Konu Başlığı: Yeni Hız Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 06 Ağustos 2012, 12:16:44 Yeni Hız Şüphesiz ilerlemenin hızı, yaratıcı fikirlere ve insanın çevresini daha iyi ve verimli kullanabileceği yeni keşif sahalarının uygulamaya konmasına bağlıdır. Âtıl ve pasif duranlar bu yarışta geride kalırlar ve bu âlemde yeni iş ve çalışma sahaları bulmak için gayret gösteren ve sürekli çabalayanlar ise beşerî faaliyetlerin her alanında üstünlüğü ele geçirirler. The Ascent of Man (insanlığın Yükselişi) adlı eserin müellifinin ifadesiyle "genellikle, fikirlerin yayılması yeni bir itici güce ihtiyaç duyar. İslâm'ın Hıristiyanlıktan 600 yıl sonra gelişi yeni ve etkili bir itici güçtü. İslâm mahallî bir hâdise olarak başladı, sonucu belirsizdi. Ancak Hz. Muhammed Mekke'yi 630'da fethettikten sonra, bütün güneyi bir fırtına gibi kapladı. Yüzyıl içinde İslâm, İskenderiye'yi fethetti. Bağdat'ta muhteşem bir ilim şehri inşâ etti ve sınırlarını İran'dan İsfahan'a kadar genişletti. 730'da İslâm Devleti İspanya ve Güney Fransa'dan Hindistan ve Çin sınırlarına kadar uzandı. Avrupa karanlık çağlara gömülürken muhteşem bir güç ve fazilet imparatorluğu... Bu hidayete götüren dinde, ülkeleri fethedilen milletlerin ilimleri aşın bir zevkle sindiriliyordu. Aynı zamanda, hor görülen yerel ve basit kabiliyetleri hürriyetine kavuşturuyordu. Meselâ, ilk kubbeli camiler eski inşaatçıların malalarından daha karmaşık bir aletle inşa edilmiş değildir. Bu âletler halen de kullanılmaktadır. İsfahan'daki Mescid-i Cuma erken dönem İslâm eserlerinin en âbidevî örneklerindendir. Bu gibi merkezlerde Grek ve Doğu irfanı alınmış, sindirilmiş ve geliştirilmiştir. Hz. Muhammed İslâm'ın bir mucizeler dini gibi algılanmaması hususunda çok dikkatli olmuştur. Bu din zihnî muhteva olarak tahlil ve tefekküre ağırlık verir hale gelmiştir. Müslümanlar ilahlarını şahıslardan ayrı ve münezzeh tutmuşlardır. İslâm'ın mistisizmi kan ve şarab; et ve ekmek değil dünya dışı bir manevî nazdır. Müslümanlar insan hayatı ile ilgili yaratıcı fikirler oluşturdular ve yeni bir ivme ve hayata karşı yeni bir tavır yoluyla kültür ve medeniyeti zenginleştirdiler. Bir Grek icadı olan usturlâbı geliştirip güzelleşirdiler. "Bir gözlem âleti olarak usturlâb, sadece kaba olarak güneşin veya bir yıldızın yükselişini ölçer. Halbuki bu gözlem bir veya daha fazla sayıda yıldız haritaları İle eşleştirildiğinde, usturlâb enlem derecelerini, güneş doğuş ve batışını, namaz vakitlerini ve Mekke'nin yönünü tesbit edebilecek ayrıntılı hesap çizelgesi olarak kullanılabilirdi. Usturlâb yıldız haritaları hâricinde, biraz da mistik bir hava sağlamak için astrolojik ve fer'î meselelerde de aslına uygun olmayan tarzlarda kullanıldı. Usturlâb uzun bir dönem dünyanın cep saati ve hesap cetveli vazifesini gördü. Şair Chaucer 1391'de oğluna usturlâb kullanmayı öğrettiği yazısını, sekizinci yüzyıldaki bir Arap astronomi bilgininden kopya etmiştir. Mağripli âlimler için hesap yapmak sonsuz bir zevk idi. Problemleri ve onları çözümlemek için yeni usûller bulmayı çok seviyorlardı ve bazen bu usûllerini mekânlı âletlere dönüştürüyorlardı. Onüçüncü yüzyılda Halifeliğin de usturlâbtan daha ayı basit hesaplama âleti, bir çeşit otomatı yapılmıştı. Bu âletin yaptığı hesaplar derinliklî değildi, ancak yine de yediyi ce onu yapanların mekanik kabiliyet sayılarla oynamayı ne kadar sevdiklt ret etmektedir. Arzulu, soruşturan ve müsamahalı adamlarının uzaklardan getirdiği en yenilik rakam yazılımıdır. Avrupalılar o yıllarda halâ kaba Romen rakamları kullanıyorlardı. İslâm bunu modern onluk terimiyle değiştirdi ve bu rakamlar hale rakamları' olarak adlandırılmaktadır., fır, cebir, almanak, zenith gibi düzi matematik ve astronomi teriminin asi Ça'dir. Araplar onlu basamak sistemini Hindistan'dan 750 yıllarında getirdiler, anı nun Avrupa'da tutunması için bir beş; daha gerekti. İnsanları ihtida ettirmeye çalışmakla fc bilgilerini hor görmemesi İslâm'm üsl vasfıdır. Doğu'da İran'da İsfahan bur iyi göstergesidir. Bati'da da aynı dei dikkate değer bir merkez yaşamaktadı ney İspanya'daki Elhamra. Elhamra Arap medeniyetinin Avrupay'di iyi ve en mümtaz abidesidir. Müslüman insan tasviri yapmaları yasaktır. Bu yillarda burada renkli fakat olağanüstü sâde ge( rik dizaynlar görmekteyiz. Arap medeniyetinde sanatçı ve matematikçi bütünleşir Bunu hakiki anlamında ifade ediyorum modeller Arapların mahareti ve uzayın sivrik yapısının keşfinin en üst noktasını etmektedir. Araplar desenlerin açık ve koyu unsurlaı eş olduğu dizaynlardan çok hoşlanırlardı bu yüzden, eğer renklere dikkat edilmezse koyu yaprağın komşu açık yaprakla dik yaparak döndüğünü ve bu durumun sür tekrarlanarak başlangıç yerine tekrar varı ğiru görebilirsiniz. Bu rotasyon bütün de boyunca dönüp durmaktadır; ve desendeki her yaprak diğer bir yaprağın konumuna gelmekte ve mihverlerine eş uzaklıkta olmaktadırlar. Bu rotasyon vasıtasıyla çoğul simetrik desenler oluşturulması mümkün olabilmektedir. Renkler unutulursa bu rotasyon işlemi koyudan açığa, açıktan koyuya, tekrar koyudan açiğa şeklinde devam ederek orjinal koyu üçgene gelir ve bütün deseni dolaşan 6 katlı simetri oluşur. Bu altı katlı simetri iyi bilinmektedir, çünkü bu kristalin simetrisidir. Bu bizi özel bir çeşit uzayda -üç boyutlu- yaşadığımız şeklindeki hatırlanması güç gerçekle karşı karşıya getirir. Uzayın Özelliklerinin bozulamaz olduğunu da hatırlatır. Bir deseni kendi aslına hangi işlemlerin geri döndürdüğünü sormakla, uzayımızı yöneten görünmez kanunları da keşfetmiş oluruz. Böylece sadece insan yapısı olan desenlerde değil, tabiatın temel atomik yapısı üzerine uyguladığı düzenlilikte de uzayımızın sadece belirli sayıdaki simetriyi desteklediği idrak edilir. Uzayın tabiî desenlerini takdis ediyormuş izlenimi veren yapılar kristallerdir. Ve insan eli değmemiş bir buzul parçasına baktığınızda yüzeylerinin neden düzgün olduğunun kendiliğinden bir açıklaması bulunmadığını fark ettiğimizde bir sürpriz şokuyla karşılaşırız. Onlann niye düz yüzeyler olmaları gerektiğinin bile kendiliğinden bir açıklaması yoktur. Onlann düzenli ve simetrik olmalanna alışkınızdır: ama neden? Onlar bu şekle insan tarafından değil tabiat (Allah) tarafından konmuşlardır. Atomların bir araya gelmek zorunda olduklan şekil bu düzgün yüzey şeklidir." (J- Bronowski, The Ascent of Man, sh. 169-174). Burada insan kontrolünün ötesinde olan bütün bu desen, simetri ve dizaynlan kontrol eden tabiat güçleri üzerinde bir anlık bir düşünce ve tedebbür gereklidir. Tabiatın bu harikaları kendi başlarına oluşamazlar, bilakis onların davranış seyirlerini belirleyen sıkı bir tabiat kanununu izlemektedirler. Diğer bir ifadeyle, kendilerini 'âdetullah üzere' yaratan ve kendilerini kainatta Yaratıcılannın Emirlerinden başka bir yola dönemeyecekleri uygun şekil ve fonksiyonla vazifelendirmiş olan Yaratıcının davranış kurallannı takip ederler: "Gökleri ve yeri yoktan var eden Allah'tır. O, bir işin olmasını dilerse, ona ancak 'ol' der ve olur." (2: 117) Kur'ân-ı Kerîm'de yine şu âyetler vardır: "Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde akıl sahiplerine şüphesiz deliller vardır. Onlar ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler: 'Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen münezzehsin. Bizi ateşin azabından koru'derler." (3: 190-191). |