๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 27 Temmuz 2012, 13:50:28



Konu Başlığı: Toplumun Islahı
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 27 Temmuz 2012, 13:50:28
TOPLUMUN ISLAHI

Hiç şüphesiz, Allah'ın elçilerinin en önde ge­len gayesi, toplumun ıslah edilmesiydi. Her bir peyamberin, halkına, Tevhid'i kabul ettik­ten sonra en önemli vazifelerinin, her türlü günah ve fenalıklardan sakınmak olduğunu tebliğ etmeleri bunun en güzel delilidir. Nuh peygamber, dâvetine, Önce halkını ıslah et­mekle başlamıştı, fakat O'nu dinlemediler (26: 117). Ondan sonra aynı yerde Hûd pey­gamber, ümmetinden saldırganlıktan sakın­malarını ve Cenab-ı Hakk'ın ilâhî emirlerini takip etmelerini istemiş fakat ümmeti O'nu da reddetmişti (26: 139). Salih peygamber de ay­nı şekilde halkı tarafından kabul edilmemişti (26: 157). Şuayb peygamber ise ümmetinden şunu istemişti: "Ölçüyü tam yapın, eksilten-lerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsan­ların haklarını kısmayın. Yeryüzünde boz­gunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın." (26: 181-183). Fakat onlar Şuayb aleyhisse-lâmı dinlemeyip reddetmişlerdi. (26: 186-189). Sonra onlara şefkat dolu ifadelerle hita­betti: "...Sadece gücümün yettiği kadar (sizi) düzeltmek istiyorum. Başarım, ancak Allah(ın yardımı) iledir..." (11: 88). Bu sebeple, peygamberler, kendi sosyal düzenlerini fesa­da verip insanlığın acı ve sefalet içinde yüz­mesine sebep olan toplumlarının ıslahı ve sa­adeti için gönderildiler. Fakat halkının çoğu onları dinlemeyerek düpedüz inkarcılardan oldular.

Allah'ın Son Peygamberi Muhammed de, aynı görevi îfa etmek üzere gönderildi. Önce­likle ferdin ıslah edilmesiyle meşgul oldu. Eğitim ve terbiye yoluyla, fertler arasındaki sevgi ve doğruluk bağlarının pekişmesini sağ­layarak sosyal münasebetlerinde adalet ve ha­yırseverliği bizatihi tatbik etti. Kur'ân, Rasûlullah'in gönderiliş gayesini şu âyet-i kerîmeyle özetliyor: "Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi temizleyen, size Kitâb ve hikmeti ve size bilmediklerinizi öğ­reten bir elçi gönderdik." (2: 151).

Rasûlullah, risaletinin ilk on üç senesini, bilhassa ferdin eğitimine yoğun bir şekilde sarfetti. Kalplerini fenalıklardan ve Allah ka­tında günah olan fikirlerden temizlemek için bütün iyilik, doğruluk ve huzurun kaynağı olan Tevhİd'e kâmil mânada iman etmelerini onlara telkin etmeye çalıştı. Böylece Rasûlullah'in tebligatı doğrultusunda Al­lah'ın hükümranlığına iman etmeleri, mü'min kulların kalblerinde derin bîr iz bırakmıştı. Her biri O'nun Varlığı ve Birliği hakkında şu­urlu olmaya teşvik edilmişti. Kur'ân-ı Kerim, Allah'ın her zaman onlarla beraber olduğunu bildirmiş, Rasûlullah da bunu tafbikatiyle bizatihi göstermişti.

Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulmaktadır:

"...Nerede olsanız, O sizinle beraDerdir (çün­kü size hayat veren ruhunuz O'na bağlıdır) Allah yaptıklarınızı görmektedir." (57: 4).

"Göklerde ve yerde olanları, Allah'ın bildiği­ni görmüyor musun? Üç kişi gizli konuşsa mutlaka dördüncüleri O'dur. Beş kişi gizli konuşsa mutlaka altıncıları O'dur. Bundan az, Çok da olsalar, nerede bulunsalar mutlaka O, onlarla beraberdir. Sonra kıyamet günü, onla­ra yaptıklarını haber verir. Çünkü Allah her şeyi bilendir." (58: 7).

İşte bu sebepten dolayı, eğitim, öğretim ve terbiye toplumun düzeltilmesinin temeliydi. Her bir fert, bu doğrultuda eğitildi ve terbiye edildi. Ayrıca Allah'ın hükümranlığına iman, onun kalbine kuvvetli bir şekilde nakşedildi. Bu, Allah'ın Varlığı ve O'nun emir ve nehiyleri hususunda bilinçli olmaları için herbir ferdi, Allah'ın hükmüne daha çok yaklaştır­manın en etkili yoluydu. Bu yol, kıyamet gü­nü ferdin, Allah'a olan son mesuliyetini hatır­latmak hususunda dış murakebeye ihtiyaç duymaksızın Rabbine vereceği hesap duygu­suyla hareket etmesini sağladı. Böyle bir ka­rakterin bu şekilde ıslahı sadece ferdî eğitimle başarılabilir; toplu metodlarla bu başarıya erişmek mümkün değildir.

Sadece fert, kalbini, hak yoldan saptırmaya çalışan şeytanın vesveselerinden koruması için Allah'a dua ederek, Rabbiyle daima te­mas halinde olabilir: "(Onlar) derler ki: 'Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalbi­mizi eğriltme! Bize katından bir rahmet ver! Şüphesiz Sen çok bağış yapansın!" (3: 8).