Konu Başlığı: Toprak Rantı Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 18 Haziran 2012, 10:32:32 TOPRAK RANTI Bu kısımda toprak rantı ve toprakla ilgili diğer problemleri ele alacağız. Rantın Yapısı: Ekonomik manada rant, bir toprak parçasının sağladığı hasıladan, o toprağı işlemek için yapılan masraflar düşüldükten sonra kalan miktardır. Çeşitli üretim faktörlerinin hakları yerine getirildikten sonra geriye kalana ekonomk rant adı verilir. Diğer bir ifadeyle, toprağı işleme maliyetinin üzerindeki fazlalıktır. Bazı iktisatçılar ekonomik rantı, düşüldükten sonra kalan kısmı olarak tarif ederler. Rantın karakteristik Özelliği, herhangi bir emek ve çaba söz konusu olmadan toprağın sahip olduğu tabii ve tesadüfi şartların bir sonucu olarak meydana gelen bir artış, karşılıksız bir hasıla olmasıdır. Fakat biz, rant terimini kiracı veya çiftçi tarafından toprak sahibine ödenen ürün miktarını veya parayı ifade etmek için kullanmaktayız. Kiranın Belirlenmesi: Kiranın anlamının açıklanmasından sonra, İslamî bir devlette toprağın kirasının belirlenmesi ile ilgili prensipleri ele alacağız. Bununla birlikte, adalet ve hayırseverlik gibi iki temel prensibin, toprak kirasının temel belirleyicileri olduğu belirtilebilir. Adalet, çiftçi kiracıların memnun ve mutlu olabilmeleri için, kira onlardan Ödeme güçlerine göre tahsil edilsin ve sonunda topraklarının verimliliğinin artması için çok çalışsınlar diye istenir. Ve hayırseverlik kira ancak ihtiyaçlarının üzerinde ve ondan fazla ürün elde ettiklerinde toplansın ve ürün ihtiyaçlarından fazla değilse onlardan kira alınmasın diye istenir. Kur'an-ı Kerim, şu ifadelerle hayatın her sahasında adalet ve hayırseverliği emretmektedir: "Muhakkak ki Allah adaleti, ihsanı ve akrabaya vermeyi emrediyor." (16: 90). Bu ayet iyiliğin farklı dereceleri ile etraflıca ilgilenmektedir. Kur'an-ı Kerim, her fertten toplumun diğer fertleri ile ilgili ferdi ilişkilerinde iyilik ve adalet beklemektedir. Bu yüzden, toprak kirası hususunda Kur'an-ı Kerim sadece adalet değil fakat hayırseverlik ve iyilik istemektedir. Toprak sahibi çiftçiye elinden geldiğince adalet ve iyilik yapmaya çalışırsa, çiftçi, her ikisinin menfaati için toprağın verimliliğini arttırmak üzere tabir olarak kuvvet ve kabiliyetinin yettiği ölçüde çok çalışacaktır. Topluma hizmet ruhu, Kur'an-ı Kerim'in öğretmesi ile müslümanlar arasında böylece aşılanır. Ki her fert herkesten daha fazla İyilik yaparak Allah'ın rızasını kazanmaya çalışsın: "Müminler hayırlı işlerde birbirleriyle yarışırlar". Herkese iyilik yapılması, Allah'ın rızasını kazanabilmesi içindir. Dolayısıyla, bir islam ekonomisinde toprak sahiplerinin adil ve hayırsever, kiracıların çalışkan ve dürüst olmaları şaşırtıcı değildir. Kiranın belirlenmesini gösteren üçüncü prensibe Kur'an-ı Kerim'in şu ayetinde işaret edilmektedir: "... Böylece ne zalim olursunuz, ne de zulme uğramış bulunursunuz." (2: 279). Bu prensip, kiranın ne toprak sahibini ve ne de kiracıyı zarara uğratmayacak şekilde belirlenmesini göstermektedir. Kira, ne kiracıya ağır (sıkıntı verici) gelecek kadar yüksek ve ne de toprak sahibinin menfaatlerine zarar verecek kadar düşük olmalıdır. Kira, sözleşmeyle ilgili taraflar en iyi şekilde korunabilsin diye her iki taraf için adalet ve iyilikle belirlenmelidir. İslam devleti toprak sahibi ve kiracının menfaatlerini korumak için şu üç faktörü dikkate alır: 1- Toprağın verimliliği, 2- Çiftçi (toprağı işleyen) ve onun refahı, 3- Toprağın kirası belirlenmeden önce çiftçinin maliyeti. Toprağın verimliliğinden dolayı verilen bedel, çiftçinin rahatlığı ve refahı ile toprağı işlemede yaptığı masraflar içindir. Çiftçinin rahatlığı, toprağının kirasının belirlenmesinde birinci önceliği verir ve toprak sahibi hiçbir şart altında toprağın taşıyabileceğinden fazla olarak toprağın kirası belirlendiğinde memnun edilemez. Peygamber Devri: Peygamber kiranın belirlenmesinde çiftçinin haklarına ve bunların korunmasına büyük önem verdi. Hayber'in fethinden sonra Peygamber, ricaları üzerine topraklarını Yahudilere bıraktı ve topraklarının ürününün paylaşılması için onlarla bir anlaşma yapmaya girişti. Peygamber yahudilere şu şekilde hitabeden Abdullah b. Reva-ha'yı gönderdi: "Allah'ın Rasülü beni buraya mahsulü haksızca yiyip-bitirmek için göndermedi, fakat mahsulü anlaşmaya göre sizin ve Allah'ın Rasulü arasında bölmek için gönderdi. Şimdi durum sîze bağlı: Eğer dilerseniz toplam mahsulü takdir ve tahmin etmeye çalışacağım ve onu iki eşit parçaya böleceğim. Ve ilk seçim hakki sizindir, dilerseniz siz toplam mahsulü takdir ve tahmin edin ve iki eşit; hisseye bölün. Ve ilk seçim hakkı benim olacak ve sizin dağıtımınıza itiraz etmeyeceğim. Bunu işiten yahudi çiftçiler şöyle dediler: "İşte gökleri ve yeri ayakta tutan bu eşitlik ve adalettir." (Kitabu'l-Harac, sh, 191-221). Rasulullah Hayber arazilerini Hayberlilere nısıf usulüyle ortağa verirdi. Onlar hurmalıkları imar eder, korur, sular ve mahsulü elde ederlerdi. Hurmaların toplanma zamanı gelince Allah'ın Rasulü, Abdullah b. Revaha'yı gönderirdi. O da ağaçlardaki hurmayı tahmin ve takdir ederdi. Bunun üzerine yahudiler mahsulü toplarlar, yansını Rasulullah'a gelerek Abdullah b. Revaha'nın hurma'lnahsulünü tahmin ve takdirde kendilerine haksızlık ettiğini, söylediler. Rasulullah; "Biz, Abdullah'ın tahmini ile size düşeni alalım, siz de bize düşeni alınız" dedi. Onlar, ellerimizle sayalım, dediler. Tekrar hurmalıklarla meşgul oldular ve Rasulullah'a nısıf hisseyi verdiler. (İmam Ebu Yusuf, Kitab'ul-Harac, Tere. Ali Özek, İst. 1973, sh. 152). Halife Hz. Ömer Dönemi: Hz. Ömer, memurlarının toprağın kirasının belirlenmesinde insaflı ve adaletli olmaları konusunda ısrar ederdi. O, vergi tahsildarları Huzeyfe b. Ye-mani ve Osman b. Huneyf i fethedilen Irak ve Suriye'ye toprağın kirasının belirlenmesi için gönderdiğinde şu şekilde hitab etti: "Kirayı belirlerken (veya toplarken) onun, toprağın taşıyabileceği (verebileceği)nden fazla olmamasına dikkat edin." İmam Ebu Yusuf kiranın belirlenmesi ile ilgili prensipleri yorumlarken Hz. Ömer'in şu sözünü nakletmektedir: "Biz, toprak kirasını çiftçilerin ödeme güçlerinin üzerinde toplamayız ve onlara topraklarının taşıyabileceğinden fazla yük yüklemeyiz." Bir başka vesileyle İmam Ebu Yusuf, Hz. Ömer'in vergi memurlarına emirleri konusunda şunları söylemektedir: "Çiftçilerden toprağın kirasını uygun, açık ve anlaşılabilir bir ödeme olarak (belirle ve) topla." (Kitabu'1-Ha-rac, sh. 303-349). Halife Hz. Alî Dönemi: Kira belirlemesinin prensipleri Peygamber tarafından başlatıldı ve kendisini tam olarak izleyen haleflerinden ilk ikisince aynen uygulandı. Hz, Ali, bir defasında kiranın esasını açıklarken şöyle dedi: "Biz sadece kiralar toplandıktan sonra çiftçilerin ihtiyacından geri kalanı toplamakla emredildik." Halife Ömer b. Abdülaziz Dönemi: Ömer b. Abdülaziz bir defasında toprağın kirasının belirlenmesi ve toplanmasıyla