Konu Başlığı: Yaratılış Düzeni Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 20 Ağustos 2012, 19:25:52 Yaratılış Düzeni İnsanın, kâinatın işleyişi üzerinde düşündüğü man bulduğu gerçek nedir? Kur'ân, onun rafını saran ilk düşüncenin, hayatın evren bir kanunu olduğunu, bu kanunun bütün rlıkları birbirine bağladığı Tahlik bi'l-Hak ni hak ile yaratma olduğunu söyler, ünataki herşey öyle düzenli yaratılmıştır ki, dİerine hayatın bir tek ilkesi altında bağır ve her şey özel bir gaye için bu düzene gun hâle getirilmiştir. Hiç bir şey boşuna ratıİmamıştır. Bütün kâinatın belirli bir hedefi vardır: "Allah, gökleri ve yeri hak ile yatı. Şüphesiz bunda inananlar için bir ibret rdır." (29: 44). Ali İmrân sûresinde çok iyi bilinen bir âyette /le buyurulmaktadır: "Onlar, ayakta iken, ırurken ya da yatarken Allah'ı anarlar; gök-in ve yerin yaratılışı hakkında derin derin jünürler: 'Ey Rabbimiz! Sen bunu boşuna atmadın; Seni her türlü eksikliklerden ten-ederiz; bizi ateşin azabından koru!' (derler)." (3: 191). Bir başka yerde, Tahlik bîl-bâtıl, Taîa'ub'un veya sadece eğlenmenin eşanlamlısı olarak kullanılmıştır: "Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları eğlence olsun diye yaratmadık! Onları sadece gerçek bir sebeple, (hikmetli bir gaye ile) yarattık. Ama onların çoğu bunu bilmezler." (44: 38-39). Yukarıda geçen Tahlik bi'l-bâtıl ifadesinin izahını Kur'ân birkaç yerde vermektedir. Meselâ, bir yerde bu ifadenin yaptığı çağrışıma dikkat çekmektedir; her varlığın hayat için bir değere sahip olduğu ve tabiatın hayatın devamlılığını sağlayacak şekilde donatıldığı bildirilmektedir. "Gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine doluyor, gündüzü de gecenin üzerine doluyor. Güneşi ve ayı buyruğu altına aldı. Her biri belli belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. İyi bil ki, O, aziz ve çok bağışlayandır." (39: 5). Bir başka yerde, güneş sisteminin hayat bah-şedici işleyişine dikkat çekilirken Tahlik bi'l-Hak kavramı kullanılmıştır: "Güneşi ışık, ay'ı nur yapan, yılların sayısını ve (vakitlerin) hesâbı(nı) bilmeniz için aya (dolaşma) ko-naklar(ı) düzenleyen O'dur. Allah, bunları (boş yere değil), gerçek ile (hikmeti uyarınca) yaratmıştır. Bilen bir kavim için âyetleri açıklamaktadır. (10: 5). Yine bir başka yerde aynı kavram, tabiatın güzelliği veya kâinatın sinesinde işlemekte olan bir güzellik ve denge kanununun var olduğu anlamında kullanılmıştır: "Gökleri ve yeri hak (hikmet) ile yarattı, sizi şekillendirdi, şekillerinizi güzel yaptı. Dönüş O'nadır." (64:3). Aynı şekilde, Kur'ân Tahlik bil-Hak kavramının imâ ettiği sebeplilik ilkesinden bahsetmektedir. Dünyadaki her şeyin, hayatta yerine getireceği işleve uygun bir yeteneği vardır ve bu rolüne has sonuçlar vermek zorundadır. Onlardaki bu yetenekler, nitelikler ve çıkardıkları sonuçlar sabittir. Fiillerimizin iyi veya kötü oluşlarına göre, benzer sonuçlar doğurmayayacağını nasıl bekleriz? Herşeyde iyi ve kötü ayırımını yapan tabiat kanunu insanın fileri sahasında işlemeyebilir mi? "Yoksa kötü-Kjlderi işleyenler, kendilerini, iman edip iyi amel-i sâlih işleyenler gibi yapacağımızı mı sanıyorlar? Hayatlarını ve ölümlerini bir mi tutacağız? Ne kötü hüküm veriyorlar! Allah, gökleri ve yeri gerçek olarak yarattı; tâ ki her kes kazandığının karşılığını görsün. Onlar hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklar.'1 (45: 21-20). Bundan sonraki veya âhiret hayatı da, aynı Jahlik bi'l-Hak kuralına bağlıdır. Kâinattaki herşey bir gayeye hizmet etmekte veya özel bir hedefe doğru hareket etmektedir. İnsanın hayatının da hizmet edeceği bir gayesi veya yönelmek zorunda olduğu bir hedefi vardır. Bu hedef, ahiretteki hayattır. İnsanın sadece bir müddet yaşaması ve ondan sonra tamamen yok olması için yaratıldığı düşünülemez: "Kendi içlerinde hiç düşünmediler mi ki Allah, göklerde, yerde ve bu ikisi arasında bulunan nerşeyi anca hak ile ve belirtilmiş bir süre ile yaratmıştır? İnsanlardan çoğu, Rabble-rine kavuşmayı inkâr etmektedirler." (39: 8). Kısacası, Kur'ân-ı Kerîm'in temel savunusu şöyledir: 1- Kur'ân'ın indirildiği zaman, her yerde yaygın olan din anlayışı akıldan ziyade sadece inanış temellerine dayanıyordu. Diğer yandan Kur'ân, dini aklî temellere dayandırmak için geldi. 2- Kur'ân'ın en büyük müracaat vasıtası akıl ve düşünme melekesidir. Herkesi yaratılış dünyası üzerinde düşünmeye davet etmektedir. 3- Kur’an, Tahlik bi'l-Hak'ın sırrının, yaratılışın İncelenmesiyle açığa çıkacağını söylemektedir. Dolayısıyla insana, yaratılmış her şeyin mutlaka bir gayeye hizmet ettiğini ve her şeyin tek bir bütün içinde kendisine uygun bir yeri işgal ettiğine dikkat etmesi çağrısında bulunmaktadır. Bir dizi evrensel gayeye hizmet eden belirli bir sistem içinde herşey, bir diğeriyle bağlantılıdır ve kendine has yollar takip etmektedir. 4- Yine Kur'ân bildiriyor ki, insan bu gayeler üzerinde düşünürse, hakikate giden yol kendiliğinden açılacak ve onu her türlü shabit fikirlikter, cehaletten, zihnî ve manevî körlükten oluşan endişeden sıyıracaktır. |