HZ. MUHAMMED'İN HAYAT TARZINA BİR BAKIŞ
İtimat; kültür, sosyal hayat, ahlâk gibi parçalan birbirine kuvvetle bağlayan altın bir zincirdir. Eğer bu müessese gevşeyecek olursa, sosyal düzenin bütün kısımları alt üst olur. Bu sebeple itimat mefhumu değişik toplumlarca birbirinden farklı şekillerde de olsa muhafaza edilmiştir. Aileler ve hanedanlar değişik âdet ve ananeler benimsemişlerdir. Bunlara muhalefet ise şiddetle takbih edilmiş ve toplumun geneline karşı bir suç olarak telakki edilmiştir.
Devletler; vatandaşlarının maddî, manevî ve dinî yönlerden gelişmelerine imkân hazırlamak için belli bir sisteme bağlı kalarak kanunlar koymuşlardır. Âlimler ahlâk felsefesini oluşturmuşlar ve insanları bu ahlâk kurallarına uymaya zorlamışlardır. Bu yüzden Avrupalıların, gururla kendi kültürlerinin insanlık için bilinen en ileri yaşayan örnek olduğu iddialarına ve mütekebbirâne tavırlarına kapı-lınmamahdır. Onların örf ve âdetleri başkalarını bağlayıcı olmadığı gibi sosyal kanunları ve parıltılı yüksek hayat seviyeleri de aldatıcıdır. Meşru sıkıntılarımız yoktur ki ellerimizi onların kelepçelerine teslim edelim. Veya manevi gıdamız birtakım rasyonel faraziyeler değildir ki Yunan mantığına tutsak olalım. Aksine, gönlümüz ve beynimiz saf ve yüce bir dine sımsıkı bağlıdır. Etimiz ve kemiğimiz deri yerine bu din ile sarılmıştır. Kalbimiz değişmez dinî duygularla doludur. Bu sebeple biz gönülleri cezbeden âdet ve uygulamaları, bütün etkileyici kanunları ve huşu veren felsefeleri terkedip kendimizi Allah'ın yegâne ve tek temsilcisi olan İslâm Peygamberi'nin ellerine teslim etmeliyiz. (Mevlânâ Ebû'l-Kelâm Azad, Râsûl-i Rahmet, Lahor, 1981, sh. 696-97). [
Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın