfyan: «Allah Allah!» dedi. «Muhammed´in dinine uymak için atalarımın taptığı şeylerden mi vazgeçeceğim?" Kızından hiçbir yardım göremeyeceğini anlayan Ebu Süfyan, an­laşmayı yenilemek için aracı olmalarını istediği Ebu Be­kir (r.a) ve diğer Sahabilere gitti. Çünkü Peygamber açıkça söylemediği halde o, bir önceki çatışma nedeniyle an­laşmanın bozulduğundan artık emindi. Fakat bu aynı za­manda anlaşmanın tekrar yenilenmesine yardım edebilir­di. Yani eğer nüfuslu bir adam iki grup arasında tekor teker genel bir himaye açıklaması yaparsa kan dökülmesi­ne engel olunabilirdi. Ebu Süfyan bu seçeneği Ebu Bekr´o önerdi. Fakat o sadece: «Ben Allah´ın Resûlü´nün verdiği himaye sınırları içinde himaye verebilirim» dedi.

Diğerleri de hemen hemen aynı cevabı verdiler. Ebu Süfyan son olarak iki kardeş olan Haşim ve Abd uş-Şemsin torunları oldukları İçin akrabalık bağlarına güvenerek Ali (r.a)´nin evine gitti. Fakat Ali şu cevabı verdi: «Yazık­lar olsun sana Ebu Süfvan! Allah´ın Resulü senin teklifini geri çevirmeye karar verdi. Hiç kimse onun aleyhinde ol­duğu bir konu hakkında Ondan olumlu bir ricada buluna­maz.» Çünkü sahabe Kur´an´da Peygamber´e de şöyle den­diğini biliyorlardı: «iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen Allah´a tevekkül et.» (Ali îmran 159)

Onlar Peygamber´in birşeye karar verdiğinde artık onu o karardan vazgeçirmenin imkansız olduğunu dene­yimlerinden biliyorlardı. Ebu Süfyan şimdi de kucağında Öasan´la yerde oturan Fatuna (r.a)´ya dönmüştü: «Ey Muhammed (s.a.v.)´in kızı!» dedi. «Küçük oğluna, tek tek in­sanlar arasında himaye kurmasını emret ki, sonsuza dek Arapların başkanı olabilsin.» Fakat Fatıma (r.a) çocukla­rın himaye edenıiyeceklerini söyledi. Ebu Süfyan tekrar Ali (r.a)´ye döndü. Ve ne yapması konusunda ondan yalva-rarak yardım istedi. «Başka çaresi yok» dedi Ali: «Sen kal­kıp tek tek insanlar arasında himaye kurmalısın. Sen Kinane´nin başkanısın.» Ebu Süfyan; «Bu bana birşey ka­zandırır mı?» diye sordu. «Vallahi zannetmem» dedi. Fa­kat bence yapabileceğin başka birşey yok». Bunun üzerine Ebu Süfyan» Mescid´e gitti ve yüksek sesle: «Dinleyin, ben insanlara teker teker himaye veriyorum. Muhammed´ in de beni onaylamaktan geri kalacağını zannetmiyorum» de­di. Daha sonra Peygamber (s.a.v.)´e gitti ve: «Ey Muham­med (s.a.v.) benim verdiğim himayeyi reddedeceğini zan­netmiyorum» dedi. Fakat Peygamber (s.a.v) sadece şu ce­vabı verdi: «Ey Ebu Süfyan bu senin düşüncen»[2]. Bunun üzerine Umeyye lideri Mekke´ye çok "üzgün ve hayal kı­rıklığı içinde döndü.

Peygamber (s.a.v.) sefer hazırlıklarına başlanmasını emretü. Ebu Bekr kendisinin de sefere hazırlanmasının ge­rekin gerekmediğini sordu. Peygamber (s.a.v.) ona hazır­laması gerektiğini ve Kureyş´e karşı sefere çıktıklarını söy­ledi. Ebu Bekr (r.a): «Anlaşma süresinin bitmesini bekle­memiz gerekmez mi?» dedi. Peygamber: «Onlar bize iha­net ettiler ve anlaşmayı bozdular» dedi. «Ben de onların üstüne yürüyeceğim. Fakat sana söylediğim şeyi bir sır olarak sakla. İsteyen Allah´ın Resulünün Suriye için hazırlandığını zannetsin, isteyen Taif, isteyen de Havazin üzerine yürüyeceğimi düşünsün. Allah´ım Kureyş´in bizi görmemesini ve yaptığımız hazırlıktan haber almamasını sağla. Böylece onları aniden ülkelerinde bastırabilelim.» Bu duasına cevap olarak, gökten Hâtib adındaki bir Mu­hacirin sırrı öğrendiğini ve uyarmak üzere Kureyş´e bir mektup gönderdiğini bildiren bir haber geldi. Hâtib mek­tubu Mekke´ye gitmekte olan Muzeyneli bir kadına ver­mişti. Kadın mektubu saçlarının arasına saklamıştı. Pey­gamber Zübeyr (r.a) ve Ali (r.a)´yi onun arkasından gön­derdi. Ali (r.a) ve Zübeyr (r.a) mektubu kadının çantasın­da bulamayınca, onu, üzerini aramakla tehdit ettiler. Bu­nun üzerine kadın mektubu verdi. Onlar da Peygamber´e götürdüler. Peygamber (s.a.v.) mektubu yazanı yanma ça­ğırttı. -Ey Hâtib, bunu niçin yaptın?» diye sordu. Hatib: «Ey Allah´ın Resulü, ben gerçekten Allah´a ve Resulüne inanıyorum. Ben ne imanımı değiştirdim, ne de onun yeri­ne gönlüme birşey yerleşti. Fakat ben Mekke´de nüfuzu ve gücü akrabaları olmayan bir adamım. Onların arasında yaşayan oğlum ve ailem için onların desteğini kazanmak istedim» dedi, Ömer (r.a): «Ey Allah´ın Rasulü bırak da ka­fasını uçurayun. Bu adam bir münafık» dedi. Fakat Pey­gamber (s.a.v.) ona: «Ey Ömer, Allah´ın Bedir savaşma katılanlara bakıp da: ´ne isterseniz yapın, çünkü sizi affet­tim´ demediğini de biliyorsunuz?»[3] dedi.

Peygamber (s.a.v.) yardımlarına güvenebileceği bazı kabilelere de gelecek ayın, yani Ramazanın başında Me­dine´de bulunmalarını haber veren elçiler gönderdi. Be­deviler bu isteğe samimice karşılık verdiler. Kararlaştırı­lan gün geldiğinde, o zamana kadar Medine´den yola çı­kan en büyük ordu meydana geldi. Hiçbir sağlıklı Müslü­man geride kalmamıştı. Muhacirler yediyüz kişiydiler ve üçyüz atları vardı. Ensar ise dörtbin kişiydi ve beşyüz atla­rı vardı. Yola çıktıktan sonra orduya katılan kabilelerle birlikte toplam onbin kişi oluyorlardı. Atlılar, develerle yolculuk ettiler. Ve atlarını yedeklerinde götürdüler. Saha­beden çok yakın olan birkaç kişi hariç hiç kimse düşma­nın kim olduğunu bilmiyordu.

Yan yola geldiklerinde, Abbas, Ümmü´l-Fadl ve oğulla­rıyla karşılaştılar. Abbas artık Mekke´den aynlıp Medine´­de yaşamaya başlama zan anının geldiğine karar vermişti. Peygamber (s.a.v.) onlara da sefere katılmalarını teklif et­ti. Onların bu teklifi kabul etmesi en çok Peygamberce birlikte gelen Meymune´yi sevindirmişti.

Ümmü Seleme (r.a) de Peygamber´le birlikteydi. Ver­dikleri molalardan birinde ona iki Kureyşlinin onu görmek istediği söylendi. Onlardan biri üvey kardeşi yani babası ile Peygamber (s.a.v.)´in halası Atik´in oğlu Abdullah idi. Diğeri ise Peygamber´in en büyük amcası Haris´in oğlu şair Ebu Süfyan idi. Bir zamanlar Halime onu da emzir-mişti. Ebu Süfyan yanında küçük oğlu Cafer´i de getir­mişti. Gelenlerin ikisi de vahy´den önce Peygamber´e çok yakındılar, fakat vahy gelmeye başlayınca ona sut çevir­mişlerdi. Şimdi ise ondan af dilemeye gelmişlerdi. Ve Ümmü Seleme (r.a)´den aracı olmasını istiyorlardı. Ümmü Seleme (r.a) Peygamber (s.a.v.)´e gitti ve «karının kardeşi, yani halanın oğlu ve senin süt kardeşin olan amcanın oğ­lu buradadır» dedi Fakat Peygamber (s.a.v.); «Onlan gör­mek için ben çağırmadım. Kardeşim yani Ümmü Sele-me´nin kardeşi bana söyleyeceğini Mekke´de söyledi[4]. Amcamın oğluna gelince, o bana leke getirdi.» cevabını verdi. Ebu Süfyan şiirlerinde onu taşlamişti. Ümmü Seleme onlar için yalvardı fakat bunun bir faydası olmadı. Bunu Ebu Süfyan´a haber verince o; «Ya beni görmeyi ka­bul edecek, ya da ben oğlumun elinden tutup çöle gidece­ğim, açlık ve susuzluktan ölenen kadar ilerleyeceğim, sen Peygamber´i kastediyordu akrabalık bağımız bir yana, en çok üzülen kişi olacaksın» dedi. Ümmü Seleme (r.a) bunları Peygamber (s.a.v.)´e anlattığında, Peygamber onlara acıdı[5]. Ve onları çadırında kabul etmeye razı oldu. îkisi de onun çadırına gelip Müslüman oldular.

Yolculuk sırasında Peygamber (s.a.v) yolun kenarın­da, yeni doğmuş yavrularını emziren yere uzanmış bir di­şi köpek gördü ve adamlarından birinin onu rahatsız et­mesinden korktu. Bu nedenle, Demre´li Cu´eyle´ye herkes yoldan geçene kadar köpeğin yanmda beklemesini söyledi[6]. Peygamber (s.a.v.)´in bu adama Amr adını vermesine rağ­men, Cuayl adı hâlâ onun için geçerliydi.

Kudeyd´de orduya, Beni Süleym´den ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Anlaşmanın Bozulması
« Posted on: 28 Nisan 2024, 05:25:50 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Anlaşmanın Bozulması rüya tabiri,Anlaşmanın Bozulması mekke canlı, Anlaşmanın Bozulması kabe canlı yayın, Anlaşmanın Bozulması Üç boyutlu kuran oku Anlaşmanın Bozulması kuran ı kerim, Anlaşmanın Bozulması peygamber kıssaları,Anlaşmanın Bozulması ilitam ders soruları, Anlaşmanın Bozulması önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes