Konu Başlığı: Temel İnsan Hakları Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 30 Mayıs 2012, 23:19:17 TEMEL İNSAN HAKLARI İslâm, toplumda ferdin temel özgürlüğü ile insan haklarının korunması ve idamesine büyük önem atfeder. Fakat İslâm'da özgürlük anlayışı batılı toplumlardakinden oldukça farklıdır. Batılı ferdî hürriyet anlayışı her şeyin ölçüsünün insan olduğu sanısı üzerine kurulmuştur. İslâm'da ise, Allah en yüce ve en üstündür, insan sadece yaratıcısına kulluk etmek için vardır. Tüm hareketlerinden O'na karşı sorumludur. Allah'a karşı olan görevleri onun hem diğer fertlere, hem de topluma olan görevlerini kapsar. Bu yüzden batı toplumlarının tersine İslâm'da kişilerin hakları her ferdin Allah'a karşı yükümlülükleriyle korunur. Aİlah'a karşı olan görevler Kur'anî Hukukullah (Allah'a karşı olan görevleri) ve hukuku'1-ibad (kullara, topluma karşı olan vazifeleri) kavramlarıyla açıklanır. Bunlardan ilki bedenin ve ruhun sağlığı için gerekli olan çeşitli ibadet formlarını kapsayıp, kişisel bir renge haiz iken; ikincisi insanların benzerleriyle ilişkilerini kapsayıp, sosyal bir yöne sahiptir. Bütün davranışlarda Ahiret günü Allah'a hesap verme şuuru, bu hakların korunması için gerekli dokunulmazlığın kontrol mekanizmasını oluşturur. İnananların hareketlerini belirleyen, bu niyetin (şuurluluk ve idrak) kuvvetliliği ve gücüdür. Benzer şekilde İslâm devleti de Allah'a karşı sorumlu olduğundan ferdin temel özgürlüğünü ve insan haklarını koruma yetkisini barındırır. İslâm'da insan hakları ve ferdî Özgürlük insan yapısı kanunlarıyla batının mekanik yaklaşımından daha iyi olan makus fakat şuurlu çabalarıyla korunur. İslâm doğru inanç ve doğru harekete daha çok önem verir; çünkü doğru bir inanç üzerine kurulmadıkça, şuurlu ve bilerek yapılmadıkça insan hareketleri hiçbir zaman doğru olamaz. Bu bilinçli kasıt, niyet, bütün meselenin özüdür. Rasulullah, Allah'ın kanunlarına itaat dairesinde müminin amelde bulunma niyeti, kanunla emredilmiş davranışlara dış uyum göstermesinden daha efdal olduğunu (en-njyyeti'I-mu'minin khairun mine'f-amalin) söylemiştir. Bu tür niyet insanın iç dünyasından kaynaklanacağı için, İslâm önde gelen amacının salihler, muttaki-ler ve sıddıklar oluşturmak olduğunu vurgulamaya fevkalade özen göstermiştir. Diğer taraftan batı dünyasının prosedürü sosyal, siyasî, iktisadî ve diğer kurumların ferdin karakterini etki altına almaya yeterli olduğuna inanarak insanın iç benliğini dışardan etkilemeyi çabalamaktır (A. K. Brohi, 'The Challenge of islâm' kitabında 'islâm and Human Rights' bölümü, sh: 176-192). En güzel ve fıtrî olan İslâm'ın yaklaşımıdır. Ferde Özgürlüğünü verir, fakat sadece varlığının Allah'a karşı sorumlu ve hesap verici olduğu üzerinde ısrar eden dinî bir çerçeve içerisinde. Hemen burada işaret edilebilir ki İslâm, fikirlerini açıklama ve pratiğe aktarma özgürlüğünü verir; ancak irtidat, müstehcenlik ve fesada müsaade etmez. Bu tür sorumsuz hareketlerin tümü diğer ülkelerde de benzerleri görülebileceği üzere kesinlikle kısıtlanmıştır. Ayrıca, İslâm'da insan hakları herhangi bir coğrafi sınırla ya da devletle sınırlanmış değildir; aksine evrensel karakterdedir, kültür insanlığa tanınmıştır. İnsan haklarına savaşta ya da barışta, her tür kayıl ve şart altında saygı gösterilmeli, riayet edilmelidir. İslâm'ın ortaya koyduğu temel haklar aşağıda anlatılmıştır. (Ebu'l Alâ Mev-dudî, Islamic Way of Life' sh: 47-50). a- Yaşama hakkı: İnsan hayatı kutsal ve dokunulmazdır; haksız yere bir mazerete (kati kısası gibi) dayanmaksızın alınamaz. "Hakka dayalı olma dışında Allah'ın öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın." (/6:151). İsra Suresi 17:33 ayetinde cana kıymayı yasaklamaktadır. Ayetler insanın beş durum dışında, dokunulmaz haklardan biri olan insan hayatının kutsallığım açıklamaktadır ki, bunlardan üçü Kur'an'da, ikisi Rasul'ın sünnetinde zikredilmiştir: 1- Haksız yere adam öldürmek, 2- İslâm'ın tebliğine mani olucu mücadelede bulunmak, 3- Kurulu İslâm Devleti'ne karşı isyan ya da karışıklığa sebep olmak, 4- Evlilikten sonra zîna etmek, 5- İrtidat. b- Haysiyet ve Mülkiyetin Korunması: Rengine, inancına ya da ırkına bakmaksızın bü-tün vatandaşlarının haysiyet ve mülkiyetinin korunması İslâm Devleti'nin bir görevidir. "Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin; bile bile günah olan bir biçimde insanların mallarından bir kısmını yemek için onları hâkimler(in önün)e atmayın!' (2: 188). Rasulullah, Mekke'yi son ziyaretinde, veda haccında İslâm devletinin temel prensiplerini şu kelimelerle ifade etti: "Şüphesiz bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise... canlarınız, mallarınız, ırzlarınız da öyle mukaddestir... İslâm kanunlarına karşı bir cürüm işlemedikçe hayatları benden (ki Devlet demektir) korunmuştur... diğerlerinin canlarının ve mallarının kutsallığını bozmadıkça canları ve malları bizim için kutsaldır. Niyetlerini yargılayacak yalnızca Allah'tır." (Buharı). "Ey iman edenler, bir topluluk (diğer) bir toplulukla alay etmesin, belki kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kadınlar da (diğer) kadınlarla alay etmesinler, belki kendilerinden daha hayırlıdırlar. Birbirinizde kusur aramayın; birbirinizi en olmadık kötü lâkaplarla çağırmayın. İnandıktan sonra kötü ad(la çağrılmak), ne kötü bir şeydir! Kim tövbe etmezse, İşte onlar zalimlerin ta kendileridir... Ey inananlar, zandan çokça kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır!' (49: 11-12). Bu ayetler, insanların toplum içinde diğer insanların haysiyetlerine, şereflerine dokunmalarını net bir şekilde yasaklar... c- Dinî Özgürlük: Devletin her vatandaşı kendi seçtiği inanç ya da dini uygulamakta Özgür olup, bütünüyle vicdan hürriyetine sahiptir. "Eğer onlar yüz çevirecek olurlarsa (üzülme); biz seni onlar üzerine bir gözetle-yıci olarak göndermedik. Sana düşen yalnızca tebliğdir." (42: 48). Hak ve bâtıl insanlara açıkça gösterilmiş ve zihinlerinde bunlarla ilgili bir şüphe bırakılmamıştır. İyilik için ödül, kötülük için ceza hikmeti, hakkın isteyerek kabul edilmesine ya da reddedilmesine bağlıdır; yoksa din özgürlüğünün maksadı tamamen ortadan kaybolur, dinde zorlamanın olmamasının sebeplerinden biri de budur (2: 256). Her fert kendi inancına uygun şekilde dinini yaşama hakkına sahiptir. Rasulullah, Medineli yahudilere ve Nec-ranlı hıristiyanlara tümüyle inanç hürriyetini garanti etmiş ve bu uygulamaya onun halifeleri de titizlikle bağlı kalmışlardır. İkinci halife Hz. Ömer (r.a.) aynı inanç özgürlüğünü Filistinli hıristiyanlara da tanımıştır. Allah'ın Rasulü Muhammed'intakipçileri gayri müslimlerin tapındıkları objelerini, liderlerini ya da inançlarını kötü dille anmamak, uygun sınırlar içerisinde kalmak ve onlara karşı toleranslı davranmakla emredilmişlerdir. "Allah'tan başka yalvardıklarına sövmeyin ki, sonra onlar da haddi aşarak bilmeden Allah'a söverler!' (6: 108). "İçlerinden zulmedenler hariç olmak üzere, kitap ehliyle ancak en güzel tarzda mücadele edin." (29: 46). Bu öğüt sadece ehli kitaba hasre-dilmemektedir; geneldir ve diğer dinlerin mensupları için de uygulanır. (Ey Muhammed), sen hikmetle, güzel öğütle Rabbinin yoluna çağır ve onlarla en güzel bir şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete gelenleri de en iyi bilendir." (16: 125). Diğer insanların dinlerini müsamaha ile karşılama prensibi Rasul'ın takipçileri tarafından titizlikle korunmuştur. İslâm inancı tüm insanlığı Allah'ın yarattığı bir aile ya da "her üyesinin diğer üyeler üzerinde çoban ya da koruyucu olacağı, bütünün iyiliği için kendisini sorumlu hissedeceği toplum" şeklinde birlikte yaşamaya davet eder. (A. K. Bhöri, 1976, Londra Konferansı Bildirisi). Allah'ın hükümranlığına ve Me-liküğine inananlar ırk, renk, inanç ve doğum ayrılıklarının eriyip yok olduğu ve hep birlikte kardeşçe yaşadıkları İslâm toplumunun üyeleridir. "Ey insanlar, gerçekten biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve bırbirinizle tanışmanız için sizi halklara ve kabilelere ayırdık. Hİç şüphesiz, Allah katında sizin en üstün olanınız, korkuca en ileri olamnızdır," (49: 13). d- Konuşma Özgürlüğü ve Muhalif Olabilme Hakkı: Bu ifadeler İslâm toplumunun üyelerine sağladığı diğer bir temel hakkı gösterir. Temel Tevhid anlayışına karşı fikirleri açıkça propaganda etmemek ve müstehcenliğe özendirmemek kaydıyla kişi tamamıyla düşünce ve ifade özgürlüğüne sahiptir. Gayri müslimler bile fikirlerini açıkça ifade etmekte özgürdürler. "Ey iman edenler, Allah'a itaat edin; Rasul'e ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin. Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz —Allah'a ve Ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız— onu Allah ve Rasulü'ne götürün. Bu daha hayırlıdır ve sonuç bakımından da daha güzeldir!' (4: 59). Bu ayet diğer bir yönüyle insanlara yöneticiler ile farklı olabilme hakkını vermektedir. Tüm müminler, yönetenler ve yönetilenler, Allah ve Rasulü'ne itaat etmelidirler; ancak yöneticiye itaat, onların da Allah ve Rasulü'ne itaat etmeleri şartına bağlıdır. Bu yüzden insanlar sadece düşünce ve ifade özgürlüğüne değil, yönetimdeki kişilerden farklı fikirleri benimseme serbestliğine de sahiptirler. Dördüncü halife Ali (r.a.) tarafından bu nokta,Hariciler kendisine karşı isyanda bulundukları zaman güzelceaçıklanmıştın'Kan dökmemek, kargaşalığa yol açmamak ve teröre başvurmamak şartıyla nereye isterseniz göçebilir, her nereyi isterseniz orada yaşayabilirsiniz. Ancak bunlardan biri için suçlu bulunursanız, sizinle savaşırım.' ('Concept of the Islamic Law', sh: 26-28). Bu sözler Kur'an ve Sünnet'in sessiz kaldığı konularda İslâm'ın düşünce, İfade ve eylem özgürlüğüne müsaade ettiği gerçeğini ortaya koymaktadır, Diğer bir ifadeyle her ferd İslâm'ın temel inancına aykırı olmadığı herhangi bir konuda konuşup, fikir beyan etme özgürlüğüne sahiptir. Bu özgürlük hakkını kuvvetlendiren ve ağırlık veren İslâm'ın diğer bir anlayışı "Emri bi'1-maruf ve nehyi ani'l-münker" (İyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmaktır. Ancak bu görevi fert, bütünüyle düşünce ve ifade özgürlüğüne sahipse yerine getirebilir. Gerekli haklarını kullanamaması sebebiyle totaliter rejim ya da diktatörlük altında hiç kimse marufu emredemez. Bu yüzden, düşünce ve ifade özgürlüğü bu temel görevin yerine getirilmesi için gerekli şarttır. Bu seviyede inançla ilgili olmayan meselelerde Rasul'ın bile kendi fikrini ashabı üzerine zorlamadığına işaret etmek ilginç olacaktır. Medine'ye gelip insanların hurma ağacını aşıladıklarını gördüğünde hayretini ve hoşnutsuzluğunu ifade etmiştir. O yıl insanlar hurma ağaçlarını aşılamadılar fakat aşılamamanın üründe büyük bir kayba yol açtığını görmüşlerdi. Rasul'a bunu ilettiklerinde Ra-sulullah: "Bu benim kişisel görüşümdür, bu tür meselelerde benim görüşüm doğru da olabilir, yanlış da." buyurarak şöyle devam etmiştir: "Dünyevî olaylara ait bütün görüşlerim bunun ışığı altında alınmalıdır; insanlar dünyevî işlerine görüşerek ya da doğrudan doğruya tecrübe ve bilgilerine dayanarak halletme hakkına sahiptirler. Bazı durumlarda onlar benden daha çok bilgi sahibi olabilirler ve Allah tarafından insanlara iletmek üzere görevlendirildiğim meseleler, şüphesiz, inanç ve İslâm kanunlarıyla ilgili hususlarla sınırlandırılmıştır. "Başka bir hadisinde şunları beyan buyurmuştur: "Ben yalnızca bir beşerim, ne zaman size dinle ilgili bir şey emretsem, itaat edin. Ancak size kendi fikrimi söylediğimde sadece bir beşerim; dünyevî meselelerinizi daha iyi biliyor olabilirsiniz." (Dr. Ali Abdil Wahid Wafi,' Human Rights in islâm' sh: 3-12). e- Çalışma Özgürlüğü: İslâm insanlara meşru olmak kaydıyla kişinin istediği işte çalışma, hoşlandığı herhangi bir mesleği icra etme hakkını tanır. Görev ve meslekle ilgili konularda ırk, renk yahut inanç bariyerlerini tanımaz; fertlere hoşlandıkları ve mesleğin kurallarına uygun şekilde ehil oldukları bir çalışma alanını seçme özgürlüğünü bütünüyle sağlar. Fizikî ya da zihnî her türlü emeği saygın, hürmete lâyık kabul eder; yapılan işlere gerçek itibar ve değerini verip, erkekle erkek yahut kadınla kadın arasında yaptığı işi temel olarak herhangi bir ayırım gözetmeyi men eder. İslâm, çalışmanın ve yeryüzünün doğal kaynaklarını kullanma çabalarının önemini belirtmiştir. "Sizin için yeryüzünü boyun eğdiren O'dur. Şu halde onun üzerinde yürüyün ve O'nun rızkından yiyin, sonra da dönüş O'nadır." (67: 15). Allah'ın tüm peygamberleri çoban olarak çalışmışlardır. Ebu Hu-reyre tarafından aktarılır ki Rasulullah şöyle demiştir: "Allah çoban olarak çalışmamış hiç bir peygamber göndermemiştir. Ashabı bunun kendisi için de geçerli olup olmadığını sorduklarında şöyle cevaplamıştır: "Evet bazı qırat karşılığı Mekke halkı için çobanlık yapmıştım." (Buharı). Musa da Medyen'de yıllarca çoban olarak çalışmıştır. Rasul bir kere şöyle buyurmuştur: "Sizden hiç biriniz kendi öz elleriyle kazandıklarından daha hayırlısını yemiş değildir." Böylece İslâm çalışmayı teşvik eder ve bir ayırım gözetmeksizin kişinin kendisi için herhangi bir çalışma alanını seçme hakkını saygıyla karşılar. f- Temel İhtiyaçların Karşılanması Hakkı: Her ferdin kendi ailesinin temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi İslâm devleti tebasının temel hakları arasında yer alır. "Ve onların mallarında da dilenip-isteyen ve (iffetlerinden dolayı istemeyen) yoksullar için bir hak vardır?' (51: 19). Hakperest ve gerçekçi bir kişinin değerlendirmesi, zenginlerin mallarında fakir ve düşkünlerin hisse sahibi olduklarını ve zenginlerin de bu kişilere fazla mallarından bir hisseyi vermeye her zaman hazır oldukları şeklinde olacaktır. İslâm devleti toplumdaki fakirlerin asli ihtiyaçlarını karşılamak için zenginlerden bu hisseyi toplama hukuki yükümlülüğündedir. Sure-i Tev-be'de salih bir ameli kötüye karıştıranlar hakkında şunlar söylenir: "Onların mallarından bir miktar sadaka (zekât) al ki bununla onları temizlemiş, arındırmış olursun. Ve onlara dua et." (9: 103). Zekât prensibi Rasulullah @'ın aktarılan şu sözleriyle daha da açıklığa kavuşur: "Allah, müslümanlar üzerinde zekâtı farz kıldı. O, aralarındaki zenginlerden toplanmalı ve aralarındaki ihtiyaç sahiplerine dağıtılmalıdır." (Buharı ve Müslim). İslâm devletinin vazifesi ile ilgili olarak şunları buyurmuştur: "Devlet, velisi olmayan herkesin velisidir." (Ebu Davud, Tirmizî, İbni Mace, Darimî, Müsned-i Ahmed). "Biri arkasında mirasçı bırakmazsa, mirasçısı benim; hem sorumluluklarını (borçlarını) yerine getirmek, hem de varlığını miras almak için." (Buharı ve Müslim). "Her kim borçlu olarak ölür ve bunu ödemek için arkasında mal bırakmaz ise, ödeme sorumluluğu benimdir (yani ulu'l-emrin). Mal bırakmışsa sorumluluk mirasçılarındır!' (Buharî ve Müslim). Zikredilen Kur'an ayetleri ve Rasul @'ın hadisleri, kendisini gözetemeyen fert ve ailelerin temel ihtiyaçlarını sağlama sorumluluğunu yüklemek İslâm devletinin ana görevleri arasında yer aldığı hususunda hiçbir şüpheye mahal bırakmamaktadır. (Daha ayrıntılı bilgi için, Sosyal güvenlikle ilgili kısma bakınız). g- Kanun Önünde Eşitlik Hakkı: İslâm, ırklarına, sınıflarına, inançlarına, renklerine, uluslarına ya da cinslerine bakmaksızın tüm fertlere eşit haklar verilmiş erkeklerle erkek, kadınlarla kadın arasındaki tüm sunî ve insan yapısı ayırımı ortadan kaldırmıştır. "Ey insanlar, gerçekten biz sizi, bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklara ve kabilelere ayırdık. Hiç şüphesiz, Allah katında sizin en üstün olanınız, korkuca en ileri olanınızdır." (49: 13). Rasul bu noktaya Veda Hutbesi'hdeki şu sözleriyle açıklık kazandırmıştır. "Ey insanlar! Şüphesiz Rabbiniz birdir ve şüphesiz babanız da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız ve Adem de balçıktan yaratılmıştır. Allah katında en değerliniz, en iyi ameli ola-mnızdır. Hiç kimse soy, kabile ya da rengi dolayısıyla bir diğerinden üstün değildir." İslâm, medeni hukuk açısından müslim ve gayri müslimler arasında da tam bir eşitlik tesis etmiştir. Gayri müslimler müminlerle birlikte aynı sivil haklara sahiptirler; kendi özel kanunlarına göre çözümlenen kişisel ve dini meseleleri hariç aynı kanunlar her ikisine de uygulanır. Medenî ve ceza hukuku yönünden mümin ve gayri müslim arasında kesinlikle bir fark yoktur. Kişisel hukuk ile dini meseleler yönünden ise gayri müslimler tamamıyla Özgürdürler, herhangi bir müdahaleye muhatap değillerdir. Bu haklarla ilgili olarak İslâm devleti ve azınlıklar arasında bir de anlaşma vardır. Ahitlerinin şartlarına sadık kaldıkları ve karşı gelmedikleri müddetçe haklarından mahrum kalmazlar. Bu haklar geri alınmaz ve değiştirilmez nitelikte olup İslâm anayasası tarafından teminat altına alınmıştır. ('Islamic Way of Life', sh: 47: 50). Medenî haklar bakımından diğer önemli bir nokta da, İslâm'ın kanun önünde yönetici ile sıradan bir vatandaş ya da zengin ile fakir arasında bir ayırım gözetmemesi, farklı dav-ranmamasıdır. Aynı kanun sosyal ve politik statülere bakılmaksızın tüm vatandaşlara tatbik edilir. Bu kuralın istisnası yoktur. Rasul , ve nesli de aynı kuralın hükmüne bağlıdırlar. Rivayet edilir ki, vefatından önce Rasul' kendisine karşı sahip olunabilecek hakları yerine getirebilmek için insanlara seslenerek Öz varlığını hak sahiplerinin talep etmelerini istemiştir. Ve hanımı Hz. Aişe'nin rivayetine göre, Allah tarafından konulmuş bir ceza için Üsame aracı olmaya çalışırken Rasul şöyle buyurmuştur: "Allah'a yemin ederim ki, kızım Fatıma çalmış olsaydı, onun da elini keserdim. "Benzer şekilde ikinci halife Ömer (r.a.) hakkında normal bir insan tarafından yapılan bir talebin yerine getirilmesi için bir bölgesel yönetim başkanı olan Cebele b. Eyhem'i zorlamıştır. Amr b. As tarafından yapılan yöneticiler için hukukî konuda teklifini de Ömer (r.a.) reddetmiştir. (Daha ayrıntılı bilgi için Sosyal Güvenlik kısmına bakınız). h- Özel Mülkiyet Hakkı: İslâm, ferde mülk edinme hakkını tanıyıp meşru vasıtalarla kazanacağı her tür mülke sahip olmasına izin verir. Bilgi, yeteneği ve çabası ile kazanabileceği kadar çok mülkünün olmasına rıza gösterir. Bu diğer insanların mallarını gayri meşru yollarla almamalarını insanlara İslâm'ın öğütlemesi gerçeğiyle açıklanabilir. "Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin; bile bile günah (olan) bir biçimde insanların mallarından bir kısmını yemek için onları hâkimlerin önün)e atmayın." (2: 188). Onlara varlıklarını hayırda harcamaları da emredilir: "Onların mallarında dilenip isteyen ve (iffetlerinden dolayı isteyemeyen) yoksullar için bir hak vardır." (51: 19). "Ey inananlar! Ne alışverişin, ne dostluğun ve ne de şefaatin olduğu gün gelmezden önce, size rı-zık olarak verdiklerimizden (Allah için) in-fak edin" (2: 254). Ferdin bu hakkı Kur'an'ın şu ayetiyle de teyid edilir: "Erkekler için kendi kazandıklarından bir pay, kadınlar için de kendi kazandıklarından bir pay vardır." (4: 32). - Özel Hayatın Gizliliği: Her ferdin kendi evindeki yaşantısını gizlilik içerisinde tutma selahiyeti İslâm tarafından tanınmış temel kişisel haklardan biridir. "Ey inananlar! Kendi evlerinizden başka evlere, İzin almadan ve halkına selâm vermeden girmeyin." (24: 27). Bu hakkın kutsallığını korumak için şunlar öğütlenir: "Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın), biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Sizden biriniz ölmüş kardeşinizin etini yemeyi sever mi? İşte bundan iğrenip tiksindiniz. Allah'tan korkup sakının, şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir." (49: 12). "Ey iman edenler! Sağ ellerinizin malik olduğu (köleleriniz ve cariyeleriniz) ile sizden olup henüz ergenlik çağına ermemiş olan (çocuk)lar (odalarınıza girmek için şu) üç vakitte izin istesinler; sabah namazından önce, Öğleyin üstünüzü çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra. (Bu üçü sizin için mahrem (vakit)lerdir." (24: 58). Bunlar, İslâm devletinin tüm yurttaşlarına kâinatın Rabbi ve hükümdarı olan Allah tarafından son rasulü aracılığıyla verilen ve anayasa ile garanti edilen temel haklardan bir kısmidir. Bu haklar kesinlikle dokunulmazlığa sahiptir; her ne olursa olsun fert Allah'ın hukuk manzumesinin sınırlarını ihlâl etmedikçe bu haklarını, engelleyici yasal yetki hiçbir otoriteye verilmemiştir. Konu Başlığı: Ynt: Temel İnsan Hakları Gönderen: huriye8/c üzerinde 09 Ekim 2014, 15:02:59 selamün aleyküm hocam
Konu Başlığı: Ynt: Temel İnsan Hakları Gönderen: 8c nazlı üzerinde 09 Ekim 2014, 15:14:27 Ödevlerimi yapmamda yardımcı oluyor çok teşşekkürler.
Konu Başlığı: Ynt: Temel İnsan Hakları Gönderen: Arife 8 üzerinde 14 Ekim 2014, 14:49:11 İnsanın Temel Hak Ve Özgürlüğüklerinin olması çok güzel birşey.
Makalemde Yardımcı Oldunuz Teşekkür Ederim :))) Konu Başlığı: Ynt: Temel İnsan Hakları Gönderen: Tuğçe 8/D üzerinde 14 Ekim 2014, 14:57:05 Ödevimi yaparken yararlandım. Paylaşım için teşekkürler.
Konu Başlığı: Ynt: Temel İnsan Hakları Gönderen: nurcancortge üzerinde 14 Ekim 2014, 14:59:06 bence insanın temel hakları olmalı ama sınırlı sayıda olmalı..
Konu Başlığı: Ynt: Temel İnsan Hakları Gönderen: -merve-7d- üzerinde 14 Ekim 2014, 15:48:27 Allah razı olsun ödevimi yaparken bu konudan yararlandım paylaşım için çok teşekkürler :)
|