ilgili olarak valisi Adiy b. Ertat'a şu şekilde bir mektup yazdı: "dikkatle dînle, önceki kiradan ne ödenmesi gerekli ise, İhtiyacından fazla ve onun üzerin-dekinden sadece onların ödeyebüdiğini al, bunun dışındakini bırak. Vallahi, bence onların Allah'a kendi suçlarıyla Allah'ın huzuru (mah-kemesi)na gelmeleri; benim, haraçlarını ödemeyen o kimselere azap ettikten sonra gelmemden çok daha iyidir." Bir başka olay üzerine şöyle buyurdu: "Her yönetici idaresi altındakiler (tebaası) hakkında kıyamet gününde sorguya çekilecektir. Bundan dolayı, onlara fayda verebilen herşeye dikkat etmeliyiz, idaresi altındakiler (tebaası) hakkında imtihan edilen herhangi bir kimse çok zor bir yargılama bulacaktır." (Kütabu'l-Harac, sh, 303-349). Gazi Ebu Ya'la, bir İslam devletinde arazinin kira (vergi)sını belirleyen prensipleri şu ifadelerde toplamaktadır: "Kirayı belirleyen bir otorite için üç hususu dikkate alması zorunludur. Bu üç husus şunlardır: (i) Arazinin farkı, (ii) Mahsulün farkı ve (iü) Sulamadaki fark. Kiranın tam olarak arazinin yapısı (özelliği)na göre -toprağın verimliliği, topraktan elde edilen mahsûl ve mahsûlün sulanmasında kullanılan usûlün- belirlenmesi önemlidir. (Ahkâmu's-Sultaniye). Ömer b. Abdülaziz Küfe valisine kira ile ilgili olarak şu cevabı yazdı: "Bu hususta en iyi yol ve en güzel prensip adalet ve yardımseverliktir. Bundan dolayı, ıslah edilen arazi ile edilmeyen arazinin arasını ayırmalı ve asla ıslah edilmeyen araziyi ıslah edilen arazi olarak kabul etmemelisin. Ve ıslah edilen araziden kaldırabileceği (vergiyi)nİ almalısın. Islah edilmeyen araziden belirlenen kira(vergİ)nın üstünde hiçbir şey almamalısın. Çiftçinin rahatı ve elverişli olması da hesaba katılmalıdır." (Kitabu'l-Emval, sh. 46) Böylece, ilk halife döneminde toprağın ve çiftçinin yapısına, çiftçinin işçisine ve toprağı işleme maliyetine, toprağın kirasının belirlenmesinden Önce; çiftçinin haklı hissesine el sürülmemesi, çiftçiye kapasitesinin üstünde yük yüklenmemesi ve adaletsizlik korkusu veya şiddet olmaması için; bakmak kesinlikle zorunlu idî. Bu faktörler sebebiyle, ilk halifelik döneminde farklı ülkelerde farklı topraklardan farklı oranlarda kira alındı. Her yerde toprak düzenlemeleri dinin şartlarına ve icaplarına uygun olarak yapılmıştır. Ve toprağın kirasının belirlenmesinde, çiftçinin hayati olduğu kadar normal (olağın) İsteklerini karşılamak üzere fazlası bırakılarak ihtiyaç dikkate alınmıştı. Halifenin daima niyeti kiranın, bir kimsenin son sınırına varacak kadar ağır olmaması, fakat kiranın hafifletilmesi (itidalli olması) ve kişinin felaketlerini ve tabii afetlerini tam karşılamak İçin çiftçiye yeteri kadar (mahsûlden) bırakılması idi. Bir islam devletinde toprağın kirasını belirleyen prensipler aşağıdaki gibi özetlenebilir: Prensipler a- Toprağın Yapısı: Bir islam devletinde toprağın yapısı, kirasının belirlenmesinde önemli bir rol oynar. Kira miktarı toprağın yapısına göre belirlenir. Münbit olmayan toprak daha düşük kira öderken ve kurak toprak hiç kira ödemezken münbit toprak daha yüksek kiraya konu Olmaktadır. Herhangi bir toprak kendisine sarfedilen emek ve sermayenin maliyetinden daha fazlasını karşılamaya muktedir değil ise ve sadece çiftçinin maliyetlerini karşılamaya yetecek kadar ürün verirse bu toprak için hiçbir kira sözkonusu olmayacaktır. Bu, topraktan kiranın, sadece elde edilen ürün çiftçinin maliyetinin üstünde ve ondan fazla olduğunda tahsil edilebileceğinin sebebidir. Bu