> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Tevhid Ve Eğitim
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tevhid Ve Eğitim  (Okunma Sayısı 742 defa)
20 Mayıs 2012, 15:59:26
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 20 Mayıs 2012, 15:59:26 »



Tevhid Ve Eğitim

Rasulullah, ashabını Allah'ın Yaratıcı, Sa­hip ve Hakim olduğu ve gücünün her şeye yettiği İnancıyla yetiştirdi. Hiçbir şey Allah'ın İradesi dışında değildi ve kime isterse ona za­fer ihsan ederdi, fakat Allah-u Teâlâ daima mürninlere yardım etmişti. Rasulullah , inananlara bu inancı tanıttı; inananlar dai­ma her türlü zor şartlar altında Allah'ın yar­dımını istemeli ve ümit etmeliydi; çünkü ger­çek müminler yalnız O'ndan yardım umar: "Ey inananlar, sabır ve namazla (Allah'tan) vardım isteyin, muhakkak ki Allah, sabre­denlerle beraberdir." (2: 153).

Bu ayet, iman ve itikadı iki yoldan kuvvet­lendirir: Birincisi, müminlere üzerlerine dü­şen görevleri hakkıyla yerine getirmelerini sağlayacak olan sabır, sebat ve namaz yoluy­la yardım ummaları tavsiye ediliyor. Sabır, sebat ve namaz ayrıca onlara karşılaşacak­ları bütün eziyetlere, zorluklara, zulümlere ve suistimallere tahammül etme cesareti ve gücü sağlayacaktır. Allah yolunda muhak­kak gerekli olan bu manevî kuvvet ve taham­mül gücü sayesinde müminler kendilerini gü­venlik içinde hissedeceklerdir. İkincisi; bu ayet müminlere, eğer O'nun yolunda sabır ve sebatla direnirlerse, bu eziyet ve zulüm za­manında yalnız bırakılmayacakları ve Allah-ın yardımının yakında geleceği hususunda te­minat veriyor.

Allah'ın kendi yolunda mücadele edenlere yaptığı bu vaat, büyük bir yüreklendirmedir ve insanları hedeflerini gerçekleştirmek hu­susunda yücelere eriştirir. Bu vaat Kur'an-ı Kerim'de sık sık yinelenir: "Allah insanları savunur. Allah hiçbir hain ve nankörü sev­mez." (22: 38). Bu, İnananlara ve Allah yo­lunda mücadele edenlere ebedî bir vaattir. Zafer ve Allah'ın yardım vaadi müminler içindir, fakat daima muayyen şartlara bağlı­dır ve insiyatif müminlere bırakılmıştır. İn­sanlardan içiyle dışıyla hakiki mümin olma­ları ve Allah yolunda çok sıkı mücadele et­meleri istenmektedir. Eğer bu şartı yerine ge­tirirlerse Allah'ın yardımı ve zafer onların olacaktır. Bununla beraber, müslümanlar Kendilerinden önceki ümmetler ve peygam­berleri gibi sabırlı olmalıdır. Bu ümmetler zorlu imtihanlara tâbi tutulmuş ve onlar büyük bir sabır gösterip bütün zorluklara ta­hammül gösterince de Allah'ın yardımı on­lara ulaşmış, muzaffer olmuşlar: ".... Ne zaman ki, peygamberler umutlarını kestiler ve kendilerinin yalana çıkarıldıklarını (kâfirle­re karşı kendilerine yapılacağı vaadedilen yardımın yapılmayacağını) sandılar, işte o za­man onlara yardımımız geldi ve dilediğimiz kimseler kurtarıldı. Azabımız suçlular top­luluğundan asla geri çevrilmez" (12: 110). Ve yine el-Mümin suresinde şunları okuyoruz: "Elbette biz elçilerimize ve inananlara hem dünya hayatında, hem de şahitlerin (şahitli­ğe) duracakları günde yardım ederiz." (40: 51).

Sonra, müminlerin moral ve İtimatlarını da­ha da artırmak için, onlara Allah yolunda çok sıkı mücadele edenlerin O'nun tarafın­dan sevildiği söylendi: "Nice peygamberle­rin yanında Rabb'e kul olmuş pek çok kim­se çarpıştı: Allah yolunda başlarına gelen­lerden yılmadılar, zayıflık göstermediler, bo­yun eğmediler. Allah sabredenleri sever." (3: 146). Bu ayet, Allah'ın kullarını sevmesine yol açan faktörleri açıkça ortaya koymakta­dır: Birincisi, insanlar Allah yolunda müca­dele edip çarpıştıklarında cesaretlerini yitir­mezler ve daima Allah'ın yardımının zama­nında geleceğini ümit ederler. İkincisi, din­lerini müdafaa hususunda mücadele etme şevk ve kararlılıklarında asla gevşeklik gös­termezler ve yaptıkları işlerde gayretli, sebatlı olurlar. Üçüncüsü, düşmana yenilmeye asla razı olmazlar ve yenilgiyi asla kabul etmez­ler, çüRkii onlar yeryüzünde doğrunun ve Hakk'ın prensiplerini yükseltmek için mü­cadele etmektedirler. Eğer herhangi bir za­yıflık gösterir veya zorbalığa, zulme razı olurlarsa, Hak yenilecek ve bâtıl üstün gele­cektir. Bu nedenle, Hak yolunda mücadele eden müminler asla yenilgiye razı olmazlar. Zafer kazanılıncaya kadar ya da kanlarının son damlasını dökünceye kadar mücadeleye devam ederler.

Müminlere, düşmanlarına karşı bu nitelik­leri edindiklerinde, zafere erişecekleri gibi Al­lah'ın sevgisine de mazhar olacakları vaat edilmiştir; çünkü dinlerini müdafaa etmek için metanetle, sebatla ve teslim olmaksızın mücadeleye atılanları Allah sever. Müminle­rin bu niteliği, Kur'an-ı Kerim'in bir başka ayetinde şöyle anlatılmaktadır: "Muham-med Allah'ın elçisidir. Onun yanında bulu­nanlar, kâfirlere karşı şiddetli, kendi arala­rında merhametlidirler..." (48: 29). Maksat yerine getirilinceye kadar sıkı bir mücadele­ye kararlılık ve şevkle atılmak ve bütün sı­kıntılara göğüs germek, hakiki bir müminin en gerekli hususiyetlerindendir.

Allah'ın sevgisine mazhar olma vaadiyle be­raber, müminlere, düşmanla yapılan bu mü­cadelede öldürülenlere ebedî bir cennet ha­yatı verileceği de vaat edilmiştir: "Allah yo­lunda öldürülenleri ölüler sanma; hayır, (on­lar) diridirler, Rableri katında rızıklanmak-tadırlar. Allah'ın, keremiyle kendilerine ver­diklerinden sevinçli olarak, arkalarından he­nüz (şehid olup) kendilerine yetişemeyenle-re de korku olmadığı, onların da üzüntüye uğramayacakları müjdesiyle sevinmektedir­ler." (3: 169-170). Ve yine Bakara Suresi'nde şunları okuyoruz: "Allah yolunda öldürülen­lere, 'ölüler' demeyin; hayır, onlar diridirler, ama siz farkında olamazsınız." (2: 154). İs­lâm davası uğruna ölmenin Allah katında ebedî bir mutluluk ve huzur hayatı bahşede­ceğinin bilinmesi; müminleri, sonuna kadar gayret sarfetmeleri ve yeryüzünde zafer kazanılıncaya, ya da Cennet elde edilinceye ka­dar güç ve kabiliyetlerinin son zerresine ka­dar çarpışmaları için kuvvetli ve teşvik edici rol oynar.

Ve Rasulullah da sahabelerine şehitliğin faziletlerini ve mükemmeliyetini vaaz ederek, çok güçlü bir saik meydana getirdi. Enes, Ra­sulullah'ın şöyle söylediğini rivayet etmiş­tir: "Cennet'e giren kimse bir daha dünya­ya geri dönmek istemeyecektir veya dünya­dan şehid olmaktan başka hiçbir şey isteme­yecektir. O, kazandığı şereften dolayı dünya­ya on kere gönderilip, onunda da şehid ol­mayı dileyecektir." (Buharı ve Müslim). Ebu Katade anlatıyor: "Rasulullah  aramızda ayakta durdu ve Allah yolunda mücahede et­menin ve Allah'a iman edip bağlanmanın en hayırlı işler olduğundan bahsetti. Bir adam doğruldu ve sordu: 'Söyle, ey Allah'ın Elçi­si! Eğer ben Allah yolunda öldürülürsem, bütün günahlarım silinecek mi?' Rasulullah @cevap verdi: 'Evet, tabiî eğer Allah yolun­da, mükâfatını ancak Allah'tan bekleyerek, tahammül gösterir ve gerilemeksizin ileri atı-lırsan'." (Müslim).

Bu açıkça göstermektedir ki Allah yolunda mücahede etmek ve mümini Allah yolundan alıkoyanları yok etmek için kararlılıkla ileri atılmak bir insanın bütün günahlarını affet­tirecek kıymette bir davranıştır. Mümin kişi, bütün zorluklara katlanmalı ve çarpışmanın ağır yükünü taşımalıdır, fakat hangi şartlar altında olursa olsun korkup gerilememelidir, çünkü bu Allah'ın müsamaha göstermediği bir günahtır. Bilakis, Allah sarsılmaz bir kaya gibi çarpışmayı emretmiştir: "Allah, kendi yolunda kurşunla kaynatılmış binalar gibi saf bağlayarak çarpışanları sever." (61: 4).

Böyle mücahidlere başarı ve büyük mükafat verilmiştir, fakat seller gibi akan düşmanın karşısında zayıflık gösterip gerileyenlere ağır cezalar takdir olunmuştur: "Ey inananlar, inkâr edenlerle toplu halde karşılaşırsanız, onlara arkalar(ınız)ı döndür(üp kaç)maym. Kim o gün, savaşmak için bir tarafa çekilmek, yada başka bir birliğe katılmak dışın­da arkasını döner (kaçar)sa o, Allah'tan bir gazaba uğrar, onun yeri cehennemdir, o ne kötü bir varılacak yerdir." (8: 15-16).

Müminler stratejik bir çekilmeden men edil­miş değillerdir, fakat onlara yasaklanan, ken­di canlarını kurtarmak maksadıyla korkak­ça ve dağınık bir kaçışla kesin bir yenilgiye yol açmaktır. Böyle bir kaçış şüphesiz iğrenç bir günahtır, çünkü bu hareket bencilce ca­nını kurtarmak için yapılır ve cehennemde ağır bir azabı gerektirir. Savaş alanından al­çakça kaçan kişi, bunu, kendi canını uğru­na çarpışmaya çıktığı davadan daha çok sev­diği için yapar. Rivayet edildiğine göre, Ra-sulullah , bu hareketi şu sözlerle lanetler: "Üç günah vardır ki hayrı boşa çıkarır; şirk, ana-baba hakkını ihlâl etmek ve Allah yo­lunda çarpışırken savaş alanından kaçmak."

Böyle bir kaçış lanetlenmiştir, çünkü korkak­ça ve şerefsiz bir davranış olmaktan başka çok ciddî sonuçlara yol açar: "Bir askerin kaçması, bir takımın kaçmasına ve o da bir alayın veya bütün ordunun bozguna uğrama­sına yol açabilir. O zaman İse, ordunun boz­guna uğramasıyla muhtemelen bütün ülke harap olabilir. (Ebû'l Alâ Mevdûdî, The Me-aning of theQur'an, Cilt IV, sf. 130-151). İş­te böyle savaşın azgın zamanlarında, mümin­lere dua ederek Allah'ın yardımını istemele­ri ve Allah'ı zikretmeleri tavsiye edilmiştir, çünkü bunlar mücahidlere sebat etme ve me­tin olma kuvveti kazandırırlar: "Ey inanan­lar, bir toplulukla karşılaştığınız zaman se­bat edin ve Allah'ı çok anın ki, başarıya en­sesiniz." (8: 45).

Müminlere, kendilerinden maddî olarak üs­tün görünen düşman karşısında soğukkanlı olmaları, Allah'a güvenmeleri tavsiye edil­miştir; çünkü düşmanın sayıca fazlalığı on­ları korkutmamalı ve çarpışma şevk ve ka­rarlılıklarını zayıflatmamalıdır. "... Allah'a kavuşacaklarına kanaat getirenler ise şöyle dedi: 'Nice az bir topluluk var ki, Allah'ın izniyle çok topluluğa galip gelmiştir. Allah, sabredenlerle beraberdir.' " (2: 249). Şu ayet vahyolununca, müminlerin itimat ve iman­ları daha bir arttı: "Ey Peygamber, mümin­leri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabreden yir­mi kişi olsa, (onlar) iki yüz (kâfir)İ yenerler. Sizden yüz kişi olsa (onlar), kâfirlerden bir kişiyi yenerler. Çünkü o kâfirler, anlamaz bir topluluktur." (8: 65).

Bu ayetteki "anlamazlar" sözü bir bakıma burada kullandığı...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tevhid Ve Eğitim
« Posted on: 18 Nisan 2024, 19:27:07 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tevhid Ve Eğitim rüya tabiri,Tevhid Ve Eğitim mekke canlı, Tevhid Ve Eğitim kabe canlı yayın, Tevhid Ve Eğitim Üç boyutlu kuran oku Tevhid Ve Eğitim kuran ı kerim, Tevhid Ve Eğitim peygamber kıssaları,Tevhid Ve Eğitim ilitam ders soruları, Tevhid Ve Eğitimönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes