> Forum > ๑۩۞۩๑ Açık Öğretim & İlitam Dunyasi ๑۩۞۩๑ > Sakarya İlitam > Ders Notları ve Özetler > 5.Yarıyıl Dersleri > Sistematik Kelam > Sistematik Kelam 9.Ünite
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sistematik Kelam 9.Ünite  (Okunma Sayısı 5038 defa)
04 Temmuz 2012, 16:47:53
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 04 Temmuz 2012, 16:47:53 »



KADER İLE BAĞLANTILI KONULAR          Hafta- 9

   
 
ECEL
Ehl-i sünnet’e göre her şeyin, her toplumun ve bireyin belirli bir tayin edilmiş ömrü bulunmaktadır.
Kadi Abdülcebbar’ın görüşleri (Mu’tezile) ile Mâtürîdilerin yaklaşımları benzerlik arz etmektedir. Ehl-i sünnet’e göre, hayat gibi ecel de Allah’ın bilgisi, takdiri ve yaratması doğrultusunda şekillenmektedir. Bu konuda hem Eş’arîler hem de Mâtürîdiler, konuya Allah’ın ilmi çerçevesinde bir yaklaşımda bulunmaktadır.
 
1. ECEL-İ MÜSEMMA:

Fahreddin er-Razi’ye göre, her insan için birisi tabii ecel (ecel-i müsemma) diğeri de kaza sonucu gerçekleşen ecel(ecel-i ihtirami veya kaza) olmak üzere iki ecel vardır.
Bazı ayet ve hadislerde isyan edenlerin bu günahtan vazgeçmeleri halinde ömürlerinin uzayacağı, ayrıca iyilik yapma, sadaka verme ve sıla-i rahim gibi bazı ameller tehir edilenin ecel olmayıp, ecel sahibi kimseler olduğu şeklinde bir yaklaşımda bulunulmuştur. Sadaka gibi hususlar ise, ömrün bereketli olması şeklinde yorumlanmıştır.
 
Elmalılı Hamdi Yazır’ın ifadesiyle, ya tabii veya ihtirami bir ecel vardır. Zira fiilen vaki
olacak olan ecel, bunların ancak birisidir. Diğeri ise bir imkandan ibarettir. İmkan ise,
sonsuzluğu içermektedir. Ancak bunlardan bir tanesi vuku bulur. Bu nedenle ecel dendiğinde, vaki olan tek alternatif göz önüne alınmalıdır. Bu verilere göre değişmeyen ecel (ecel-i müsemma), insanın ölüm vaktidir.
İslam alimleri Levh-i mahfuz’dan ayrı olarak bir de Levh-i mahv ve isbat’tan bahsetmektedirler. Bu alandaki bilgiler sürekli güncellenmektedir. Bu ise, Ecel-i muallak ile bağlantılı olup, dünyadaki değişen oluşumlarla alakalı farklı bir boyuttur
Genel olarak Mutezile ve Şîa insanların iki eceli olduğunu ve ömürlerinin uzayıp kısalabileceğini savunurken, Ehl-i sünnet umumiyetle muhkem ayetlere dayanarak insanların bir tek eceli bulunduğunu, bunun da ölümleriyle gerçekleşen vakit olduğunu kabul etmiştir.

2. RIZIK
Mu’tezile’ye göre rızık, tamamen kulun girişim ve çabasıyla orantılıdır. Yani kulun elindedir. Bu konuda ilahi bir müdahele mümkün değildir. Eş’arîlere göre kul girişim özgürlüğüne sahip olmuş olsa da, bu tavır onun, Allah’ın kendisine ezelde takdir etmiş olduğu rızkın ölçüsüne yanaşmasına vesile olur.
Mâtürîdilere göre ise rızık, Allah’ın tabiatta koymuş olduğu kanunlar çerçevesinde kulun çabası sonucu elde edilir. Bu çabalama yeteneği ve alanını bilen Allah, onun ne kazanacağını bilir. Dolayısıyla ezeli bilgi sahibi Tanrının zaman üstü tavassutu ile (rakîb) kulun rızkını bilir yani belirler. O nedenle insan ne fazla ne de az rızkını tüketmeden dünyadan ayrılmaz.
Ehl-i sünnet’e göre haram da bir rızıktır. Mu’tezileye göre ise haram, bir rızık değildir.Ehl-i Sünnet ve Cemaate göre, rızıklar taksim edilmiş olup, muttakinin takvası ve azgının azgınlığıyla artıp eksilmez. Allah’ın tekeffül ettiği/üstlendiği rızık, gıdadır.
Mu’tezile ise, bireyin çabasına göre rızkın artıp ve eksileceği kanaatindedir. Yine onlara göre rızık, çalışılarak kazanılan servete sahip olmaktır.
Mu’tezile, “sıkıntı ve zorluklar Allah Teâlâ’nın kazasıyla olmayıp, kulun yapıp etmeleriyle başına gelir. Çünkü Allah, sıkıntı ve zorluğu istemez ve onlara hükmetmez” demiştir. Ehl-i sünnet’e göre ise, çaba ve gayret, rızkın sebebi olup, kazanç Allah’tandır. Çünkü, insanın yönelmesi, sebep olup, rızık Allah Teâlâ’dandır. Rızkı insanın çalışmasının sonucu olarak görmek doğru değildir.

HİDAYET-DALALET

Öncelikle Allah kaynaklı olarak kabul edilen hidâyet, başta Kur'an olmak üzere kutsal kitaplar ve melekler gibi başka vasıtalara da izafe edilmiştir. Bazı hadislerde ise Hz. Peygamber ve insanlar, hidâyet aracısı olarak zikredilmiştir. Kur'an’daki hidayet bağlantılı terimlere dikkat edildiğinde, bu eylemin bizzat kişinin iradesiyle gerçekleştiği görülmektedir.
Hidayetin Allah’ın yaratması sonucu olduğunu kabul eden Mâtüridî’ye göre kul, iradesi
doğrultusunda ona ulaşır veya vazgeçer. Buna göre küfrü tercih eden kimseyi Allah
hidayete ulaştırmaz. Böyle bir kişinin hidayete erişmesinde peygamberin de bir fonksiyonu olamaz. Mâtüridî bu görüşüyle, cebir anlayışı karşıtı bir vurguda bulunmaktadır. Zira o “hür irade” prensibine büyük önem vermektedir. Buna göre Allah’ın müdahale etmemesi, bireysel özgürlüğün bir sonucudur.
Kur'an verileri çerçevesinde hidâyet dört ana boyutta tahakkuk ettiği anlaşılmaktadır:
 1- Her mükellefe lütfedilen akıl ve idrak yetenekleriyle hayatını sürdürmeyi sağlayan zorunlu bilgiler.
 2-Vahiy ve peygamber yoluyla yapılan davet ve onlar tarafından hakikatlerin beyanı.
3-Hidâyete yönelen kimselere Allah’ın lütfettiği tevfik.
4-Hidayete hak kazananları ahirette cennetle ödüllendirme. Bu tür sıralama, birbirinin neticesi olarak kabul edilmiştir. Ancak bazı durumlarda bir önceki hidâyet gerçekleşmişken, bir
sonraki devreye girmeyebilir. Tamamen ilâhî iradeye yönelik hidâyet aşamaları içerisinde insanla direkt bağlantılı olanı, ikinci merhaledeki “çağrıda bulunmak ve tanıtmak”tır.
Mâtüridî’ye göre iman ve hidayete ulaşmanın bazı öncülleri vardır. Zira ona göre nazar ve tefekkürü terkeden kimseler, peygamberi de yalanlayarak, hidayetten uzak kalmaktadırlar.
İnsanda zuhur eden şey, hayır ise, buna Tevfik, saadet ve ikbal; şer ise ona da hizlan, şakavet ve idbar denir.
Eş’arîler, şakinin said; saidin de şaki olabileceğini kabul etmemişlerdir. Mâtürîdiler ise bunu mümkün kabul etmişlerdir. Genel anlamda Eş’arîler ile Mâtürîdiler arasındaki farklı yorumlarda olduğu gibi, buradaki tartışmanın da lafzi oldu kabul edilmiştir.
 
Hidayet, Mu’tezileye göre, hak olanın açıklanmasıdır. Dalalet ise, Allah’ın insanı dall (sapık) olarak adlandırmasından ibarettir.Ehl-i sünnet kelamcılarına göre ise hidayet, hidayete erme (ihtida) fiilinin yaratılmasıdır. Allah bir kimseye hidayet etti ama hidayete ermedi gibi ifadeler, delil ve rehberlik etmek manasındadır. Nitekim “Kuşkusuz sen istediğini hidayete erdiremezsin” (el-Kasas 28:56) şeklindeki ayet, Ehl-i sünnet’in bu konudaki görüşlerinin kaynağını oluşturmaktadır.
Hakikatlere ulaşmanın da insan zihninde oluşan bir idrak sonucu olduğunu benimseyen
Mâtüridî, idrakin de sınırlı ve hacimli bir şeyi kapsayıp ihata ettiğini savunur.
Mâtüridî, hidayete ermeye engel olan güçlü manileri şu şekilde sıralar:
a-İnsanın ülfet edip sempati duyduğu kişilere özenmesi.
b-Hakikate ulaştıracak delilleri incelemekten ve akıl yürütmekten yüz çevirip, fıtratının
zevk alacak şeylere düşkün olması sonucu, nefsinin arzularına yönelmesi.
d-Bireysel ve toplumsal mutluluk faktörler.
e-Alışkanlıklarından ayrılamaması.
f-Günlük yaşantıdaki stresler, meşguliyetler, çeşitli hastalık ve sıkıntılar.
g-Nefsânî arzuların insan üzerindeki egemenliği, dünyevî arzu ve lezzetlerin
çokluğu.
Mâtüridî, hakikate ulaşmaya engel olan ana faktörlerden birisini taassup olarak tanımlar.
Aklî zaaflardan kabul edilen hususlardan olan taassubun farklı bir boyutu da
Mâtüridî’ye göre taklit olgusudur. Zira taklit, bu eylemi gerçekleştirme çabasından
kaçınmak amacıyla, nazar ve tefekküre dayalı araştırma yoksunluğunu neticesidir.
Mâtüridî, insanı hidayetten alıkoyan etkenler arasında, insanın bu hikmeti algılamaktan
uzak olması, yani cehaleti veya ihtiyaçları olduğunu kaydeder.
Oysaki bir insan belli alanlarda bilgili olsa bile, yaratmaya müteallik bazı hususlara aklı yetişemeyebilir, yani onun idrak gücünü aşabilir. Bu nedenle “adalet”, “zülüm”; “hikmet” ve “sefeh” kavramları bazen benzerlik gösterse de, bunu ayıramamanın ana mazereti, bilgisizliktir. Zira Mâtüridî’ye göre dine bağlanmanın ve İlâhî bilgiye ulaşmak, aklı kullanmakla gerçekleşir.Mâtüridî, duyu ve duyguları, “havassı selime” ve “iyân” terimi içinde değerlendirmiştir.Hidâyete ulaşmada engel olan önemli bir amil hevâya uymaktır.
Mâtüridî, duyular yoluyla elde edilen gözlemin, her zaman gerçeğe ulaştıramayacağını ileri sürer.Müellif, duyularımızın her birisinin kendi alanındaki hususları anlamak için yaratıldığını kabul ederken, bu tür bir duyunun bazen kendi alanını kavramada da yetersiz kalabileceğini ileri sürer.Mâtüridî’ye göre Îlâhî va’d ve va’îd hikmet açısından gerekli olmuştur.

SALAH-ASLAH

Mu’tezile’ye göre Allah’ın fiilleri her zaman iyidir. Ebu Huzeyl el-Allaf (v.226/840)’a
göre; Allah zulme kadirdir ama hikmetinden dolayı bunu yapmaz. İbrahim en-Nazzam
(v.220/838)’a göre; Allah zulme kadir olmadığı gibi iyi olan şeyi terk etmeye de kadir
değildir. Çünkü zulüm ancak ya afete uğramışlardan veya cahillerden ortaya çıkar. Kadı
Abdülcebbar ise Allah’ın zulme kadir olduğunu ancak bunu yaratmadığını ifade eder.
Mu’tezile’ye göre “salah” kelimesi fayda, menfaat gibi anlamlar ifade eder. “aslah” ise
“salah” kelimesinin mübalağa ifade eden şeklidir. Allah’ın fiillerinde iyilik, güzellik,
fayda gibi nitelikler bulunur. Bunlar kullara göredir. Kendisi için bunları düşünmek caiz
değildir. Allah’ın yapacağı teklifler de salah-aslah vasfını taşımalıdır. Salah-aslah vasfını taşımayan fiiller Allah’a izafe edilemez.
Allah’ın fiilleri konusunda Mu’tezile’nin “salah-aslah” anlayışının temelinde Mu’tezile’nin “husün-kubuh” (iyi-kötü), düşüncesi vardır. Mu’tezile’ye göre Allah’ın fiillerinde ve tekliflerinde salah-aslah esası vardır. Allah’ın bütün fiilleri bir hikmete dayanmaktadır, dolayısıyla Allah’ın bütün işleri iyidir.
Bu veriler doğrultusunda insan için en iyi ve uygunu anlamına gelen aslah, daha çok Mu’tezile eksenli bir tartışma konusudur. Onlara göre insanın maslahatına çıkar ve yararına en uygun ne ise, onu yaratmak Allah’a vac...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sistematik Kelam 9.Ünite
« Posted on: 25 Nisan 2024, 23:37:27 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sistematik Kelam 9.Ünite rüya tabiri,Sistematik Kelam 9.Ünite mekke canlı, Sistematik Kelam 9.Ünite kabe canlı yayın, Sistematik Kelam 9.Ünite Üç boyutlu kuran oku Sistematik Kelam 9.Ünite kuran ı kerim, Sistematik Kelam 9.Ünite peygamber kıssaları,Sistematik Kelam 9.Ünite ilitam ders soruları, Sistematik Kelam 9.Üniteönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes