Konu Başlığı: Üretimde Adalet Ve Eşittik Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 19 Haziran 2012, 21:32:43 Üretimde Adalet Ve Eşittik İnsanlara Kur'an tarafından mülk kazanmak için sıkı çalışmalarının öğütlenmiş olduğu bir gerçektir, fakat servet edinmenin sadece dürüst ve adil metodlan salık verilmiş ve onaylanmıştır; toplumda hoşnutsuzluk doğuran ve nihayetinde toplumu yıkıma götüren haksız ve yanlış metodlar kerih görülmüştür. Böylece İslam'ın ekonomik sistemi, komünizmin diktatörlüğünden ve kapitalizmin sömürüsünden ve zorbalığından azadedir. Bu amaca erişmek için İslam, insanlara ne kapitalist sistemde olduğu gibi ekonomik uğraşlarında istedikleri kadar ve hoşlarına giden herhangi bir yolla mülk kazanabilme konusunda tam bir serbestiyet verir, ne de insanları komünizmde olduğu gibi, kişisel özgürlüklerini tamamen kaybettikleri ekonomik kontrolle sımsıkı bağlar. İslam, insanlara, toplum menfaatine zarar vermeden ve diğer fertleri sömürmeden mal kazanabilmeleri için adaletli ve eşit üretim prensipleri sağlar. Kur'an-ı Kerim dürüst, adil ve her iki taraf için faydalı olan karşılıklı alış-verişlere izin vermiştir, ancak bir (veya daha çok) ferdin kazanmasının diğerinin (veya diğerlerinin) kaybetmesini gerektirdiği veya bir kişinin (veya daha çok kişinin) kazanmasının toplumun genel menfaatine zararlı olduğu servet kazanma yollarını tasvip etmemiştir. İnsanlara, Nisa suresinde, dürüst ahş-verişi muhafaza etmeleri ve dürüst olmayan alış-verişten kaçınmaları öğütlenmiştir: "Ey inananlar! Aranızda mallarınızı batıl sebeplerle yemeyin; ancak sizden karşılıklı bir nzadan bir ticaret olması başka. Kendinizi (ve birbirinizi) öldürmeyin. Şüphesiz Allah çok esirgeyicidir. Her kim (sınırı) aşarak ve haksızlık ederek bunu yaparsa, Biz onu yakında ateşe sokacağız." (4: 29-30). Seyid Murteza Zubeydi, Hz. Ömer'in bu sözlerini yorumlarken şöyle demiştir: "Geçimini saklar ve "birbirinizi öldürmeyin" sözleriyle de saldırganı haksız davranışlarının kötü sonuçları ile ilgili olarak uyarır. Eğer bir kişi uygun olmayan yollarla mal kazanırsa, sadece kendi işini bozmaz, aynı zamanda bunun sonucunda diğerlerinin de işlerine zarar vererek (başkalarının da buna mukabele etmesiyle) kötü şartların meydana çıkmasına sebep olur. Tedricen, fakat muhakkak "doğru olmayan metodlann" kullanımı toplum içinde yayılacak ve herkes mülk edinmek için aynı kötü metodu benimseyecektir. Bu, nefret hissinin, düşmanlığın, sahtekarlığın, kalleşliğin, rüşvetçiliğin ve karşılıklı sömürünün toplumda üremesine sebep olacak ve dayanışmayı yıkacaktır. Haksız alış-verişin sebep olduğu etkiler ve tepkiler "birbirinizi öldürmeyin" sözleriyle tamamen açıklanmıştır. Gayri meşru yollarla mal kazanan hİIekarlar "Biz onları yakında ateşe sokacağız" sözleriyle uyarılmaktadırlar, ki, onlar haksız hareketleriyle kendilerini ve diğer insanları mahvetmesinler. Hilekârlara yapılan bu uyarıdan sonra, insanlara iş ve ticaret alanında adaletli ve dürüst metodları benimsemeleri şu sözlerle emredilir: "Fakat sizden karşılıklı rıza ile bir ticaret olması müstesna." Bu nevi karşılıklı rıza ve hüsn-ü ..niyet üretim faaliyetlerinde hem toplumsal hem de şahsi refah için gereklidir. Aynı ilke Bakara sûresinde belirtilmiştir: "Aralarında mallarınızı haksız sebeplerle yemeyin ve kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını günah yollarda yemeniz için onu hakimlere aktarmayın." (2: 188). Bu, Kur'an-ı Kerim'in bir önceki ayetine bir İlavedir. Burada insanlara, başkalarının mallarını sahte belgelerle haksız yere elde etme imkanına sahip olsalar bile, bu, diğer grubu haksızlık ve adaletsizlik olacağı için, böyle yapmamaları emredilmiştir. Böyle haksız ve uygun olmayan davranışlar ekonomik ve sosyal sistemi zamanla yıktığı gibi bu hareketleri yapan hilekarian da mahveder. Bu ilke Peygamber'ın hadisiyle daha İyi açıklanmıştır: "Şüphesiz ben (de sizin gibi) bir İnsanım! Zaman olur ki bana (sizden) iki hasım gelir de bazınız (haksızken) daha düzgün ifadesi meram etmiş olabilir; ben de o beliğ sözleri doğru zannederek onun lehine hükmedebilirim. Binaenaleyh kimin lehine bir müslimin (ve gayri-müslimin) hakkıyla hük-mettimse (bilsin ki) bu hak ateşten bir parçadır. İster onu alsın, ister bıraksın!" (Buhari). Peygamber s.a.v., bu hadisiyle, uygulandığında toplumda ahlâksızlığın üremesini engelleyecek olan ahlâki bir ilkeyi hatırlatmıştır. Eğer insanların ahlâki seviyeleri yüksek ve kuvvetli olup ve diğerlerinin haklarına saygılı olurlarsa, o zaman ekonomik sistem kokuşmanın kötülüklerinden korunmuş olur ve hiçbir haksızlık vuku bulmaz. Toplumsal fayda ve verimli üretim için gerekli ahlâki ilkeleri açıkladıktan sonra, Kur'an, önceki milletlerin, karşılıklı alış-verişlerinde haksız've adaletsiz metodları benimseyerek nasıl helak olduklarım tasvir eder. Nisa sûresinde, yahudilerin zulmedici işlerini ve kötülüklerini onlatırken; "Ve onlar insanların mallarını haksızlıkla yerler." (4: 161) buyurur. Yukarıda tanımlandığı gibi, Yahudilerin helak olmalarının sebeplerinden birisi de, onların diğer insanların mallarını haksızlıkla elde etmeleri İdi. Bu da gösterir ki, haksız mal kazancı büyük bir günahtır ve toplumda ekonomik eşitliği tedricen yıkan kötülükleri doğurur. Bu, Kur'an-ı Kerim'de haksız metodlarla kazanılan mala "pis" ve makul yollarla kazanılan mala ise "pak" denmesinin sebebidir. Selçuklu döneminin izlerini taşıyan bir han. Tercan. XII. Yüzyıl Şu ayette haklı mal kazancı ile haksız mal kazancı arasında bir karşılaştırma yapılmıştır: "De ki: Murdarın çokluğu size hoş gelse bile murdarla temiz bir olmaz. Onun için, ey tam akıl sahipleri, Allah'tan korkun, olur ki, siz kurtuluşa erersiniz." (5: 100). Bu karşılaştırmadan sonra Kur'an şunu da belirtir: Helal yolla kazanılmış mal az olsa bile haram yolla elde edilmiş çok maldan daha hayırlıdır. Akılsız insanlar sık sık keyfiyetten daha çok kemiyetle hükmederler. Onlar sayılarla afallarlar. Kalpleri, etraflarında gördükleri ne varsa onunla zaptedilir. Fakat feraset ve basiret sahibi insanlar farklı bir ölçü ile hükmederler. İyi ve kötü şeylerin birarada bulunmayacağım bilirler ve çok az bulunan en iyiyi dikkatlice seçerler ve her adımda karşılarına çıkmasına rağmen kötülükten kaçınırlar." (Yusuf Ali, The Holy Quran,c. I, sh. 274, not: 806). Yukarıdaki ayette, akıllı bir kişi için az olsa bile helal yolla kazandığı temiz ve meşru geliri ile yetinmesi gerektiğine ve hiçbir durum altında malını arttırmak için haksız yolları denememesi gerektiğine dair bir ima vardır. Yüce Kur'an "olur ki kurtuluşa erersiniz" sözleri ile bir başka gerçeğe de ışık tutar: Eğer siz kendi iyiliğinizi ve toplumun iyiliğini isterseniz, o zaman sadece adil ve dürüst yollarla mal kazanmalısınız. Gerçek ve sürekli başarı ve kurtuluş, herşeyde adaletli ve eşitlikçi olmaktan geçer ve böylelikle hİçkimse üretimin ilerlemesinde yanılgıya düşürülmüş olmaz. Kur'an, mal kazanmada doğruluğu ve adaleti benimseyen ve mal bolluğuna aldanmayan insanlar için kurtuluşu müjdeler. Bu ilke aşağıdaki ayette daha güzel açıklanmıştır: "Biz dünya hayatında da ahiret hayatında da sizin dostlarınızız. Sizin için orada nefislerimizin arzu edeceği herşey vardır, sizin İçin orada isteyeceğiniz şeyler vardır." (41: 31). Her iki dünyada da ebedi saadet ve mutluluk dolu bir hayata nail olanlar, yukarıda da açıklandığı gibi, hayatlarını doğruluk ve adalet ilkeleri üzerinde sebatla kaim kılmış insanlardır. Hakikatte, adil olmayan ve gayrı meşru yollarla kazanılan tüm mülk İslam'da haramdır. Sadece adaletli ve eşit üretim metodlanna müsaade edilebilir ve birinin menfaatinin diğerinin kaybına bağlı olduğu, örneğin kumar piyango, spekülasyon v.s. tüm anlaşma sekili leri gayri meşrudur; bu, anlaşmalarda karşılıklı rıza varmış gibi gözükebilir, fakat gerçekte bu zayıf durumu sebebiyle bir taraf üzerinde uygulanan bir zorbalıktır, mesela faiz, toprak ağalığının (zenindarî sistemin) tüm türleri ve modern zamanda yaygın olan kapitalist sistemin çoğu uygulamaları bu gayrı meşru sınıfa dahildir. |