prensip Kur'an-ı kerim'in şu ayetine dayanmaktadır: "Allah bir kimseye ancak gücü yettiği kadar teklif eder (veya hiçbir canlıya taşıyabileceğinden daha fazla yük yükle-mez)." (2: 286). Buradaki "O'nun taşıyabileceği kadar ifadesi" açıkça göstermektedir ki, çiftçinin gelirinden daha fazla kira veya herhangi diğer bir ödeme istenmesini islam uygun bulmaz. Kur'an-ı Kerim'in bu ayetinin esası üzerine denilebilir ki kira miktarı toprağın yapısına bağlıdır ve O'nun yapısında meydana gelen değişikliklere göre farklılaşır. Herhangi bir topraktan alınacak maksimum kira toprağın kaldırabileceğine eşit olmalıdır. Açıkçası bir çiftçi ürünü işleme maliyetinden ancak fazla ise kira verecek gücü var demektir. Eğer toprağın ürünü onu işlemek İçin yapılan masrafları karşılamaya yeterli ve ondan fazla değilse, kira ve benzeri diğer ödemelerin yükünü taşıyamaz. Diğer bir ifade ile, herhangi bir arazi işleme maliyetinin üzerinde fazla bir ürüne sahip değilse bir ödeme yükünü taşıyamayacak ve bundan dolayı kiraya konu olmayacaktır. Çiftçiden toprağıyla ilgili ödemesi gerekeni vermesi En'âm süresindeki şu âyette belirtilmektedir: "...Devşirilip toplandığı gün de hakkını (zekat ve sadakasını) verin..." Bu ayetteki "hakkını" ifadesi, zorunlu bir ödeme olan zekatı ifade etmek için genellikle kullanılır, fakat toprağı işleme maliyetinden fazla olan fazla ürünü ifade etmek için de kullanılır. Kurada çiftçiden fazla ürünü üzerinde hak olan kirayı (vergiyi) ödemesi istenmektedir. b- Ürünlerin Yapısı: Bir toprak parçasından elde edilen ürünün yapısı ürün miktarını ve dolayısıyla onun kirasını etkileyecektir. Pahalı ticari ürünler üretmeye muktedir toprak, pahalı olmayan ürünler üreten toprağa göre daha yüksek vergi (kira)ye konu olacaktır. c- Sulamanın Yapısı: Vergi miktarı, herhangi bir topraktan ürün elde etmek için kullanılan sulama tipinin değişmesi ile de değişecektir. Çiftçi toprağını sulamak için daha fazla sermaye kullanırsa, çiftçinin ödeyeceği vergi de daha az olacaktır. Ve kullanılan sermaye az olursa, vergisi de daha çok olacaktır. d- Çiftçinin Çalıştırdığı îşçiye İzin: Toprağın vergisi belirlenmeden önce ijçisi için bir izin verilmiş olmalıdır. Çiftçinin toprağı işleme masrafları hesaplanırken, toprağı işleme vetiresinde çiftçinin kişisel işçisine gerekli ödeme yapılır. Bu prensip Kur'an-ı Kerim'in şu aye-, tinden çıkarılmaktadır: "Artık bugün hiç kimseye zerre kadar zulüm edilmez. Sadece yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz." (36: 54). "Hiç kimseye zulmedilmez" İfadesi bize, bütün taraflarla ilişkili işlerimizde âdil ve dürüst olmamızı hatırlatmaktadır. Dolayısıyla çiftçiye toprağını işlemesinde işçisi için muhakkak bol ve âdil bir tahsisat (gelir) verilmesi icabe-der. Daha fazla emek gerektiren (kuyu vs. ile sulanan) toprak için düşük bir kira ödenirken, daha az emek gerektiren (yağmur ile sulanan) topraktan daha yüksek kira alınır. Böylece, toprağın yapısı, ürünün yapısı, sulamanın ve toprağı işlemek için çalıştırılan işçi de dahil toprağı işleme masrafları gibi yukarıda belirtilen faktörler, toprağın kirası (vergisinin belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Peygamber'in ilk dört halifesi daima, toprağın işlenmesi ile ilgili sözleşmenin taraflarından herhangi birine zarar ve haksızlık olmasın diye, vergi (kira)nin belirlenmesine büyük önem verirlerdi. Böylelikle, en uzak bölgelerde dahi sahip olunan topraklardan bile azami mahsûl elde ediliyordu. |